Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

 SOL PAYLAŞIM  »
 Güncel Tartışma Konuları

Çarşı pazar gezmeyi severim; fırsat bulduğumda da dolaşır, fiyatlara bakar, pazarcı esnafıyla sohbet etmeye çalışırım. Dün de öyle bir gündü ve bir semtimizdeki büyükçe bir Migros mağazasını dolaştım. Patlıcanın kilosu 15 tl. idi. Domates, salatalık, soğan, patates fiyatları inanılır gibi değil. Semt pazarları da çok farklı değil. Sebze meyve fiyatları almış başını gitmiş! Mutfakta yangın var.

AKP'nin iç ve dış siyasetteki yanlışlarına, hemen her konudaki icraatlarına halk neden tepki göstermiyor, diye tartışır dururduk. Bunca yanlışlık, bunca yıpranmışlık neden sandık sonuçlarına yansımıyor diye şaşırıp dururduk! Ve en çok da ekonominin halkın gündelik yaşamına pek de yansımadığı sonucuna bağlanıverirdik! Ekonomik bir kriz her şeyin üzerine tuz biber ekerdi ama, sadaka ekonomisi sonucu siyasal iktidar bunun çözümünü bulmuştu. Yüzeysel krizler derinleşmedikçe halk sandıkta tepki göstermiyordu!

Eeee, ne oldu; krizse, alası yaşanıyor! Patlıcan 15 tl.! Daha ne olsun, bundan ala kriz mi var!

Ve anketlerde hala yüzde 38'ler, yüzde 40'lar!

Nasıl bir açıklaması olabilir ki?

''Muhalefet yokmuş'', ''başka seçenek bulunmuyor''muş ezberleri artık açıklayıcı değil!

Peki o zaman ne?

Geçenlerde Medya Mahallesi'ni dinliyordum, orada duydum.

''Halüsinasyon!''

Hadi şimdi de, toplumsal psikolojiyle uğraş dur!

melnur  |  Cvp:
Cevap: 1
02.02.2019- 09:26

AKP belediyeler dışında 16-17 yıllık iktidarında bir yanılsama yarattı. Rant ekonomisi bir yana gerçekten de bir halüsinasyon yaratarak ne söylerse söylesin toplumda bir destek görüyor. ''En büyük milliyetçi benim'' dediğinde de, ''milliyetçiliği ayaklar altına aldım'' dediğinde de sandıktan çıkma becerisi gösterebiliyor. Emeklisi, memuru, asgari ücretlisi, memuru, köylüsü, işsizi hem yakınıyor ve hem de ''oylar AKP'ye '' diyebiliyor.   Ekonomi dibe vurmuş, ülkenin durumu hiç iyi değil, daha da kötüye gideceği açık, ama yüzde 40-50'nin desteği hiç azalmıyor.

Şaşırtıcı bir şey!
Sosyolojik açıdan gerçekten incelenmesi gereken bir durum bu.


MasteR06  |  Cvp:
Cevap: 2
02.02.2019- 09:45

Sizce de bu karşısındakilerin beceriksizliğinden kaynaklı olabilir mi?

Her seçim hezimete uğrayan ama koltuğa yapışmış bir kılıçdaroğlu. Onu indirip yerine geçmeye çalışan bir ince.

Milliyetçilikle alakası olmayan ama sırf milliyetçilerden oy almak için türkeşin idamını isteyen adamın oğluna Soyer'e karşı çıkan bir akşener.

80 darbesi kimlerin isteği ile yapıldı? Nurettin soyere bazı kişilerin idamını isteme yetkisi kimler tarafından verildi.

Her fırsatta amerikanın uşaklığını yaptığını söyledikleri hükümetin karşısına amerika destekli bir adamın oğlunu çıkarmak ......'da her şey mübahtır.Demeye gelmiyor mu?

Ya yapılan yanlış ya konuşulan. Bir insanın yaptıkları ile konuştuklarının aynı olması gerekir.

İzmir büyükşehir belediyesinde asgari ücreti 2.500 lira yaptık dediler 3 ayı geçti personele maaş ödenmiyor.İzmir giderse sizin maaşlarda o şekilde gider diyenleri neden kimse konuşmuyor. İzmir büyükşehir belediyesinde 4 tane zabıta arkadaşım ki dededen chpliler.Öyle gönülden bağlılar ilk kez bir seçimde böyle oldu diyorlar. Hükümette izmir adayıyla bu olayın üstüne gidiyor.Maaşı ödenmeyenlere maaşlarının kendileri tarafından ödeneceği sözü verilmiş. Şimdi bunlar gitse bu maaşları ödese izmirde soyer tutunabilir mi?

Hadi maaşları geçtim sırf yaptıkları ile dedikleri uyuşmayan tavırları yüzünden izmiri kaybederse sol kesim kılıçdaroğluna neler yapar.

melnur  |  Cvp:
Cevap: 3
03.02.2019- 06:27

CHP'nin yanlışlıkları, Kılıçdaroğlu'nun gerçekten beceriksizliği iç ve dış koşullar...-bunların hepsinin siyasette bir karşılığı, bir etkisi var da, dünya yansa Erdoğan'ın oyunun yüzde 40-50'nin altına düşmemesi bunlarla açıklanamaz. Başka ve çok daha belirleyici olan bir nedeni var bunun.

Yanılsama, halüsünasyon ...-artık ne söylerseniz söyleyin!

Bence doktora konusu!

Sadece Erdoğan'la ilgili  de değil, bu coğrafya toplumlarının bir özelliği belki de!

melnur  |  Cvp:
Cevap: 4
13.02.2019- 09:31

Fiyat artışı durdurulamaz hale gelince ve pazarda bile maydanozun fiatı 3 tl. olunca Erdoğan hükümeti market işine soyundu. Şimdilik manavcılık yapıyor, Cumhurbaşkanımız Erdoğan ''yakında bakkalda ne varsa satmaya başlayacağız'' müjdesini verdi.

Peki ama bu değirmenin suyu nereden geliyor? Esnaf tanzimlerde satılan meyve ve sebzenin fiyatının haldeki fiyattan bile ucuz olduğunu söylüyor; zararına satış yapılıyorsa bu zarar nereden karşılanıyor? Hadi seçimlere kadar idare ettik, ya sonrası? Kaldı ki, tanzim satışlarının her aileye yansıdığını söylemek mümkün değil. Ve hani devlet domates, biber satmazdı!

Ne hallere kaldık!

Lisedeydim, coğrafya hocamız dünyada dışarıdan tarım ürünü almayan ve kendi kendine yeterli yedi ülkesinden biri olduğumuzu biraz da övünerek anlatırdı. O günlerden bu günlere geldik. şimdi otu samanı bile dışarıdan alır hale geldik. Üretimi durdurduk, cumhuriyetin büyük zorluklarla ayağa diktiği koca sanayi tesislerini özelleştirme adı altında peşkeş çektik, tarımı ve hayvancılığı bitirdik, gelinen nokta bu. 

Çokça yinelendi, çokça yineledik, bir kasaba eşrafından ileri gidemeyecek şahsiyetlerin yönetiminde devleti yönetmeye kalktık. Sağlı sollu liberaller bu durumu ''çevrenin merkeze oturması'' olarak değerlendirdiler. Bu yolla demokrasimiz gelişecekti, burjuva devrimi tamamına erecekti hatta! Kürt siyasetçiler demokrasi ve özgürlük beklentisi içinde destek verdikçe verdi ve hatta ''AKP'yi biz iktidarda tutuyoruz'' şeklinde kendilerine övünme payesi de çıkardı. Kuyrukçu solu unutmayalım; onlar da gizli AKP'cilik yaptıklarını bile fark edemiyorlar, ve AKP karşıtlığında siyaset yapmaya çalışanları hedef haline getirerek AKP'ye tıpkı sol liberaller gibi destek veriyorlardı. Dünyada paranın bolluğu, AKP'nin gizli ajandası, tarım ve hayvancılığın üretimle değil ithalatla  halledilebilir sanılması, memleketin her yöresinin betona dönüştürülmesi...-deniz bitti!

Patlıcan 15 tl. de olur, maydanoz 3 tl. de!

Sadece kapitalizmin krizi değil bu; AKP gericiliğinin iş bilmezliği, yönetemezliği!

Hamaset de, din sömürüsü de bir yere kadar!

MasteR06  |  Cvp:
Cevap: 5
13.02.2019- 12:19

Sayın melnur;
Dün yazdığım çiftçi yalanı yazısını okumamışsınız anlaşılan.
Garibanın boğazından iki lokma geçince konuşmaya başlayanlara sizde katılmayın. Yok zararına satışmış bu satışlardan bir günde 500.000 tl zarar edilmiş. Şu otu samanı dışarıdan alıyoruz meselesi zaten saçma zengin olma çabasındaki çiftçi ekmiyor açım diyor.Ben aç çiftçi görmedim. Siyasi görüşümü az çok biliyorsunuz bunları sevmediğimi de bilirsiniz ama şu var ben solun kalesinde oturuyorum burada yaşıyorum. Küçük moskova derler buraya eskiler hala. Buradan bahsi geçen kişilere 1 adet oy çıkmaz. Ama hepsini tanzim satış çadırında görüyorum. 2 dönüm tarla dolusu domatesin maliyeti çiftçiye 7.000 tl 1 dönüm tarladan çıkan domates 12 ton x2 desek 24 ton domates. Yani domatesin kilo maliyeti çiftçiye 30 kuruş. Tarla çıkışı 80 kuruş  pazar fiyatı 8.00 tl.

Marketçilik konusuna gelince çok yeni sayılmazlar market işinde aşağı yukarı 20 senedir market işindeler. Ucuzluk marketlerinden birinin ortakları içinde yer alıyorlar. Demem o ki iyiye iyi demekte gerekiyor. Ha sizin de dünden beri zıplayanlar gibi akdeniz ve egede üretilen mahsülü tarladan 80 kuruşa alıp hale 3 liradan satan aracılık dükkanınız varsa bilemem. Çünkü dünden beri bakıyorum dün biri zıpladı bir baktım atadan beri kabzımallık yapıyor. Zarar falan yok. Garibanın dolabı meyve sebze gördü. Doları bahane edip malı depolayanlar yüzünden evinde meyve sebze olmayanlar vardı.

melnur  |  Cvp:
Cevap: 6
13.02.2019- 15:48



16-17 yıldır neo-liberal ideolojinin güdümünde piyasacılıktan yana tavır koyan, özelleştirme adı altında onlarca üretim tesisini yandaşlara peşkeş çeken, ''devlet kabzımallık yapmaz'' diyen bir gerici iktidarın ekonomiyi getirdiği tükenişe işaret etmeye çalışıyorum. Tanzim adındaki satışların halka ucuz sebze ve meyve yedirme olmadığı, bir seçim yatırımı olduğunu söylüyorum. 

Siz neye karşı çıkıyor, neyi savunuyorsunuz anlamadım. Sanırım, belediye memurlarının sizde yarattığı can sıkıntısı halen devam ediyor. Bana verdiğiniz yanıtın benim burada yazdıklarımla pek bir ilgisi bulunmuyor.

melnur  |  Cvp:
Cevap: 7
14.02.2019- 10:30

Memleketin tanzim satışı / FATİH YAŞLI
     

Türkiye’de muhalefet yok. O kadar yok ki, TEKEL’i özelleştiren, tütüncülüğü bitiren, şeker fabrikalarını satan, buğdayı, eti ithal eden, bir zamanların kendi kendine yeten tarım ülkesini uluslararası tarım tekellerinin çıkarları adına sebze tezgâhlarının önünde kuyruklara girilen bir yer haline getiren iktidar, tüm bunların sorumlusu kendisi değilmiş gibi, fahiş fiyat artışını kolaylıkla “kabzımal terörü”ne, aracılara, halcilere yıkabiliyor.

Türkiye’de muhalefet yok. Türkiye’de muhalefet o kadar yok ki, İstanbul’u 25 yıldır yöneten, rant ve beton üzerine bir ekonomi kuran, “imar barışı” adı altında korkunç bir kötülüğe tüm toplumu ortak eden, deprem toplanma alanlarını AVM’ye dönüştüren, yıkık tek bir binadaki arama kurtarma çalışmalarını ancak beş günde tamamlayabilen bir iktidar, tüm bunların sorumlusu değilmiş gibi, rantı durdurmaktan, kentsel dönüşümden söz edebiliyor, hatta ve hatta cenazelerde gözyaşı dahi dökebiliyor.


Türkiye’de muhalefet o kadar yok ki, iktidar kendilerinden daha önce açılmış üniversiteleri, havaalanlarını ve hastaneleri bile “bizden önce yoktu” yalanıyla sahiplenerek ülkedeki her olumlu gelişmenin gerisinde kendisinin olduğunu iddia ederken, olumsuz herhangi bir şeye dair tek bir sorumluluk almıyor, başkalarını suçlayabiliyor.

Ve Türkiye’de muhalefet o kadar yok ki, “Reis” kendi kendine hayali düşmanlar yaratarak, “faiz lobisi” diyerek, “dış güçler” diyerek, “spekülatörler” diyerek, “teröristler” diyerek o hayali düşmanlarla kavga ediyor ve kolaylıkla “siz bir mermi kaç lira biliyor musunuz” diye sorabiliyor.

Ekonomik krize tepki olarak seçimleri kazanan bu iktidar döneminde ilk kez bir seçime ekonomik kriz koşullarında giriliyor. Bu, tüm toplumu ama en çok da iktidar partisinin tabanını oluşturan yoksul kesimleri vuruyor. “Reis” de bunu fark etmiş durumda ve son birkaç gündür yaptığı konuşmalara bakılırsa seçim söylemini buna göre kuruyor.

Makro göstergelerin öyle kolay düzeltilmesi mümkün olmadığı gibi, bilakis daha da kötüleşeceği, yani ekonomik durgunluğun daha da derinleşeceği ve işsizliğin daha da artacağı, enflasyonun da hızla düşmeyeceği bir döneme girmiş bulunuyoruz. Halk ise bunu en çok gıdada, markette, yeme içmede hissediyor. Dolayısıyla makro göstergelere müdahale etmek kısa vadede bir etki yaratmayacağı için, seçime kadar günü kurtaracak birtakım geçici tedbirlere ve bir söyleme ihtiyaç var.

Bunun tedbir ayağını tanzim satış uygulaması oluşturuyor, sebze satışına yakında deterjan ve bakliyatın da ekleneceği, “Ak Market”in ürün çeşitlemesine gideceği görülüyor. Öte yandan söylemsel düzeyde ise “Reis”, “kriz yok” noktasından “kriz var ama sor bakalım niye var” noktasına gelmiş durumda ve tam da bunun için “bir merminin fiyatı kaç lira” diye soruyor, Gabar’la toptancı halini, Tendürek’le marketleri aynı söylemin parçası haline getiriyor. Ekonomide yaşanan sıkıntıların kaynağı olarak “terörle savaş”ı, ekonomik sıkıntıların çözümü olarak da “ekonomik terörle savaş”ı gösteriyor.

Seçim yaklaştıkça bu söylem derinleşecek, muhtemelen yine bir yandan Suriye’de birtakım askeri girişimlerde bulunulacak ve bir kez daha milli mutabakat korosu kurulacak, öte yandan ise hayat pahalılığının sorumluları olarak gösterilecek birileri toplumun önüne atılacak, onlara bağırılacak çağırılacak. Muhalefet ise yok hükmünde olduğu için bunları seyretmekle yetinecek.

Seçimlerden sonra mı? Seçimden sonrası tufan olduğuna göre, herkesin şapkasını alıp gerçek bir muhalefetin inşası için düşünmesi gerekecek.

https://www.birgun.net/haber-detay/memleketin-tanzim-satisi.html

Cevap: 8
17.02.2019- 05:13

Celal Bayar'ın 50'lerde kullandığı bir söz vardı; ''Bu kış Türkiye'ye Komünizm gelebilir''. Yapılmaya başlanan tanzim meyve ve sebze satışları aklıma yeniden bu sözleri getirdi. Meyve-sebze satışı ile başlayan süreç, mevcut   siyasi iktidarın, Celal Bayar'ın bir kış geleceğini söylediği Komünizmi en nihayetinde kendisinin getirmesi ile sonuçlanabilir belki, kim bilir.Resim Ekleme
Şaka bir yana yapılan bu uygulamanın gerçekten kamucu ve halkçı bir siyasal tasavvurun ürünü olduğunu tabi ki söyleyemeyiz. Samimi olduğunu da iddia edemeyiz.   Fakat meselenin basit bir meyve-sebze satışından daha fazla anlam ifade ettiğini düşünüyorum. Bu bize artık serbest piyasa yöntemlerinin, Türkiye'nin mevcut sorunlarına çözüm üretemediğinin, bizzat mevcut iktidar tarafından bile kabul edildiğini gösteriyor. Öyle ki iktidara geldiğinde en radikal biçimde piyasa ekonomisini uygulamaya çalışan mevcut iktidar bile piyasa ekonomisi ile taban tabana zıt olan kamucu önlemler alma mecburiyetinde kalıyor. Çünkü, ülkenin üretimden soyutlanan, salt özelleştirme, ithalat ve yabancı sermaye ihracı üzerine kurulan iktisat politikalarının Türkiye ekonomisini soktuğu kriz bunu gerekli kılıyor.

Sadece Türkiye'de değil, dünyanın pek çok ülkesinde de özellikle reel sosyalizmin yıkılışı sonrası mutlak zaferini ilan eden kapitalizmin ve onun siyasi alana yansıması olan liberalizmin; siyasal, ideolojik ve ekonomik anlamda tükenişinin   bir sonucu aynı zamanda bu yaşanılanlar. Üretimi azaltıp, özelleştirme ve ithalat üzerine bir ekonomi politikası benimseyen, mümkün olduğunca devletin, ekonomideki hacmini ve varlığını sınırlamaya çalışan bir iktidar tarafından uygulanan bu politikaların Türkiye'yi getirdiği nokta, aynı zamanda önemli bir gerçeğide bize gösteriyor; artık asalaklaşan ve üretici güçlerin gelişimi önünde bir engel teşkil eden kapitalizm üzerine kurulu liberal politikalar, Türkiye'nin içerisinde bulunduğu ekonomik açmazlara çözüm üretemiyor. Çürüyen kapitalizm, Türkiye'nin üretim ve refah problemlerine bir yanıt veremiyor. Bu da yeni bir ekonomik modelin; paylaşımcı, eşitlikçi, kamucu, emeğe dayanan bir modelin kendisini ifade edebilmesinin ve toplumda karşılık bulabilmesininde zeminini yaratıyor aslında. Solun, kapitalizme ve onun yarattığı adalet dağılımındaki eşitsizliğe, toplumun büyük kesiminde yarattığı yoksullaşmaya yönelik eleştirilerini bizzat hayatın pratiği üzerinden somutlaştırmasını mümkün kılıyor. Bu sebeple önümüzdeki süreç sosyalist sol için kendisini ifade edebileceği ve savunduğu değerlerin taşıdığı problem çözücü niteliği ortaya koyabilmesi bağlamında son derece önemli bence. Bu süreç solun, teorik geveziklerin ötesine geçerek, hayatın dinamizminin getirdiği meseleler ve problemler üzerinden, sokaktaki sıradan insanın ''ekmek davası'' üzerinden siyaset yapmasını gerekli kılıyor.  
[font=tahoma, arial, helvetica]
[/font]

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]