Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

 SOL PAYLAŞIM  »
 Kültür-Sanat haberleri
09.03.2021- 00:11


Resim Ekleme
Onu ilk kez tiyatroda fark etmiştim. 80 sonrasında Ferhan Şensoy'un sahnelediği ''Şahları da Vururlar'' oyununda göze çarpıyordu. Sonrasında ünlendi, pek çok filmde, dizide, tiyatroda oynadı. İy, bir sanatçı olmanın ötesinde, bizden biriydi, ailedendi. Kaybettik, olgunluk çağında yitirdik onu. Duyduğumda bir şeyler kopmuştu içimde. İnsan önce inanmak istemiyor. Bu geçici olduğumuz dünyada daha fazla bir yalnızlık duygusuna kapılıyor. Bizi bir başımıza bırakmış da çekip gitmiş gibi...Sonrasında derin bir hüzün.... Bizleri bekleyen o acı gerçeğin bir kez daha hatırlamak...

Koca yürekli adam, toprak incitmesin...
Yıldızlar yağsın üzerine...

melnur  |  Cvp:
Cevap: 1
09.03.2021- 07:29

Orhan Aydın: Tiyatromuz temel direklerinden birini yitirdi

Resim Ekleme

Tiyatro sanatçısı Orhan Aydın, Öztekin'in yaşamını yitirmesi sonrası soL'a yaptığı açıklamada, "Tiyatromuz temel direklerinden birini yitirdi. Acım sonsuz. Ben hem bir sahne arkadaşımı hem bir can dostumu kaybettim. Yeri asla doldurulamayacak bir neslin en önemli temsilcilerinden biriydi. İçine doğmuş gibiydi daha geçen yıl kavuğu devrederken 'bu da benden tiyatroya son görev' demişti. Biliyorum ki şimdi kavuk emin ellerde. Ama artık Rasim yalnızca bize bıraktıklarıyla var" dedi.

https://sol.org.tr/haber/rasim-oztekin-yasamini-yitirdi-27552

melnur  |  Cvp:
Cevap: 2
10.03.2021- 06:49

Rasim Öztekin ve…

Orhan Aydın, tiyatrocu Rasim Öztekin'i anlattı: Rasim gülen gözlerinin içinde bahar dalları gezinen adamdı. Artık yok öyle mi? Hayır, siz öyle sanıyorsunuz.

Resim Ekleme

ORHAN AYDIN

-Ben tiyatroya arka kapıdan girmeyi sevmem, ne o öyle kendi evine gizlice giren vatandaş hali. Ayrıca ben ne dekorum, ne aksesuar. Seyircinin içinden de olsa ana kapı her zaman güven verir bana. Bazen zorunlu kalıyorum ya kızıyorum kendime. Oyuncu dediğin tiyatrosuna erken gelir. Akşam 20.00 oyununa 4 saat önceden giderim. Salonun kokusunu içime çekerim, kulisin ruhu girer yüreğime. Dekora yardım ederim, kostümlerimle konuşurum ve bir süre sahnede otururum. Ayin gibi gelir bana. Bütün eski ustalar aynı şeyi yaparlar. Erol Günaydın usta “Kel Hasan’dan beri bu böyle kendiliğinden yerleşmiş, kalmış” derdi. Münir Özkul usta zamansız bir biçimde boş salon ve sahnede öyle incecik sızan bir ışık altında oturmayı, kendi iç sesini dinlemeyi severdi. Hayran kalırdım. Benim Ferhan Şensoy’dan öğrendiğim çok şey var elbette ama ilki disiplin. Disiplin olmadan tiyatro olmaz, diğeri sevgi. Sevmiyorsan bu işi git simit sat tutan mı var?

-Çok verimli ve çok sevimli bir kuşak geliyor ardımızdan. Çoğu mektepli, buna seviniyorum. Çantasında kitap taşıyan bir oyuncu kendini zenginleştirmenin kapısını açmış demektir. Müzik dinliyor, müze, galeri dolaşıyor, başka oyunlar filmler izliyorsa, arkeoloji düşkünlüğü varsa artık geri dönüşü yoktur.

-Sen çıtayı yükseğe koymuşsun. Şimdi şu müzikalde 50 arkadaş varız, bak bakalım o gençlerin çantasına kaçında kitap var. Tabi siz Ankara tayfasını bir köşeye koymak lazım ama bu Bizans’da her sahneye çıkan, her kamera önünde duran kendini artiz sanıyor.

-Kötü bu, sonu yok. Ülkenin dünyanın sorunlarından habersiz olmak, yaşananlara kulak tıkamak körleşmektir. Nasıl üreteceksin o zaman ve kimin için üreteceksin?

-Haklısın bak mesela, bence Ferhan Şensoy’un oyun yazarlığı, yönetimi hatta dekor ve müziklere kadar her şeyi kendinin yapması tam da bu dediğinin karşılığıdır. Adam hem yaşananlara kızgın, hem çare olamıyoruz diye kendine kızgın. Aklında milyonlarca kelime dolaşıyor. Gülmeceyi o çelişki yumaklarını çözerken yakalıyor. Durmaksızın okuyor, tiyatronun sahnesinden evine geçiş var, görsen şaşarsın, ev kitap kokuyor. Ben pek öyle sayılmam, öyküler okumayı daha çok seviyorum mesela Sait Faik.

-Şiire ne dersin?

-Karacaoğlan severdim gençken sonra Orhan Veli ve tabii Nâzım. Hayyam okumaya takıldım bir ara. Adam derya kardeşim. Bugün yaşasa kellesini uçururlar. Orhan Kemal ve Yaşar Kemal seviyorum. Bir şey diyeceğim yahu şu İnce Memed neden filme çekilmez. Var mı onun gibi yazılmış bir Anadolu destanı. Ayrıca kahramanlar acayip. Müthiş karakterler var. Sizin geçmişte oynadığınız bir Orhan Kemal uyarlaması vardı.

-Müfettişler Müfettişi. Nasıl yani nerden hatırladın şimdi?

-Ben oyunu seyrettim. O yıllar biz Beyoğlu Küçük Sahne’de idik, turneye gelmiştiniz. Hatırlasana arkasından Kulis Bar macerası vardı hani, Mücap Ofluoğlu babanın elini öpmüştün sen. Balo sokakta bir otelde kalıyorsunuz.

-Nasıl anımsadın hayret.

-Bazı şeyler unutulmaz ki, ya da unutarak yaşanmaz ki. O oyunda Erkan Yücel büyücü gibiydi. Kilitlenip kalmıştım sahneye. Adam yüzünün bir yanı ile gülüyor güldürüyor, diğer yanı ile ağlıyor ağlatıyor ve hepsi sahici.


Bu konuşmalar bir oyunun turne yolculuğunun neşesi ya da öğretisi olarak kaldı. Rasim gülen gözlerinin içinde bahar dalları gezinen adamdı. Her sözü gülmeye güldürmeye çıkan, yaşamı şekersiz demli çay tadında yudumlayan, yurdunun taşına, toprağına, denizine, ağacına, insanına sevdalı ve Cumhuriyet deyince saygıdan ayağa kalkan koca bir çocuk yüreğiydi.

Çok ölüyoruz biz.

Ya da şöyle demeli, hep ölüyoruz. Ardımızdan iki alkış iki güzel sözlü nutuk, birkaç haber, sonra unutuluyoruz.

Rasim artık yok öyle mi? Hayır, siz öyle sanıyorsunuz.

https://sol.org.tr/haber/rasim-oztekin-ve-27602

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]