AYM'nin ikinci ''ihlal'' kararına da uyulmadı. Konu Can Atalay'ın tutukluluğu olmaktan da çoktan çıktı. Bir büyük cüret yaşanmakta, bir büyük meydan okuma...   Hala aklımızı başımıza almayacak mıyız?

***

Ne deniyordu; bu siyasal iktidar meşruiyetini elde ettiği sandıkta yenilgiye uğratılmadan bu ülkede hiçbir şey yoluna girmeyecektir. Öyle de oluyor; AYMI kapatılmadı ama varlığı ile yokluğu bir hale getirildi. Ülkede var olan sistem sadece sandık demokrasisi ve o da ne kadarıyla gerçekleşebiliyor, belli değil. Can Atalay olayı, Can Atalay olayı olmaktan çoktan çıktı. Bundan böyle AKP-MHP ittifakını önemsizleştiren, sıradanlaştıran ve bu bağlamda demokrasi mücadelesini somut bir kulvara taşımayan hiçbir siyaset ciddiye alınmamalıdır. Bu süreç artık yazılı metinlerle, protesto bildirileriyle de geçiştirilemez.

***

Demokrasi cephesi mi; asıl şimdi güçlü bir şekilde gündeme getirilmeli, hayata geçirilmelidir. Şimdi olmazsa, ne zaman olacak?

Bugünün karanlığı dün ortaya çıkmadı. Belliydi, yavaş yavaş hazırlandılar ve yarattıkları her olanağı sonuna kadar kullandılar. Tek parti sistemi de değil bu; tek adam rejimi. Çözüm de sosyalizm falan değil. Açık seçik söylemekten rahatsızlık duymamak gerek. Gericiliğe, totaliterliğe, faşizme karşı demokrasi mücadelesi sınıf mücadelesinin en görkemli yanıdır. Bugün için demokrasi mücadelesi sınıf mücadelesinin merkezine yerleştirilmelidir ve üç beş oy almak adına ve daha da keskin komünist görünmek adına muhalefete muhalefet etmek çabası da gericiliğin, ve faşizmin ekmeğine yağ sürmekten başka bir şey değildir. İlhan Selçuk yıllar öncesinden sürekli uyarıyordu, ''tehlikenin farkında mısınız'' diye.

AKP 2002'den bu yana tek başına, kendi çabalarıyla bugünün muktediri haline gelmedi, muhalefetin yanlışlarının bu süreçte çok büyük etkisi var. Buna sol-sosyalist muhalefet de dahil. TİP Erkan Baş önderliğinde Çağlayan'da oturma eyleminde bulunurken, neden TKP, EMEP ve TKH lider ve yönetimleri orada hazır bulunmaz ve destek vermez? Bu kadar mı yabancılaştık birbirimize?

Hala tehlikenin farkında değiliz.
Asıl üzücü ve umut kırıcı olan da bu.

Bu maç artık oynanmamalı. İki takım da sembolik olarak sahaya çıkmalı, ya ikisine de birer şampiyonluk kupası verilmeli, ya da daha önceden olduğu gibi kupa ortadan ikiye bölünerek iki takımın müzelerinin en güzel köşesinde yerini almalı.

Devrim perspektifine sahip olmak demokrasi mücadelesini sınıf mücadelesinden soyutlamak ve   gericiliğin kurumsallaştığı ve keyfi yönetim anlayışının AYM kararlarına rağmen yaygınlık kazandığı dönemlerde önemsizleştirilebilir mi?

Mehmet Maçoğlu'nun adı Kadıköy Belediye Başkanlığı için geçmeye başladı. TKP'nin bu konuda bir çaba içinde olduğu da K.Okuyan'ın   açıklamalarından belli. Ne yapılmak isteniyor? Amaç gerçekten Maçoğlu'nun batıda bir ilçede belediye başkanlığını kazanması   ve ''komünist belediyeciliğin'' de buralarda   gösterilmesi mi? Hayır, böyle bir amaç olduğunu hiç sanmıyorum. Kadıköy gibi bir yerde Maçoğlu'nun belediye başkanlığını kazanması mümkün değil ve bu durumun parti yetkilileri tarafından bilinmemesi mümkün mü? O zaman neden? Neden, doğuda kazanabilecek bir yerden değil de kazanılamayacağı açık olan bir yerden adaylık ısrarı? Daha şaşırtıcı olan ise Maçoğlu'nun bu tür ''tekliflerin'' içinde olması. Kaybedileceği belli olan bir yerden seçime girmek demek Tunceli Belediye Başkanlığını kaybetmek bir yana ve aynı zamanda Maçoğlu'nun dört yıl daha aktif belediyeciliğin dışında kalması demek değil mi?

***

(Başlığa bir arkadaş tarafından yazılan ve Maçoğlu'nun Tunceli Belediye Başkanlığında başarısız olduğu yorumuna karşı yanıtım da şöyle olmuştu.)

Başarısız olarak nitelenecekse hangi konuda başarılı olduğu ve hangi konularda başarısız kaldığı söylenmelidir. Ben basına yansıdığı kadarıyla başarılı olduğunu düşünüyorum ve Tunceli dışında başka bir il veya ilçede belediye başkanı olmak istediğini de biliyoruz. Sorun Kadıköy olması. Maçoğlu'nun kesin kaybedeceği bir yerdeki adaylığının anlamı ne olabilir ki? TKP Kadıköy'de ''komünist belediyecilik'' adı altında oylarını arttırmak istiyor olabilir. Ama sorun, Maçoğlu'nun böyle bir yerde, CHP'nin kalesinde TKP'nin adayı olmayı kabul etmesinin anlamsızlığı...Maçoğlu İstanbul'un herhangi bir ilçesinde gerçekten kazanmak istiyorsa bunun tek yolu CHP yönetimiyle konuşması ve onların desteğini alması. Yok eğer İstanbul'un herhangi bir ilçesinde TKP'nin veya başka bir sosyalist partinin adayı olarak seçime girerse kazanamayacağı gibi, Tunceli Belediye Başkanlığının DEM veya CHP'ye gitmesine neden olacaktır

Eğer sıradan bir burjuva iktidarıyla yönetilir olsaydık, SOLportal'da Mesut Odman'ın ''muhalefete muhalefet mi, ne ayıp!'' yazısı çok da garipsenmezdi. Ama değil; öyle değil.   22 yıldır ülkeyi uçurumun kenarına getirmekle kalmayıp cumhuriyet ve kazanımlarının altını oyan ve   neo-osmanlıcı bir rejim inşa etmeye çalışan bir iktidar varken kategorik olarak muhalefete muhalefet etmenin yanlışlığını ilkin Mesut Odman hocamız ve solportal yazarları bilmeliydi. Sadece bu da değil. muhalefete muhalefet ederek sosyalistlerin toplumsal alandaki etkisini arttıramayacağını da artık anlayabilmeliyiz. Bu tür bir siyasetin iktidardan sıtkı sıyrılmış milyonlarla arasındaki mesafeyi kapatma olanağının bulunmadığını da hiç olmazsa Mayıs 2023 seçimlerinde anlayabilseydik. Hala ve hala aynı yanlışları sürdürerek ve o yanlışlarda ısrar ederek   farklı sonuç beklentisi içine girmek...- ne denilebilir ki! Halkımız bu kadar yanlışlığı gerçekten hak etmiyor.

Sosyalist Meclisler Federasyonu (SMF) yaptığı açıklamada Tunceli Belediye Başkanı Fatih Mehmet Maçoğlu'nun İstanbul Kadıköy'den TKP adayı olarak seçimlere gireceği kararını almış. Halk tv.'den duydum, TİP de bu adaylığı destekliyormuş.   Bu konuda birkaç kısa yorum yapmıştım ama bir kez daha yinelenecekse ''neden kazanılacak bir yer değil de, kaybedileceği belli olan Kadıköy'den?'' sorusunu sormakla yetinelim. Bu durumda Tunceli Belediye Başkanlığını kaybetme tehlikesi yok mu?

****
Bir arkadaşın eleştirisine de aynı başlıkta şunları yazmıştım.

Maçoğlu'nun TKP Kadıköy adayı olacağını ilk önce bir tv. kanalında Barış Yarkadaş'tan duymuştum. Sonra Kemal Okuyan SOLportal'da bu konuda bir açıklama yaptı. Maçoğlu'nun aday gösterilebileceğini ve kendisine sorulan soru üzerine de TİP'in de bu konuda bir çalışma içinde olduğunu söylemişti. Bunlardan önce Maçoğlu'nun da bir açıklamasını okumuştum. Bağlı olduğu SMF'nin kararına uyacağı, bu konuda TKP ile görüşmelerin yapıldığı ve TİP ile de olabileceğini bir röportajında okumuştum. Bunları ve SMF'nin bugünkü açıklamasını okuduğumuzda TİP'in de Maçoğlu'nu aday gösterme isteği olduğunu görüyoruz. Büyük olasılıkla da bu konuda SNF ile görüşmüşlerdir ve SMF de kararını TKP olarak vermiş. Süreci bu bilgiler ışığında bu şekilde yorumlayabilirim. Ama sizin ''bilmeden yazma kardeşim'' dediğiniz yazıda ''Halk tv.'' vurgusu var. O da şöyle: Akşama doğru halk tv. açıktı ve başka bir program vardı. Son dakila olarak Tunceli'ye bağlandı ve halk tv. nin muhabiri Maçoğlu'nun TKP'nin Kadıköy adayı olduğunu söyledi. VE TİP'in de DESTEKLEDİĞİNİn altını çizdi.Konu bu (...) 🙂

TKP ve Maçoğlu birlikteliğine dair:
Cumhuriyet kazanımlarının ortadan kaldırıldığı ve ülkenin   cumhuriyet dışı kurumlarla yönetilmeye çalışıldığı bir süreçte toplumsal alanda ancak binde bir ve on binde ikilerde yer tutabilmiş sosyalist partilerin ne yaparlarsa yapsınlar, nasıl bir söylem tutturursa tuttursunlar ve kimi aday gösterirse göstersinler siyasi gidişatın önüne geçebilecek   doğrudan ve somut adımlar atmadıkları sürece toplumda bir heyecan yaratmaları ve toplumsal bir ilgiyle karşılaşması mümkün değildir ve mümkün olmayacaktır. Kişisel heyecanlarımızı toplumsal bir coşkuya dönüştürmenin yolu kimi taktiksel manevralardan geçmediğini çoktan anlamış olmalıydık.