Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

 SOL PAYLAŞIM  »
 Doğa Bilimleri

Cehennemin ortasında kuş olup havalanmak

Dinozorların yokoluşundan çıkarılacak çok ders var. Yeryüzünü kasıp kavuran meteordan kuşların nasıl olup da kurtulduğunu bilim insanları araştırdı.



Resim Ekleme

Dinozorların evrimi ile ilgili bilgilerimiz, yeryüzüne bir meteorun çarpmasıyla son buluyor. Öte yandan dinozor apokalipsinden paçayı kurtaran yakın akrabalar da var: Kuşlar.  

Bundan 66 milyon yıl kadar önce dünya penceresinden son kez bakan dinozorlardan geriye kalan tek şey elbette Jurassic Park değil. Dinozorların evrimi, evrimin mekanizmalarının anlaşılmasında önemli bir örnek oluşturuyor. Başlangıçta 10 ile 35 kilogram ağırlığında, bugünkü orta büyüklükteki bir köpekten pek de farklı olmayan dinozorlar, evrimin ilerleyen basamaklarında cüsselerini büyütüyorlar. Öyle ki, 30 milyon yıl içinde, ağırlıkları 10.000 kilograma kadar varıyor. Öte yandan, bu gidişata aykırı duran üyeler de var: Maniraptoranlar gibi, bugünkü kuşların atası.

Dinozorların vücut büyüklüklerindeki değişimleri araştıran İngiltereli bilim insanları 426 farklı türe ait fosil üzerinden vücut büyüklüklerini hesapladı. Bu hesaplamada dinozorların zamanla vücut büyüklükleri artarken, bu duruma tek istisna oluşturan ise Maniraptoranlar oldu. 170 milyon boyunca, koşullara göre, vücut büyüklükleri artan ya da azalan Maniraptoranlar arasında ağırlığı 1 kilograma kadar düşen üyeler de bulunuyordu.

Araştırmacılar, vücut büyüklüğünün ve ağırlıklarının verdiği avantajla, Maniraptoranların meteor felaketi ve sonrasında hayatta kalabildikleri görüşünü paylaşıyorlar. Kuşların atası olarak kabul edilen Maniraptoranların , küçük bedenleri sayesinde değişik çevre koşullarına ayak uydurmada, besin bulmada, diğer iri cüsseli dinazorlara nazaran çok daha başarılı olduğunu savunan bilim insanları, araştırmanın sonuçlarını açık erişimli Plos Biyoloji dergisinde paylaştılar.

İlgili makale: Benson RBJ vd (2014) doi:10.1371/journal.pbio.1001853

Bu yazı soL gazetesinin bilimsoL sayfasında 9 Mayıs 2014 tarihinde yayınlanmıştır.


https://haber.sol.org.tr/bilim-teknoloji/cehennemin-ortasinda-kus-olup-havalanmak-haberi-92173

sirius  |  Cvp:
Cevap: 1
17.05.2014- 20:56

Asteroitler: 2 Dinozorlar: 0



Gök bilimciler, 65 milyon yıl önce dinozorların dünya üzerinden silinmesine neden olan asteroitin bir değil, iki tane olabileceğini belirtti. Yeni teoriye göre, dinozorları yok eden ''ikiz'' asteroitler, birbirlerinin yörüngesinde hareket ediyordu.

Dinozorların neslini yok eden ''katil asteroit'', bir değil iki tane olabilir. 65 milyon yıl önce Dünya'ya çarpan asteoitin 7 ila 10 kilometre çapında olduğu düşünülüyor. Avrupalı bilim insanları ise ikinci bir gök cisminin de çarpışmada yer almış ve sanılandan daha büyük bir patlamanın yaşanmış olabileceğini öne sürdü.

Dünya üzerinde iki asteroitin çarpması nedeniyle oluşan kraterleri inceleyen araştırmacılar, dinozorların da ''ikili asterorit çarpması'' nedeniyle yok olmuş olabileceğini düşünüyor.

Newscientist sitesinin haberine göre, Kanada'nın Hudson Körfezi yakınlarında yer alan Clearwater Gölleri, ikili asteroit çarpmasının izlerini gösteriyor. 290 milyon yıl öncesine uzanan göller, Dünya'nın ikiz asteroit çarpmasına ait nadir izlerinden biri. Dünyadaki kraterlerin sadece 50'de 1'i ikiz asteroit çarpması sonucu oluşmuş durumda.


İKİ ÇARPMA, TEK İZ
Paris'te yer alan Dünya Fizikleri Enstitüsü'nden Katarina Miljkovic, ''15 yıldır bildiğimiz bir şey, Dünya'nın yörüngesine yakın asteroitlerin yüzde 15'inin ikili olduğu'' dedi. Bu asteroitlerin, ikiz olacak kadar büyüklük bakımından birbirlerine benzediği düşünülüyor.

Miljkovic ve meslektaşları, gerçekleştirdikleri bilgisayar simülasyonlarında, ikili asteroitlerin çarpışmalarda ağırlıklı olarak tek bir krater oluşturduğunu saptadı. Bir göktaşının kendisinden 10 kat büyüklükte bir krater açabildiğini bilinirken, iki tane küçük ve aralarında mesafe bulunan asteroitin iki krater oluşturma olasılığı da çok yüksek. Miljkovic, simülasyonların ''ikili asteroitlerin Dünya'daki kraterlerin neden sadece yüzde 2'sini oluşturduğunu ortaya koyduğunu'' ifade etti.

İkili asteroitlerin geçmişte Dünya'ya sanılandan daha fazla çarptığını ve tek bir krater oluşturma olasılıklarının yüksek olduğunu belirten Miljkovic, dinozorları yok ettiği düşünülen çarpışmanın da tek bir iz bıraktığına inanıyor. İki asteroit tarafından oluşan kraterlerin en büyük özelliği, asimetrik olmaları.

Meksika'nın Yucatan yarımadasının güneyinde yer alan ve 65.5 milyon yıl önce oluşan Chicxulub kraterinin de, aslında ikili asteroit çarpmasına işaret eden bir krater. Aynı krater, dinozoların ölümünü getiren çarpışmanın izi olarak kabul ediliyor.

BULGULAR GÜÇLENDİ
Miljkovic, ''Chicxulub krateri önemli asimetrik özellikler gösteriyor, ikili asteroitler tarafından oluşmuş olabileceğini ele almamız gerek'' dedi.

Çek Cumhuriyeti'nin Ondrejov kentindeki Bilim Akademisi'nden Petr Pravec, Miljkovic ve ekibinin araştırmasını destekleyen bilgiler sundu. Pravec, ''Chicxulub kraterindeki çarpışmanın neden olduğu yerçekimsel anormallikler, kraterin ikili asteroit tarafından oluştuğu düşüncesini güçlendiriyor'' dedi.

Miljkovic'in simülasyonları, 180 km çağındaki kraterin, 7 ila 10 km çapında iki tane asteroitin çarpmasıyla oluşabileceğini, her bir asteroitin 80 km'lik kratere neden olabileceğini gösterdi. Miljkovic, elde ettikleri bulgularının gelecekleri araştırmalar için kılavuz oluşturduğunu ifade etti.

ABD'nin California Üniversitesi'nden Jean-Luc Margot da çalışmanın ''net analitik bulgular sunduğunu ve iki asteroitin tek bir krater oluşturabileceğine yönelik delilleri güçlendirdiğini'' söyledi.

Kaynak: Newscientist, ntvmsnbc

melnur  |  Cvp:
Cevap: 2
10.10.2020- 21:34

Bilim Güzeli: Chicxulub Krateri

Bu haftaki bilim güzelimiz Chicxulub Krateri...

Resim Ekleme
Fotoğraf: Detlev van Ravenswaay/Science Source

Dünya üzerindeki kitlesel yok oluşların en popüleri, günümüzden 65 milyon yıl önce meydana gelmiş olan ve Kretase döneminin sona ermesiyle sonuçlanan yok oluştur. Fotoğrafta bu yok oluşu tetikleyen, 10km çapındaki bir meteorun Dünya’ya çarpmasıyla oluşan 180 km çapındaki Chicxulub Krateri görülüyor. 1970’lerin sonlarında petrol arayan jeologlar tarafından keşfedilen krater, Meksika’nın Yucatan yarımadasının altında gömülü bulunuyor. Keşfedildiği ilk zamanlardan itibaren sıklıkla araştırma konusu olan bu krater ile ilgili jeofizik, paleontoloji, jeokimya gibi çeşitli bilimsel alanların katılımıyla 20 yıl boyunca veriler toplanmış. Mart 2010’da da uluslararası uzmanların detaylı analizinden sonra Chicxulub’a çarpan göktaşının, uçmayan dinozorlar da dahil olmak üzere o dönem dünya üzerindeki canlı türlerinin yaklaşık %70’inin kitlesel yok oluşuna giden yolu açtığı sonucuna varılmış. Kraterin büyük kısmı gömülü olsa da karada kalan kısmının kenarlarında oluşmuş obruklar bir kavis meydana getirmiş ve bu da kraterin belirgin bir görüntü kazanmasını sağlamış.

https://sol.org.tr/haber/bilim-guzeli-chicxulub-krateri-16606

melnur  |  Cvp:
Cevap: 3
12.10.2020- 13:22

Günümüzden 65 milyon yıl önce Yucatan yarımadasına düşen 10 km. çapındaki meteor dünyadaki canlılığın seyrini değiştirmiş ve insana uzanacak bir evrimin de önünü açmıştı. Buradaki yazıların tamamını okumadım ama, dinozorların ölümüyle sonuçlanan evrimsel mekanizmalardan söz edilirken genel olarak evrimsel süreçlerde rastlantıların da çok önemli bir yer tuttuğunun altını çizmek gerekiyor. Örnekse, 65 milyon yıl önce Yucatan'a söz konusu meteor düşmeseydi, canlılık bugünkü şeklini alır mıydı; uygarlık yaratan canlılık(yani insan) ortaya çıkar mıydı sorusu da önemli.

Bilindiği gibi meteordan önce dünyada egemen olan tür dinozorlardı. Memelilerin varlığı, sadece ormanlık alanlarda yaşayan ve   geceleri ortaya çıkan tarla faresi büyüklüğündeki bir türle sınırlıydı. Bu türün gelişmesi ve dinozorlardan sonra dünyada hegemonya kurması ancak bu dev kütleli canlılığın ortadan kalkmasıyla mümkündü ki, Yucatan'a düşen meteor sonuçta bu sürecin gerçekleşmesine yol açmıştı.

Evrimde tesadüflerin/rastlantıların da büyük bir rolü olduğu gerçek. Yucatan'a düşen meteor memelilerin gelişmesinin önünü açarken bu konuda tipik bir örnek. Aynı şekilde insanın ortaya çıkışını hazırlayan dış etkenlerden RİFT vadisinin ortaya çıkışı da bir başka rastlantıydı. Levha Tektoniği nedeniyle Afrika'nın doğusunda meydana gelen çöküntünün RİFT vadisini meydana getirmesi buralarda insan ile bugünkü maymunlarının atası olan bir ortak türün iki ayrı evrimsel süreç yaşamasına yol açmıştır. İnsan ve bugünkü maymunların ortak atası olan tür, bu jeolojik çöküntü nedeniyle iklimin değiştiği, ormanların yok olduğu ve yerini savanların aldığı bölgede ayağa kalkarak ve ön ayaklarını (ellerini) kullanma olanağı kazanarak uygarlık yaratabilen bir canlılığa dönüşmüştü.

Evrimin hem içsel ve hem de dışsal mekanizmaları var. Bu mekanizmalar yanında tesadüflerin de evrimsel süreçte yeri var. Madde evrime yana değişim ve dönüşüme yazgılıdır denilebilir. Madde sürekli değişim ve dönüşüm potansiyeline sahiptir ve evrim de bu potansiyelin gerçeklik kazanma sürecidir. Bir ek yapılacaksa, evrim sadece meraklıları için ilgilenilmesi gerekli bir alan olmaktan da çıkarılmalıdır. Solun, sosyalistlerin mutlaka bilgilenmeleri ve üzerinde meraklı bakışlarını dolaştırmaları gerekli bir alan da olmalıdır. Evrim yani maddenin değişim ve dönüşümü son kertede toplumların da değişim ve dönüşümünün anlaşılmasında bütüncül bir temel oluşturur. Maddenin fiziksel ve kimyasal değişimi, bir aşamada biyo-kimyasal süreçlerle başka bir boyut kazanmakta, canlılık ortaya çıkmakta, o canlılık bir aşamadan sonra uygarlık yaratabilecek bir bilincin ve toplumun ortaya çıkmasına neden olmakta ve toplumlar da Marks'ın ortaya çıkardığı yasalar etkisinde   değişip dönüşmektedir.

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]