Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

tekyoldevrim  |  Cvp:
Cevap: 9
26.05.2014- 22:21

Filmi geriden başlatacaksınız o zaman. Yaşananlardan hiç bir ders çıkarmayacaksınız, yüz yıl öncesinin ideolojik tutumuyla bugünkü dünyayı yorumlayacaksınız! Yapmaya çalıştığınız bu. Ben böyle düşünmüyorum. Bugünün dünyasına dünün gerçeklerine yönelik çözüm önerileriyle yaklaşamazsınız. Olmadığı da ortada zaten.

yorum2006  |  Cvp:
Cevap: 10
27.05.2014- 02:17

Alıntı Çizelgesi: tekyoldevrim yazmış

Size farklı gelen her görüşe ''burjuva-liberal görüş'' deme alışkanlığından kendinizi kurtarmalısınız. Yazdıklarım Marks'ın görüşlerinin Sovyetler Birliği uygulamaları sonrasından da yararlanarak günümüz koşullarına göre yorumlanıştır. Enternasyonal düzeyde komünist toplumda devlet olmayacak ve insanlar kendi kendilerini yöneteceklerse böyle bir devrim insanı temel almalıdır. Daha farklı tipte bir insan yaratılmalıdır, buna kendi kendini yöneten bilinçli insan diyorum. Demokrasinin geliştirilmesinin önemi burada yatmaktadır. Sovyetler Birliği böyle bir deneme yaşamadan sosyalizmi kurmaya kalktığı için başarılı olamadı. Aynı hatalar yapılmamalıdır. Siz buna burjuva liberal görüş adını veriyorsanız, Marks'ın günümüz koşullarında yorumunu siz yapabilirsiniz.




Kafanız çok karışık. Bir kere konunun Sovyetler ile bir ilgisi yok. Yani sosyalizmin inşa sürecindeki işçi sınıfı demokrasileri ile, yapılan hatalarla v.b. bir ilgisi yok. Konu kapitalist toplumdaki burjuva demokrasisi. Kaldı ki Türkiye gibi geri kalmış ve emperyalizmin boyunduruğu altındaki toplumlarda burjuva demokrasisi bile tüm kurum ve kurallarıyla çalışmıyor. Bunun çalıştığı ülkeler gelişmiş sanayi ülkeleri, yani emperyalist metropol ülkelerin kendisi. Türkiye'de başa oturmuş bir klik var. Her türlü dümenle, hile-hurda ile iktidarı ele geçirmiş ve bırakmamak için her türlü yöntemi zorlayan bir klik. İşin ilginci bu klik kendi varlık nedeni olan ülkenin anayasası ve yasalarına da uymuyor. Yani karmaşık bir durum var. Kaldı ki uysa bile, yani ülkede burjuva demokrasisi hakim olsa bile, devrimcilerin burjuva demokrasiciliği oynama gibi bir zorunluluğu yoktur. Zamanında "Tek Yol Devrim" diyen siyasi çizgi herkesi burjuva demokrasisine uymakla, parlamentarizmle suçluyordu. "Tek Yol Devrim" derken yalnızca silahlı devrimi öngörüyordu. Kusura bakmayın ama, sizin bundan bile haberiniz yok.

solcu  |  Cvp:
Cevap: 11
27.05.2014- 09:47

Alıntı Çizelgesi: tekyoldevrim yazmış

Filmi geriden başlatacaksınız o zaman. Yaşananlardan hiç bir ders çıkarmayacaksınız, yüz yıl öncesinin ideolojik tutumuyla bugünkü dünyayı yorumlayacaksınız! Yapmaya çalıştığınız bu. Ben böyle düşünmüyorum. Bugünün dünyasına dünün gerçeklerine yönelik çözüm önerileriyle yaklaşamazsınız. Olmadığı da ortada zaten.

Bugünün dünyası, dünün gerçekleri gibi sözler ağızlarda sakız oldu. Bugünün dünyasında da dünün dünyasında da sömürenler sömürülenler vardı, değişen bir şey yok. Kendiniz değişiyorsunuz, sömürenlerin sınıfına geçiyorsunuz sonra suyu bulandırmak için bugünün dünyası, dünün gerçekleri demeye başlıyorsunuz. Burada yazdıklarınla yoksul halka   burjuva demokrasisini öğren demekten başka ne öneriyorsun, hiç bir şey! Üstelik yaşamak ve çoluk çocuğunu yaşatmak için ailesinden başka bir şey düşünemeyecek duruma gelmiş kişilerin öğrenemeyeceğini bile bile.

Alisan  |  Cvp:
Cevap: 12
27.05.2014- 16:22

Alıntı Çizelgesi: solcu yazmış

Alıntı Çizelgesi: tekyoldevrim yazmış

Filmi geriden başlatacaksınız o zaman. Yaşananlardan hiç bir ders çıkarmayacaksınız, yüz yıl öncesinin ideolojik tutumuyla bugünkü dünyayı yorumlayacaksınız! Yapmaya çalıştığınız bu. Ben böyle düşünmüyorum. Bugünün dünyasına dünün gerçeklerine yönelik çözüm önerileriyle yaklaşamazsınız. Olmadığı da ortada zaten.

Bugünün dünyası, dünün gerçekleri gibi sözler ağızlarda sakız oldu. Bugünün dünyasında da dünün dünyasında da sömürenler sömürülenler vardı, değişen bir şey yok. Kendiniz değişiyorsunuz, sömürenlerin sınıfına geçiyorsunuz sonra suyu bulandırmak için bugünün dünyası, dünün gerçekleri demeye başlıyorsunuz. Burada yazdıklarınla yoksul halka   burjuva demokrasisini öğren demekten başka ne öneriyorsun, hiç bir şey! Üstelik yaşamak ve çoluk çocuğunu yaşatmak için ailesinden başka bir şey düşünemeyecek duruma gelmiş kişilerin öğrenemeyeceğini bile bile.

Sayin solcu gene desteksiz atmissiniz. "Bugünün dünyası, dünün gerçekleri gibi sözler ağızlarda sakız oldu." demissiniz. Bu sizin parti icinde gecerli ama haberiniz yok galiba. Bakin TKP bugünün dünyasinda illegaliteyi ret edip legal calismayi dogru buluyor. Demekki günümüz dünyasina göre siyaset üretmek, sorunlarla mücadele etmek, mücadele bicimleri gelistirmek,.... en dogru olanidir, agizlara sakiz degildir.

dayanışma  |  Cvp:
Cevap: 13
27.05.2014- 18:23

Yazıda söylenmek istenen şey sömürücü sınıflarla sömürülen sınıfların dün de bugün de olduğu ve değişmediğidir. Üretim araçlarının özel mülkiyeti var olduğu sürece değişmeyecektir.

tekyoldevrim  |  Cvp:
Cevap: 14
27.05.2014- 19:45

Alıntı Çizelgesi: solcu yazmış

Alıntı Çizelgesi: tekyoldevrim yazmış

Filmi geriden başlatacaksınız o zaman. Yaşananlardan hiç bir ders çıkarmayacaksınız, yüz yıl öncesinin ideolojik tutumuyla bugünkü dünyayı yorumlayacaksınız! Yapmaya çalıştığınız bu. Ben böyle düşünmüyorum. Bugünün dünyasına dünün gerçeklerine yönelik çözüm önerileriyle yaklaşamazsınız. Olmadığı da ortada zaten.

Bugünün dünyası, dünün gerçekleri gibi sözler ağızlarda sakız oldu. Bugünün dünyasında da dünün dünyasında da sömürenler sömürülenler vardı, değişen bir şey yok. Kendiniz değişiyorsunuz, sömürenlerin sınıfına geçiyorsunuz sonra suyu bulandırmak için bugünün dünyası, dünün gerçekleri demeye başlıyorsunuz. Burada yazdıklarınla yoksul halka   burjuva demokrasisini öğren demekten başka ne öneriyorsun, hiç bir şey! Üstelik yaşamak ve çoluk çocuğunu yaşatmak için ailesinden başka bir şey düşünemeyecek duruma gelmiş kişilerin öğrenemeyeceğini bile bile.



Yüz yıl önceki işçi sınıfı ile bugünün işçi sınıfı aynı mı? İşçi sınıfının zincirlerinden başka kaybedecek şeyleri hala yok mu?

umut  |  Cvp:
Cevap: 15
28.05.2014- 09:23

Yüz yıl önce de sömürenler burjuvaziydi, sömürülenler işçi sınıfı. Görüntüye aldanma.

solcu  |  Cvp:
Cevap: 16
31.05.2014- 17:53

İktidarı, muhalefet partileri meşrulaştırıyor
Ömer Faruk Eminağaoğlu


TCY dahil 15 yasada değişiklik yapılmasını öngören bir yasa tasarısı bu hafta TBMM Adalet Komisyonu’nda kabul edildi.

Kapsamındaki yasalarda değişiklik öngören ve reform nitelemesiyle yeni yargı paketi olarak sunulan bu yasa tasarısına bakıldığında, paket içindeki dokuz yasa, yine AKP döneminde çıkarılmış ve de çıkarılmaları da reform diye sunulmuş! Her nasılsa bu yasaların kabulü de reform, değiştirilmesi de reform diye sunuluyor! Diğer altı yasa ise AKP iktidarı öncesinde çıkarılmasına rağmen, o yasaların yarattığı yapılar yine AKP döneminde elden geçirilmiş. Şimdi o yasalarda yapılan değişiklikler de yine reform diye sunuluyor!

Her türlü süreci, iktidar istediği gibi yazıp, istediği gibi oynuyor! İktidar, üstelik yargı ile ilgili alanda bile böyle rahat hareket ediyor. Söze gelince erkler ayrılığı ama ne iktidar yargıyı yargıya bırakıyor ne de işin ilginci artık öyle bir iklim oluşmuş ki yargı iktidardan uzaklaşmak istiyor... Her dönemdeki garip ilişki bu dönemde de yaşanıyor...

Örneğin tasarıda TCY’de değişiklik öngörülmesi nedeniyle bu iktidar döneminde kabul edilen TCY’ye bakarsak, 2004 yılında reform diye kabul edilen bu yasada o tarihten beri tam 18 ayrı yasa ile değişiklik yapılmış. Bu tasarıyla yapılmak istenilen değişiklik ise 19’uncusu. TCY’nin neredeyse üçte biri değişmiş. Üstelik TCY, temel bir yasa...

Bir temel yasa, çok kapsamlı, çok uzun sürece dayalı çalışma sonrası kabul edilebilir. Kabul edildikten sonra da ancak hukuksal gelişmelerin zorunlu kıldığı değişiklikler yapılabilir. Oysa TCY’nin, bu kadar sürede yapılan değişikliklerle delik deşik edilmemiş yeri kalmamış. Peki iktidar bu değişikliklere neden gerek duymuş! Ya siyasal çıkarı gerektirdiği ya da o hükümlerle ilgili siyasal çıkarı sona erdiği için!

Bu yasanın kabulü reform ise, o zaman bu kadar sürede bu kadar değişiklik söz konusu olabilir mi! Kaldı ki ne amaçla kabul ederse etsin iktidar, çıkardığı bir yasada 10 yılda 18 yasa ile değişiklik yaptıktan sonra, o yasadaki aykırılıklar düzelmiyorsa ve her seferinde yine bu yasada değişiklik yapılıyorsa, ceza siyasetinin de; insan hakları, hukukun üstünlüğü ve evrenselliğin ötesinde, tamamen siyasal yarara özgülendiği de ortaya çıkıyor! Yasal düzenlemeye, ya bir çıkar ya bir baskı unsuru yönünden bakılıyor.

Aynı şey paket kapsamındaki, HSYK yasasında ve yine diğer yasalarda öngörülen değişikliklerde de söz konusu. TBMM erkler ayrılığına göre değil, tamamen iktidara göre çalışıyor!

Taraf olunan tüm uluslararası sözleşmelere imza atan diğer ülkelerde, bu sözleşmelerden hareketle yargıçlar sendikal olarak örgütlenirken, nedense aynı sözleşmelerin tarafı Türkiye’de yargıçların sendikal örgütlenmeleri konusunda olmadık engeller çıkartılmaktadır. Çalışma Bakanlığı, sonuç alamayacağını bildiği için sendikaya karşı bir kapatma davası açmamakta, ancak yok sayma dahil, her konuda fiili engeller yaratılmaktadır. Böyle bir engelle karşılaşmamak için sendika kendisinin var olduğu hakkında dava bile açmış ve aldığı böyle bir kararı TBMM’ye de ibraz edilerek, yargı ile ilgili bu tasarının yargının örgütlerinden kaçırılmaması, mutlaka yargının görüşünün alınması gerektiği belirtilmiş, ancak daha önce tekme tokat hareket eden iktidar mensubu milletvekillerinin yerini, şimdi tarafsızlığını kaybetmiş iktidar mensubu komisyon başkanvekili alıp, iktidar gibi davranarak Sendika sanki yasa dışı örgütmüş gibi, elinin tersiyle dışarı çıkın diyebilmiştir. Sendikanın, bu tasarı hakkında komisyonda bulunma hakkına yönelik talebi ve görüşlerini sunma isteğine Komisyon’da yanıt bile verilmemiş, bu konudaki talebinin oylanması yoluna bile gidilmemiş, bu talep görmezden gelinmiştir.

Yargı bağımsızlığı, iktidarlarca hep lütfedilecek, mutlaka yargıya sunulacak bir konudur yaklaşımıyla, ülkemizde yargının kendisi bile, yargıda örgütlenmelere hep mesafeli durmuş. Bu durum siyasi iradenin işine de gelmiş! Oysa yargı bağımsızlığının düzeyi, bu konuda yargının bizzat örgütlü olarak vereceği demokratik mücadele ile çok yakından bağlantılı. Bu her yerde böyle. Nedense ülkemizde bu durum görülmek istenmemiş! Ama ülkemizde sendikal anlamda üç yıl olmak üzere örgütlü olarak sekiz yıllık geçmişi bulunan yargıda örgütlenmenin karşılaşmadığı engel kalmamış. Bu tablodan da haliyle hep iktidarın uygun gördüğü kadar yargı bağımsızlığı çıkmış!

İktidarın söz konusu yasa tasarısı konusundaki sendikaya yönelen antidemokratik davranışı karşısında muhalefet partileri etkin bir karşı irade sergilemek bir yana, iktidara karşı koyma yoluna bile gitmemişlerdir. Demokratik çoğulculuk sanki sadece siyasi partilerden oluşuyormuş gibi iktidarın anlayışına da uygun bu garip tabloda iktidar bildiğini okuyor! Süreçte iktidarı etkin denetleyemeyen muhalefet te bu tablonun içinde bulunmakla, iktidarın yaptıklarına sadece meşruiyet kazandırıyor!

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]