Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

 SOL PAYLAŞIM  »
 Güncel Tartışma Konuları
24.07.2014- 04:49

Siyasal iktidar tarafından cemaat polislerine yapılan baskınlar çok yankı buldu. Özellikle cemaat medyasında büyük bir tepki var. Cemaate yakın olan televizyona çıkan emekli bir polis şefi bu operasyonun sanıldığı gibi 25-27 Aralık rüşvet-yolsuzluk operasyonlarına yönelik bir karşı hamle olmadığını, selam-tevhid dosyasının kapatılması için düzenlendiği anlamına gelen sözler söyledi. Ve üzerine basa basa selam-tevhid dosyasının çok önemli bir dosya olduğunu, üzerinin kapatılmak istendiğini, bu örgütlenmenin içinde devlet içinde yuvalanmış pek çok kilşinin bulunduğunu ve gerektiğinde savaş çıkartabilecek kadar da önemli olduğunu söyledi. Böyle bir dosyanın-örgütün varlığını ilk kez duydum. İnternete girdiğimde cemaatin gazetesi Zaman'da şöyle bir bilgi var:

Selam Tevhid dosyasında neler var?
BURAK KILIÇ  


Polislerin gözaltına alınmasına gerekçe gösterilen Selam-Tevhid soruşturması, yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarından sonra hükümet yanlısı gazeteler tarafından gündeme getirildi.

‘Paralel örgüt 7 bin kişi dinledi’ manşetleriyle ortaya atılan iddiaların gerçek dışı olduğu soruşturma savcısı Adnan Çimen’in açıklamalarıyla anlaşıldı. İstanbul Başsavcısı Hadi Salihoğlu da 3 yılda doğrudan veya dolaylı olarak 2 bin 280 kişinin dinlemeye takıldığını belirtti. Algı operasyonu gazetecilerin soruları üzerine Salihoğlu’nun verdiği cevapla net biçimde ortaya çıktı. Başsavcı, rakamlar arasındaki uçurumun hatırlatılması üzerine “Siz de kardeşim bir anda yükleniyorsunuz! Yanlış sayılıyor demek ki.” ifadelerini kullandı.

Başsavcı’nın dünkü operasyondan sonra ‘sözde örgüt’ dediği Selam Tevhid’le ilgili soruşturma dosyası ise 2010 yılına dayanıyor. Her şey, Kamile Yazıcıoğlu’nun eşinden baskı gördüğü ve mut’a yoluyla başka kadınlarla birlikte olduğu gerekçesiyle polise yaptığı şikayet üzerine başladı. Eşinin Uğur Mumcu, Nesim Malki, Çetin Emeç cinayetinin failleri ve Nurettin Şirin gibi isimlerle samimi arkadaş olduğunu ve İran’a ajanlık yaptığını söyleyince teknik takip kararı alındı. 3 yıl aralıklarla yapılan teknik takipler sonucunda önemli isimlere ulaşıldı.

Tam adıyla Selam Tevhid Kudüs Ordusu Silahlı Terör Örgütü, başta İran olmak üzere yurtdışı bağlantılarıyla da gündeme geldi. Türkiye’de sansasyonel eylemler yaptı. Bunlar arasında Muammer Aksoy, Bahriye Üçok, Uğur Mumcu ve Ahmet Taner Kışlalı cinayetleri yer aldı. Terör eylemlerini gerçekleştirdiği iddia edilen 9 sanık çeşitli cezalara çarptırıldı. 2007’de Emniyet Genel Müdürlüğü’nün açıkladığı 12 terör örgütü içinde Selam da vardı. Örgütün bazı eylemleri şöyle: İstanbul Harbiye’deki Suud-Amerikan Bankası’na bomba konulması (1988), Suudi Arabistan Büyükelçiliğinde görevli Abdulgani Bedevi’nin tabanca ile öldürülmesi (1988), İngiltere Büyükelçiliği’nde görevli Hüseyin Osman’a ait araca ve Türk İngiliz Kültür Derneği’ndeki oto garajı önüne bomba konulması (1989), Türkiye Diyanet Vakfı Kitap Satış Mağazası’na bomba konulması (1990), Muammer Aksoy’un tabanca ile öldürülmesi (1990), Bahriye Üçok’un bombalı paket ile öldürülmesi (1990), Hürriyet Gazetesi Ankara Bürosu önüne bomba konulması (1991), Uğur Mumcu’nun aracına bomba konularak öldürülmesi (1993), Ahmet Taner Kışlalı’nın aracına bomba konularak öldürülmesi (1999).


http://www.zaman.com.tr/gundem_selam-tevhid-dosyasinda-neler-var_2233308.html


melnur  |  Cvp:
Cevap: 1
24.07.2014- 04:58

Aynı konuda Radikal'de çıkan haber-yorum da bu.


Tevhidi Selam dosyasında ne var?

Emniyet'te operasyonun temeline oluşturan 'Tevhid-Selam/Kudüs Ordusu' adlı örgüte yönelik soruşturma dosyasında Dosya birbirleriyle irtibatlı olmaları "hayatın akışına aykırı" kim varsa yan yana getirilmiş.
Haber: İSMAİL SAYMAZ

Resim Ekleme

Türkiye önceki gün; Ergenekon, Balyoz, KCK, ÇHD ve Devrimci Karargah gibi çok yakın geçmişin ünlü soruşturmalarını yürüten polis şeflerinin kelepçelenerek gözaltına alındığı bir sabaha uyandı. 25 ilde toplam 99 polis şefi ve memuru gözaltına alındı. Polisler hakkındaki temel suçlama, “Tevhid-Selam / Kudüs Ordusu adlı” örgüte yönelik soruşturmada yaptıkları ileri sürülen hukuk dışı işlemlerdi. Üç yıl yedi ay gizlice yürütülen bu soruşturmada, daha önce askerleri hedef alan davalardaki tartışmalı işlemler ve bir dizi hukuksuzluk yapıldığı ileri sürüldü. İddiaya göre, İran sempatizanı olan eşinden şikayetçi olan bir kadının ifadelerine Emniyet’te eklemeler yapıldı, gündelik konuşmaları içeren telefon görüşmeleri ve adli emanette “bulunamayan” flash diskten çıkmış kimi “CV’ler” üzerinden soruşturma genişletildi, şimdi kanlı bıçaklı olan gazeteciler aynı örgüte sokuldu, Caferilere ait camilerde, dini merkezlerde ve TV kanalında fiziki takip işlemi yapıldı. Ergenekon ve Balyoz’da alkışlanan bu işlemler, “Tevhidi-Selam davasında iktidarı hedef alınca, operasyonun düğmesine basıldı, polislere kelepçe takıldı.

Tevhidi-Selam / Kudüs Örgütü adlı şeriatçı yapılanmanın adı ilkin, 1990’lı yıllarda ortaya çıkmıştı. İran destekliği olduğu ileri sürülen bu silahlı grup, Bahriye Üçok’tan Muammer Aksoy’a, Uğur Mumcu’dan Ahmet Taner Kışlalı’ya varıncaya kadar, 18 ayrı silahlı saldırının sorumlusu olmakla suçlanmış ve mahkum olmuştu. Yargıtay’ın 2002 yılındaki kararıyla bu grubun, silahlı örgüt olduğu tescil edilmişti. Bu örgüt kapsamında sanık olarak yargılananlardan biri de, vaktiyle ‘Selam’ ve ‘Tevhid’ adlı İran bağlantılı gazeteleri yayınlanan Nureddin Şirin’di. Şirin, 2004 yılında tahliye edilmişti.

EŞİN İFADESİYLA BAŞLADI
Radikal’in ulaştığı kovuşturmaya yer olmadığına dair karara göre; Tevhid-Selam soruşturması, 2010 yılında ikinci kez başlatıldı. Bu kez gerekçe, 9 Mayıs 2010’da Kağıthane’de düzenlenen halka açık “İstanbul’dan Gazze’ye Kardeşlik Köprüsü” adlı etkinlikte Şirin’in yaptığı konuşma oldu. Şirin, konuşmasında, siyonizm karşıtı görüşler dile getirmişti. Bu konuşmadan yola çıkan İstanbul Emniyeti, Şirin’in kurduğu İsra Kültür Merkezi etrafındaki ilişki ağını ve İranlılarla bağlantılarını mercek altına aldı. Aynı ay Şirin’in telefonları dinlenmeye başlandı. Bu soruşturma, Nisan 2011’de bitti. Ne var ki Emniyet’in Şirin’le ilgili takibi bitmedi. Temmuz 2011’den itibaren “El Kaide adına eylemlerde bulunmak” suçundan bir daha takibe alındı.

Bu dosya sessiz sedasız yürütülürken, 4 Mart 2011’de İstanbul Terörle Mücadele Şubesi’nde ifadesi alınan Kamile Yazıcıoğlu adlı bir kadın, eşi Hüseyin Avni Yazıcıoğlu’nun “İran bağlantılı olduğu” iddiasıyla ifade verdi. Yazıcıoğlu, iddiaya göre bu ifadesinde, eşinin AKABE Vakfı’nda görev yaptığını, evde gizli toplantılar düzenlediğini, Şii mezhebine bağlandığını, Mumcu cinayetine adı karışanlarla samimi olduğunu, MİT Müsteşarı Hakan Fidan’la irtibatının bulunduğunu, İranlı kişilerle görüştüğünü, para ve bilgi alışverişine girdiğini ileri sürdü. Evlerine gelen bir kişinin zarf içinde para ve kimi kişilere ait kişisel bilgileri içeren notlar bıraktığını iddia eden Yazıcıoğlu, eşine ait masaüstü bilgisayarında İsrail Başkonsolosluğu’nun uydudan çekilmiş krokileri ve güzergah bilgileri bulunduğunu ve Halkalı’daki Nükleer Araştırma Merkezi etrafından keşif yaptığını savundu. İddiaya göre Yazıcıoğlu, bu krokileri içeren bir flash diski de Emniyet’e vermişti.

KIZANA ATTIĞI E-MAİLLER DOSYAYA GİRDİ
Kamile Yazıcıoğlu’nun ifadesinde “Tevhid-Selam” adı geçmediği halde bu soruşturma, Şirin hakkındaki soruşturmayla birleştirildi. İşte, Ocak 2014’te nihayet verilen ve önceki gün 99 polis şefi ve görevlisinin gözaltına alınmasına yol açan soruşturma, böyle başladı. Üç yıl yedi ay boyunca 251 şüpheli hakkında işlem yapıldı. Bunlardan bazıları gerçek kişi, bazıları tüzel kişi, bazıları kod isimle anıldı. Her bir şüpheli, Nureddin Şirin, Hüseyin Avni Yazıcıoğlu veya bu iki isimle temas eden kişilerle bağlantılı olduğu iddiasıyla soruşturuldu. Bağlantının tek dayanağı, “telefon irtibatı” denilen ilişkiydi. Arayan-aranan kayıtlarından yola çıkılarak örgüt şeması oluşturuldu.

KANLI BIÇAKLI GAZETECİLER ÖRGÜTE GİRDİ!

Örneğin, Anadolu Ajansı Genel Müdürü Kemal Öztürk, Şirin’le yaptığı bir görüşme ve öz kızına gönderdiği “Kızım annen fotoğraflar göndermiş. Açamıyorum kemalozturk@aa.com.tr adresine yeniden gönderir misin” şeklindeki e-maili sonrası dinlenmeye başlandı. Suriye konusunda kanlı bıçaklı haldeki Yenişafak Yayın Yönetmeni İbrahim Karagül ile Yurt yazarı Hüsnü Mahalli, 2012’de yaptıkları görüşmeye dayanarak, dosya kapsamına alındı. Mahalli’nin Ertuğrul Özkök ve İsmail Küçükkaya ile yaptığı görüşmeler de döküm haline getirildi. Radikal yazarı Fehim Taştekin ise haber kaynaklarıyla olan üç görüşmesinin ardından, Haziran 2013’ten itibaren “Kudüs Ordusu Terör Örgütü ile irtibatlı bulunduğu” iddiasıyla dinlendi, ağustos ayından itibaren izlendi. Dosya kapsamında, birbirleriyle irtibatlı olmaları “hayatın akışına aykırı” kim varsa yan yana getirildi.

CAFERİ CAMİSİ İZLENDİ
Ehlibeyt Alimler Derneği, Ehlibeyt İlim Vakfı, El Mustafa Medresesi, Kanal 14, Ankara Muhammediye Camisi gibi Şii ve Caferilere ait ibadet yerleri ve kuruluşlar “Kudüs Ordusu” gerekçesiyle izlendi. Takibatlarda, bu örgütün yanı sıra PKK , Maoist Komünist Partisi, Ergenekon ve Hizbullah adına işlem yapıldı. Aynı telefon birer gün arayla farklı isimler üzerinden takip edildi. Şüphelilerden bazıları hakkında 51 kez teknik takip kararı alındı.
Savcılığa göre Başbakan Erdoğan’ın Filistin Devlet Başkanı ve Başbakanı ile Somali Cumhurbaşkanı ile yaptığı görüşmeler kaydedildi. MİT’in, Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş ve Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakan’ı Taner Yıldız’ın da milli güvenliğe ilişkin telefon görüşmeleri kayda alındı.

FLASHDİSK NEREDE ?
Bu operasyonu yürüten savcı ve polis şefleri, 17 ve 25 Aralık 2013’teki yolsuzluk operasyonu sonrası görevden alınıp dosyanın kapağı aralandığında ilk iş olarak, üç yıl önceki ifade ile soruşturmaya yön veren Kamile Yazıcıoğlu tekrar Emniyet’e davet edildi. Yazıcıoğlu, 26 Şubat 2014’te İstanbul TEM’de alınan yeni ifadesinde, üç yıl önceki anlatımların kendisine ait olmadığını söyledi. Örneğin, eşi ile MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın irtibatlı olduğu, eşinin masaüstü bilgisayarında İsrail Başkonsolosluğu’nun krokilerinin bulunduğu, bir bankadaki gizli hesaptan 20-25 bin TL para gönderildiği, eşinin İran’a ajanlık karşılığında para aldığı iddialarının ve tutanaktaki imzanın kendisine ait olmadığını savundu. Yazıcıoğlu, emniyette görüştüğü ‘Tarık’ ve ‘Mehmet’ isimli başkomiserlerin, eşinin bilgisayarındaki belgeleri yükleyip getirmesi için kendisine flash disk verdiklerini savundu. Yapılan incelemede, “içerisinde üst düzey devlet ve istihbarat yetkilileri ile ilgili genel bilgilerle, İsrail Konsolosluğu ve Halkalı Nükleer Araştırma Merkezi ile ilgili kroki, bilgi ve belgelerin bulunduğu belirtilen flash-bellek” adli emanette bulunamadı. Buna karşılık, içinden çıkan belgelerin dosyada delil olarak kullanıldığı anlaşıldı. Yazıcıoğlu da flash diski açamadığı için kimi evrakları oğluna ait MP3 ile getirdiğini, getirdikleri içinde bu belgelerin olmadığını savundu. Bunun üzerine, Yazıcıoğlu’na resim üzerinden teşhis işlemi yaptırıldı. Teşhiste, ‘Tarık’ ve ‘Mehmet’ adlı başkomiserlerin TEM’de görevli Erkan Ünal ve Gafur Ataç olduğu belirlendi. Ve ardından, operasyon düğmesine basıldı.

http://www.radikal.com.tr/turkiye/tevhidi_selam_dosyasinda_ne_var-1203499

melnur  |  Cvp:
Cevap: 2
24.07.2014- 05:15

AKP döneminde emniyet ve adalet birimlerinde öylesine kadrolaşma olayı yaşandı ki, kimin eli kimin cebinde belli değil! Yıllarca süren ve AKP-cemaat ortaklığıyla sürdürülen Ergenekon Balyoz operasyonları 17-25 Aralık soruşturmalarıyla birlikte bir anda ''aklanıverdi''! İktidar yetkilileri büyük bir pişkinlikle ''milli orduya kumpas kurmuşlar'' diyerek sanki kendileri bu işlerin içinde değillermiş gibi demeçler vermeye başladılar. Sonuçta Ergenekon ve Balyoz   tutuklu ve hükümlüleri dışarı, 17-25 Aralık operasyonlarını yürüten kadrolar ''içeri''!

İki gündür cemaat polisleri olduğu iddia edilen kesimlere yine geceyarısı operasyonlarla baskınlar düzenleniyor. Şu ana kadar 100'ü aşkın polis gözaltına alınmış durumda. Kendilerinin de söylediği gibi Rıza Zarraf'a vurulmayan kelepçelerle daha bir kaç ay öncesine kadar ''kahraman'' olarak nitelenenler bu kez ''vatan haini'' olarak içeri alınıyor.

Peki gerçek ne?
Ne oluyor, ne yaşanıyor?

AKP ''uyandı'', cemaate karşı bir operasyon içinde olduğu açık. Peki ama bu operasyonların arkasında sadece 17-25 Aralık yolsuzluk çalışması mı var? Zarraf'ın İran bağlantısı biliniyor. Emekli polis şefinin söyledikleri ya doğruysa? Üç yılı aşkın bir süredir yürütüldüğü iddia edilen ve kapatıldığı söylenen bu dosyadaki bilgiler doğru ise, devlet içinde yuvalandığı savlanan bir ''dehşet'' örgütün üzeri örtülmüş olmuyor mu?

Tıpkı, 17-25 Aralık dosyasının üzeri örtüldüğü gibi...

solcu  |  Cvp:
Cevap: 3
24.07.2014- 10:40

Bana göre AKP devleti var olduğu sürece bu olayların arkasında hep bir komplo olacak ve kamuoyu bu olayların gerçekte ne olduğunu hiç anlayamayacak.

abbas  |  Cvp:
Cevap: 4
24.07.2014- 14:58

MUSTAFA MUTLU/ Bank Asya, kimlerin hangi sırlarına sahip

İktidarın emrindeki polis, "F Tipi Polis"e baskın yaptı; alıp götürdü merkeze...

Peki; bu kadarı yetecek mi herkese?

Elbette yetmeyecek.

Görünen o ki tıpkı bir zamanlar o polislerin bu ülkenin aydınlarına, yurtseverlerine yaptığı gibi şimdi de "iktidar polisi", onlara aynı şeyi yapacak!

***

Dalga, dalga üstüne gelecek!

Cemaatin bütün önde gelen isimleri bir şekilde bu soruşturmaya dahil edilecek...

Eğer birkaç yüz sanıklı Ergenekon davası için ondan fazla "dalga" operasyon yapıldıysa...

Büyük bir olasılıkla belki de on binlerce şüphelisi olan bu soruşturma için elliden fazla operasyon yapılması gerekecek!

***

Ancak tüm bunlar yapılırken, Gülen'in ve Cemaat'in 50 milyar doları bulan akıl almaz malvarlığına el konulacak...

Tek tek sıralamaya gerek yok; üniversiteler, liseler, ilköğretim okulları, yabancı ülkelerde okullar, dershaneler, yurtlar...

Tekstilden otomotive, doğrudan pazarlamadan sigortaya her sektörde binlerce şirket...

Gelir, veraset, intikal, emlak ve gümrük vergilerinden muaf 200 civarında vakıf...

Bu vakıflara ait on binlerce parça taşınmaz... 25 radyo, çok sayıda ulusal ve bölgesel TV kanalı, Zaman Gazetesi, Aksiyon ve Sızıntı dergileri...

Ama...

En kritiği, Bank Asya...

Fethullah Gülen cemaatinin ekonomik alt yapısını oluşturan ve 1996'da kurulan Asya Finans, hükümetin özel izni sayesinde 2005'te faizsiz katılım bankasına dönüştü.

Bildiğiniz gibi kısa sürede büyüdü.

İktidar tarafından o kadar korundu ve kollandı ki; sadece Ziraat Bankası'nda bulunan OGS, KGS satma yetkisi bile bu kuruma tanındı. Boğaziçi Köprüsü'nde bile şube (!) açtı; daha ne olsun?

***

Ve...

Tahmin edebileceğiniz gibi "din-siyaset-ticaret şeytan üçgeni"nden beslenen AKP'li siyasetçilerin de "bankası" haline geldi. Bu sayede "en özel müşteri bilgileri"ne ulaşabildi.

Ancak 17 Aralık operasyonundan sonra her şey tersine döndü:

Bankadan büyük bir mevduat kaçışı başladı.

Sadece bu yılın ilk çeyreğinde 4,5 milyar dolara yakın para çıkışı oldu.

Banka bu krizi ortak arayarak aşmaya çalıştı ama iktidar buna da engel oldu.

***

Bu bankanın üzerinde neden duruyorum biliyor musunuz?

Hani sözde Ergenekon Terör Örgütü'nün kasası Kuddusi Okkır'dı ancak kanser olup öldüğünde beş parası olmadığı anlaşıldı...

İşte; gündemdeki yeni örgütün "kasası" ise Bank Asya...

Ancak Bank Asya, her gerçek kasa gibi, "çok, çok özel" sırlara sahip...

Cemaat gazetelerinin, televizyonlarının yayınlarını bugünden itibaren çok iyi izlemenizi öneririm.

Çünkü hiçbir yerde duyamayacağınız, göremeyeceğiniz bilgileri, büyük olasılıkla belgeleriyle bu gazetelerde, kanallarda göreceksiniz...

Çünkü cemaatin tek şansı, iktidarı devirmek!

Bence bu güç ve olanak da onda yeterince var...

Unutmayın; bugünkü düşmanları, eski ortakları!

Bu kavgada "taş" bitmez...

GÜNÜN SORUSU

AKP iktidarı, bölünmeye ve din devletine gidişe itiraz eden aydınlarını, yazarlarını, subaylarını içeri tıkarken "F Tipi Yapılanma"yı kullandı. Ancak bu kez F Tipi Yapılanma'yla kavga ediyor... Sorum size:

BU SAVAŞTAN KİM SAĞ ÇIKAR?

Alkoliğin oyunu alacak!

Almanya'daki en ünlü eğlence merkezlerinden Clup Taksim, Başbakan Erdoğan'a cumhurbaşkanlığı seçimlerinde oy verecek olan Türk vatandaşlarına, oylarının resmini çekip getirmeleri durumunda 1 yıl ücretsiz giriş kartı verme vaadinde bulunmuş...

Araştırdık; Clup Taksim, Almanya'daki gece hayatının en önemli isimlerinden biriymiş...

İçkili mekanda, çılgın eğlence dans eşliğinde sabahlara kadar sürüyormuş...

Demek ki neymiş?

Başbakan her ne kadar alkol kullananlara "alkolik" diye hakaret etse de seçmenin "alkoliği-ayığı" olmuyormuş!

GÜNÜN İSYANI

İsyanım bu ülkenin yurtseverlerine her tülü kumpası kurup yıllarca zindana tıkan F Tipi yapılanmayı "mazlum" göstermeye çalışan "zaman"e kalemşörlerine:

Hadi oradan kıl kuyruklar!

abbas  |  Cvp:
Cevap: 5
24.07.2014- 15:12

Cemaat polisleri ortalığı bulandırmağa çalışıyor. Tevhid Selam örgütünün işlediği cinayetler mahkemelerce saptanmıştır. Bu örgütün İran'la bağlantılı olduğu çok da yeni bir gelişme değil. Cemaat şimdi bunu ileri sürerek aklınca kendi tutuklanmalarına kamuoyundan destek sağlamaya çalışıyorlar. Bu adamların Ergenekon, Balyoz gibi davalar başta olmak üzere pek çok davada kendilerine karşıt gördükleri Kemalist subaylara, yurtseverlere, devrimcilere kumpaslar kurdukları ortaya çıkmıştır. Yıllardır bunu savunuyorduk, gerçeğin bu olduğu şimdi   ortaya çıkınca, '' tevhid selam dosyasının kapanması için önümüzü kesiyorlar'' yalanını ileri sürüyorlar. Kendilerini böyle temize çıkarmaya çalışıyorlar. Bu adamların tamamı suçludur. Bu adamlar yıllarca devlet içinde kümelenmiş, devleti ele geçirmiş, Pensilvanya'dan emir alan tehlikeli bir örgüt haline gelmişlerdir. AKP hükümetinin   cemaatin üzerine gitmesini, ''inlerine girmesini'' devlet için olumlu bir adım olarak görüyorum. Sadece emniyet bünyesinde yapılan operasyonlar da yetmez, bunun mahkemelerdeki, basındaki uzantılarının üzerine gidilmeli, Atlantik ötesindeki beyin takımı mutlaka mahkemeye çıkarılmalı ve bu çete tamamen Türkiye gündeminden düşürülmelidir. Astığım yazıda Mustafa Mutlu Bank Asya olayına değinmiş, Bank Asya bu çetenin maddi kaynağını sağlamaktadır. Bank Asya başta omak üzere bu çetenin finans kaynakları da kurutulmalıdır. Ancak   bu şekliyle devletin bu çetenin etkisinden kurtulması mümkün hale gelebilir.

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]