Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

Bir AKP-PKK(HDP) projesi: "Özerk Türkiye Cumhuriyeti"


Perşembenin gelişi çarşambadan bellidir!

2015 yılının getirecekleri ise ta 2007’den beri belliydi!

7 yıldır yazıyorum. Ne zaman ki sadece ve sadece bir inatlaşma sonucu 21 Ekim 2007 günü yapılan bir referandum ile millet cumhurbaşkanlarını kendi eli ile seçmeye karar verdi, işte o gün parlamenter rejim sona erdi.

Sıcağı sıcağına yazmışsım:    

“Rejim değişti farkında mısınız?

… 21 Ekim günü Türkiye’de rejim milletin oyları ile değişti! ...

Türkiye’de 21 Ekim 2007 günü parlamenter-demokratik rejim sona ermiştir.

Yerine başkanlık rejimi mi gelir, yarı-başkanlık rejimi mi gelir… (Hürriyet-24.10.2007)

                                  ***

Cumhurbaşkanı’nın halk tarafından seçilmesi hiçbir siyasi partinin programında yoktu. Kimse “parlamenter demokrasi kalsın ama cumhurbaşkanını millet seçsin!” diyen bir zırvanın peşinden koşmuyordu. Ama ne zaman ki, RTE ile yaptığı ünlü “Dolmabahçe Toplantısı”ndan sonra süt dökmüş kediye dönen Yaşar Büyükanıt önce “Abdullah Gül cumhurbaşkanı olamaz!” diye fetva verdi, avenesi ile birlikte TBMM’ye 27 Nisan Muhtırasını dayadı, ortaya “bul 367’yi seç cumhurun başını!” zırvası atıldı, iş inada bindi ve ortaya bu garabet çıktı.

“Rejim parlamenter demokrasi olarak kalsın ama cumhurbaşkanını millet seçsin!”

Bugün muhalefet “başkanlık sistemi adı altında otokrasi geliyor”, diye yeri göğü inletiyor, ancak aynı muhalefet 7 yıl sustu, hiçbir uyarı yapmadı, hiçbir öneri getirmedi!

Anayasa cumhurbaşkanının görevlerini sıralarken saydığı “Gerekli gördüğü hallerde Bakanlar Kurulu’na başkanlık etmek veya Bakanlar Kurulu’nu başkanlığı altında toplantıya çağırmak”   (madde-104) görevi 2007’de de vardı!

Kimse düne kadar gıkını çıkarmadı!

Şimdi Cumhurbaşkanı 19 Ocak’a davet çıkarıyor.

                                  ***

Doğrudan milletin seçtiği kişi (cumhurbaşkanı) sırf partisinin Kongresi’nde seçildiği ve seçimden partisi (kendisi değil) birinci çıktığı için başbakan olan kişiden, bu makamları kim doldurursa doldursun, siyaseten daha güçlüdür. (Yıldırım Akbulut örneğinde olduğu gibi parti kongresini kaybeden kişi başbakanlıktan gider ama milletin seçtiği cumhurbaşkanını hiçbir güç yerinden oynatamaz.)

RTE değil, başka birisi de seçilseydi böyle olacaktı!

                                  ***

2014’ün Ağustos’undan beri Türkiye “Parlamenter Demokratik Rejimi” terk etmiştir. Yarı Başkanlığa benzer garabet bir rejimin içine girmiştir.

Tabii ki, hala Yarı Başkanlık/Başkanlık rejimine geçmek için hukuki eksiklikler vardır. Bu eksiklikler her an cumhurbaşkanı ve başbakanı yetki kullanma yarışında birbirine düşürebilir. (Eski rejimde bile Yıldırım Akbulut Turgut Özal ile çelişmiştir, şimdiki garabet sistem haydi haydi en tepeyi birbirine düşürür, kardeşi kardeşe düşman yapar).

Ötesi ülke yönetilemez hale gelir.

                                  ***

2011’den beri okurlarımla ısrarla şu görüşü de paylaşıyorum.

İki ayrı ve bağımsız hedef birbirini besleyerek bir “ortak hedef”te toplanmış, AKP+PKK(HDP) mutabakatını doğal olarak doğurmuştur.

“Merkezde Başkanlık Rejimi+yerelde Özerklik Rejimi!”

(Sen benim sırtımı kaşı, ben senin sırtını kaşıyayım.)

Hali hazırda TBMM’de bu ortak hedefe kilitlenebilecek AKP (312)+ HDP (27)= 339 milletvekili vardır.

339 milletvekili Anayasa’yı doğrudan değiştiremez (367) ama değişikliği referanduma götürebilir (330).

Ben yine de bugüne kadar; 2014 ve 2015’de yapılan/yapılacak üç seçim tamamlanana dek AKP+PKK(HDP)’nin temel değişimlere giriş(e)meyeceklerini savundum.

AKP’nin milliyetçi/muhafazakâr tabana karşı hassas durması gerekiyordu.

Aksi halde altı fena halde oyulabilirdi!

Ancak 2015 Genel Seçimlerinden sonra seçimler 2019’da. Arada dört yıl var.

Yereli HDP’ye verecek AKP de, merkezi AKP’ye teslim edecek HDP de kendisini tabanı önünde çok daha rahat hissedecek!

                                  ***

Benim tahminim odur ki, 2015 Genel Seçimlerinden sonra AKP+HDP en azından bugünkü oy çokluğunu (312+27) koruyacak, belki de bağımsızlar ile birlikte 367’yi bile bulacaktır!

2015 yılı sonunda Türkiye Cumhuriyeti:

Merkezde Başkanlık Rejimi ile yönetilen, (Güneydoğu’da savunma ve dış politika alanında merkeze bağlı, diğer devlet mekanizmalarının büyük oranda bağımsız olduğu) Özerk bir Cumhuriyete dönüşecektir!

Cüneyt Ülsever

Odatv.com

abbas  |  Cvp:
Cevap: 1
02.01.2015- 01:44

Öcalan'ın neden AKP ile flört ettiği şimdi daha iyi anlaşılmıyor mu? Tayyip Erdoğan'ı desteklemesinin nedeni, güneydoğuda özerk kürdistan projesi. AKP merkezi iktidarı alacak gerici iktidarını daha da sağlamlaştıracak, gerisi ne olursa olsun! İmralı'da aylardır süren görüşmelerin mutabakatı bu. Gizliden gizliye Türkiye'yi bölüşüyorlar. Kürt hareketinin soldan destek istemesinin nedeni de bu projeye solu dahil etmek istemesi.

yorum2006  |  Cvp:
Cevap: 2
02.01.2015- 04:34

Parlamenter sisteme uymayan bugünkü durum yapay bir durumdur. Aslına bakarsanız olay RTE'den kaynaklanıyor. Onun tek adam olma sevdasından. Yani Ülsever'in başkası cumhurbaşkanı da olsa aynı şey olacaktı demesi doğru değil. Tabii sürtüşmeler, çekişmeler olurdu, çünkü çelişki, yalnızca cumhurbaşkanının genel seçimle belirlenmesinden değil,   12 Eylül anayasasından kaynaklanıyor. Ancak ülkede iyi kötü 50-60 yıllık bir parlamenter sistem deneyimi var, bunun getirdiği alışkanlıklar var. Ayrıca anayasa başkanlık sistemi öngörmüyor. Yani RTE'nin yaptığı herşey anayasaya uygun değil, çoğu zorlama. Tabii başbakanlık koltuğuna bir kukla yerine gerçekten oraya seçilmiş biri gelirse sürtüşmeler, çatışmalar başlayacaktır. Şimdiki AD bile, RTE'den daha fazla konuşmaya çalışarak ben de varım, başbakan benim demeye getiriyor.

Özerklik konusu ise kolaylıkla çözümlenecek birşey değil. Bir kere özerklik söz konusu olursa tüm bölgelerin özerk olması gündeme gelecek. Bırakın batıyı, kuzeyi, güneyi filan, ülkenin doğusu ve güneydoğusu bile çok karmaşık bir yapı gösteriyor. Sonuçta PKK ve yandaşlarının hakim olduğu yerler sınırlı. Peki diğer yerlerde ne olacak? Özerkliğin teknik olarak gerçekleştirilmesi olanaksız, hatta çok zor. Belki bunlar yine adı özerklik olan, ancak özerklikle ilgisi olmayan ucube bir sistem icat eder, kendi kafalarına göre bazı düzenlemeler yapar, biz yaptık oldu derler. Ancak bu maya tutar mı? Sen Diyarbakır özerk olacak dersen, diğer yerler ne diyecek? Kürt bölgeleri Diyarbakır'dan ibaret olmadığı gibi, ülke de Kürtlerden ibaret değil. Bırakın diğer yerleri, ülkenin Güneydoğusu, Doğusu bile Kürtlerden ibaret değil. Haydi oralara uyduruk çözümler buldular, diğer yerler, özerklik olursa biz de özerklik isteriz diye ayaklanmayacak mı? Şimdi bu AKP, diğer yerlere nasıl özerklik verecek? Marmara'ya, Ege'ye, Karadeniz'e nasıl özerklik verecek? Verebilecek mi? Vermezlerse orada yaşayan halk ayaklanmayacak mı? Özerk bir Ege, özerk bir Marmara bunlar için kabustur.

umut  |  Cvp:
Cevap: 3
02.01.2015- 14:21

Benim tahminim odur ki, 2015 Genel Seçimlerinden sonra AKP+HDP en azından bugünkü oy çokluğunu (312+27) koruyacak, belki de bağımsızlar ile birlikte 367’yi bile bulacaktır!

2015 yılı sonunda Türkiye Cumhuriyeti:

Merkezde Başkanlık Rejimi ile yönetilen, (Güneydoğu’da savunma ve dış politika alanında merkeze bağlı, diğer devlet mekanizmalarının büyük oranda bağımsız olduğu) Özerk bir Cumhuriyete dönüşecektir!

Cüneyt Ülsever


AKP, Türkiye'nin çıkarına olup olmadığına bakmaksızın kendi geleceği için her şeyi yapar. Ülsever'in söylediğine bu bakımdan katılıyorum. Ancak böyle bir çözüme Türkiye'nin hazır olup olmadığı konusunda soru işaretleri taşıyorum. AKP seçimi kazanabilmek ve kürt hareketini daha önce yaptığı gibi yanına çekebilmek için böyle bir çözümü İmralı'da masaya yatırmış olabilir. Bence gizliliğin nedeni de bu. Seçimi kazandıktan sonra böyle bir adımı atar mı, orası kuşkulu. Toplumda bir muhalefet görmezse atar, tepki olursa yine vatan, millet, sakarya edebiyatına döner. Kürt hareketi bu yüzden Nisan'a kadar adım atılmasını istiyor. AKP ise seçimden önce böyle bir adım atmaz. Türkiye sıcak bir döneme giriyor. AKP'nin başımıza ördüğü çorapların bir yenisine de bu konuda hazırlanıyor.

abbas  |  Cvp:
Cevap: 4
02.01.2015- 18:04

Alıntı Çizelgesi: yorum2006 yazmış

Parlamenter sisteme uymayan bugünkü durum yapay bir durumdur. Aslına bakarsanız olay RTE'den kaynaklanıyor. Onun tek adam olma sevdasından. Yani Ülsever'in başkası cumhurbaşkanı da olsa aynı şey olacaktı demesi doğru değil. Tabii sürtüşmeler, çekişmeler olurdu, çünkü çelişki, yalnızca cumhurbaşkanının genel seçimle belirlenmesinden değil,   12 Eylül anayasasından kaynaklanıyor. Ancak ülkede iyi kötü 50-60 yıllık bir parlamenter sistem deneyimi var, bunun getirdiği alışkanlıklar var. Ayrıca anayasa başkanlık sistemi öngörmüyor. Yani RTE'nin yaptığı herşey anayasaya uygun değil, çoğu zorlama. Tabii başbakanlık koltuğuna bir kukla yerine gerçekten oraya seçilmiş biri gelirse sürtüşmeler, çatışmalar başlayacaktır. Şimdiki AD bile, RTE'den daha fazla konuşmaya çalışarak ben de varım, başbakan benim demeye getiriyor.

Özerklik konusu ise kolaylıkla çözümlenecek birşey değil. Bir kere özerklik söz konusu olursa tüm bölgelerin özerk olması gündeme gelecek. Bırakın batıyı, kuzeyi, güneyi filan, ülkenin doğusu ve güneydoğusu bile çok karmaşık bir yapı gösteriyor. Sonuçta PKK ve yandaşlarının hakim olduğu yerler sınırlı. Peki diğer yerlerde ne olacak? Özerkliğin teknik olarak gerçekleştirilmesi olanaksız, hatta çok zor. Belki bunlar yine adı özerklik olan, ancak özerklikle ilgisi olmayan ucube bir sistem icat eder, kendi kafalarına göre bazı düzenlemeler yapar, biz yaptık oldu derler. Ancak bu maya tutar mı? Sen Diyarbakır özerk olacak dersen, diğer yerler ne diyecek? Kürt bölgeleri Diyarbakır'dan ibaret olmadığı gibi, ülke de Kürtlerden ibaret değil. Bırakın diğer yerleri, ülkenin Güneydoğusu, Doğusu bile Kürtlerden ibaret değil. Haydi oralara uyduruk çözümler buldular, diğer yerler, özerklik olursa biz de özerklik isteriz diye ayaklanmayacak mı? Şimdi bu AKP, diğer yerlere nasıl özerklik verecek? Marmara'ya, Ege'ye, Karadeniz'e nasıl özerklik verecek? Verebilecek mi? Vermezlerse orada yaşayan halk ayaklanmayacak mı? Özerk bir Ege, özerk bir Marmara bunlar için kabustur.



AKP sistemi içinden çıkılmaz hale getirmiştir. Parlamenter sistemde seçimle gelmiş Cumhurbaşkanı kendini meclis iradesinden de, hükümet ve başbakandan da daha yetkili görecektir. Üstünde görecektir. Kim olursa böyle düşünür. Erdoğan yapısı gereği bunu daha çok hissediyor. Zihniyetini gerçekleştirmede bunu bir fırsat olarak görüyor.   Cüneyt Ülsever'in yorumunda bir yanlışlık yok.

AKP doğu ve güneydoğuda fiili bir özerklik yaratmıştır zaten. İki seçim kazanmak pahasına   fiili özerkliğe göz yummuştur. Genel seçimlere kadar bu durum devam edecektir. 2015 seçimlerinde parlamentodaki gücünü korursa ''halk beni destekliyor'' diyerek bugüne kadar olduğu gibi aynı siyaseti devam ettirecektir. AKP için bölünme bir anlam ifade etmiyor. Kendi saltanatlarının sürmesi için atmayacakları adım yoktur.

yorum2006  |  Cvp:
Cevap: 5
03.01.2015- 01:20

Alıntı Çizelgesi: abbas yazmış

Alıntı Çizelgesi: yorum2006 yazmış

Parlamenter sisteme uymayan bugünkü durum yapay bir durumdur. Aslına bakarsanız olay RTE'den kaynaklanıyor. Onun tek adam olma sevdasından. Yani Ülsever'in başkası cumhurbaşkanı da olsa aynı şey olacaktı demesi doğru değil. Tabii sürtüşmeler, çekişmeler olurdu, çünkü çelişki, yalnızca cumhurbaşkanının genel seçimle belirlenmesinden değil,   12 Eylül anayasasından kaynaklanıyor. Ancak ülkede iyi kötü 50-60 yıllık bir parlamenter sistem deneyimi var, bunun getirdiği alışkanlıklar var. Ayrıca anayasa başkanlık sistemi öngörmüyor. Yani RTE'nin yaptığı herşey anayasaya uygun değil, çoğu zorlama. Tabii başbakanlık koltuğuna bir kukla yerine gerçekten oraya seçilmiş biri gelirse sürtüşmeler, çatışmalar başlayacaktır. Şimdiki AD bile, RTE'den daha fazla konuşmaya çalışarak ben de varım, başbakan benim demeye getiriyor.

Özerklik konusu ise kolaylıkla çözümlenecek birşey değil. Bir kere özerklik söz konusu olursa tüm bölgelerin özerk olması gündeme gelecek. Bırakın batıyı, kuzeyi, güneyi filan, ülkenin doğusu ve güneydoğusu bile çok karmaşık bir yapı gösteriyor. Sonuçta PKK ve yandaşlarının hakim olduğu yerler sınırlı. Peki diğer yerlerde ne olacak? Özerkliğin teknik olarak gerçekleştirilmesi olanaksız, hatta çok zor. Belki bunlar yine adı özerklik olan, ancak özerklikle ilgisi olmayan ucube bir sistem icat eder, kendi kafalarına göre bazı düzenlemeler yapar, biz yaptık oldu derler. Ancak bu maya tutar mı? Sen Diyarbakır özerk olacak dersen, diğer yerler ne diyecek? Kürt bölgeleri Diyarbakır'dan ibaret olmadığı gibi, ülke de Kürtlerden ibaret değil. Bırakın diğer yerleri, ülkenin Güneydoğusu, Doğusu bile Kürtlerden ibaret değil. Haydi oralara uyduruk çözümler buldular, diğer yerler, özerklik olursa biz de özerklik isteriz diye ayaklanmayacak mı? Şimdi bu AKP, diğer yerlere nasıl özerklik verecek? Marmara'ya, Ege'ye, Karadeniz'e nasıl özerklik verecek? Verebilecek mi? Vermezlerse orada yaşayan halk ayaklanmayacak mı? Özerk bir Ege, özerk bir Marmara bunlar için kabustur.



AKP sistemi içinden çıkılmaz hale getirmiştir. Parlamenter sistemde seçimle gelmiş Cumhurbaşkanı kendini meclis iradesinden de, hükümet ve başbakandan da daha yetkili görecektir. Üstünde görecektir. Kim olursa böyle düşünür. Erdoğan yapısı gereği bunu daha çok hissediyor. Zihniyetini gerçekleştirmede bunu bir fırsat olarak görüyor.   Cüneyt Ülsever'in yorumunda bir yanlışlık yok.

AKP doğu ve güneydoğuda fiili bir özerklik yaratmıştır zaten. İki seçim kazanmak pahasına   fiili özerkliğe göz yummuştur. Genel seçimlere kadar bu durum devam edecektir. 2015 seçimlerinde parlamentodaki gücünü korursa ''halk beni destekliyor'' diyerek bugüne kadar olduğu gibi aynı siyaseti devam ettirecektir. AKP için bölünme bir anlam ifade etmiyor. Kendi saltanatlarının sürmesi için atmayacakları adım yoktur.




Cumhurbaşkanının yetkileri bellidir. Seçimle gelmiş olması bu yetkileri değiştirmiyor. Yalnızca işin psikolojisini değiştiriyor. Cumhurbaşkanı dilerse hükümete başkanlık eder gibi maddeler tabii ki suistimale açık. Ancak hükümet üyeleri bunun toplantısına gitmezse ne olacak, orası belli değil tabii. Ayrıca başbakanı, bakanları azledebiliyor mu? Yok böyle birşey. İş inada binerse ortalık karışır, devlet yönetimi felç olur, orası tamam. Ancak böyle bir durum kimsenin işine gelmez.

Güneydoğu'da askeri, polisi geri çektiler. Devlet pasifize edildi. Ancak bu özerklik demek değildir. Özerklik olması için özerk bölgede yerel parlamento oluşması gerekir. Bölgenin iç işlerinin bu parlamento ve seçeceği icra kurulu tarafından yürütülmesi gerekir. Bu parlamento belediye meclisi olmadığı gibi, özerk bölge yöneticileri belediyeciler de değildir. Ayrıca merkezi hükümetin temsilcilerinin, yani vali, kaymakam vb. nin de yetlilerinin kaldırılması, bu kurumsal yapının kalkması gerekir. Bütçe ne olacak, merkezle ilişkiler ne olacak, bütün bunlar anayasada ve yasalarda çok ciddi değişikliler gerektiren konular. Böyle özerklik mi olur?

Bölünme ayrı konudur. Bölünmenin de bir adabı var. Bölgede bölünme yanlıları da var, bölünmek istemeyenler de. Bırakın Kürt kökenli olmayanları, Kürtlerin içinde de var. Ayrıca ülke bölünse, AKP başta kalabilir mi? Kendi iktidarlarında ülkeyi böldürdükleri için silinip gitmeleri olasılığı bir yana, kalan bölgelerde bugünkü oyları bile alsalar, Doğu ve GÜneydoğu oyları çıkınca çoğunluğu zor sağlarlar.

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]