Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

 SOL PAYLAŞIM  »
 Güncel Tartışma Konuları

AKP'li eski bakanlar Yüce Divan'a gitmeyecek

17 Aralık - 25 Aralık rüşvet ve yolsuzluk operasyonlarıyla haklarındaki yolsuzluk iddiaları araştırılan AKP'li 4 eski bakanın Yüce Divan' gönderilip gönderilmeyeceği belli oluyor.

Resim Ekleme


GÜNCELLEME 17:47
Kararın çıkmasının ardından Yolsuzlukları Soruşturma Komisyonu Başkanı Hakkı Köylü, dört eski bakanla ilgili olarak ilk açıklamasını yaptı.

Her iddianın ve her ismin tartışıldığını söyleyen Köylü, "Her iddia her isim tartışıldı. Herkes her isimle ilgili görüşlerini söyledi ve oyunu belirledi. Dördünü ayrı ayrı değerlendirerek oy kullanıldı. Komisyondaki oylama açık yapıldı" dedi.

Dört eski bakanla ilgili olarak TBMM Genel Kurulu'nda da bir oylama yapılacağını söyleyen Köylü,"Bundan sonra biz ayın 9’una kadar meclis başkanlığına sunacağız raporumuzu. Başkanlık genel kurula verecek ve 10 gün içinde oylama yapılacak" ifadelerini kullandı.


GÜNCELLEME 17:34
Komisyon, 4 eski bakanı Yüce Divan'a göndermeme kararı aldı.

Komisyondaki tüm AKP'li vekiller Yüce Divan aleyhinde oy kullandı.

Oylama sonucu, 9'a 5.


GÜNCELLEME 14:17
Eski bakanları Yüce Divan'a gönderip göndermemeye karar verecek olan komisyon toplantısı başladı.


AKP’li eski bakanlar Zafer Çağlayan, Muammer Güler, Egemen Bağış ve Erdoğan Bayraktar hakkındaki iddiaları soruşturan Meclis Komisyonu, oylama yapmak üzere bugün toplanıyor.

Toplantıda, AKP'li eski İçişleri Bakanı Muammer Güler, eski Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan, eski Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış ile eski Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar'ın Yüce Divan'a gönderilip gönderilmemeleri için ilk oylama yapılacak.

22 Aralık'ta yapılması planlanan oylama, Çağlayan, Güler ve Bağış'ın servet ve para hareketleriyle ilgili Mali Suçları Araştırma Kurulu'nun (MASAK) hazırladığı bilirkişi raporuna karşı, son dakikada yanıtları nedeniyle ertelenmişti.

15 kişilik komisyondan Yüce Divan kararı çıkması için en az sekiz oy gerekiyor. 9 AKP'li üyenin yer aldığı komisyondan Yüce Divan kararının çıkması beklenmiyor.

Öte yandan, Egemen Bağış’ın dün konuyla ilgili olarak attığı tweet’ler dikkat çekmişti. Hükümete yakın gazetelerdeki yazarların Yüce Divan ile ilgili yazılarını paylaşan Bağış, yazıların başlıkları üzerinden “Yüce millet karar vermişken Yüce Divan’ın lafı mı olur”, “Yüce Divan: Darbe girişiminin son perdesi”, “Darbeciler kazanmasın”, “Yolsuzluk davası olduğuna inanan ya gaflet içindedir, ya dalalet ya da hıyanet”, “Siyasilerin darbecilerin tuzağına düşmemesi gerekiyor” mesajlarını vermişti.

Eski bakanlar için yöneltilen suçlamalar nelerdi

Zafer Çağlayan
•Sarraf’ın İran’a altın ihracatı yapması işlerinde imtiyaz sağlamak,
•Gana’dan kaçak yollarla yurda sokulmak istendiği ileri sürülen 1.5 ton altınla ilgili adli ve idari soruşturmaları engelleyerek altının Dubai’ye çıkışını sağlamak.

Muammer Güler
•Sarraf’ın araçlarına trafikte emniyet şeridi kullanma imtiyazı vermek ve koruma polisi görevlendirmek,
•Sarraf’la birlikte gözaltına alınan bazı şüphelilerin ve yakınlarının yasaya aykırı olarak istisnai yoldan Türk vatandaşlığına geçirilmesini sağlamak,
•Sarraf’la ilgili adli ve istihbari çalışma yapılıp yapılmadığının araştırılması için talimat vermek,
•Sarraf’ın usulsüzlükleri hakkında basında çıkacak haberlerin engellenmesi için girişimde bulunmak.

Egemen Bağış
•Sarraf’ın turizm belgeli bir otel kiralama girişimiyle yakınlarına vize alınması işleri için aracılık etmek,
•Sarraf’la ilgili soruşturma olup olmadığı yönünde kurum ve kuruluşlardan araştırma yapılmasını sağlamak,
•Sarraf’ın usulsüzlükleri hakkında basında çıkacak haberlerin engellenmesi için girişimde bulunmak,

Erdoğan Bayraktar
•Ağaoğlu Bakırköy 46 projesi için yasal olmayan biçimde imar izni alınması iddiası.
•Bulgar Ortodoks Kilisesi Vakfı’na ait araziye yasal olmayan biçimde özel proje alanı ilanının sağlanması iddiası.
•Sağlık tesisi yapımı için imar verilen arsaya otel yapımı için yasal olmayan biçimde imar izni alınması iddiası.
•Resmi belgede sahtecilik yapılarak ‘Zorlu Center’ projesindeki kaçak yapılara onay alınması iddiası.
•Beykoz’da bulunan yeşil alanın yasal olmayan biçimde imara açılması iddiası.
•Ataköy sahil kenarına imar planlarına aykırı olarak yapılan proje. (Yasal olamayan nedir bu tam açıklanmamış)
•Birinci dereceden doğal SİT alanı olan İmar Bankası Sarıyer arazisinin gerçeğe aykırı raporla imara açılması iddiası.
•Maslak Acıbadem Hastanesi ek bina projesi için Boğaziçi Koruma Kanunu’na aykırı şekilde imar alınması iddiası.

bedrettin  |  Cvp:
Cevap: 1
06.01.2015- 12:35

''Eskiden de vardı!''
Kapitalizmin yaşandığı her ülkede bunlar var, var da, bu AKP'yi ''eskiden de vardı'' diyerek aklamaya mı götürür? Eskiden de vardı dendiğinde doğrular söylenmiş olmuyor. Sadece AKP'nin aklanmasına yol açıyor.

Kaçak  |  Cvp:
Cevap: 2
06.01.2015- 15:33

Alıntı Çizelgesi: bedrettin yazmış

''Eskiden de vardı!''
Kapitalizmin yaşandığı her ülkede bunlar var, var da, bu AKP'yi ''eskiden de vardı'' diyerek aklamaya mı götürür? Eskiden de vardı dendiğinde doğrular söylenmiş olmuyor. Sadece AKP'nin aklanmasına yol açıyor.




yahu nereden çıkarıyorsunuz böyle saçma şeyleri? nasıl bir akıl yürütmedir bu? neden "eskiden de var olması" şimdikilerin aklanması olsun?

eskiden yok muydu? vardı. az mıydı? çoktu. şimdi var mı? var. az mı? çok...

şimdi ne oldu? şimdikileri aklamış mı olduk? ne münasebet? nasıl bir akıl yürütmesi yapıyorsunuz?

ama kalkıp da şimdi yandık, bittik, öldük derseniz, biz de sorarız, "neden şimdi?" diye.

yani siz solcu iseniz ve mâlûm cemaatle, aydın doğan'la, abd ve israil'le ve eski devrik iktidarın mensuplarıyla herhangi bir bağınız yoksa, neden özellikle şimdi yanıyor olasınız ki?

sizin bu kesimlerin yürüttüğü muhalefetten ayrı, bağımsız olmanız gerekmez mi? bağımsız olamamanız solculuğa ters değil mi?

umut  |  Cvp:
Cevap: 3
06.01.2015- 19:17

Söz uçtu, yazı kaldı: AKP - AKP’ye karşı...

Partinin kuruluşundan kısa süre sonra “Her şey Türkiye için” sloganıyla bir seçim beyannamesi hazırlamışlardı. Aradan 13 koca yıl geçti... Gelin şimdi o beyannameye bir göz atalım.

Kurulduktan aylar sonra 3 Kasım 2002’de seçimlere katılan AKP, bir seçim beyannamesi hazırlayarak halka çeşitli “vaatlerde” bulunmuştu. Neler yoktu ki aralarında. Yolsuzluk olmayacak, rüşvet, adam kayırma tarihe karışacak, seçim barajı kaldırılacaktı... Aradan geçen 13 yılın ardından şimdi o beyannameyi ve yaşananları bir daha hatırlatmanın sırası geldi.

RÜŞVET+YOLSUZLUK = AHLAKSIZLIK

Önce “sıkı” bir denklemle yola koyuldular. 2002 beyannamesinde “siyasette ‘ahlak’ en önemli değer olarak öne çıkmıştır” diyen AKP, “Devlet ve toplum hayatını tahrip eden rüşvet, yolsuzluk, usulsüzlük ve partizanlık gibi yozlaşmaların yaygınlaşması, siyasetin kurum olarak itibar kaybetmesine ve halkın siyaset kurumuna olan güveninin sarsılmasına sebep olmuştur” sözleriyle siyasi ahlaksızlığa giden yolun tarifini yapmıştı.

2002 yılındaki seçim beyannamesinin başına ahlakın en önemli değer olarak öne çıktığını, yolsuzluğun, rüşvetin ve usulsüzlüğün üstüne gideceğini yazan AKP, 13 yılda geldiği noktayla göz kamaştırıcı bir başarı sergiledi. 17 Aralık 2013 tarihinde, AKP’nin bakanlarıyla, milletvekilleriyle, başbakanıyla nasıl bir rüşvet ve yolsuzluk ağı kurduğunu tüm ülke öğrenecekti. AKP artık ayakkabı kutuları, para kasaları, Rıza Sarraf’ın önüne yatan bakanları, 750 bin avroluk saatleri ve sıfırlanamayan paralarıyla 2002’deki denkleme çok önemli katkılar sunmuş bir partiydi.

AKP’NİN HAK-HÜRRİYET VAATLERİ

“İşkence, kayıp, gözaltında ölüm, faili meçhul cinayet gibi demokratik hukuk devletinde kabul edilemez insan hakları ihlallerinin üzerine ciddiyetle gidecektir” diyen partinin AKP olduğunu söylersek sanırız pek inandırıcı olmayacak. Ancak söyleyelim, bu sözler AKP’nin 2002 yılındaki seçim beyannamesinden alındı.   Hatırlatalım, sadece 2003-2009 yılları arasında 23 bin 539 işkence olayı yaşanırken, Engin Çeber ve Festus Okey polisin işkenceleri sonucu hayatlarını kaybedenlerden sadece ikisi olmuştu.

AKP’nin temel hak ve özgürlüklere ilişkin vaatlerine bir kısa alıntıyla –yorumsuz- son verelim:


İnsanlar doğuştan, devredilemez ve vazgeçilemez temel hak ve hürriyetlere sahiptir. İnsanlığın ortak değeri olan temel hak ve özgürlükler, devlet idaresi altında onurlu bir hayat sürebilmenin ön şartıdır.
“İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” düşüncesinden hareket eden partimiz, bütün politikalarının merkezine insanı koymuştur. Demokrasinin nihai amacı, başta düşünce, inanç, eğitim, örgütlenme ve teşebbüs özgürlüğü olmak üzere, bütün sivil ve siyasi özgürlükleri güvenceye almak ve insanların korku ve endişeden uzak olarak yaşamalarını sağlamaktır.

AKP VE YARGI BAĞIMSIZLIĞI: DURMAK YOK...

AKP’nin 2002 seçim beyannamesinde dur durak bilmediği/bilemediğinin bir diğer örneği ise “Tarafsız ve bağımsız yargı” başlığı altında kendini gösteriyor. “Demokratik ülkelerde, hukukun evrensel ilkelerine saygı, hak arama yollarının açık tutulması, kanun önünde eşitlik, bireysel hak ve özgürlüklerin korunması, idarenin hukuka bağlılığının sağlanması temel değerlerdir” denilen beyannamede, 2015 Türkiyesi’nde bizleri sadece güldüren “partimiz hukukun üstünlüğüne dayalı yönetim anlayışının teminatı olacaktır” ifadeleri yer alıyor...

Yargıya müdahalenin, savcıları görevden almanın, soruşturmaları kapatmanın adı haline gelen AKP’nin, 2002 yılında “ülkemizde yargıya çeşitli şekillerde müdahalelerin olduğu, yargıçların tarafsız olarak karar vermelerinin engellendiği, yüksek yargı organlarının başkanları tarafından da sürekli olarak dile getirilmektedir” dediğini de hatırlatıp “tarafsız yargı vaatlerine” de bir nokta koymuş olalım.

DİN, MEZHEP, CİNSİYET VE AKP...

“Kürtaj cinayettir”, “doğum kontrol ihanettir”, “3 çocuk yapın” diyen, Alevileri miting meydanlarında yuhalatan, “benim için affedersin ‘Ermeni’ dediler” ifadelerini kullanan Erdoğan’ın 2002 beyannamesinden bir bölümü yine yorumsuz olarak aktaralım:


Toplumumuzda kısır çekişmelere yol açan, din, mezhep, cinsiyet, etnik ayırımcılık konularındaki tartışmalı uygulamaların temelinde, hak ve özgürlükler konusundaki eksiklikler yatmaktadır. Demokrasimizi evrensel düzeye taşıyacak “insan haklarına dayanan” devlet anlayışının yerleşmesiyle bu kısır çekişmeler sona erecektir.

Kadınlara Karşı Her Türlü Ayırımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi ile getirilen ilkelerin uygulanmasına yönelik düzenlemeler yapılacaktır. Kadına yönelik şiddetin, cinsel ve ekonomik istismarın önlenmesi, muhtaç durumdaki kadınların desteklenmesi ve korunması, öncelikli politikalarımız arasında yer alacaktır.

YOLSUZLUK VE AKP...

Son olarak AKP’nin 2002 yılındaki seçim beyannamesinde “Yolsuzlukla Mücadele” başlığında neler söylediğine bir bakıp beyanname yolculuğuna burada bitirelim:


Yolsuzluk, “kamu imkanlarının kişisel çıkarlar için kötüye kullanılması”dır. Sosyal, ekonomik, kültürel, siyasal ve her şeyden önemlisi ahlaki çöküntü ve çürümüşlüğün ürünü ve göstergesi olan yolsuzluk, halkın bürokrasiye, siyaset kurumuna ve genel olarak devlete ve adalete güven duygusunu zayıflatmaktadır.   Yolsuzluğun önlenmesinde temel öncelik, siyasetin ve kamu yönetiminin yolsuzluktan arındırılması olmalıdır. Yolsuzluktan arındırılan siyaset ve kamu yönetimi, toplumsal düzeyde yolsuzluğun kaynağının kurutulmasına yönelik önlemler alma şansına kavuşacaktır. Bu mücadele yapılırken toplumun temiz kalmış geniş kesimleri ve sivil toplum örgütleri sorunun çözümüne katılarak, mücadele topluma mal edilmelidir.

yorum2006  |  Cvp:
Cevap: 4
06.01.2015- 19:20

Alıntı Çizelgesi: Kaçak yazmış

Alıntı Çizelgesi: bedrettin yazmış

''Eskiden de vardı!''
Kapitalizmin yaşandığı her ülkede bunlar var, var da, bu AKP'yi ''eskiden de vardı'' diyerek aklamaya mı götürür? Eskiden de vardı dendiğinde doğrular söylenmiş olmuyor. Sadece AKP'nin aklanmasına yol açıyor.




yahu nereden çıkarıyorsunuz böyle saçma şeyleri? nasıl bir akıl yürütmedir bu? neden "eskiden de var olması" şimdikilerin aklanması olsun?

eskiden yok muydu? vardı. az mıydı? çoktu. şimdi var mı? var. az mı? çok...

şimdi ne oldu? şimdikileri aklamış mı olduk? ne münasebet? nasıl bir akıl yürütmesi yapıyorsunuz?

ama kalkıp da şimdi yandık, bittik, öldük derseniz, biz de sorarız, "neden şimdi?" diye.

yani siz solcu iseniz ve mâlûm cemaatle, aydın doğan'la, abd ve israil'le ve eski devrik iktidarın mensuplarıyla herhangi bir bağınız yoksa, neden özellikle şimdi yanıyor olasınız ki?

sizin bu kesimlerin yürüttüğü muhalefetten ayrı, bağımsız olmanız gerekmez mi? bağımsız olamamanız solculuğa ters değil mi?



Şimdi de hırsızlığı savun bakalım.

munzur  |  Cvp:
Cevap: 5
06.01.2015- 20:11

Erdoğan en adil karar verilmiştir demiş. Davutoğlu ise Erdoğan'ı daha uzun cümlelerle kopyalamış Kopya başbakan ya!

dayanışma  |  Cvp:
Cevap: 6
06.01.2015- 21:15

17-25 Aralık'ın seçimlerde aklandığını söylüyorlar. Neresinden bakarsanız bakın ortada kabak gibi yolsuzluk, rüşvet var.   AKP ise rüşvet yok hükümete darbe var diyor. Cevabı CHP milletvekili İlhan Cihaner verdi. Darbe varsa araştıralım demiş:) AKP'den çıt yok!

dayanışma  |  Cvp:
Cevap: 7
06.01.2015- 21:32


‘Hepimiz Rıza’yız!’ Dediler- Can Dündar



Dünkü Komisyon toplantısının özeti şu:

“Hanginiz Rıza Zarraf” sorusu sorulduğunda, AK Partili milletvekilleri teker teker ayağa kalktı:

“Benim Rıza Zarraf!”

“Hayır, benim!” diye haykırdı.

Devrik İçişleri Bakanı gibi, “Ona dokunamazsınız. Gerekirse önüne yatarız” dediler. Vicdanlarını bastırıp siyasi kariyerlerini yere serdiler.

Böylece komisyon, gerçek Rıza’yı bulamadan dağıldı.

Hepsinin “Rıza” olduğu anlaşıldı.

***

Bence AK Parti, siyasi olarak kendine yakışanı, taktik olarak da doğru olanı yaptı.

“Suç”, 4 kişinin üzerine yıkılamayacak kadar büyük ve kapsamlıydı.

MİT’in bilgisi dahilinde, devletin zirvesinin gözetiminde, Başbakan, bakanlar ve oğullarının refaketinde yürütülmüş bir süreçti.

“Ortaklaşa bir eylem” söz konusuydu yani...

Bu ortak suçun, “suçüstü yakalandılar” diye 4 bakanın üzerine yıkılması haksızlık olacaktı.

***

Mehmet Metiner de haklı:

Baştan bu işe hiç kalkışmayacaklardı.

“Bakanların Zarraf’la ilgisi ortaya çıkarsa bu durum, Hükümet aleyhine kullanılabilir” denilen MİT Raporu’nu yok sayacaklardı.
“Bu bize yönelik bir darbe girişimidir” zırvasını daha erken akıl edip bakanları hiç görevden almayacaklardı.

Böylece onların, “Bu işleri Erdoğan’ın talimatıyla yaptık” demesine ve durumu açık etmesine meydan bırakmayacaklardı.
Hazır konuyla ilgilenen savcıları, polisleri, hâkimleri, gazetecileri işlerinden etmişken o kirli para ticaretine de en
baştan, “Devlet Sırrı” damgası vuracaklardı.

Meclis’i hiç işe karıştırmayacak, Komisyon filan toplamayacak, durduk yerde bu tartışmaları ısıtmayacaklardı.

Üyelerinin büyük çoğunluğunu kendileri atamış olsalar da Yüce Divan ihtimalini göze almayacak, “cüce divan” haline getirene dek yok sayacaklardı.

Boşa yoruldular; ama neyse; hiç değilse epey vakit kazanmış oldular.

***

Şimdi Genel Kurul’da bu kez hep bir ağızdan, “Hepimiz Rıza’yız” diye bağıracaklar.

Rıza ve ortaklarının suçlarını, “hakara makara”cıların dinle alayını, rüşvetleri, para sayma makinelerini, ayakkabı kutularını, “Harama bulaşanın kolunu koparırız” palavrasını yutacaklar.

“Sıfırlayın” fısıltısını bastıracak şekilde, “Darbe... darbe” diye sıralara vuracaklar.

Karşılığını gelecek seçimde ve sonrasında alacaklar.

Mademki suçu, kendi rızalarıyla topluca üstlendiler, Rıza’larıyla topluca yargılanmayı da hak ettiler.

Ben de gitmesem, olur mu?

Dünkü Komisyon kararı, hukuk alanında yeni bir imkânın kapısını açtı.

Madem birkaç siyasetçinin “Biz arkadaşlarımızın suçlu olduğuna inanmıyoruz. Mahkeme başkanına güvenmiyoruz. Suç varsa da kendi aramızda hallederiz” demesi yargılanmamak için yeterli oluyor; bu ayrıcalıktan hepimiz yararlanabilmeliyiz.

Mesela benim Cumhuriyet’te yayımlanan “Arkadaş’ın Babası” başlıklı, 25 Aralık yolsuzluğu yazı dizim nedeniyle bu ay sonunda “Arkadaş” Bilal Erdoğan ve “Babası” Recep Tayyip Erdoğan tarafından açılmış bir davam başlayacak.

Acaba birkaç milletvekili de benim için, “Biz arkadaşımızın yazısında suç olduğuna inanmıyoruz. Mahkeme başkanına da pek güvenmiyoruz. Yazıda tek tük hakaret varsa, biz hallederiz” filan dese de ben mahkemeye gitmesem; olur mu?

*Cumhuriyet

dayanışma  |  Cvp:
Cevap: 8
07.01.2015- 05:18

Birilerinin acelesi var: Tapeler en kısa zamanda imha edilecek

Yolsuzlukla suçlanan dört eski bakanı Yüce Divan’a sevk etmeye gerek görmeyen Meclis Soruşturma Komisyonu’nun bakanların çocuklarıyla konuşma tapelerini imha kararını bir an önce uygulamak derdinde.

Köylü: En kısa zamanda toplantı

Resim Ekleme
AKP’li başkan Hakkı Köylü.

Verdikleri karardan ‘vicdanen rahat’ olduğunu söyleyen Komisyon Başkanı AKP’li Hakkı Köylü, bugün ‘‘Tapelerin imhası için komisyon üyelerini en kısa zamanda toplantıya çağıracağım” dedi.

Soruşturmayı yürüten savcıların dinlemelerin ‘usulsüz yapıldığı’ gerekçesiyle görevden alındıklarını hatırlatan Hakkı Köylü’nün ‘cumhuriyet savcılarının yapması gerekenleri komisyon olarak yapacaklarını’ belirttiği öğrenildi.

Meclis Soruşturma Komisyonu’nun dört bakanın Yüce Divan’a gönderilmesine gerek görmemesiyle beraber, 9 AKP’li vekilin oyuyla bakanların çocuklarıyla konuşma tapelerinin yakılıp imha edilmesine de karar verdiği ortaya çıkmıştı.

Komisyoun 9 Ocak’a kadar kararıyla ilgili raporunu Meclis’e sunması, Meclis’inde de 10 gün içinde raporu oylaması gerekiyor.
diken.com

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]