Senden de özür dilerim arkadaş. İsim karışıklığı olmuş, yanlış algılamışız.

Sosyalist tüzüğü olmayan, AKP üzerinden indirgemeci muhalefet yapıp burjuvaziyi hedef alamayan, ''ezilenler, ötekiler'' gibi post marksist ifadeler kullanan, ''özgürlükçü, aydınlanmacı, cumhuriyetçi'' gibi proletaryaya hitap etmeyen, asıl amacı radikal demokrasi olan yani burjuva siyasete ait grupları içinde barındıran 2 farklı taraf, (Blok, hareket, cephe... Adını siz koyun.) içinde bulundukları durum yetmezmiş gibi birde CHP gibi düzen içi burjuva partileri ''seçim ittifakına'' çağırıyor ve böyle bir durumda benim kendimi açık mı ifade etmem gerekiyor?

BHH'nin de HDP'den farksız seçim ittifakından öteye gidemeyecek hareketler olduğu böyle yavaş yavaş ortaya çıkıyor.

HDP, BHH... Daha düzen içi çekemezmiydiniz solu?

Yine rastgele, karavana tahmin yapmadan önce söyleyim, BDSP çizgisindeyim.

BHH'nin sosyalist bir örgütlenme olmadığı açıklanan ilkelerden belliyken
senin sosyalist tüzük beklentisi içinde olman anlaşılmaz. Böyle eleştiri mi olur? Eleştiri yapmak için eleştiriyorsun.

Sosyalist devrimin yakın bir zamanı varmış gibi yorum yapmışsın.

''Yakın bir zaman'' olsaydı ne olurdu? Çok daha keskin sloganlarla mı kitleyle buluşmaya çalışılırdı?

''Burjuva devleti yıkacağız, yerine proleter diktatörlük kuracağız. Büyük burjuvazinin tüm mallarına el koyacağız, üretim araçlarını kamulaştıracağız, hesap soracağız vb'' şeklinde sloganlar attığımızda işçi sınıfı ve emekçi halk koşarak saflarımıza mı katılacak? Öyle mi sanıyoruz? Lenin öyle mi yaptı? Küba'da Fidel diktatörlüğe karşı çıkıp, halkı kendi saflarına çağırırken komünist manifestodan örnekler mi vardi? Köylüyü bu siyasetle mi saflarına çekti?

Öncü partinin ideolojisi bilimsel sosyalizmdir. Peki bilimsel sosyalizm dediğimizde çok bilinmiyenli bir denklemden falan mı söz ediyoruz. Değil. Bu ideolojinin özünü üç beş başlık altında toplayabilmek mümkün. Sınıfla başlayıp, sınıf mücadelesiyle süren, siyasal devrim perspektifi, sosyalist devrim, proleter diktatörlük, kuruculuk-sosyalizm, toplumsal devrimler-dönüşümler gibi temel başlıklar bütünü sosyalist ideolojinin kendisidir. Bu başlıkları biraz açtığımızda, birbiriyle bütünlediğimizde elde edilen toplam sosyalist ideolojidir. Üç aşağı beş yukarı budur. Ve bu konuda sosyalistler arasında çok büyük farklılık da sanıldığı gibi yoktur. Problem şurada: Parti sosyalist ideolojiyi savunurken aynı zamanda işçi sınıfının aklını temsil eder. Çünkü sınıfın güncel bilinci burjuva ideolojisinin basıncı altında kendi tarihsel çıkarlarını savunamaz durumdadır. Bu bilinçte değildir. Sınıflı toplumda bu bilince hiç bir şekilde de ulaşamaz. Kısaca sınıfın nesnel durumunu gözönüne aldığımızda, parti ile sınıfın arasında her zaman büyük bir açı olacaktır. Problem buradadır.

Problemdir çünkü, sınıfın aklını temsil eden parti ile sınıfın kendisi arasındaki açı, partinin sınıfla-emekçi halkla buluşmasında her zaman sorun yaratır. Parti bu sorunu siyasetle gidermeye çalışır, siyasi araçlar bulur, sınıfla bağ kurmaya yarayacak söylemler geliştirir. Bu olmadan, sadece saf sosyalist ideolojinin temel çıktıları ile sınıfa yaklaşılmaz. Yaklaşılsa gereken fayda alınmaz. Buraya bakarak ''neden sosyalist ideolojinin temel söylemleri yok'' demek bu farka biraz yabancı kalmaktır.

Sn.proleterdevrim bu farkı gözetmeden eleştirmeye kalkmış. Sn.dayanışma sosyalist devrimin uzak bir gelecekte olacağı söylemi üzerinden yanıt vermiş. Oysa yakın da olsa, uzak da, parti ile sınıf arasında varolan açı ideoloji siyaset ilişkisinde farklı bir ilişki kurmamıza yol açacaktır. Burada devrimin uzak veya yakınlığı belirleyici değildir. Sınıfla kurulması gereken bağın hangi düzlemde ve hangi söylemle olacağının doğru saptanabilmesindedir. Sadece ideolojik çıktıları tekrarlamakla sınıfı kitlesel bir biçimde tarihsel çıkarlarının farkına vardırmak mümkün olabilseydi, inanın her ülkede devrim çok kolay bir şekilde gerçekleşirdi.

Peki sen ne yapılmasını öneriyorsun?

O zaman devrimci durumda söylem biraz daha fazla keskinleşir diyelim. O da mı olmaz