Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

14.03.2015- 12:48

Akıl defteri-Metin Çulhaoğlu  

Seçimlere daha üç aya yakın zaman var.

Bu üç ay içinde ne gibi gelişmeler yaşanır, elbette tam bilemeyiz. Ancak, bir konuda tam bir kesinlikle konuşabiliriz: Sol cenahta, seçimlerde neyin hangi gerekçeyle yapılması gerektiğine ilişkin öyle şeyler söylenecektir ki (zaten şimdiden söyleniyor) bunlar en başta akıl sağlığının korunmasını, bu arada sinirlere hâkim olunmasını gerektirecektir.

O kadar kolay olmadığını, olmayacağını biliyoruz.

Biz de naçizane, kendi kendimize bir terapi uygulamaya karar verdik. Bir tür meditasyon da denebilir. Aşağıda paylaşıyoruz.

Herkese uyar mı? Bunu da bilemiyoruz. Ama en azından bize iyi geliyor.

I) Kimi senaryoları aklından sil!


Aklında, AKP’nin sahneden büsbütün silindiği, öyle yalnızca Erdoğan ve yakın çevresi falan da değil bu partinin hepten defterinin dürüldüğü, yaptıklarının da geçmişe gömüldüğü bir “düzen restorasyonu” senaryosu varsa, bunu bir an önce unutmaya bak. Şimdilik kulağa hoş gelebilir, ama işin ucunda bir de travma sonrası stres bozuklukları yaşamak var. Hiç değmez.

Sonra, aklında, AKP ile Kürt siyasi hareketinin dört başı mamur bir vizyon üzerinde anlaşmış olduklarını, gerekli rol paylaşımlarıyla birlikte şimdi bunu sahnelediklerini öngören bir başka senaryo varsa bu da pek hayra alamet değildir. İşler böyle gitmezse başkalarına “Aslında böyleydi, ama sonra bozuştular” diyebilirsin de kendine ne diyeceksin?

II) O kadar da “akıllı” olma!

Egemenlerin ve önemli siyasal güçlerin belirsizlikler içinde çoğu kez el yordamıyla yol almaya çalıştıkları, hesaplanamayan gelişmeler karşısında esnek-modüler yol haritaları izlemek zorunda kaldıkları bir ortamda bunların her birine “Tamam, bu da en baştaki genel planın şurasına oturuyor” gibisinden fazla “akıllı” izahat denemeleriyle yaklaşmanın akıl sağlığı açısından sakıncaları vardır. Unutma: Akıl sağlığını korumanın bir yolu da onu fuzuli yere kullanmamaktan geçer.

III) Radikal görüneceğim diye durumu dramatize etme; devrimcilik ille de katastrofik beklentileri gerektirmez!

Sana diyecekler ki “İşte çok önemli, Türkiye’nin çehresini değiştirecek, bir dönemi kapatacak bir fırsat geçti elimize…” ve devam edecekler: “Ciddi milletvekili kaybıyla Meclis’te önemli bir gerileme yaşayacak olan AKP…” Öbürleri de diyecek ki, “bana ne Meclisten; biz sokakçıyız, sokağa bakarız, orayı örgütler, orada örgütleniriz…”

Bunlardan herhangi birine kapılanmak zorunda değilsin. Sokak elbette önemlidir de Haziran 2013’e rağmen Türkiye’de henüz temsili demokrasi müessesesini büsbütün kadük bırakacak bir dinamik haline gelmemiştir. Buna karşılık Meclis’teki şu ya da bu “aritmetik” de çok partili rejimde ilk kez bugün sokağın etkilerine ve bir yerde belirleyiciliğine bu kadar açıktır.

Merak etme, yukarıdaki iki söylemden herhangi birine tam angaje olmayıp ikisi arasındaki etkileşimi gözetirsen “ortalamacılık” yapmış olmazsın. Zaten bugün çok fazla “seçim” diyen bir kesim esasen sokaktan gelmektedir ve oradan kopması pek mümkün görünmemektedir. Bilmem kaç yıldır her seçime girenler de bugün “Meclis de neymiş, bizim işimiz sokaklarda” tafrasından uzak dururlarsa mesele hallolmuş olur.

IV) Endişelenme, elin kırılmaz!


Gerçi seçimlere daha var; önümüzdeki birkaç ay içinde neler olup biter, orası da ayrı. Ama bir konuda emin ol: Türkiye, 7 Haziran öncesinde de sonrasında da önemli siyasi gelişmelere sahne olacak. Her gelişmede saflar dalgalanacak, kartlar yeniden karılacak, defter hiç kapanmayacak, yeni sayfalar eklenecektir. Dolayısıyla, 7 Haziran’da sandığa gidip oy kullanırsan (kuşkusuz soldakileri kastediyoruz), kullandığın oy nedeniyle kontrpiyede kalmayacak, açığa düşmeyecek, nedamet getirmek zorunda kalmayacaksın.

Yani, kimsenin verdiği oy nedeniyle “eli kırılmayacaktır”.

O kadar da abartmayalım…

umut  |  Cvp:
Cevap: 1
14.03.2015- 16:42

Metin Çulhaoğlu seçim öncesinde solu rahatlatan bir yorumda bulunmuş. CHP veya HDP'ye oy veriyorsanız fazla rahatsızlık duymayın demek istemiş, yeter ki sol herşeyin çözümünün parlamento olmadığının bilincinde olsun. Türkiye'de bu köhnemiş düzen değişecekse çözüm sokakta ve soldadır. Ben rahatladım, sizi bilmem.

Kaçak  |  Cvp:
Cevap: 2
16.03.2015- 09:31

Alıntı Çizelgesi: umut yazmış

Metin Çulhaoğlu seçim öncesinde solu rahatlatan bir yorumda bulunmuş. CHP veya HDP'ye oy veriyorsanız fazla rahatsızlık duymayın demek istemiş, yeter ki sol herşeyin çözümünün parlamento olmadığının bilincinde olsun. Türkiye'de bu köhnemiş düzen değişecekse çözüm sokakta ve soldadır. Ben rahatladım, sizi bilmem.




Ben de güldüm. Ama acı acı güldüm. "Her şeyin çözümünün parlamentoda olmadığının bilincinde" olunca rahatlayan bir insan profilimiz var artık. Ne mutlu bize!

Peki neymiş "bağzı şeyler"in çözümü? El cevap: "sokak ve sol". E, güzel...

Peki neden bu "sokak ve sol" çözüm olamıyor? Neden şimdiye kadar sokak da sol da gitgide zayıflamak ve erimek dışında bir ivme kaydedemedi? El cevap: "Ben rahatladım, sizi bilemem."

Biz de güldük. :)

solcu  |  Cvp:
Cevap: 3
16.03.2015- 11:10

Alıntı Çizelgesi: Kaçak yazmış

Alıntı Çizelgesi: umut yazmış

Metin Çulhaoğlu seçim öncesinde solu rahatlatan bir yorumda bulunmuş. CHP veya HDP'ye oy veriyorsanız fazla rahatsızlık duymayın demek istemiş, yeter ki sol herşeyin çözümünün parlamento olmadığının bilincinde olsun. Türkiye'de bu köhnemiş düzen değişecekse çözüm sokakta ve soldadır. Ben rahatladım, sizi bilmem.




Ben de güldüm. Ama acı acı güldüm. "Her şeyin çözümünün parlamentoda olmadığının bilincinde" olunca rahatlayan bir insan profilimiz var artık. Ne mutlu bize!

Peki neymiş "bağzı şeyler"in çözümü? El cevap: "sokak ve sol". E, güzel...

Peki neden bu "sokak ve sol" çözüm olamıyor? Neden şimdiye kadar sokak da sol da gitgide zayıflamak ve erimek dışında bir ivme kaydedemedi? El cevap: "Ben rahatladım, sizi bilemem."

Biz de güldük. :)





Çözüm sokak ve sol dendiğinde ertesi gün devrim olacağını mı sanıyordun? Onun için mi soldan bu kadar korkup nefret etmen? Gülme krizleri iyiye işaret değil, hastalık sende ilerlemeye başladı.

yorum2006  |  Cvp:
Cevap: 4
16.03.2015- 11:18

Bu "akıl defteri" lafı Türkçe'ye son yıllarda girdi. İngilizce filofax sözcüğüne karşılık bulamadılar, adını "akıl defteri" koydular, oldu bitti. Tabii sözcüğün özgün anlamının akılla filan ilgisi olmadığından da, bambaşka anlamlar yüklenmeye başlandı. İngilizce filofax denilen şey, son günlerde organizer de denilmeye başlanan bir defter. Yani bazı geçmiş olayları, anımsamanız gerekenleri, toplantılarınızı, tanıdıklarınızı, adresleri filan not ettiğiniz bir defter. Yani size akıl veren birşey değil. Belleğinizde tutamayacağınız bir takım bilgileri deftere yazıyorsunuz, zamanı gelince anımsamanıza yarıyor yalnızca. Bu da kişiye özgü bir defter, başkası hazırlamıyor. Yani Çulhaoğlu'nun yazısının başlığı yerine oturmuyor.

Sosyalist solun önümüzdeki seçimlerde yapacağı fazla birşey olmadığı belli. Zaten bu iş tüm dünyada böyle. Emekçi kitleleri uyarmaya devam, yapacağınız bu. Dünya ve ülke konjonktürü nedeniyle sosyalist sol seçimlerde söz sahibi değil. Zaten seçimler de tamamen statükoyu korumak üzerine düzenlenmiş ve hakim sınıfların istediğinin dışında sonuç çıkmasını önlemek için elden geleni ardına koymadığı ucube bir sistem. Bu da bir de diktatörlüğün, mevcut sistemle uyumlu da olsa, başka siyasetlerin seçimi almaması için çevirdiği dolapları eklerseniz, sosyalist solun seçimler bakımından bir şansı yok. Bu durumun sorumlusu da tabii ki sosyalist sol değil.

Siyaset seçimlerden ibaret değil tabii ki. Siyaset tıkanınca ve ekonomi darboğaza girince, emekçi kitleler üzerindeki baskı ne kadar büyük olursa olsun bir patlama yaşanacağına kuşku yok. Tarih boyunca bu böyle olmuş. Halk kitleleri üzerindeki baskı artık dayanılmaz boyuta gelince patlama yaşanacak tabii ki. Basınç balonu patlatacak. Sosyalist solun görevi ise, hem zamanı gelince patlamayı başlatmak hem de kontrol altına alabilmek için gerekli hazırlıkları yapmak. Buna da kuşku yok. Bunları deftere yazmaya gerek de yok.

Kaçak  |  Cvp:
Cevap: 5
16.03.2015- 13:05

Alıntı Çizelgesi: solcu yazmış



Çözüm sokak ve sol dendiğinde ertesi gün devrim olacağını mı sanıyordun? Onun için mi soldan bu kadar korkup nefret etmen? Gülme krizleri iyiye işaret değil, hastalık sende ilerlemeye başladı.





Aynı yazılım ürünü sözler. Ertesi gün devrim olmaz, peki ne zaman olur? Kaç ertesi gün, ay, yıl, yüzyıl sonra olur? :)

Sürekli "sokak" deyip sürekli başarısız olan, sürekli gerileyen ve etkisizleşen bir solun aklını başına alıp düşünmesi gerekmez mi? "Çözüm" diye diye, hep başarısız olunan bu alanı bir kere daha işaret edenlere gülmek, ama sinirden, ama keyifle gülmek, sence de normal değil mi?

Düşün; adamın biri, iri yarı bir birinden sürekli dayak yiyor. Ama biraz yataktan doğrulunca gidip yine aynı kişiye horozlanıyor. Sen olsan bu adama biraz acımaklı da olsa gülmez misin? Herkes güler. Döven kişi de güler. Her seferinde biraz daha az döver. Bir süre sonra artık kaâle bile almaz.

Sokağı reddettiğim anlaşılmasın. Elbet o da olacak. Ama daha makul, daha akılcı, daha gücü oranında olacak. Burnu havada bir sokakçılık olmayacak. Kendini güldüren, bezdiren bir "ne çıkarsa bahtımıza" yaklaşımının getirdiği yer ortada.

Alisan  |  Cvp:
Cevap: 6
16.03.2015- 13:24

Alıntı Çizelgesi: umut yazmış

Metin Çulhaoğlu seçim öncesinde solu rahatlatan bir yorumda bulunmuş. CHP veya HDP'ye oy veriyorsanız fazla rahatsızlık duymayın demek istemiş, yeter ki sol herşeyin çözümünün parlamento olmadığının bilincinde olsun. Türkiye'de bu köhnemiş düzen değişecekse çözüm sokakta ve soldadır. Ben rahatladım, sizi bilmem.

umutcuğum seninkisi aynen şu deyimlere benziyor

1. Kedi erişemediği ete mındar dermiş

2. Oynamak istemeyen gelin yerim dar dermiş

Parlementonun etkisini küçümseyen halktan her zaman şamarı yer. Neden hala halkın sizin gibilere güvenmediğinin arkasındada bu saçma tutumuz var.
Hani sanki   çözüm sokata deyipte en azından sokakta bir başarı ve güç gösterebilseniz bravo diyeceğim ama sadece konuşuyorsunuz, icraat yok.

melnur  |  Cvp:
Cevap: 7
16.03.2015- 15:31

Alıntı Çizelgesi: Kaçak yazmış

Alıntı Çizelgesi: solcu yazmış



Çözüm sokak ve sol dendiğinde ertesi gün devrim olacağını mı sanıyordun? Onun için mi soldan bu kadar korkup nefret etmen? Gülme krizleri iyiye işaret değil, hastalık sende ilerlemeye başladı.





Aynı yazılım ürünü sözler. Ertesi gün devrim olmaz, peki ne zaman olur? Kaç ertesi gün, ay, yıl, yüzyıl sonra olur? :)

Sürekli "sokak" deyip sürekli başarısız olan, sürekli gerileyen ve etkisizleşen bir solun aklını başına alıp düşünmesi gerekmez mi? "Çözüm" diye diye, hep başarısız olunan bu alanı bir kere daha işaret edenlere gülmek, ama sinirden, ama keyifle gülmek, sence de normal değil mi?

Düşün; adamın biri, iri yarı bir birinden sürekli dayak yiyor. Ama biraz yataktan doğrulunca gidip yine aynı kişiye horozlanıyor. Sen olsan bu adama biraz acımaklı da olsa gülmez misin? Herkes güler. Döven kişi de güler. Her seferinde biraz daha az döver. Bir süre sonra artık kaâle bile almaz.

Sokağı reddettiğim anlaşılmasın. Elbet o da olacak. Ama daha makul, daha akılcı, daha gücü oranında olacak. Burnu havada bir sokakçılık olmayacak. Kendini güldüren, bezdiren bir "ne çıkarsa bahtımıza" yaklaşımının getirdiği yer ortada.



***********

Sürekli sokak diyenlerin başarı ölsünü de yazabilseydiniz, yazdıklarınız bir ölçüde anlam kazanırdı, ama bu haliyle söylediğiniz yine ''şu adamlara bir çakayım'' biçiminden öteye gidememiş ki, bu da sizde üzerinizde atamadığınız bir alışkanlık olmuş.''Kendi düşüncenizle benimle tartışın'' demeye getiriyorsunuz da, bu zihnin bir solcu için tartışılmaya değer bulunacağını nasıl düşünüyorsunuz? Sonra da sokağı reddetmediğinizi ekliyorsunuz! O zaman sokağın nasıl başarı getirdiğini ve başarıyı sosyalist sol olarak nasıl yorumladığınızı anlatmayı deneyin de ''birbirinin aynı yazan yazılım''lar sizden bir şey öğreniversin!

Kaçak  |  Cvp:
Cevap: 8
16.03.2015- 16:30

Alıntı Çizelgesi: melnur yazmış

Sürekli sokak diyenlerin başarı ölsünü de yazabilseydiniz, yazdıklarınız bir ölçüde anlam kazanırdı, ama bu haliyle söylediğiniz yine ''şu adamlara bir çakayım'' biçiminden öteye gidememiş ki, bu da sizde üzerinizde atamadığınız bir alışkanlık olmuş.''Kendi düşüncenizle benimle tartışın'' demeye getiriyorsunuz da, bu zihnin bir solcu için tartışılmaya değer bulunacağını nasıl düşünüyorsunuz? Sonra da sokağı reddetmediğinizi ekliyorsunuz! O zaman sokağın nasıl başarı getirdiğini ve başarıyı sosyalist sol olarak nasıl yorumladığınızı anlatmayı deneyin de ''birbirinin aynı yazan yazılım''lar sizden bir şey öğreniversin!




Sokaktaki mücadelenin sol açısından vazgeçilmez önemde olduğu açık. Bunu bir tarafa atıp, kapalı salon toplantılarını ve oy hesaplarını mücadelenin tek biçimi gibi gören bir anlayışın sol olarak nitelenmesi epeyce zor. Bu kısma kadar tamam.

Bundan sonrasına itiraz ediyorum ben. Yani sokağı fetişleştiren, güçsüz, kitlesiz, öngörüsüz biçimde sokağa çıkan, sokak hareketlerinin kendiliğindenliğine teslim olan, onu dönüştürüp yönlendirmek yerine kendini o akıntıya kaptıran sol hareketleri eleştiriyorum.

Ve diyorum ki, şu zamana kadar sokakta da etkili olamadınız. Aksine, giderek etkisizleştiniz. Sürecin yönü farklı bir gelişmenin ipuçlarını vermiyor. Gitgide daha çok etkisizleşmeye doğru gidiyorsunuz.

Çünki mücadeleye bakışınızda temel bir hata var. O da şu: Hâlâ kitlelere burnunuzdan kıl aldırmayan bir tepeden bakışla ahkâm kesmeye, ona "doğruları" öğretmeye, onun kendi gerçeklerini yok sayıp, kafanızdaki "doğruları" dayatmaya açlışıyorsunuz. Bu yüzden de giderek kimsenin duymadığı, duymak istemediği bir kapalı yapıya dönüşüyorsunuz.

Örnekleri pek çok kez sıraladım. Aklıma gelenlerden birkaçı: örtünen hanımlara "böcek" muamelesi yapmanız; klasik kemalist kaba laiklik algısını devam ettirmeniz; halkın bir kısmını seçip, diğer kısmını dışarıda bırakmanız; kapsayıcı olmayan bir dile sahip olmanız; sokaktaki eylemlerin sık sık şiddete yönelmesi karşısında umursamaz ve sorumsuz bir tavır takınmanız; işinize gelenleri abartıp, gelmeyenleri görmezden gelmeniz; kısacası asıl sorun hakiki olmamanız, yapay olmanızdır.

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]