Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

24.03.2015- 09:54

Newroz’dan sonra…-Haluk Yurtsever  

“Kürt hareketi AKP rejimine entegre oldu”; “AKP ile PKK başkanlık rejiminde anlaştılar”; “28 Şubat   açıklaması AKP ile HDP’nin ortak seçim deklarasyonudur ”, “Newroz konuşmasında Öcalan noktayı koyacak” ... Bu ve benzeri cümlelerin buraya sığmayacak kadar uzun bir listesi, bu sözleri pratikte yalanlananların akıllarındaki komplo teorileri doğrultusunda her yeni durum için uydurdukları yeni senaryolar var. Bunlara girmiyorum.

Konunun tarihsel, toplumsal ve “stratejik” bir derinliği olduğunu,   “an” belirlenimli yaklaşımların yanıltıcı olabileceğini daha önce de yazmıştım.

Bu çerçevede 2015 Newroz’u sonrasında güncel durumla ilgili dört saptama:

Bir:   Kürt hareketinin, yukarıda bağlantısını verdiğim yazıda sıralanan nedenlerle AKP düzenine sığmadığı, sığmayacağı, hiçbir “müzakere”nin bu iki hareket arasındaki hegemonya/iktidar mücadelesini ortadan kaldıramayacağı bir kez daha doğrulanmıştır. AKP’nin ve Kürt hareketinin “yeni anayasa”dan murat ettikleri de birbirinin zıddıdır. Erdoğan, tüm iktidarın tek merkezde, tek adamda toplandığı bir başkanlık rejimi peşindedir. Kürt hareketi ise, “desantralizasyon” un ağır basacağı “demokratik özerklik” istiyor. İçerik tartışması bir yana, bu iki amaç en azından bu aşamada birbirini dışlıyor. Demirtaş’ın “seni başkan yaptırmayacağız” açıklaması kişisel bir tercih ya da seçim taktiği olmaktan öte, hareketin tümünün ortak görüşüdür.

İki: “Çözüm süreci” denen şey, yine bir dizi nedenle iki taraf için de “sürdürülemez” hale gelen silahlı mücadelenin durdurulmasıdır. Siyasal mücadeleyi , iki taraf da   içerikteki keskinliğinden bir şey eksiltmeden, “başka yöntemlerle” sürdürüyorlar. “Çözüm süreci”, AKP için de Kürt hareketi için de, aynı zamanda birbirini “çözme” mücadelesidir.

Üç: 28 Şubat deklarasyonu,   hangi başlıkların “müzakere” edileceğine ilişkin bir gündem sıralamasından başka bir şey değildi. Maddelerin içeriğine ilişkin görüşler, iki taraf için de saklı tutuluyordu. İki haftada bu metin bile gündemden düştü. Öcalan’ın, Newroz konuşmasında PKK’ye silah bırakma kongresi toplaması çağrısını, somut tarih vermeden, üstelik “deklarasyon gereği ilkelerde mutabakat”a, “Hakikat ve Yüzleşme Komisyonu”’nun   oluşturulmasına   bağlaması iki taraf arasında “gizli, hatta “zımni” bir anlaşma olmadığının en son kanıtıdır.   Süreci halktan gizli sürdürmek, kapalı kapılar ardında tutmayacağı sözler vererek durumları idare etmek isteyenin Erdoğan olduğu apaçık ortaya çıkmıştır.  

Dört: Silahların susmasının, genç gerilla ve asker ölümlerinin durmasının,   Kürt-Türk yurttaş çoğunluğunun benimsediği, hatta içselleştirdiği bir toplumsal kazanım olduğu kitlesel Newroz kutlamalarıyla bir kez daha doğrulanmış, 2015 Newroz’u emek ve toprak kardeşliğinin, birlikte yaşama istencinin anlamlı, güçlü bir anlatımı olmuştur.

***

2015 dönemeci 13 yıllık AKP iktidarı ve Türkiye toplumu için bir dönüm noktası, bir yol kavşağıdır. Eski rejim çökertilmiş, ama henüz tümüyle sona erdirilememiştir. Daha önemlisi, eski rejimi çözmekte bağlaşan güçler arasında , “yeni Türkiye”nin niteliği   konusunda oydaşma yoktur.

AKP içindeki çatlakların, akort bozukluklarının bir nedeni bu. Bir kesim, Erdoğan’ın tek adamlığının hukuksal anlatımı olan başkanlık rejimine ayak diriyor.   Erdoğan ise, cumhurbaşkanı olarak saraydan ülkeyi yönetemeyeceğini, AKP’yi   kontrol edemeyeceğini görüyor; bundan ciddi biçimde korku ve güvensizliğe   kapılıyor.   AKP vekil adaylarını belirleme tekelini elinde tutmak, 7 Haziran seçimlerini başkanlık referandumuna dönüştürmek, kampanyayı kişisel inisiyatifi altında yürütmek için elindeki tüm gücü, kendisi için ricat yollarını da havaya uçuran bir tarzda kullanıyor.

Erdoğan, seçim taktiğini 7-8 Ekim Kobané olaylarından sonra,   Kürtleri bir dahaki seçime kadar yalnızca “söz”le oyalarken,   milliyetçi söylemle MHP tabanından oy kaydırmak üzerine kurmuştu. Bu   taktiği yaşama geçirmekte zorlanıyor. Bildiğimiz kadarıyla son anketler, tersini, AKP’den MHP’ye oy kayması olduğunu gösterdi. Panikleyen Erdoğan, şimdi, “izleme heyeti”ne, 28 Şubat ortak metnine katılmadığını açıklayarak, kendi cephesindeki çatlakları büyütme pahasına milliyetçi seçmene zarf atıyor. Erdoğan’ın geleceği, hep olduğu gibi, çok önemli ölçüde alacağı oya bağlıdır. Bu kez, evdeki hesabın çarşıya uyup uymayacağı belli değil. Amaçladığının tam tersi de olabilir. AKP’nin Kürt oyları HDP’ye, milliyetçi oyları MHP’ye gidebilir.

Bu ortamda, 7 Haziran’da HDP’nin barajı aşması, yol açacağı sonuçlar bakımından büyük önem kazanıyor. Böyle bir sonuç, yalnız AKP’de/hükümette değil,   düzen tarafında, huzur ve istikrarın bozulması, çatlakların büyümesi, 13 yıllık AKP döneminin sonunun başlangıcı anlamına gelecektir. Barajın yıkılması, AKP’nin ilk kez seçimde geriletilmesi,   düzen dışı toplumsal muhalefet güçlerine, sola alan açacak, yeni bir şevk ve enerji verecektir.

umut  |  Cvp:
Cevap: 1
24.03.2015- 09:57

Yurtsever kürt hareketinin seçimlere parti olarak girmesinin AKP'ye tek başına iktidar şansı verdiğni ve bunun AKP için kötü değil, iy anlamına geldiğine değinmemiş. Sanırsınız ki, kürt hareketine oy vereceğini söyleyen sosyalistler özellikle görmüyorlar bu konuyu.

melnur  |  Cvp:
Cevap: 2
25.03.2015- 05:20

Yurtsever, HDP'ye destek vereceğini açıklamıştı. Kararının doğru olup olmadığı ayrı bir konu, burada hemen her gün tartışıyoruz. Başka bir açıdan yaklaşalım.

Yurtsever bildiğim kadarıyla HTKP'nin içinde değil. Parti üyesi veya yöneticisi değil. HTKP'li arkadaşlar partiye kazandırılmasına çalıştıklarını söylemişlerdi, sanırım şu an'a kadar da bir sonuca varamadılar. Eğer kazandırılsaydı, Haluk Yurtsever bu açıklamaları yapabilir miydi? Ya da bir partili olarak bu açıklamaları yapma özgürlüğü olmalı mıydı? Bildiğimiz kadarıyla HTKP'nin böyle bir kararı yok. Eğer Haluk Yurtsever partiye kazandırılmış olsaydı, bir yönetici konumuna gelmiş olsaydı, komünist ve demokratik merkeziyetçiliği esas aldığını söyleyen bir partide bu tür açıklama olabilir miydi? Ya da olmalı mıydı?

bedrettin  |  Cvp:
Cevap: 3
25.03.2015- 14:37

Alıntı Çizelgesi: melnur yazmış

Yurtsever, HDP'ye destek vereceğini açıklamıştı. Kararının doğru olup olmadığı ayrı bir konu, burada hemen her gün tartışıyoruz. Başka bir açıdan yaklaşalım.

Yurtsever bildiğim kadarıyla HTKP'nin içinde değil. Parti üyesi veya yöneticisi değil. HTKP'li arkadaşlar partiye kazandırılmasına çalıştıklarını söylemişlerdi, sanırım şu an'a kadar da bir sonuca varamadılar. Eğer kazandırılsaydı, Haluk Yurtsever bu açıklamaları yapabilir miydi? Ya da bir partili olarak bu açıklamaları yapma özgürlüğü olmalı mıydı? Bildiğimiz kadarıyla HTKP'nin böyle bir kararı yok. Eğer Haluk Yurtsever partiye kazandırılmış olsaydı, bir yönetici konumuna gelmiş olsaydı, komünist ve demokratik merkeziyetçiliği esas aldığını söyleyen bir partide bu tür açıklama olabilir miydi? Ya da olmalı mıydı?





Parti eğer bir karar almışsa o karara üyelerin katılması ve o yönde hareket etmesi gerekir. Yurtsever partiye katılmış olsaydı ve parti seçimlerde hiç bir partinin desteklenmemesi kararı almış olsaydı, HDP'yi destekleyeceğini söylemesi disiplin suçuna girer.

Cevap: 4
25.03.2015- 21:28

Alıntı Çizelgesi: umut yazmış

Yurtsever kürt hareketinin seçimlere parti olarak girmesinin AKP'ye tek başına iktidar şansı verdiğni ve bunun AKP için kötü değil, iy anlamına geldiğine değinmemiş. Sanırsınız ki, kürt hareketine oy vereceğini söyleyen sosyalistler özellikle görmüyorlar bu konuyu.


Kürt Hareketi bu seçimlere kadar parti olarak katılmıyordu peki bu seçimlere kadar engelleyebildi mi AKP'nin tek başına iktidar olmasını?

HDP projesi Kürt Hareketi için Türkiyelilesme, solculasma ve büyüme, atılım yapma projesidir (yer yer içinde bu projeye zıt öğeler bulundursa da). Bu projenin karşılığını CB seçimlerinde bir milyona yakın fazladan oy alarak buldular. Şimdi ortada CB seçimlerınde yapılan bu atılım, artan oylar, yavaş yavaş kırılan ön yargılar varken ve buna bağlı olarak HDP yüzde ona yakın bir oy oranına sahipken, sen istiyorsun ki bu atılımdan vazgeçsinler yine eskisi gibi bağımsız adaylarla seçime girsinler. Böyle bir gelişme yaptığın ve büyütmeye çalıştığın atılıma inanmamak, kendine olan güvensizliğinin yansıması olacağı gibi, önüne barajı yıkmak hedefini koyarak bir nevi insanları oy vermeye zorlama stratejinden de vazgeçme olmuş olacak. Hem kendine inanmayan, hem de baraj nedeniyle kendine oy verilmesi zorunluluğundan vazgeçmiş bir HDP yüzde on bir, on ikiler değil yüzde 7 bendinde sıkışır. Böyle bir durum da önceki seçimlerden tanık olduğumuz üzere AKP'nin tek başına iktidar olmasını engellemez. İnsanlar HDP seçime bağımsız adaylarla girsin derken bu gerçeğe gözlerini kapattığı gibi HDP'nin önüne misyon olarak biçtiği yeni sol muhalefeti oluşturma, daha fazla kitlelere açılma projesinin taktiksel bir unsuru olan seçimlere parti olarak katılma kararını ya anlamıyorlar yada anlamamazlıktan geliyorlar...

gekas  |  Cvp:
Cevap: 5
25.03.2015- 22:05

HDP parti olarak girmesin demiyoruz. HDP hiç girmesin diyoruz. Amaç AKP'yi geriletmekse her türlü girebilirsiniz. Ama AKP'yi ve onu yaratan düzeni yıkmak istiyorsanız girmeyeceksiniz seçime. Bırakın kendileri çalıp kendileri oynasınlar değil mi?

Cevap: 6
25.03.2015- 22:19

Alıntı Çizelgesi: gekas yazmış

HDP parti olarak girmesin demiyoruz. HDP hiç girmesin diyoruz. Amaç AKP'yi geriletmekse her türlü girebilirsiniz. Ama AKP'yi ve onu yaratan düzeni yıkmak istiyorsanız girmeyeceksiniz seçime. Bırakın kendileri çalıp kendileri oynasınlar değil mi?


Halklar seçimlerin meşruiyetine inandığı sürece sizler seçim çalışmalarına devam etmek, seçimlere girmek durumundasınız. Böyle bir tabloda çıkıp boykot çağrısı yapmak siyasetsizliktir ve böyle bir gelişme kitlelerden kopmayı ve AKP'nin önünü açmayı getirir. Şu anda acil görev AKP'yi geriletmektir. AKP'yi gerilettiğiniz veya önünü kestiğiniz ölçüde kendinize yeni bir düzenin de kapısını açabilirsiniz. Bugün AKP geriletilemeden yada AKP'nin önü kesilemeden Türkiye hiç bir ilerici adım atamaz.

gekas  |  Cvp:
Cevap: 7
25.03.2015- 22:46




Halklar seçimlerin meşruiyetine inandığı sürece sizler seçim çalışmalarına devam etmek, seçimlere girmek durumundasınız. Böyle bir tabloda çıkıp boykot çağrısı yapmak siyasetsizliktir ve böyle bir gelişme kitlelerden kopmayı ve AKP'nin önünü açmayı getirir. Şu anda acil görev AKP'yi geriletmektir. AKP'yi gerilettiğiniz veya önünü kestiğiniz ölçüde kendinize yeni bir düzenin de kapısını açabilirsiniz. Bugün AKP geriletilemeden yada AKP'nin önü kesilemeden Türkiye hiç bir ilerici adım atamaz.



Oy vermek birşeyleri değiştirseydi yasaklanırdı. En güzel siyaset halka bunu anlatmaktır.

dayanışma  |  Cvp:
Cevap: 8
26.03.2015- 08:32

Alıntı Çizelgesi: gekas yazmış




Halklar seçimlerin meşruiyetine inandığı sürece sizler seçim çalışmalarına devam etmek, seçimlere girmek durumundasınız. Böyle bir tabloda çıkıp boykot çağrısı yapmak siyasetsizliktir ve böyle bir gelişme kitlelerden kopmayı ve AKP'nin önünü açmayı getirir. Şu anda acil görev AKP'yi geriletmektir. AKP'yi gerilettiğiniz veya önünü kestiğiniz ölçüde kendinize yeni bir düzenin de kapısını açabilirsiniz. Bugün AKP geriletilemeden yada AKP'nin önü kesilemeden Türkiye hiç bir ilerici adım atamaz.



Oy vermek birşeyleri değiştirseydi yasaklanırdı. En güzel siyaset halka bunu anlatmaktır.



Oy vermek de birşeyleri değiştiriyor. AKP oy aldığı için gerici siyasetini uygulama alanı buldu.   Gerici siyasetini uygulayabilecek oyları alamasaydı, yaptıklarının çoğunu yapamazdı.

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]