Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

21.04.2015- 11:56


Seni başkan yaptırmayacağız!
Kemal Okuyan




HDP'nin yaygın kabul gören sloganı bu. CHP de benimsedi, hatta kullandı.

Ama yaptırdınız!

Cumhurbaşkanlığı ile Başkanlık arasındaki farkı, hele hele söz konusu Tayyip olduğunda neden abartıyoruz ki? Şu anda diktatörün elde ettiği hareket serbestliği ve otorite, dünyada başkanlıkla yönetilen birçok ülkedekinden daha fazla.

Bana göre Cumhurbaşkanlığı'na gözünü dikmeseydi de bir şey değişmezdi. Başbakanken durum farklı mıydı?

Bazı konumlara abartılı anlam yüklenmemeli. İşin özüne bakılmalı.

Erdoğan'ın kendisine de bir noktadan fazla odaklanılmamalı.   Diktatör miktatör de, her şeyin başı sonu değil.

"Seni başkan yaptırmayacağız"...

Peki ne yapacağız?

Seni cumhurbaşkanlığında bırakıp kuşatacağız, partini senden uzaklaştıracağız, altını oyacağız, AKP'den geri kalanla süreci götüreceğiz.

HDP'de bu doğrultuda laflar ediliyor, CHP'de de benzer bir eğilim var.

Rüzgar estirmeye çalışan ve gerçekten de estiren iki parti, "AKP'yi alaşağı edeceğiz" diyemiyor. Bakın düzen değişikliğinden filan söz etmiyorum, böyle bir beklentim yok iki partiden. Ülkenin en az yüzde ellisine illallah dedirten bir siyasi iktidarla topyekun hesaplaşma yerine hedef tahtasına Erdoğan yerleştiriliyor, AKP ile onun arasına girilmeye çalışılıyor.

Bırakın bunu cemaat yapsın!

Gerçekçilik mi bu?

Hayır. Fincancı katırları ürkmesin politikası. Çünkü rüzgar bir anda tersine döner.

HDP ya da CHP, AKP rejimi ile köklü bir hesaplaşmaya soyundukları anda arkalarındaki "destek" bir anda çekiliverir. Tarhan Erdem, geçtiğimiz Kasım ayından itibaren halkın AKP'ye ders vermek için HDP'ye omuz vermeye karar verdiğini söylemiş. Ya ne demezsin, halk toplandı ve durum değerlendirmesi yaptı, strateji belirledi.

Doğrusu şudur, birileri HDP ve CHP'yi içine alan bir denemeye karar verdi, halkın önüne bu kondu.

Bunu söyleyerek iki partiyi itham etmiyorum. Bu partilere ilişkin değerlendirme ayrı bir mesele, ayrı bir başlık. Ancak kimse olup biteni "doğal" diye yutturmaya kalkmasın. Ortada açık bir projecilik çalışması var.

Her iki partinin yönetimi bunun farkında. İşte bu nedenle AKP ile koalisyona kapılar açık bırakılıyor. Çünkü AKP'yi başımıza bela edenlerle bu son projenin sahiplerinin aşağı yukarı aynı olduğunu herkes biliyor.

Yazık bu ülkeye...


(21 Nisan 2015 tarihli günlük soL'da yer almıştır)

umut  |  Cvp:
Cevap: 1
21.04.2015- 11:59

Aslında AKP iyi de, Erdoğan kötü
Özgür Şen



AKP'deki iyiler kervanına her gün birileri daha katılıyor. Son olarak duyduk ki, Efkan Ala da iyiymiş. Süreci onun gibi kavrayan yokmuş.

Bu ilaveyle birlikte, AKP'nin iyilerinin kadrosu öylesine genişledi ki, insan nasıl sayacağını şaşırıyor.

Hakan Fidan, Öcalan'ın yakın dostu ve sırdaşıydı, onsuz bu müzareke işi yürümezdi. Bülent Arınç zaten çok dürüst bir adamdı, Gökçek'le kapışması da bunu gösterdi. Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanlığı ise Erdoğan'ın tersine tüm Türkiye'yi kucaklayan bir liderlikti. Davutoğlu deseniz, 23 Nisan müsamerelerinden yeni çıkmış edasıyla gezen gariban bir profesör zaten.

Bu ve benzeri cümlelerin hepsi aynı cepheden kurulmuyor. Keşke öyle olsa… Öyle olmayınca, muhalefetin tamamı bu koroya katılınca, bir yönelimden söz etmek mümkün hale geliyor.

Türkiye'de herkes her şeyi unutmaya hazırlanıyor.

Eşi benzeri görülmemiş bir suç şebekesinin on üç yıl boyunca devam eden tüm marifetleri bir kişinin üzerine bırakılır, Erdoğan yalnızca bir sembol olarak değil, fiilen de AKP iktidarının yaptıklarının tek sorumlusu olarak görülürse, bilin ki bu ülkede on üç yıl boyunca işlenen hiçbir suçun hesabı sorulmayacaktır.

Yalnızca Türkiye'de değil, tüm dünyada tarih boyunca hep böyle oldu çünkü…

Diktatörlerin hepsinin devrilmeden önce yalnızlaşmalarının tek sebebi, geminin batacağını gören farelerin kaçışması değildir. Asıl mesele, o geminin diktatörle birlikte batmaktan kurtarılması, diktatörün gemiden aşağı atılarak, geminin yoluna devam etmesinin sağlanmasıdır. Bu da diktatörü mümkün olan en dar çevresiyle birlikte yalnız bırakmakla mümkündür. Bu yalnızlaştırma başarılamazsa, insanlar o gemi hakkında sorular sormaya başlar, diktatörün nasıl olup da bunları yapabildiğini, onca yıl bu gemiyi kimlerin sayesinde idare edebildiğini, bu düzenden nemalanmış, bu düzen sayesinde mevki makam sahibi olmuş çok sayıda insanın taraf değiştirerek servetlerini ya da güçlerini korumayı başarabilmelerini sorgularlar.

Dünya üzerinde hiçbir ölümlü, bir diktatöre mal edilen suçların hepsini tek başına işleyemez. Hayatımızı karartan, kardeşlerimizi elimizden alan bu gericiliğin tek sorumlusu o değil. Yüzlerce kadının öldürülmesini sağlayan ortamı o tek başına yaratmadı. Sayısız işçiyi fabrikada, tersanede, madende, şantiyede yalnızca onun yüzünden kaybetmedik. Ülkeyi soyup soğana çeviren bu büyük hırsızlık şebekesini telefondaki kısık sesiyle oğluna talimat veren o yönetmiyor sadece.

Gittikçe yalnızlaşması kimseyi yanıltmasın, hepsi oradaydı ve asıl önemlisi hepsinin orada olmasını sağlayan bu düzendi.

Suçun tabanı daraldıkça suç kişiselleşiyor. Oysa işlenen suçların tabanı genişledikçe kişiler kadar düzenin sorumluluğu da açığa çıkıyor. Asıl korkulan da bu. Yoksa fareleri kim, niye önemsesin… Bir kez daha fareleri değil gemiyi kurtarmaya çalışıyorlar.

Aslında AKP iyi de, Erdoğan kötü noktasına gelinmesinin başka açıklaması olamaz. AKP ile birlikte düzenin batmasından çekiniyorlar. CHP ve HDP'nin de koroya dahil olmasından, Erdoğan'ı yalnızlaştırma operasyonuna katılmalarından bu anlaşılıyor.

Türkiye'nin kaybolan yıllarının tek sorumlusu olarak Erdoğan gösterilecek ve herkes her şeyi unutacak.

Dünya üzerindeki hiçbir ölümlünün bu kadar suçu tek başına işleyemeyeceği gerçeği yalnızca bu felaketi yaratan mekanizmanın teşhiri rolünü üstlenmez ne yazık ki… Aynı gerçek, uygun koşullarda, o kişinin suçlarını gizleyen gerçeküstü bir perdeye de dönüşebilir. Ne de olsa, onun tüm bu suçları tek başına işlemesi imkansızdır. Böylece, düzen kendisini bir kişiye eşitleyerek, hem kendisini, hem de kişiyi kurtarmış olur. Tarihte onca diktatörün cezasız kalması bir raslantı değildir.

Tüm suçu Erdoğan'a yıkarak, Erdoğan'dan hesap sormayı bile şüpheli hale getirirsiniz. Bu yolun sonu Erdoğan da dahil olmak üzere kimseden hesap sorulmayacak bir yere çıkabilir.

Yine de, ısrarla, gerisi umurumda değil, bari bir tek Erdoğan yaptıklarının bedelini ödesin mi diyorsunuz? Hepsinden her şeyin hesabını sormaya çalışmak, aslında AKP iyi diyenlere kulaklarımızı tıkamak, Erdoğan ve AKP'yi yaratan düzeni bütünüyle karşımıza almak zorundayız; bunun başka yolu yok. Başarırsak siz o süreçte yine de Erdoğan'a odaklanabilirsiniz. Gerisiyle ilgilenenler çıkar nasıl olsa.

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]