Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

Kemalizm, Kürt hareketi, sol…-Hakan Gülseven

HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, 7 Haziran seçimi öncesinde, “Türkiye’de ana akım sol damar artık HDP üzerinden yürüyecek” diyordu. Gerçekten de HDP içinde kendisini sosyalist diye tanımlayan epey bir kişi ve çevre var. Fakat bunlarla yan yana duran birçok gerici unsuru görmezden gelmek mümkün değil. Üstelik bunlar kenarda köşede durmuyor; mesela hem ağa, hem parababası, hem de boğazına kadar şaibeli bir AKP kurucusu olan Dengir Fırat’ı Meclis Başkanlığı’na aday gösterdiler.

Bunlar dile getirildiğinde, “Ulusal harekettir, anlayışla karşılamak gerekir” gibi alışıldık bir argümanla karşılaşıyoruz. Alışıldık ve anlaşılır…

O halde bu ulusal hareketin paradigmasını ve solun bu paradigmayla ilişkisini kısaca gözden geçirelim…
***
Kürtlerin ezilmişliğini esas alan ve solun bir bölümünü kendine yedekleyen ulusal hareketin liderliği, kendisine hasım olarak ‘Kemalizm’i belirlemişti.

Peki Kemalizm neydi?

Kemalizm, aslında uzun süredir bulunduğu kabın şeklini alan bir ‘ideoloji’dir: 12 Eylül zindanlarında işkencecilerin elinde sopa da oldu, Deniz Gezmiş’in savunmalarındaki antiemperyalist bayrak da... Bohça gibi… Anadolu’daki işgale direniş de içine sığıyordu, fukara halka uygulanan baskılar da… Anlayacağınız, hangisini üstünüze yakıştırırsanız, o Kemalizmi giyebilirsiniz…

Neticede, Kürt hareketinin liderliği hedefe Kemalizmi oturtunca, sadece zorbalarla değil, Mustafa Kemal’in tarihsel metinlerinden ve tutumlarından sol bir yorum çıkaran, bir figür olarak Mustafa Kemal’e antiemperyalizm yükleyen geniş bir kesimle de Kürtler arasında köprüler atıldı.

Sosyalist sol ise tam bir alacakaranlık kuşağında kaldı. Kemalizmin bugünkü görüntüleriyle tarihsel gerçekler arasına sıkışan, bu alanda siyaset üretemez hale gelen, ‘Kemalist’ diyecekler diye laiklik savunusundan bile kaçan bir sosyalist sol ister istemez siyasetin dışına düşerdi ki çoğu durumda bu oldu.

Kimisi daha beter hallere düştü. “Ulusal harekettir, anlayışla karşılayalım” diye eşelene eşelene Dengir Fırat, Altan Tan gibi kepazeliklerin üzerini örten ‘solcu’lar, daha evvel de yine ‘Kemalizm’le sıkıntısı olan AKP’den demokrasi beklentisine girmişti! Ulusal hareketin, hatta onun önderliği tarafından belirlenen gündelik çıkarların peşine takılan ‘sol’, ‘baş düşman’ ‘Kemalizm’e karşı AKP’yle de, ABD’yle de pekala uzlaşabilirdi. Selahattin Demirtaş ve HDP heyetlerinin Washington koridorlarında dolaşmasında bir sakınca yoktu. Neticede bu bir ulusal hareketti…

Peki Kemalizm bir ulusal hareket değil miydi? Niye mazur görülmüyordu?
Bu soruyu sordunuz mu, “Ama Kemalistler Mustafa Suphileri öldürmüştü!” diye bir ses yükselir hemen. İsterseniz burada PKK’nin öldürdüğü devrimcilerin listesini yazmayayım.
‘Dört parçaya bölünmüş Kürdistan’ın birleşmesi meselesi var bir de, ‘ulusal hareketin görevleri’ çerçevesinde. O halde Türk sosyalistleri önce 14 parçaya bölünmüş ve emperyalizmin kukla rejimlerince yönetilen Türk dünyasında bir çeşit kızıl Turancılık yapsın, sonra sosyalizm düşünsün denebilir.

Tarihsel maddeciliğin rafa kaldırıldığı böyle bir sürü tartışmaya girişmek mümkündür. Lakin faydası yoktur…

Kaderin acı cilvesi, ‘Türkiyelileşiyoruz’ diyen HDP’nin seçim mitinginde, bugüne kadar onca içi boş tartışmayı yürüten acayip solcuların eline, üzerinde kalpaklı Mustafa Kemal portresi bulunan bayrakları tutuşturuverir zira!.. Gerçek hayat böyledir…
***
Neticede Türklerin, Kürtlerin, Arap ve Farsların yaşadığı bu topraklarda, Misak-ı Milli sınırlarını da aşan bu ‘Küçük Ortadoğu’da, iradesini emperyalizme teslim etmiş, birbirine düşman küçük devletçiklere bölünmeyecek ve birbirimizin hakkına, hukukuna, kültürüne saygılı insanca bir yaşamın temelini atacaksak; bugüne kadarki bölünmüşlüklerden ayrı bir bölünmüşlük, ayrı bir hareket tarzı geliştirmemiz gerekiyor. Dini, mezhepleri ve etnik kimlikleri aşan bir yeni anlayış…

Nasıl yapabiliriz?

Bunu konuşmalıyız…

dayanışma  |  Cvp:
Cevap: 1
29.11.2015- 17:00

Kimisi daha beter hallere düştü. “Ulusal harekettir, anlayışla karşılayalım” diye eşelene eşelene Dengir Fırat, Altan Tan gibi kepazeliklerin üzerini örten ‘solcu’lar, daha evvel de yine ‘Kemalizm’le sıkıntısı olan AKP’den demokrasi beklentisine girmişti! Ulusal hareketin, hatta onun önderliği tarafından belirlenen gündelik çıkarların peşine takılan ‘sol’, ‘baş düşman’ ‘Kemalizm’e karşı AKP’yle de, ABD’yle de pekala uzlaşabilirdi. Selahattin Demirtaş ve HDP heyetlerinin Washington koridorlarında dolaşmasında bir sakınca yoktu. Neticede bu bir ulusal hareketti…

Sadece bir soru sormak yeterli, sosyalistler her ulusal hareketi destekler mi? Emperyalizme karşı olmayan, içinde gericiliği barındıran, AKP'yi iktidarda tuttuğunu söylemekten çekinmeyen, gezi direnişini bile içine sindiremeyen ulusal hareket sosyalistler tarafından desteklenir mi?

denizcan  |  Cvp:
Cevap: 2
30.11.2015- 21:49

Neticede Türklerin, Kürtlerin, Arap ve Farsların yaşadığı bu topraklarda, Misak-ı Milli sınırlarını da aşan bu ‘Küçük Ortadoğu’da, iradesini emperyalizme teslim etmiş, birbirine düşman küçük devletçiklere bölünmeyecek ve birbirimizin hakkına, hukukuna, kültürüne saygılı insanca bir yaşamın temelini atacaksak; bugüne kadarki bölünmüşlüklerden ayrı bir bölünmüşlük, ayrı bir hareket tarzı geliştirmemiz gerekiyor. Dini, mezhepleri ve etnik kimlikleri aşan bir yeni anlayış…

Nasıl yapabiliriz?

Bunu konuşmalıyız…


''Nasıl yapabiliriz?'' sorusunu tam olarak anlamak lazım. Nasıl yapabiliriz sorusu yapmamız gereken şeyin ne olduğunu açığa çıkarmak demek. Ben bunu sosyalizm olarak yorumluyorum. Tam olarak sorulan soru sosyalizmi bu ülkede nasıl etkin hale geçirebileceğimizdir. Bence de doğru bir soru ancak bu sorudan önce savunduğumuz sosyalizmin ne olduğu da çok önemli diye düşünüyorum. Ya da hangi sosyalizm? Sosyalizm deyip kuyrukçuluk yapıyorsa, sosyalizm deyip demokratizm anlıyorsa, sosyalizm deyip düzen solunu anlıyorsa bu siyasetlerle masaya oturup nasıl yapabiliriz sorusunun cevabını aramak bana zaman kaybı gibi geliyor.

solcu  |  Cvp:
Cevap: 3
01.12.2015- 15:01

Alıntı Çizelgesi: denizcan yazmış

Neticede Türklerin, Kürtlerin, Arap ve Farsların yaşadığı bu topraklarda, Misak-ı Milli sınırlarını da aşan bu ‘Küçük Ortadoğu’da, iradesini emperyalizme teslim etmiş, birbirine düşman küçük devletçiklere bölünmeyecek ve birbirimizin hakkına, hukukuna, kültürüne saygılı insanca bir yaşamın temelini atacaksak; bugüne kadarki bölünmüşlüklerden ayrı bir bölünmüşlük, ayrı bir hareket tarzı geliştirmemiz gerekiyor. Dini, mezhepleri ve etnik kimlikleri aşan bir yeni anlayış…

Nasıl yapabiliriz?

Bunu konuşmalıyız…


''Nasıl yapabiliriz?'' sorusunu tam olarak anlamak lazım. Nasıl yapabiliriz sorusu yapmamız gereken şeyin ne olduğunu açığa çıkarmak demek. Ben bunu sosyalizm olarak yorumluyorum. Tam olarak sorulan soru sosyalizmi bu ülkede nasıl etkin hale geçirebileceğimizdir. Bence de doğru bir soru ancak bu sorudan önce savunduğumuz sosyalizmin ne olduğu da çok önemli diye düşünüyorum. Ya da hangi sosyalizm? Sosyalizm deyip kuyrukçuluk yapıyorsa, sosyalizm deyip demokratizm anlıyorsa, sosyalizm deyip düzen solunu anlıyorsa bu siyasetlerle masaya oturup nasıl yapabiliriz sorusunun cevabını aramak bana zaman kaybı gibi geliyor.




Komünistlerin öncülüğünde örgütlenme lazım. Böyle bir örgütlenme veya ittifak gerçekleştirilmişse kimin ne kadar sosyalist olduğu veya bilimsel sosyalizmin bu kişiler tarafından anlaşılıp anlaşılmadığı önemli olmamalı. Burada farklılık, bilimsel sosyalizmi savunmayanların komünist öncülüğü kabul etmemesine yol açıyor, bu durum da başka bir   problem olarak karşımıza çıkıyor.

melnur  |  Cvp:
Cevap: 4
02.12.2015- 14:30

Hakan Gülseven'in yazısını üstünkörü okuyup geçmemek gerek. Hatta daha da derinleştirilip genişletilmeli ve üzerinde tartışılmalı. Bu haliyle bile bulunduğu bölümde sabitlenmeyi hak ediyor.

bedrettin  |  Cvp:
Cevap: 5
02.12.2015- 18:08

Kemalizm, aslında uzun süredir bulunduğu kabın şeklini alan bir ‘ideoloji’dir: 12 Eylül zindanlarında işkencecilerin elinde sopa da oldu, Deniz Gezmiş’in savunmalarındaki antiemperyalist bayrak da... Bohça gibi… Anadolu’daki işgale direniş de içine sığıyordu, fukara halka uygulanan baskılar da… Anlayacağınız, hangisini üstünüze yakıştırırsanız, o Kemalizmi giyebilirsiniz…

Neticede, Kürt hareketinin liderliği hedefe Kemalizmi oturtunca, sadece zorbalarla değil, Mustafa Kemal’in tarihsel metinlerinden ve tutumlarından sol bir yorum çıkaran, bir figür olarak Mustafa Kemal’e antiemperyalizm yükleyen geniş bir kesimle de Kürtler arasında köprüler atıldı.

Sosyalist sol ise tam bir alacakaranlık kuşağında kaldı. Kemalizmin bugünkü görüntüleriyle tarihsel gerçekler arasına sıkışan, bu alanda siyaset üretemez hale gelen, ‘Kemalist’ diyecekler diye laiklik savunusundan bile kaçan bir sosyalist sol ister istemez siyasetin dışına düşerdi ki çoğu durumda bu oldu.

Kimisi daha beter hallere düştü. “Ulusal harekettir, anlayışla karşılayalım” diye eşelene eşelene Dengir Fırat, Altan Tan gibi kepazeliklerin üzerini örten ‘solcu’lar, daha evvel de yine ‘Kemalizm’le sıkıntısı olan AKP’den demokrasi beklentisine girmişti! Ulusal hareketin, hatta onun önderliği tarafından belirlenen gündelik çıkarların peşine takılan ‘sol’, ‘baş düşman’ ‘Kemalizm’e karşı AKP’yle de, ABD’yle de pekala uzlaşabilirdi. Selahattin Demirtaş ve HDP heyetlerinin Washington koridorlarında dolaşmasında bir sakınca yoktu. Neticede bu bir ulusal hareketti…

Peki Kemalizm bir ulusal hareket değil miydi? Niye mazur görülmüyordu?
Bu soruyu sordunuz mu, “Ama Kemalistler Mustafa Suphileri öldürmüştü!” diye bir ses yükselir hemen. İsterseniz burada PKK’nin öldürdüğü devrimcilerin listesini yazmayayım.
‘Dört parçaya bölünmüş Kürdistan’ın birleşmesi meselesi var bir de, ‘ulusal hareketin görevleri’ çerçevesinde. O halde Türk sosyalistleri önce 14 parçaya bölünmüş ve emperyalizmin kukla rejimlerince yönetilen Türk dünyasında bir çeşit kızıl Turancılık yapsın, sonra sosyalizm düşünsün denebilir.


Sosyalistlerin parti veya örgüt kurabilecek aydınları var. O kadar çok parti, örgüt ve dergi çevresi var ki bu konuda hiçbir sıkıntı çekmiyoruz. Çektiğimiz sıkıntı sosyalist örgütlenmelerin kitleselleşme konusunda yaşadıkları. Solun yeterinden fazla parti ve örgütü var ve yeterinden çok az da kitlesi. Kitle kazanmak için ne yapmalı sorusunun cevabını vermek kolay olmasa da, ülkedeki kutuplaşmanın solun sıkıntısını daha da arttırdığını söyleyebiliriz. Arkadaşın yaptığı yorumda görüleceği gibi bir tarafta Kemalizm olarak adlandıracağımız solcu, ilerici ve Cumhuriyetçi kesim var, diğer tarafta kürt hareketinin örgütleyebildiği kesim. Sosyalistler toplumda öne çıkan bu iki kesimin hangisinden bünyesine aktarma yapabilir? Örgütlü olan ve daha çok kimlik siyasetine odaklanmış olan çevreden mi, yoksa Cumhuriyetçi ve aydınlanmacı olup Gezi direnişinin mutlak çoğunluğunu oluşturan kesimlerden mi?

Ne yapılması ve bunun nasıl yapılması lazım geldiği bana göre böyle bir analizden geçiyor. Bu analiz yapıldığında ne yapılması lazım geldiği ortaya çıkıyor.
























dayanışma  |  Cvp:
Cevap: 6
02.12.2015- 20:17

Alıntı Çizelgesi: bedrettin yazmış


Sosyalistlerin parti veya örgüt kurabilecek aydınları var. O kadar çok parti, örgüt ve dergi çevresi var ki bu konuda hiçbir sıkıntı çekmiyoruz. Çektiğimiz sıkıntı sosyalist örgütlenmelerin kitleselleşme konusunda yaşadıkları. Solun yeterinden fazla parti ve örgütü var ve yeterinden çok az da kitlesi. Kitle kazanmak için ne yapmalı sorusunun cevabını vermek kolay olmasa da, ülkedeki kutuplaşmanın solun sıkıntısını daha da arttırdığını söyleyebiliriz. Arkadaşın yaptığı yorumda görüleceği gibi bir tarafta Kemalizm olarak adlandıracağımız solcu, ilerici ve Cumhuriyetçi kesim var, diğer tarafta kürt hareketinin örgütleyebildiği kesim. Sosyalistler toplumda öne çıkan bu iki kesimin hangisinden bünyesine aktarma yapabilir? Örgütlü olan ve daha çok kimlik siyasetine odaklanmış olan çevreden mi, yoksa Cumhuriyetçi ve aydınlanmacı olup Gezi direnişinin mutlak çoğunluğunu oluşturan kesimlerden mi?

Ne yapılması ve bunun nasıl yapılması lazım geldiği bana göre böyle bir analizden geçiyor. Bu analiz yapıldığında ne yapılması lazım geldiği ortaya çıkıyor.




Bu analizine göre sosyalistler kürt hareketinden çok Haziran kitlesine yönelmek zorundalar demek istiyorsun, yanlış anlamadıysam. Bunu BHH yapmaya çalışıyordu, sen BHH'den çok komünist partiler yapsın demek mi istiyorsun?

bedrettin  |  Cvp:
Cevap: 7
03.12.2015- 14:16

İçinde bulunduğumuz koşullar komünist sosyalist partileri biraraya getirmeye zorluyor. BHH bu ihtiyacı karşılıyordu ancak böyle bir ittifak kurulduğunda olması gereken üzerinde uzlaşmaya varılan ilkelerin dışına çımamak olmamalı. Bu ilke önemsiz sayılınca yönetimde ağırlık kazanan kesim kendine göre doğru olan kararlar alıyor. BHH'nin HDP'yi destekleme kararı alması örneğini verebiliriz. Böyle olunca ittifaklar da uzun ömürlü olmuyor. Böyle olacağına ittifaklarla yapılması amaçlanan şeylerin komünist partiler tarafından gerçekleştirilmeye çalışılması bana daha mantıklı geliyor.

solcu  |  Cvp:
Cevap: 8
04.12.2015- 17:19

Sosyalistlerin ideolojik olarak Kemalizm'den de kürt ulusalcılığından da farklılaşmalı ve bu iki siyasetin yörüngesine girmemeli. Bu noktada her iki tarafa da ideolojik eleştiriler yöneltmeliyiz. Kemalizm sosyalistler için geriye düşmememiz gereken bir eşik. Yalçın Küçük'ün bu sözüne katılıyorum. Ancak Kemalizmin Türkiye'yi ileriye taşıyacak bir ideoloji olmadığı da doğru. Yalçın Küçük'ün bu tespiti de doğru. Kemalizmle ideolojik farklılığımız bu, benzerliğimiz de yok. Kemalizmin önemi iktidardaki AKP'nin Türkiye'yi Kemalizmden daha geriye döndürme çalışmaları varken, bu siyasete karşı çıkan aydınlanmacı ve laik kitlenin sosyalistler için taban oluşturacak kesimler olmasıdır. Kürt hareketi ise bu çatışma içinde liberaller ile birlikte Kemalizmi düşman bellemiş, kitlesi de AKP'nin siyasetinin yanında yer almıştır. Böyle bakıldığında ben de yıllardır AKP ile çatışma yaşayan aydınlanma ve laiklikten yana çevrelerin, kürt hareketine destek veren ve AKP ile ideolojik farklılaşma yaşamayan   kesimlerden daha fazla sosyalizme yakın olduğunu düşünüyorum. Böyle bir kompozisyon içinde kürt hareketine kuyrukçuluk yapmak daha da yanlış bir siyaset haline geliyor ve kuyrukçu kesimler bu yanlışlığı farkedemiyorlar.

Sosyalistler sosyalist partilerde örgütlenmeliler, iki tarafla da ideolojik bağlantılarını kesmeliler. Bundan sonrası kitleselleşme yönünde adımlar atmak olmalı. Nasıl olacağını partiler karar vermeli ancak nasıl olmayacağı belli. Emep, Esp ve sdp'nin hali ortada.

 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]