Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

23.09.2013- 19:36

Lenin fobisi


Önce 12 eylülle sol'un üzerine inen balyoz, sonrasında SSCB'nin çözülüşüyle ortaya çıkan yılgınlık, ardından uluslararası burjuvazinin amansız ideolojik ve politik saldırıları ülkemizdeki solu "darmadığın" etti. Bir yanda milliyetçilikle uzlaşma arayışları içinde ulusalcı sol, diğer yanda kapitalizmin özgürlükçü yanını keşfeden liberal sol. Kürt ulusal hareketine eklemlenenleri de gözönüne getirdiğimizde ortada sosyalizmi savunan "küçük bir azınlık"tan başka bir şey kalmadı.

Kürt sorununu tartıştığımız pek çok başlık var; ulusalcılığı da...Burada özellikle Lenin özelinde kendilerine özgürlükçü sol diyen ve namı diğer liberal solun, ve hatta ona eğilim gösteren sempatizan kitlenin şu "lenin fobisi"ni konuşalım istiyorum.Biraz önce (...) bir yazısını okumuştum. Sınıfa bilinç götürme konusunun marks'ta olmadığını, eğer lenin'den alındıysa bunu inancın savunması" olarak gördüğünü belirten bir yazı yazmıştı. Bana da çok ilginç gelmişti bu cümle. Sanki alıntı yapmak normaldi, maküldü, kullanılabilir bir yöntemdi, ama sözkonusu Lenin olunca, Lenin'den alıntı yapılıyorsa, bu inancın savunulması olarak yorumlanıyordu. Bir örnek bu. Aslında sorun çok daha büyük.

Genellikle Lenin konusunda çok yanlış önyargılara sahibiz. "Marks kuramcı, lenin ise uygulayıcıdır" şeklinde başlayan yorumlardan Marks'ın genellikle bir düşünür ve bilim insanı, Lenin'in ise salt bir eylem adamı ve bir askeri lider olarak tanımlamaya kadar bir yığın Lenin önyargısına da sahibiz. Örnekler kuşkusuz arttırılabilir.

Oysa Lenin'in kendisinden önce R.Lüksemburg ve Buharin tarafından ele alınan emperyalizm-eşitsiz gelişme yasası ve öncü parti kuramı dışında teoriye çok fazla katkı yapmadığı gibi, Marks'ı değiştirip dönüştüren ve şiddetle yoğuran bir lider de değildir. Marks'ta ne varsa, Lenin'de de o vardır. Lenin'de olup da Marks ve Engels'de bulunmayan hemen hemen hiç bir şey yoktur. Lenin'in Marks ve Engels'e rağmen söylediği bir şey de yoktur. Ama aynı zamanda MMarks ve Engeşls'de olmayan bir şey vardır: öncülük ve parti teorisi...

Buna rağmen Lenin konusunda bu önysargılar nerden ileri gelmekte? Lenin'in bu kadar dışlanması, ve onu, özellikle liberal sol veya özgürlükçü sosyalizmi savunduğunu söyleyen sempatizan kitlede böylesine bir umacı haline getiren şey nedir?

Devrimden korktukları için olabilir mi?
Siyasal devrim perspektifini çoktan terkettikleri için mi?
Öncülüğün devrimin en önemli bir aracı olması ve Lenin tarafından sistematize edilmiş olmasından mı?

Konu çok yönlü kuşkusuz. Sadece birikim, taraf ve radikal'in çabaları sonucu oluşuyor denilemez. 12 eylül'den beri işleyen bu depolitizasyon süreci sadece zihin karatmaya yol açmadı, aynı zamanda insanları örgütsel çalışmalardan da uzaklaştırdı. Hepimiz bir başına, rahat ve başımıza sıkıntı açmayacak bir konumlanış içinde bulunmayı yeğleyen bir duruşu mu yeğliyoruz. Solculuğumuz "hır gür"den uzak, "aman başımıza bir şey gelmesin" çerçevesi içinde mi şekilleniyor?

Oysa Lenin bilimsel sosyalizmin olmazsa olmaz bir lideri, bir referans noktasıdır.
Lenin'i yadsıyarak veya farklılaştırarak sosyalist bir devrimci olma iddiası içi boş bir iddiadan başka bir şey de değildir.

melnur  |  Cvp:
Cevap: 1
23.09.2013- 20:11


Sürekli Marks'tan sözeden, sürekli Marks'ın kapitalizm çözümlemelerine yer veren ve buradan bir takım sonuçlara varmak isteyen, kendince yeni bir sosyalist anlayışı ortaya çıkarmaya çalışan bir sol-sosyalist kimlik türedi; hem ülkemizde ve hem de dünyada. (Aradan geçen onca zamandan sonra bile hala ortada "yeni bir sosyalizm" yok. Ayrı bir konu.) Bu teorisyenler(!) sürekli marks'ın düşüncelerine, değerlendirmelerine başvurup, lenin'i de ya reddederek, ya da ( ayıp olmasın diye) arada bir hatırlayarak kendilerince değişen koşulların sosyalizminin de değişik olacağı algısını yaratıp, oldukça da etkili olabiliyorlar. Birikim, TARAF ve Radikal de bu algıyı geliştirecek yayınlarını sürdürmeye devam ediyorlar. Ne kadar dönek ve liberal varsa, buralara çöreklenmiş, neo-liberal dünyanın solunu hep birlikte yaratma uğraşında...

Buraya kadar anlaşılmayan bir şey yok. Değişen dünyada en çok onlar değişmişler ve bu değişimlerinin meyvasını da çöreklendikleri saflarda cüzdanlarıyla ilişkiilendirmenin yolunu bulmuşlar. Ama ya onlara inananlar?

Bence sorun burada ve "Lenin fobis"i de bu noktada ortaya çıkıyor.

Oysa başlıktaki yazıda da belirtildiği gibi Lenin'de olup ta Marks'ta olmayan şey, sadece öncü parti kuramı ile emperyalizm tezleri... Bunun dışında Lenin'i Lenin yapan şey Marks'ın,marksizmin taa kendisi ve ona kattıkları, Marksizm'i bir noktadan daha da öteye taşıması...Marksizm'i ortadan kaldırdığınızda lenin ve "leninizm" diye bir şey kalmaz ortada. Lenin Marks'ın ve engels'in kısaca kendinden önceki marksizm'in tüm birikimlerini kendi dönemine taşıyıp geliştirmesi, ve onu pratikte gerçekliğe dönüştürmesidir. Lenin'i reddetmek Marks'ı reddetmek değil de nedir?

Devrim diyen, komünizm diyen, sınıf mücadelesi diyen, "özel mülkiyet karşıtlığı içinde olmadan sosyalizmden söz edilemez" diyen ve nihayetinde sosyalizmin gerçekleşebilmesi için sınıflar mücadelesinin proleter diktatörlüğe ( işçi devletine) kadar uzanması gerektiğini ortaya çıkaran Marks'tır.   Marks'ın bu bütünlüklü kuramın boşluklarını dolduran, "öncülük ve parti kuramı"yla marksizm'e çok önemli bir katkı yapan ve sonuçta Marksizm'i Marksizm-leninizme dönüştüren ve böylece işçi sınıfının eline devrimin örgütlenmesi yoluyla iktidarın alabilecek bir siyasal araç yaratan önderdir Lenin.

Ve sonuçta,Lenin yok sayılarak ne siyasal devrim perspektifinden söz edebilmek mümkündür ve ne de daha güzel bir dünya idealini somut bir gerçekliğe dönüştürebilmek mümkün hale gelebilir.

melnur  |  Cvp:
Cevap: 2
24.09.2013- 18:12

Marks'ı görmezlikten gelerek Lenin'i olumlayabilmenin olanağı olmadığı gibi, aynı şekilde Lenin'i de dışlayarak marksizmi yüceltebilmenin hiç bir olanağı bulunmamaktadır. Marksizmin siyasal iktidar perspektifi Lenin dışlanarak ya da "Lenin fobisi" yaratılarak savunulamaz. Lenin tam da bu noktada Marksizm'in açık bıraktığı bir konuyu tamamlayarak kuramı genişletmiş ve onu siyasal iktidarı alabilmenin en önemli aygıtı olan "öncü parti" kuramıyla bütünleştirmiştir.

Bu yüzden ne Lenin'i Marksizm'den soyutlayarak ele almaya çalışmak mümkündür ve ne de Marksizm'i lenin'den. Leninizm her şeyden önce devrimin örgütlenmesidir. Leninizm nesnel koşulları yadsımayan bir iradenin devrime müdahalesidir.

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]