Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

 SOL PAYLAŞIM  »
 Kürt Ulusal Sorunu

İlkelerimizi hatırlayalım- Metin Çulhaoğlu  


“Bizim” birtakım ilkelerimiz vardır ve bunlar, hep söylediğimiz gibi, Cebeci pazarından toplanmamıştır.

Hatırlamakta ve hatırlatmakta yarar vardır.

* Üretim araçlarının özel mülkiyetine son verip kamusal mülkiyete geçişi öngören herhangi bir girişim, yaygınlığı ülkeden ülkeye değişse bile, önünde oldukça geniş bir devlet mülkiyeti alanı bulacaktır.

* Kamusal mülkiyete geçiş sürecinin özneleri, önlerinde, kimi tarihsel gelişim evrelerini geri dönülmez biçimde aşmış, aralarında az çok tutarlı biçimde ilişkilenmiş, bu anlamda belirli bir bütün oluşturan üretici güçler bulacaklardır.

* Bu durumda mülksüzleştirenlerin (kapitalistlerin) mülksüzleştirilmelerinin, yani üretim araçlarının tüm toplumun malı durumuna getirilmesinin bu ölçüde bütünlüklü ve kapsayıcı olması gerekir.

* Lenin, örneğin Robert Owen’in kooperatifçi sosyalizmini ‘romantik”, hatta “banal” bulurken, bu tür bir sosyalizm anlayışının en büyük yanlışının “sınıf mücadelesi”, “siyasal iktidarın işçi sınıfı tarafından ele geçirilmesi” ve “sömürücü sınıfın egemenliğine son verilmesi” gibi temel soruları hiç gözetmemesi olduğunu belirtiyordu.

* Sınıfsız ve sömürüsüz bir toplum kurmayı öngören hareket, işin en başında, kapitalizmin yarattığı özel eşitsizlikleri törpüleyen, giderek yok etmeyi hedefleyen merkezi müdahalelerde bulunmak zorunda kalacaktır.

* Sosyalizmi henüz çok uzak gören, ama bir yandan da verili güncellikte “somut öneri” yapma yükümlülüğünü hissedenlerden bir bölümü “aman devletçi demesinler” kompleksi içinde geçerliliği son derece tartışmalı öneriler ortaya atabilmektedir.

* Devlet müdahaleciliğinin toplam etki olarak azalmadığı ve azalamayacağı koşullarda yalnızca devlet mülkiyeti ve işletmeciliği alanının daralması, sonuçta doğrudan doğruya emek karşıtı, emekten yana esnetilmesi çok daha güç ya da emeğin kendi adına bir kazanım sağlayamayacağı başka müdahale alanlarının daha ön plana çıkmasına yol açacaktır.

* Devletin var olduğu bir toplumda devlet mülkiyeti dışında ayrı bir toplumsal mülkiyet biçimi tanımlamaya çalışıp grup mülkiyetini de böyle bir biçimin örneği saymak mümkün değildir. Özellikle meta üretiminin sürdüğü koşullarda bu tür bir mülkiyetin önemli sakıncaları vardır. Ekonomik gücü eşit olmayan gruplar arasında eşitlik temeline dayalı bir mübadele eşitsizlikleri daha da artıracaktır.

* Sosyalizmi hedefleyen bir sınıf iktidarı, önünde ne ölçüde geniş bir kamu kesimi bulursa, ekonominin planlanması, gerekli alanlara gerekli müdahalelerde bulunulması ve nihayet ekonominin bir bütün olarak dönüştürülmesi için o kadar geniş ve sağlam bir zemine ayak basacaktır.

***

Bunları hatırlatma gereğini neden duyduk?

“Demokratik özerklik” gibi öneriler var ya, onun için…

Yani tartışalım diye…

Peki, ya bütün bunların arkasında “Kürt düşmanlığı” ve demokratik özerklik alerjisi varsa?

Hepsi bundan 19 yıl önce, örneğin Murray Bookchin Türkiye’de fazla bilinmezken ve “demokratik özerklik” tezi bir ulusun kendi kaderini tayin hakkının ötesinde aynı zamanda bir “sosyalizm yolu” olarak lanse edilmeden önce yazılmıştır.

***

Meraklısı için kaynak: TMMOB Dünyada ve Türkiye’de Kamu Girişimciliğinin Geçmişi, Bugünü ve Geleceği Uluslararası Sempozyum Bildirileri, 6-8 Ekim 1997, İstanbul, ss. 11-21  

melnur  |  Cvp:
Cevap: 1
03.01.2016- 17:08

Çulhaoğlu genel başlıklar halinde de sosyalizmin '' demokratik özerklik'' ile uyuşmayan yanlarına değinmiş. İlginç olan şey, demokratik özerkliğin yıllar öncesinden Öcalan tarafından dillendirilmiş olmasına rağmen kuyrukçu dediğimiz siyasetler tarafından hiç yorumlanmamış olması ve ısrarla bu tür eleştirilerden kaçınılması. Hatırlıyorum, yazıyazforum'da bu kürt sorunu tartışılırken bazı arkadaşlarımız foruma girer çok da açıklayıcı yorumlar yapmadan Lenin'in '' Ulusların Kaderlerini Tayin Hakkı'' kitabının kapağını foruma asarlardı. Açıklama yapmasalar da ''sosyalist olduğunuzu iddia ediyorsanız ve hatta leninist olduğunuz iddianız varsa, kürt hareketinin ulusal mücadelesine destek verilmelidir'' demeye getirirlerdi. Bununla da yetinilmiyordu, hem yazıyazforum'da ve hem de sözde sol-sosyalist forumlarda Lenin'in bazı görüşleri cımbızlanarak aktarılır, '' Leninist olmanın gereği kürt ulusalcılığının siyasetine destek verilmesi gerektiği'' hatırlatılırdı. Yıllar hep böyle geçti. Farkındaysanız son zamanlarda bu fotoğraf basbayağı tavsadı. Şimdi ''koşulsuz bir destek olmadığını'' söylüyorlar da, sözünü ettikleri koşulun ne olduğu konusunda pek de kafa yormuyorlar. Neyse, şimdilik konu bu değil.

Asıl konu ''özerklik'', ''federasyon'', demokratik özerklik konusu!

Öcalan'ın anarşist yorumlara yaklaşarak ve devletin sınıfsal özünü yok sayarak ''devlet karşıtlığı''nı savunur hale gelmesi oldukça sessiz karşılandı. Devletsizlik kürt hareketinde kantonal yaşam, demokratik özerklik veya benzeri kavramlaştırmalarla karşılanmaya başlandı. Türkiye'de daha önce de dile getirilmiş olsa da, son açıklamalar ve ''özerklik ilanı'' daha bir güncel hale geldi. İçeriği elbette tartışılacak, ama bu konuda sözde sol-sosyalist forumlarda açık bir tartışmanın olmayışı ilginç değil mi? Her fırsatta kürt hareketinin savunduklarını ''enternasyonalizm gereği'' destekleyen kuyrukçular, enternasyonal olmaktan vaz mı geçtiler? Neden özerkliğin Lenin'deki karşılığının ne olduğunu alıntılarla açıklamıyorlar?   Neden bu konuda Leninist ve dahi enternasyonalist olduklarını ortaya koymaktan kaçınıyorlar?

Yoksa ''biz enternasyonalist komünistiz'' derken samimi değiller miydi?
Yoksa enternasyonalist solculukları kuyrukçuluklarına kılıf uydurmanın bir gerekçesi miydi?

Yoksa, ikisi birden mi?

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]