Erdoğan’a diktatör diyemezsiniz

Eski DBP Eş Başkanı Emine Ayna, Recep Tayyip Erdoğan'a 'diktatör' dedikleri için İmralı'da bulanan Abdullah Öcalan'ın tepki gösterdiğini açıkladı.


 
Eski DBP Eş Başkanı Emine Ayna, Recep Tayyip Erdoğan'a 'diktatör' dedikleri için İmralı'da bulanan Abdullah Öcalan'ın tepki gösterdiğini açıkladı.

Cumhuriyet'ten Selin Ongun'un sorularını cevaplayan Emine Ayna “Erdoğan'a yönelik ‘diktatör' gibi ifadeler kullanmıştık. O zaman bize dönük bir eleştirisi olmuştu” dedi.

Ayna’nın ilgili açıklamaları şöyle:

“Zannediyorum 2014 yerel seçim dönemindeydi. Seçim döneminde ifadelerimiz daha agresifleşiyor. Erdoğan'a yönelik ‘diktatör' gibi ifadeler kullanmıştık. O zaman bize dönük bir eleştirisi olmuştu. Kelimesi kelimesine değil ama mealen şöyle demişti. ‘Bir yandan görüşüp müzakere yürütüyorsak peki, biz diktatör dediğimizle nasıl görüşüyoruz ki?’ Bize dönük böyle bir eleştirisi olmuştu, şimdi sizin bahsettiğiniz bu kısımda da onlara dönük eleştirisi olmuştur. Öcalan'ın en önemli niteliklerinden biridir eleştirel olması. Örgütünü de arkadaşlarını da bizi de eleştiriyor. Burada da ‘Müzakere eden benim. Sen orada müzakere bitmiştir, dersen ben müzakereye nasıl devam edeceğim’ diyor.”

Odatv.com

Kürt milliyetçilerinin bugüne kadarki AKP sevgisi anlaşılmış oldu; imam cemaat hikayesi gibi. Öcalan Erdoğan'ı korumaya almış, Erdoğan diktatör değilmiş. Erdoğan'a diktatör demeyelim de demokrat mı diyelim. Öcalan kendisini İmralı'nın Başkanı haline getiren Erdoğan'a sempati duymuş demek ki, daha önce de gezi olaylarında Erdoğan'ın darbeyle düşürülmesine karşı olduğunu, Erdoğan'ı darbeden koruduğunu söylemişti. Demokrat Erdoğan güneydoğuda demokratça davranıyor demek. Şimdi bütün bu olanlardan sonra kürt milliyetçileri kendim ettim, kendim buldum diye dövünsünler. Bunu bile yapmayacaklarına eminim. Eski günleri özlemeye başladılar ki, tekrar masaya oturalım demeye başladılar.

Kürt hareketi en baştan en alta ne yapacağını bilemez durumda. Güneydoğudaki savaşı stratejik olarak değerlendiren sol var ancak ben katılmıyorum. Kürt hareketi pragmatik bir hareket ve strateji oluşturamıyor. ABD emperyalizmi bölgeyi dizayn ederken ona karşı çıkmıyor,   bölge yapılansın bana da bir pay düşer diye düşünüyor. Türkiye'de AKP'ye karşı mücadele ederken bile AKP'yi koruyup kollayıcı bir siyaset izlemeyi ihmal etmiyorlar. Türkiye AKP gericiliğinin baskısı altındayken kürtlerin bu konuda en küçük bir direnişi yok, direnenlere de karşı çıktılar ve Erdoğan'ın yanında yer aldılar. Şimdi Erdoğan'ın siyasetiyle savaşır gözükürken bile bir gözleri hep Erdoğan'da bir göz kırpsa ''hadi masaya'' dese koşa koşa gidecekler. Bunun nedeni kürtlerdeki bu Erdoğan sevgisi. Apo da bu yüzden Erdoğan'ı korumaya aldığını söyledi, bu yüzden Erdoğan'a diktatör demeyin diyor. Kürt hareketinin bu siyaset çelişkilerine alıştık da, bu siyasete yedeklenen kuyrukçu solculara hiç alışamadık.

Özerklik istiyorlar, silahla özerklik mi olurmuş! Bu strateji falan değil. Kürt hareketi bu çatışmalarla milliyetçilikten faydalanmaya çalışıyor. Ne kadar çok silah patlar ve ölüm olursa kürt gençleri de PKK'nin arkasında saf tutuyorlar. Strateji varsa, PKK'nin stratejisi bu.

Demirtaş daha dün Erdoğan için ''diktatör'' dedi. Öcalan'ın bu konuşması eski bir konuşma, şimdi ne düşünüyordur, hala aynı fikirde ısrar ediyor mudur, bilmem. Ama kürt hareketinde ilkeli bir duruş yok. Her an iki ayrı tavır geliştirebiliyorlar. Öcalan ayrı, kandil ayrı, HDP ayrı, HDP içinde bazıları daha ayrı tavırlar sergileyebiliyor. Bu kadar çelişkili açıklamaları ben sıkışmışlıklarına bağlıyorum.

Özerkliğin neyi kötü bence demokratik bir yönetim biçimi .
Hatta özeklik daha yaygınlaşmalı bir çok insanın örgütün isteği olmalı.

Biz yıllarca YÖK ü eleştirdik Ünversitelerin özekliğini istedik. Laiklik bir nevi özerklik değilmi .

Bunun daha yaygınlaşması büyük şehirlerin yönetim şekli   olması hukukun hukuk adamlarının özerk   olması devletin daha da küçülmesi yetkinin paylaşımının yaygınlaşması .Özerklik bölgesel koşullara dikkat edilerek uygulanması bölgesel kalkınma planlarının içine girmesi
Denetimlerin güçlenmesi hatta sivil komisyonların devlet harcamalarını denetlemesi fena mı olur.

Bence özeklik iyidir. Daha yaygınlaşarak uygulanması demokratik taleptir.

Perinçek ve Öcalan'ın R.T.Erdoğan sevgisinde ortaklaşmaları ne büyük bir tesadüf, aklıma geldi sadece.

Taksim-Gezi isyanının zafer kazanılan günden sonraki 2. günde, yani 2 Temmuz 2013'de tam da bunu söyledik Kürt hareketine, Öcalan hükümetin müttefikidir, insanlar onu görmek istemez dedik. Dinletemedik.

Şu anda müthiş bir boşluk doğmuş durumda. Teorik olarak ortaya koyduğumuz, pratik olarak da kanıtlandı. Şimdi o kaldıracı kaldırmak var.