Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

 SOL PAYLAŞIM  »
 Siyasi ve ideolojik söyleşiler

Samir Amin'le bir 'emperyalizm' tartışması: Ultra-emperyalizm, öncülük, sosyalizm

Samir Amin'in, sosyalizmin kapitalizmin tek seçeneği olduğu gerçeğinin altını çizmesi ne kadar anlamlı ve değerli ise, Bolşevik öncülük teorisini değersizleştirmeye çalışması ya da benzer bir şekilde, Troçkizan ''beşinci enternasyonele ihtiyacımız var'' yaklaşımında da bir o kadar eleştirilmeyi hak etmektedir.

Resim Ekleme

Çeviri: Tevfik Taş

soL'un notu: Marksist iktisatçı Samir Amin ile bu röportajı Siman Poelchau yaptı ve Alman Neues Deutschland gazetesinde yayımlandı.

Emperyalizm tartışmalarının merkezde durduğu siyasal gündeme Kautsky'nin ''ultra emperyalizm'' teorisine olumlu atıfta bulunan Amin, Kautsky'nin emperyalist devletler arasında savaş çıkmaz diye makale yazmasından iki hafta sonra birinci paylaşım savaşının patlak vermesine hiç değinmiyor. Samir Amir hem de bunu, ''Lenin'in formüle ettiği gibi, son aşamada'' ifadesini yineleyerek, Lenin referanslı Kautsky savunusu yapma pahasına dile getiriyor.

Lenin tarafından ''ultra saçmalık'' olarak nitelenip, ''kendi ülke burjuvazisi" saflarında taraf olan Kautsky'nin emperyalizm yorumuna Samir Amin'in eleştirellikten yoksun bakışı okurun dikkatinden kaçmayacaktır.

Samir Amin'in, sosyalizmin kapitalizmin tek seçeniği olduğu gerçeğinin altını çizmesi ne kadar anlamlı ve değerli ise, Bolşevik öncülük teorisini değersizleştirmeye çalışması ya da benzer bir şekilde, Troçkizan ''beşinci enternasyonele ihtiyacımız var'' yaklaşımında da   bir o kadar eleştirilmeyi hak etmektedir.


86 yaşındasınız. Yeni teknolojilere alışabildiniz mi?

E-mail yazabiliyorum ancak akıllı telefon kullanımı benim için çok karışık.

Teknik yenilenme hakkında ne düşünüyorsunuz? Teknik dünyayı değiştiriyor mu?
Bu tip buluşlar önemlidir ancak benzeri şeyler her zaman icâd edildi. Esasında güncel tartışmaları ayakları üzerinde doğrultmak gerekiyor. Bu bağlamda, dijitalleşmenin günümüzün en önemli karekteristik özelliği olduğuna inanmıyorum.

Demek ki siz gazeteci Paul Mason ile aynı görüşte değilsiniz. Mason, dijitalleşmenin kapitalizmin sonunu getireceğini söylüyor
Hayır. Aşırı basitleştirme. Yeni teknolojiler hiçbir şeyi başlatmadı, hiçbir şeyi de bitiremez. Tersine, kapitalizm yeni bir aşamaya girdi. Belki de Lenin'in formüle ettiği gibi, son aşamaya...

Ne zamandan beri bu son aşamada yaşıyoruz? 2007 malî krizinden beri mi?
Çok öncelerden başladı. 70'li yıllarda doların altından ayrıştırılması sistemi olan Bretton-Woods-Sistemi'nden beri. 1990'a geldiğinde kapitalizm yapısal değişime uğradı.

Üç sistem (batı sosyal demokrasisi, komünizm ve bağımsız devletler) bu yolla sona erdi.

Bu durum, içinde yaşadığımız toplum için ne anlama geliyor?
Her şey tekelci sermayeye göre örgütlendi. Yalnızca eski endüstri devletleri değil, yeni küresel güney de. Bu, emeğin parçalanması ve proleterleşmesidir. Hem uluslararası alanda hem de yerel düzlemde. Giderek küçülen güvencesiz meşguliyet ve giderek büyüyen prekerleşme.

Nasıl?
Örnek olarak tarımsal endüstrileşmeyi ele alalım. Küçük köylü dünyanın her yerinde büyük kartellere bağımlı hale geldi. Gübre ve tohum satışı üzerinden kendilerine bağımlı kıldılar. Ve fiili olarak tekelci sermayenin taşeronu oldular.

Bu durum burjuva demokrasisi için temel bir tehdit değil mi?
Evet. Burjuva demokrasisi tek parti sistemine doğru yöneliyor. Hiçbir geleneksel parti (muhafazakâr, liberal ya da sosyal demokrat) gerçekte birbirinden farklı değildir.

Örneğin, ABD'de Demokratlar ile Cumhuriyetçiler arasında ne fark var? Bütün bu partiler malî sermayenin koyduğu kuralları benimsiyorlar. Uluslararası planda da başka bir rekabet yok.

Emperyalizm devre dışı mı kaldı?
Biz, Karl Kautsky'in 100 yıl önce ultra emperyalizm diye tarif ettiği bir dönemde yaşıyoruz. Lenin bu teoriye o dönem cephe almıştı. Oysa bu teori bugün doğrulanmıştır.

Devletler arasında rekabet yok mu?

Küba, Rusya, Çin ve Vietnam gibi birkaç ayrıksı örnek olmasına karşın, herkes dünyanın mevcut bölünmüşlüğünü kabul etmiş durumdadır.

İkinci Dünya Savaşı'na kadar durum farklıydı. O zamana dek bir tek emperyalizm yoktu. Örneğin Alman, İngiliz, ABD veya Fransız emperyalizmi vardı. Oysa bugün sistemin sürmesi konusunda egemen sınıf, küresel çapta anlaşmış durumdadır.

Peki, çoğunluğun ızdırabı?
Kapitalist sistem akıl almaz bir eşitsizlik üretiyor. Hem küresel ölçekte hem de tek tek devletler düzleminde. Bu durum zengin batı için de geçerlidir. Bunun anlamı, büyüyen güvencesizlik, işsizlik ve yoksulluktur.

Sistem giderek daha yıkıcı hale geliyor, çünkü daha fazla büyüme şansı yok. Bu bağlamda, doğanın mahvedilmesi tehlikeli bir eşiğe ulaştı bile.

Sistem kendisini çökertti, çünkü kâr oranları düşüyor. Bunu mu kast ediyorsunuz?
Kâr oraanlarınınn düşme eğilimini engellemeye yönelik tedbir paketleri ve stratejiler sermaye açısından başarılıdır: Sermayeyi güvence altında tutumak için proleterleştirme ve doğanın aşırı sömürüsü sağlandı.

Bununla birlikte,   kapitalizm tarihsel olarak sonuna geldi. Ve hiç kimse bu durum karşısında ne yapacağını bilmiyor.

Kapitalizme ne kadar süre veriyorsunuz?
Roma İmparatorluğu gibi, onlarca yüzyıllık çöküş döneminin öncesindeyiz.   Fakat bugün durum daha da acıklı. İnsanlığı yok edebilecek bir yığın atom bombası var. Bir defasında Putin'e sorulan Rusya'nın atom savaşını kazanma şansı olup olmadığı sorusuna yanıtında haklı olması gibi: ''Hiç kimse bu savaşı kazanamaz. Hepimiz yok olacağız.''

Durum bu kadar mı kötümser?
Mevcut durumdan kurtulmak için başvurulan hiçbir strateji ileri çekici değil. Tamamı dağılma karşısında savunmacı ve çaresiz tepkilerden oluşuyor.

Sonuçta, Rosa Luxemburg'un formüle ettiği, ''sosyalizm ya da barbarlık'' seçeneği ile karşı karşıyayız.

Rosa Luxemburg, Karl Kautsky'den sonra atıfta bulunduğunuz ikinci marksist. Etkisi 100 yıldır sürüyor.
Rosa Luxemburg kendi zamanının çok ilerisindeydi. 100 yıl önce onun sözleri konusunda kimi kuşkular olabilirdi ve denebilirdi ki: ''Dünya savaşı kötüdür. Ama sona erdi ve tarih devam ediyor.''

Hayır, bugün hiçbir şey devam etmiyor. Kapitalizmin yıkıcılığı görmezden gelinemeyecek kadar ayan beyan. Bundan dolayıdır ki, mevcut duruma karşı pozitif seçeneğe ihtiyacımız var!

Bu seçenek sosyalizm mi?
Yalnızca kuramsal seçenekler yeterli olmaz. Oraya nasıl gideceğimizi bilmek durumundayız. 24 saat içinde dünyada cenneti kuracak durumda değiliz.

Pek çok aşamayı hesaba katan bir stratejiye ihtiyacımız var.   Ve bu strateji Almanya ile Orta Afrika'da çok farklı olmak durumundadır. Sonuçta meselenin özeti şudur, bizim bir beşinci enternasyonele ihtiyacımız var.

Niçin?
Siyasi marksizmin canlılığa ihtiyacı var, bunun için ise enternasyonalizm gerekiyor. Enternasyonalizm, tarihindeki tüm karşıtlıklara karşın, ortak tarihin ürünüdür.

Eski yapıların yeniden oluşturulmasından söz edilmiyor. Eski hedeflere yönelmekten söz ediliyor. Sorunlarla başa çıkabilmek için yaratıcı olmak durumundayız. Bütün dünyadaki emekçilerin çıkarları için. Bu anlamda, yalnızca Avrupa'daki ya da ABD'deki emekçileri kast etmiyorum. Venezuela ve Mısır'daki emekçileri de kast ediyorum.

Bu sözleriniz uzun süreli, küresel proje gibi çağrışım yapıyor.
Kapitalist modernleşme yalnızca Avrupa'nın endüstrileşmesi ile oluşmadı. Gelişimi çok önceleri başladı. Dahası Çin'de başladı. İtalyan kent devletleri yoluyla Batı Avrupa'ya ulaştı. Çok sonraları endüstri devrimi İngiltere'ye ve Fransız siyasetine ulaşarak, modern burjuva demokrasisi meydana geldi.

Tünelin sonunda ışık var mı?
Evet, var. Fakat yalnızca çıplak protesto ve direnişle yetinmez isek. Mücadelemizi pozitif seçenekler olarak örgütlemek zorundayız. Ve tarihteki kimi önemli deneyimleri aklımızda hep tutmalıyız.

Öncük rolü konusunda her zaman kuşkucu olunmalıdır. Rus devrimi Lenin tarafından yaratılmadı. Tersine, Rus devrimi Lenin'i yarattı.

Yani siyasi öncülüğü red mi ediyorsunuz?
Hiç kuşkusuz mücadele bir ölçüde hiyerarşi içermek durumundadır. Bu durum, iki ucu keskin bir şeydir. Öncü konumda olanlar pek çok durumda devrimci öncülük ile fırsatçı konumu paylaşırlar. Martin Luther, derebeyler ile anlaşırken konuya bir başka açıdan örnek sunar.

Bundan dolayıdır ki tartışma, strateji, aksiyon ve örgütlenmeler her şeyin daha iyi yapılması içindir.

Yeni teknolojiler bu konuda bize yardımcı olabilir mi?
Elbette olabilir. Ancak bu teknolojiler sistemin ihtiyaçları için icâd edildiler. Bir şirket yöneticisi akıllı telefonu aracılığı ile birine tatilde bile ulaşabiliyor. Fakat bu araç ile miting ve yürüyüş de örgütlenilebilir.

http://haber.sol.org.tr/sol-ceviri/samir-aminle-bir-emperyalizm-tartismasi-ultra-emperyalizm-onculuk-sosyalizm-209769

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]