Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

 SOL PAYLAŞIM  »
 Güncel Tartışma Konuları
02.05.2019- 12:30

Sol sempatizan kitlede güncel siyasete yönelik bir önemsememe durumu hakim. Bana göre büyük bir eksiklik bu. İdeolojiyi-teoriyi daha fazla önemsiyor görünüyorlar ama, teorinin özellikle günceli anlama konusunda bir yol gösterici olduğu gerçeğini yok sayıyorlar. Teori teori için değil ki. Teori yok sayılarak güncele yaklaşmak konusunda nasıl ki, hata yapabilmek mümkünse, sadece teori/ideoloji konusunda uzmanlaşmak ister gibi, güncel siyaset (politik nesnellik) konusuna ilgisiz ve kayıtsız kalmak da doğru değil.

Evet, teori teori için değildir. Pratikle ilişkilendirilmeyen bir teorinin hiçbir anlamı ve yararı da yoktur. Pratikten yoksun bir teori giderek güdükleşmeye mahkumdur. Örnekse, komünist toplumun daha ileri aşamalarında devletin nasıl bir biçim alacağı konusu entellektüel bir tartışmadır, ve kuşkusuz yararı da vardır, ne var ki, bu tutum, bir alışkanlığa dönüşerek güncelin analizini önemsiz hale getirmemelidir.

Aşağıdaki haberin önemine de bu bağlam içinde bakmakta yarar var:

Ali Babacan: Erdoğan’ın teklifini kabul etmem

Ahmet Davutoğlu ile yeni bir parti kuracağı konuşulan eski Ekonomi Bakanı Ali Babacan, “Cumhurbaşkanı size, gel Ekonomi Bakanı ol, derse?” sorusuna, “Kesinlikle kabul etmem” diye yanıt verdi.

Resim Ekleme
Sabahattin Önkibar Odatv’de yayımlanan yazısında yeni parti kuracağı iddialarıyla gündeme gelen eski bakan Ali Babacan’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’a kapıları kapattığını yazdı.

Önkibar’ın yazısının ilgili kısmı şöyle:

İyi Parti Milletvekili Prof. Dr. Ümit Özdağ birkaç gün önce Ankara’da bir hastanede eski Ekonomi Bakanı Ali Babacan’la karşılaşır ve ikili arasında şöyle bir diyalog gelişir:

– Sayın Babacan, Ahmet Davutoğlu ile beraber misiniz?
– Sayın Davutoğlu ile insani ilişkim elbette var ama siyasi beraberliğim yok.
– Yani beraber parti kuracaklar iddiaları yakıştırma?
– Kesinlikle öyle!
– Bunun anlamı, sizin siyasetin tamamen dışında olmanız mı?
– Hayır değil… Söylemek istediğim; Ahmet Davutoğlu Hocamla siyasette beraber hareket etmediğimdir.
– Yani siyasi arayış ve çabalarınız var.
– Var… Arkadaşlarla değerlendirme ve çalışmalarımız devam ediyor.
– Parti kuracak mısınız?
– Arkadaşlarla konuşuyoruz.
– Peki Sayın Cumhurbaşkanı size, gel Ekonomi Bakanı ol, derse?
– Bunlar faraziye!
– Varsayalım; “Gel ekonomi yönetimi sende” dese?
– Kabul etmem.
– Emin misiniz?
– Kesinlikle kabul etmem!

Gelelim bu diyalogun analizine:

1) Nurcu gruplar tarafından desteklenen Ahmet Davutoğlu, Abdullah Gül ve Ali Babacan gibi AKP dünyasında özgül ağırlığı olan isimler tarafından benimsenmiyor.

2) Uluslararası ekonomi çevreleriyle ilişkisi bilinen Ali Babacan’ın Tayyip Erdoğan’a kapılarını kapatması, Erdoğan’ın gidici olduğuna iman etmesi şeklinde yorumlanıyor.

https://www.abcgazetesi.com/ali-babacan-erdoganin-teklifini-kabul-etmem-12854

melnur  |  Cvp:
Cevap: 1
03.05.2019- 00:34

AKP'de çok şey oluyor. Bu cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin yürümeyeceği ortaya çıktığında AKP'nin müzmin muhalifleri ortaya çıkmak için fırsat kolluyordu. 31 Mart yenilgisi artık gün yüzüne çıkma zamanının geldiğini ortaya koydu. Üstelik bir değil, iki partinin kurulacağı söyleniyor. Biri Davutoğlu'nun, diğeri Gül ile Babacan ortaklığının. AKP ANAPlaşmadan büyük parçayı kapma telaşı bir anlamda...

Erdoğan döneminde sermayenin halinden memnun olduğu, karlarına kar kattığı ve Erdoğan'dan kolay kolay vazgeçmeyeceği yorumları yapılıyordu. Hiç katılmıyorum. Erdoğan döneminde başta bankalar olmak üzere büyük burjuvazinin olağanüstü kar yapması onların Erdoğan'dan memnun oldukları anlamına gelmez. Erdoğan (bence) sağı solu pek de belli olmayan ve bilgdiğini okuyan bir lider. Dışarıda ( dış minnaklar:) istenmeyişinin bir nedeni bu. Emperyalizm bölgede BOP'u devreye sokarken Erdoğan oyun bozanlık yapabiliyor. ''Bölge yeniden yapılanacaksa, benim de sözümün geçtiği bir yapılanma olmalı'' diyebiliyor. Esad'ın Esed olması, bölgede ve özellikle Mısır'da Müslüman Kardeşler'le iş pişirmesi ABD ve AB tarafından kabul edilebilir buunmuyor.

İçeride de durum pek farklı değil. Sermayeyi diken üstünde oturtan siyasi sertleşmeler burjuvazinin işine gelmez. GEZİ patlak verdiğinde o sürecin sonucunun sermaye için hayırlı kapanacağının hiçbir garantisi de yoktu. Erdoğan'a doğrudan karşı gelinemiyorsa, bu onun devlet haline gelmiş olmasındandır. Ama 31 Mart yok mu, 31 Mart; bence her şeyi değiştirdi. Gül, Babacan ve Davutoğlu bile ortaya çıktıktan sonra tünelin sonu gözüktü demektir; er ya da geç!

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]