TKP'den 23 Haziran açıklaması geldi. Öncesinde Kemal Okuyan ''AKP'nin ekmeğine yağ sürmeyeceğiz'' açıklamasında bulunmuştu.   Aydemir Güler ise eleştiri oklarını nedense hep Ekrem İmamoğlu'a çevirmişti. SOLportal'daki yazarların yorumları ise daha çok Aydemir Güler'in tavrına yakındı ve bu dönemde K.Okuyan'dan da başkaca bir yoruma hiç rastlamamıştık. Sonuçta seçime bir haftadan daha az kalmışken TKP açıklaması geldi. Kısaca seçimi boykot yapıyorlar. 31 Mart'ta aldıkları yaklaşık 10.500 oyu sandığa taşımama kararı almışlar ve böyle bir tavrı da''gericiliği meşrulaştırmamak'' olarak açıklıyorlar.

TKP'ye yakışmayan silik bir tavır olduğunu söyleyebilirim. İleri sürdükleri gerekçelerin ise hiçbir inandırıcılığı bulunmuyor. Böyle bir süreçte, ve AKP-MHP gericiliği böylesine sıkışmış bir haldeyken bu gerici faşist ittifak karşısında muhalif bloğun en önünde yer alması gereken TKP'nin böyle bir tavrı Binali Yıldırım'a dolaylı yoldan da olsa bir destek anlamına geldiği ve ittifakın değirmenine su taşımaktan başka bir anlamı da olmadığını söylemek belki hiç hoş değil ama, görünen durum da ne yazık ki bu. TKP bu kararıyla yaşanan sürecin dışında ve dar alanda kalmayı/oynamayı seçmiştir. Hiç kuşkum yok, bu karar müzmin CHP düşmanları dışında hiç kimseyi memnun etmeyecektir. Ve bu karar ne ülkeye ve ne de TKP'ye bir yarar sağlayacaktır.

TKP bu açıklamasıyla AKP-MHP gericiliğine karşı nasıl bir sol-sosyalist muhalefet yapılabileceğini gösterme açısından tarihi bir fırsatı kaçırmıştır. Bu açıklama, aynı zamanda Türkiye halkının Türkiye solu içinde   bir çekim merkezi haline gelecek parti için daha çok beklemek zorunda kalacağını da gösteriyor.

Üzücü ama, ne yazık ki öyle!

( TKP'nin açıklaması için, http://haber.sol.org.tr/turkiye/tkpden-23-haziran-aciklamasi-264788 )

''Sağcılığın mantıksal sonucudur AKP. Ama Türkiye AKP’nin sağdan kopartılacak parçalar ve oylar sayesinde yenilgiye uğratılabileceğine inandırıldı. “Kızlı erkekli” bir Erdoğan fantezisiydi. Meğer CHP bunu benimsemiş. Kızlı erkekli havuza girilmesi bir iftira konusu. Milli içkimiz ayran mıydı? Alkolü ayıp günah saymak ülkenin “normali” oldu.

Sorsanız yanıt hazır: “Taktik yahu, anlasana… Sağın oyunu almadan sağı yenebilseydik keşke…”

Eskiden, hele denirdi Türkiye bir demokratikleşsin… Sosyalizmi ondan sonra gündeme almalıydık. İşçi sınıfının daha kaç fırın ekmek yemesi gerekiyordu? Neymiş o günler! Şimdi önce AKP’nin istediği gibi İslami bir toplum olalım… sonra inşallah…''

Aydemir Güler'in SOLportal'daki yazısı böyle başlıyor. http://haber.sol.org.tr/yazarlar/aydemir-guler/bir-strateji-kendini-imha-etti-264894, Bu kadar değil elbet, gerisi de var ama, ben gerisini okuyamadım. Oldum olası yanlış, zorlama ve bana samimi gelmeyen yazıları bir türlü sonuna kadar okuyamıyorum. Böyle bir özelliğim var işte, bu yüzden yazının gerisini de okuyamadım. Üstelik ilk giriş cümlesinin de önemli olduğunu Aydemir Güler bilmez mi? Ne demek sağcılığın mantıksal sonucunun AKP olması. Hani AKP neo-osmanlıcı ve sıradan bir burjuva partisi değildi. Hani AKP cumhuriyet Türkiye'sini bir parantez olarak görüyordu. Hani AKP'nin en önemli özelliğinin laikliği ortadan kaldırmak ve siyasal ve toplumsal alanı gericileştirmekti! AKP ile eşitlemek ve ''her ikisi de aynı'' diyerek ''boykot değil sandığa gitmemek'' kararına haklılık kazandırılmak istendiği belli olmuyor mu sanılıyor!

TKP'nin bu kararının büyük tepki çekeceği belliydi. Dün uzun zamandır girmediğim facebook'a merakımdan girdim. Yüzü sola, TKP'ye dönük kişilerin tepkilerine tanık oldum; ateş püskürüyorlardı. Bu kararla gericilerin safına düştüğünden söz edenler de vardı, bir daha TKP adını ağızlarına almayacağını söyleyenler de. Küfür ve hakaret edenler de cabası!

İyi tarafından bakalım, bu karar, evet, bu koşullarda partinin böyle bir karar alabilmesi akıl alır gibi değil ama, iyi tarafından bakalım; bu karar aynı zamanda hiç umulmadık zamanlarda demokratik merkeziyetçilik adına böylesine yanlış bir kararın parti ileri gelenleri tarafıdan alınabileceğini göstermiştir. Üzerinde düşünülmesi gereken konu budur, bu saatten sonra. Bugün böyle bir karar alınabiliyorsa, en olmadık zamanlarda böyle bir karar alınabilir demektir. Partide bu tür hatalı, yanlış kararların önüne geçebilecek bir denetleme mekanizması yok demektir. Böyle bir kararın parti içinde tartışılarak alındığını da sanmıyorum, Kemal Okuyan ve Aydemir Güler'in   ileri sürdüklerine birkaç kişi daha katılmıştır belki, MK'daki diğerleri ise seslerini çıkarmamışlardır ve hooop, bu açıklamalar partinin kararı haline gelmiştir. '' Sağcılın vardığı nokta AKP'li olmaktır.!''

TKP bu haliyle onlarca yıl geriye gitmiştir. Eminim, kendi üyelerinden de bu karara açıkça tepki vermeseler de sandıkta karşı çıkanlar olacaktır. Bu karar TKP'yi sıradanlaştırmaktan öte bir işe yaramayacaktır. Ama dediğim gibi, iyi tarafından baklılacak olursa, komünist partilerin işleyiş biçimi olan demokratik merkeziyetçiliği tekrar tekrar gözden geçirme ve sorgulamayı gerekli hale getirecelktir. Demokratik merkeziyetçilikten anlaşılması gereken katı bir monolitik bir yapıysa, böyle bir partinin sosyalizme/sosyalist mücadeleye hiçbir katkısı olamaz. Kendimizi kandırmaya çalışmanın bir anlamı yok; partinin tam ortadan ikiye ayrılmasından sonra belki ondan da kötü bir durum yaşanmaktadır/yaşanacaktır bu kararla.

TKP AKP gericiliğine karşı verilen mücadelede yoktur.
Dahası takındığı siyasi tavırla AKP'nin değirmenine su taşımaktadır.

Soru çok basit aslında; TKP bu kararıyla nasıl bir kazanım öngördü? AKP'nin geriletilmesi ve İstanbul'da yerel iktidardan alaşağı edilmesi yolunda büyük bir adım mı atılmıştır? Ya da partinin bu kararı İşçi Sınıfımız da tarafından büyük bir coşkuyla mı karşılanmıştır? Bu karar TKP'ye yönelişi mi arttıracaktır?

Hiçbiri değil!
Hiçbiri olmayacaktır.

Eminim TKP'ye üye olanları bile memnun edeceğine inanmadığım bu ''boykot değil, sandığa gitmeme kararı'' TKP'ye sempati duyanların bile partiden uzaklaşmasına yol açacaktır. TKP AKP karşıtı muhalefetin öncüsü olabilme şansını bu kararla kaybetmiştir.   Ve ortaya çıkardığı/çıkaracağı olumsuzlukları da telafi edebilmek hiç kolay olmayacaktır.