Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

31 Mart'taki 13 bin küsür olan fark bugün 800 bine ulaştı. AKP hiç kimsenin ummadığı bir biçimde sandığa gömüldü. Başka bir deyişle Ekrem İmamoğlu bugün sandıkları patlattı.

AKP gidici; hem 31 Mart seçimleri ve hem de yenilenen İstanbul seçim sonucu AKP'nin uzunca bir zamandır düşüş eğrisinde olduğunu gösteriyordu; bugünkü İstanbul seçim sonucu bu düşüşü gözle görülür, elle tutulur ve aritmetiğe vurulur bir şekilde net olarak ortaya koydu. Artık dikiş tutmayacaktır.

Ekrem İmamoğlu istanbul Belediye Başkanı'dır ancak, orada ne kadar kalacağı da gerçekten soru işaretidir. Çünkü İmamoğlu başkanlık koltuğunda kaldıkça Cumhurbaşkanlığı seçimi için sürekli bir tehdit unsuru olacak ve Erdoğan da sarayda hiç rahat oturamayacaktır. Sarayda rahat olamayacak olan Erdoğan İmamoğlu konusunda rahat duracak mıdır; o biraz kuşkulu. İstanbul'a kılıfına uydurulmuş zorluklar yaşatılacak, olabilirse, görevden almaya kadar gidebilecek tasarruflar gündeme gelebilecektir. Ben öyle düşünüyorum. Olurunda giden bir sürecin kesintiye uğramaması durumunda İmamoğlu'nu belediye başkanlığından devlet başkanlığına taşıyacağı çok açık. Erdoğan bugünkü seçim sonucunu kabul etse bile, kendisini bir sonraki başkanlık seçiminde saraydan uzaklaştırabilecek bir seçeneği kolaylıkla kabullenip   içine sindirebilmesi hiç de kolay olmayacaktır. Bu öngörüye yaşanan siyasal ve ekonomik koşulların basıncı da eklendiğinde Erdoğan'ın saraydaki, İmamoğlu'nun ise Saraçhane'deki pozisyonu 2023'e kadar sürer mi, pek sanmıyorum.

****
TKP-TKH dışındaki solun bu başarıda ( AKP'nin sandığa gömülmesinde) önemli bir payı olduğunu da görmek gerek. Nesnel durumu çok iyi okudular ve AKP'nin İstanbul yerelinde iktidardan uzaklaştırılması için gereken siyasal olgunluğu ikirciksiz gösterdiler. Hepsinin hakkını vermek ve   kutlamak gerek. Bu başarıda HDP'nin de çok büyük bir katkısı var. Tek tük çatlak seslere rağmen baştan beri omurgalı bir duruş gösterdiler. ( Bu konuda ayrı bir başlık açılacaktır.)

TKP'nin ''boykot değil sandığa gitmeme'' kararı bana göre çok yanlıştı ve böyle bir momente anlaşılabilir ve kabul edilebilir bir yanı yoktu. Zaten açıklayabildiklerini de sanmıyorum.   Hiç imamdırıcı değillerdi. Bir dönem sağlı sollu liberallerin yaptığı gibi iktidarı bir yana bırakıp muhalefete muhalefet etmeyi yeğlediler. Sanırım AKP karşıtlığı üzerinde siyaset oluşturmanın kendilerine değil CHP'ye yaradığını düşünmüş olacaklar ki, bu kez onlar da muhalefete muhalefet etmenin kendilerine getirisinin daha fazla olacağını düşündüler. Büyük bir yanılgıydı. Bu tavır pek çok sempatizanın TKP ile aralarına mesafe koymasına yol açtığı umarım fark ederler ve bu olumsuzluğu en kısa zamanda telafi edecek bir pozisyon alabilirler. Çünkü bu ülkenin gerçekten TKP'ye ihtiyacı var.

****

Seçimin sloganı ''Herşey çok güzel olacak'' idi. Çok tutuldu, seçime damgasını vurdu denilebilir. Önemli bir slogan olduğunu kabullenmek ve ''herşeyin çok güzel olması için özel mülkiyetin ortadan kaldırılması ve sosyalist bir devrimin gerçekleşmesi gerektiği'' gibi bu aşamada gereksiz karşı çıkışların ileri sürülmemesi gerekiyor. Bırakalım insanlar AKP'nin sandığa gömülüşünün tadını çıkarsınlar ve mümkünse, bu coşkuya çok da kayıtsız kalmayalım; çekinmeyelim, bir şey kaybetmeyiz.

***
Önemli bir seçim geride kaldı. Tekrar edelim AKP sandığa gömüldü. Önemsemek gerek, çünkü gerçekten çok önemli. AKP kaybetti ve açıkça GEZİ RUHU kazandı. 2013'te ülkenin her parçasında ayağa kalkan AKP karşıtlığı yaklaşık altı yıl sonra İstanbul gibi bir metropolde sandığa damgasını vurmuştur. GEZİ meyvelerini vermiştir, bu sonuç böyle de okunabilir, hatta okunmalıdır. Sosyalist sol bir sonuç çıkaracaksa ki, çıkarması da gerekiyor; buradan başlaması gerekir.

Son olarak, AKP karşıtlığında yerini alan sosyalistleri düzen solu olarak nitelemek ne kadar absurt bir yaklaşımsa, aynı şekilde ''boykot değil sandığa gitmemek'' kararı alanların kendilerini farklı bir konumlanış içinde görmelerinin de o oranda saçma bir tavır olduğunu söyleyerek bu yorumu tamamlayalım.

melnur  |  Cvp:
Cevap: 1
24.06.2019- 10:15

Dün akşam, gece geç saatlere kadar ağırlıklı olarak FoxTv açıktı. Oradaki katılımcılar seçim sonucunu daha çok nasıl kazanıldığı değil de, nasıl kaybedildiği üzerinde yorumlamaya çalışıyorlar. AKP'nin yaptığı hatalar vb. İşin kazananlar kısmı üzerinde pek durulmuyor veya yeterince durulmuyor. İşin bu boyutuna gelinecekse Kılıçdaroğlu'nu atlamak olmaz. Bilinçli mi yapmıştır, eğrisi doğrusuna mı gelmiştir, bilemiyorum ama, İmamoğlu'nu ortaya çıkarması ve İmamoğlu'nun da çok farklı bir dil ve üslupla kitlelerle inanılmaz bir bağ kurması bu sonuçta çok büyük bir etken haline gelmiştir. Kısa bir özet olarak ne yapılabilir sorusunun yanıtı, sevgi dilinin nefret diline üstünlüğünden söz edilebilir. Evet, şaşırtacak biçimde ''beni sevin'' söylemi, ''tanıdıkça beni seveceksiniz'' çığlığı kitlelerde büyük bir karşılık bulmuştur.

Seçimin galibi sevgi ve samimiyettir.
Üzerinde fokuslanması gereken konu da sanırım budur.


melnur  |  Cvp:
Cevap: 2
29.06.2019- 20:59

23 Haziran seçim sonucuyla AKP'nin sandığa gömüldüğünün bir kez daha altını çizerek başlayalım. Bu sonuç Erdoğan'ın tek adam diktatörlüğünün kurumsallaşması yönündeki hedefine vurulmuş büyük bir darbedir. 23 Haziran ve sonrası için yapılabilecek herhangi bir değerlendirme bu gerçeğin üzerinde temellenmiyorsa eksiktir, yanlıştır. Hangi gerekçeler ileri sürülüyorsa sürülsün, 23 Haziran'da CHP İYİP, Saadet, HDP ve TKP-TKH dışındaki bütün sosyalist solun desteğiyle AKP'nin İstanbul'da iktidardan düşürülmesini küçümseyen bir siyasal tavrın -tekrar olacak-ne ülkeye ve ne de sosyalist sola bir yararı olacaktır. Ve bir kez daha vurgulayalım, 23 Haziran'da AKP karşıtlığında yer almamak yanlıştı ve bu yanlışı hala ''bir proje'' olarak savunmaya kalkışmak da bence hala o yanlışı inatla savunmaya çabalamaktan başka bir şey değildir.

AKP İstanbul'da bir yenilgiye uğratılmıştır ama hem belediye meclisindeki üstünlüğü ve hem de merkezi iktidarı elinde bulundurmasından ötürü tek adam hegemonyası devam etmektedir. Arada bir erken seçim yaşanmazsa bu hegemonya 2023'e kadar da sürecektir. Sosyalist solun bu güne kadar olduğu gibi bu günden sonra da Erdoğan AKP'sinin ülkedeki gerici hegemonyasına karşı mücadelesi devam etmelidir. Bu mücadele bırakılamaz. Bu mücadeleyi sürdürmek sınıfsal mücadelenin önünde bir engel değildir. Zorlama açıklamalarla sadece kafa karıştırılmaktadır. AKP karşıtlığını bir kenara bırakarak, mücadeleyi ''proje'' üzerinde   temellendirmeye kalkmak yanlış iliklenmenin hala fark edilemediği ve dolayısıyla yanlışın hala sürdürüldüğü anlamına gelecektir.

Umarım böyle bir hatada ısrar edilmez.

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]