Yazılı ve görsel medyanın yandaş olmayan bölümünde dönen bir haber var. ABD Başkanı D.Trump Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Erdoğan'a bir mektup yazmış ve mektupta ağzına geleni saydırmış. Olacak iş değil. İnsanın inanası gelmiyor, hani ''kavgada bile söylenmeyecek sözler'' denir ya, o cinsten. ''Kabadayılık yapma'' diyor, ''aptal olma'' diyerek üst perdeden konuşuyor. Beyaz Saray da mektubu doğrulamış. Bizimkilerde çıt yok. En azından basına yansıyan bir şey yok.

Türkiye bu hallere mi düştü!?
Biz ''dünya lideri'' falan değil miydik?

Yoksa o da hamaset, o da yalan mıydı?

ABChaber'de konu ile ilgili haber:

Trump’ın Erdoğan’a yazdığı mektubu Beyaz Saray doğruladı: ‘Kabadayılık yapma, aptal olma!’


ABD Başkanı Donald Trump’ın, AKP Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a 9 Ekim’de (Suriye harekatının başladığı tarih) yazdığı mektup ortaya çıktı.

Fox News spikeri Trish Regan, ABD Başkanı Donald Trump’ın, AKP Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a yazdığı iddia edilen bir mektubu paylaştı. Mektubu, Beyaz Saray da doğruladı.

Fox News spikeri Trish Regan, mektubu, “Başkan Trump’ın Erdoğan’a yazdığı mektubun bir kopyasını elde ettim. Trump, Erdoğan’ı, ‘Kabadayılık yapma! Aptal olma!’ sözleriyle uyarıyor ve Suriye (krizinin) insancıl bir şekilde çözülmemesi halinde Türkiye ekonomisini mahvedeceğini söylüyor” ifadeleri ile sosyal medya hesabından yayınladı.

Sert adam olma! Aptal olma!

Mektup’ta, Trump’ın Erdoğan’a, “Seçimini iyi yap, binlerce insanın parçalanmasından sorumlu olmak istemezsin. Ben de Türk ekonomisini batırmak istemem. Ama yapacağım.” dediği görülüyor.

Mektubun tam metni şöyle;

Seçimini iyi yap, binlerce insanın parçalanmasından sorumlu olmak istemezsin. Ben de Türk ekonomisini batırmak istemem. Ama yapacağım. Bunun zaten küçük bir örneğini Rahip Brunson olayında sana gösterdim.

Senin bazı problemlerini çözmek için cidden uğraştım. Dünyayı kandırma. Büyük bir seçim yapabilirsin. General Mazlum seninle müzakere yapmak istiyor, şimdiye kadar vermedikleri tavizleri vermeye hazır… Daha henüz bu çerçevede ondan güvenilir bir mektup aldım.

Eğer bunu insani ve doğru bir şekilde yaparsan tarih seni iyi anacaktır. Eğer iyi şeyler olmazsa sonsuza kadar bir şeytan olarak görüleceksin. Kabadayılık yapma! Aptal olma!

Seni sonra arayacağım”

https://www.abcgazetesi.com/trumpin-erdogana-yazdigi-mektubu-beyaz-saray-onayladi-kabadayilik-yapma-aptal-olma-48470

Bu ilk.
İlk kez oluyor.

Dünya diplomasi tarihinde böyle bir üslupla yazılmış bir mektubun olduğunu hiç sanmıyorum. ''Kabadayılık yapma; aptal olma!, seni sonra arayacağım'' ne demek? Tamam, Trump böyle bir adam, bütün dünyada da alay konusu oluyor. İyi ama böyle bir üslup örnekse, Putin ya da Merkel'e kullanılabilir mi? Mümkün değil. Bizimkiler hem kendilerinin ve hem de ülkenin itibarını öylesine yere düşürdüler ki, bu tür tavırlarla karşı karşıya kalabiliyorlar. Önceleri iyi kötü bir ekonomimiz, demokrasimiz, hukuk sistemimiz ve ülke dışında diplomatik kanallarla götürdüğümüz bir itibarımız vardı, bu iktidar döneminde hiç biri kalmadı.   Bütün dünya ülkeleri bir yanda, biz bir yanda, yalnızları oynuyoruz.

Dün televizyonlarda Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yüzüne, vücut diline ve   mimiklerine dikkat ettim. Bana bir garip geldi; nerede o sağa sola ''ey Amerika, ey İsrail'' diye yalandan da olsa posta koyan Erdoğan, nerede dün televizyonlarda boy gösteren Erdoğan'ın o   sessiz sakin görüntüsü. Bir şeyler olmuş, bir şeyler oluyor sanki. ABD'deki Halkbank davasının yeniden açılması mı, yoksa Suriye'de işlerin çığırından çıkıyor olması mı? Bilmiyorum. Ama ABD'den gelen haberler hiç de iç açıcı değil. Halkbank davasında bu kez sanık sandalyesine Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın oturtulmaya çalışılacağına ilişkin yorumlar da yapılmaya başlandı. Sonra Trump'un ikide bir attığı tweet'lerde ''ayağını denk al, ekonomini mahvederim'' diye posta koyması...

Velhasıl, tepede işler her zamankinden daha da kötü...

Amerikan heyetiyle Suriye konusunda son dakikada anlaşma sağlanmış olması ve Trump'ın bu kez ''teşekkürler Erdoğan'' demesi Erdoğan iktidarının yolunu açmaya yeterli gelir mi? Ya da ülkeyi bu hale getiren bir anlayıştan kurtarıcılık beklentisi içine girmek veya solumak zorunda kaldığımız dayanılmaz iklimin yaratıcı olduğunun bilincinde olan iktidarın her şeyin iyi olduğuna ilişkin yarattığı algıyı elindeki medyaya rağmen sürdürebilmesi mümkün mü?

Neresinden tutulsa elde kalan günler içinden geçiyoruz.
Her şey o kadar vıcık vıcık ki!