Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

''Bu hale nasıl geldik?'' sorusu çoktan geride kalması gereken   anlamını yitirmiş   bir soru mudur? Artık önemli olan, bu cendereden nasıl çıkılacağı ve yıllardır başımıza çöreklenmiş bir gerici zihniyetten nasıl kurtulunacağı ve iktidardan nasıl uzaklaştırılacağı mıdır? Bence iki konuyu da birbirinden soyutlamak pek olanaklı değil. Yarını biçimlemek, dünün hatalarını bilmekten ve o hataları tekrarlamamaktan geçiyorsa '' bu hale nasıl geldik?'' sorusunu önemsemek ve bir şekilde çözümlemek zorunluluğu var. Bu başlık altında bu konuları eşelemek ve ucundan kıyısından da olsa görünenin altındaki gerçeği görmeye çalışmak sanırım   bu karanlık tünelden nasıl çıkılacağının ve geleceğin nasıl aydınlanacağının da ipuçlarını verecektir.

Şurası bir gerçek ki, bu hale nasıl geldiğimizin çözümlemesini yaparken liberal öznelerle ve özellikle AKP'yi görmezlikten gelen yorumlara hiç değer vermemek gerek. ''Türkiye kapitalizminin böyle bir sürece ihtiyacı vardı''   gibi sınırlı açıklamalar bu yüzden çok yetersiz geliyor bana. Bence bu hale gelişimizin nedeni, Türkiye'de 12 Eylül faşizminin Türkiye solunun üzerinden bir silindir geçmesi, sonrasında reel sosyalizmin çözülüşü ve dünyada neo-liberal ideolojinin bütün ülkelerde uyguladığı gerici basıncın yarattığı iklimde tek belirleyici öznenin liberaller olması, yükselen Kürt hareketinin de bu ideolojik öncülüğü kabullenmesi ve siyasi iktidarı bir şekilde ele geçiren AKP gibi bir partiye de özgürlükçü ve demokrat gibi vasıflar yüklenerek önünün açılmasıdır.

Reel sosyalizmin yenilgisi sonrasında hemen her ülkede sosyal demokrasinin de gerilemesi ve sağa kayması ve kapitalizmin dönemsel krizlerinin etkisinde merkez sağ siyasi kadro ve siyasetlerin de güven kaybına uğrayarak parlamento dışında kalması, AKP gibi bir partinin önünü açmıştı; girdiği ilk seçimde yüzde otuzun biraz üstüyle parlamentonun nerdeyse anayasayı değiştirecek bir çoğunluğa ulaşması bundandı. Ne var ki, AKP'nin parlamentodaki bu gücünün bile ülkede tek muktedir hale gelebilmesi için yeterli değildi. Ne siyasi geçmişleri, bilgi birikimleri, ne deneyimleri, ne entellektüel düzeyleri böyle bir sürece olanak vermiyordu. İşte burada var olan boşluk sağlı sollu liberaller ve Kürt hareketi   tarafından dolduruldu. AKP önce bu liberaller, sonra bu liberallerin etkisinde giderek sağa açılan Kürt hareketinin desteğiyle siyasi iktidarda muktedir hale gelebildi. Türkiye uzunca bir dönemdir karanlık bir tünelin içinde debeleniyorsa bunun nedeni bu koşullar çerçevesinde AKP'nin devleti ele geçirmesi ve devlet haline gelmesidir.

Bence bu başlıkta ele alınması gereken konu, bu sürecin sözde sol-sosyalist forumlara nasıl yansıdığı ve buralardan nasıl bir tepki gördüğüdür. Öyle ya, Türkiye koşar adın dinci bir faşizmin burgaçlarına takılıp 1923 Cumhuriyetinin ve aydınlanma devrimimizin tüm kazanımlarını bir bir yitirirken bu sözde sol-sosyalist ve dahi enternasyonalist forumlarımız nasıl bir siyasi söylem tutturmuşlar ve nasıl bir konumlanış almışlardı?

Örnekse, bu gerici yönelişe karşı mı çıkıyorlardı?
Ya da, iyi kötü bu AKP gericiliğine karşı durmaya çalışan siyasetleri düşman belleyerek AKP gericiliğinin başını çektiği   ittifaktan yana bir siyasi duruş mu gösteriyorlardı?

( Dönüp dolaşıp, konuyu aynı noktalara taşıyor olmamızın nedeni, bu konunun özellikle sanal zeminde yaşananlar açısından mutlaka bir açıklığa kavuşturulması gerektiğidir. Öyle çok yanlışlar yapıldı, sol, sosyalizm ve enternasyonalizm adına öyle çok saçmalıklar üretildi ki, bu sürecin üzerindeki örtünün kaldırılmasına bu yüzden ihtiyaç var. Çünkü hala aynı yanlışlığın bir tarafında bulunmaya devam ediyorlar. Dün ne yaptıklarını pek bilmiyorlardı, bugün de farklı değiller; yine ne yaptıklarını bilmiyorlar. Hepsi değil; bilenler de var: Dün açıktan sosyalizm düşmanlığı misyonuyla donanmışlardı, bugün de öyleler. Hepsi birden sol, sosyalizm ve enternasyonalizm maskesi altında içinde bulunduğumuz karanlık tünelden çıkış konusunda etrafı bulandırmaktan ve gerekiyorsa buralara mıhlanma çabası göstermekten başka bir iş yapmıyorlar. Bu maskaralığın maskesini düşürmeye çalışmak önemsiz sayılabilir mi?)



melnur  |  Cvp:
Cevap: 1
12.01.2020- 02:47

Gerçekten de, bu sözde sol, sosyalist ve dahi enternasyonalist forumlarda uzunca bir zaman cehaletin ve samimiyetsizliğin tepe yaptığı bir şarlatanlık ve maskaralık dönemi yaşanmıştır. Şimdi hatırlıyorum da, inanılmaz bir şeydi! Gerçek yaşamda sağlı sollu liberallerin Kürt çevreleri (entelijansıyası) ve   ''dinci aydınlarla''   birlikte oluşturdukları kutsal ittifakın tüm söylemleri, buralara hemen hemen aynen yansıyordu. ''Her şey çok güzel olacaktı'' örnekse, ''AKP HDP'den sonra en olumlu ve uzlaşmacı bir partiydi.'' Bu kutsal ittifakın her birlikteki yürüyüşlerine katılmayan her parti ve her siyasi özne ulusalcı, neo-faşist ve sosyal şovendi.'' Böylesi bir yığın samimiyetsizlik diz boyu cehaletle halvet olmuş mide bulandırıcı bir maskaralığa ve şarlatanlığa dönüşmüştü. Evet, cahil cesareti de cabası...

Bugün ülkenin başına çöreklenen dinci gericilik buralarda doğrudan ya da dolaylı olarak savunuluyor, AKP'nin muktedir hale gelmesi için hemen her yola başvurularak, -her türlü yalan dolan bunlara dahil- AKP'nin önü açılıyordu. Ulusalcılığın ne olduğunu bilmeyenler, her önüne ulusalcı yaftası yapıştırıyorlar, AKP'nin ve liberal tezlerin karşısına dikilen her siyasete ayrıca hem faşist ve hem de sosyal şoven denilerek düşmanlaştırılıyordu. Netleştirelim, Türkiye'nin 1900'lere, Birinci Meşrutiyet'e   ve hatta daha öncesine, Lale devri'ne kadar uzatılabilecek ilericilik gericilik çatışmasının günümüzdeki tarihsel çatışmasında gerici damarın saflarında yer aldıklarının farkında bile değillerdi. Öyle bir mekanizma kurulmuş ve bu cahil cühela takımı öyle bir siyasi (!) duruş gösteriyordu ki, Lenin ve Marks alıntılarıyla Kürt hareketine biat ediyorlar, solcu-sosyalist olmanın böyle bir anlamı olduğunu sanıyorlar, ve kuyrukçu olmayan her kesmi de...-bilinen nakarat! Anlamını bilmedikleri ulusalcılık, sosyal şovenlik ve neo-faşistlik! Tam bir maskaralıktı, tam bir şarlatanlıktı. Bir ulusalcı-milliyetçi yapılanmaya biat ediyorlar, ama biat etmeyen her kesim ulusalcı, milliyetçi oluyordu :) Arıyorlar, tarıyorlar internette buldukları ve hiç anlamadıkları Lenin alıntılarının altına üstüne bir şeyler yazıyorlar, bu yolla da UKKTH ''temel ilke''sinin gereğini yerine getirerek enternasyonalist oluyorlardı! SAğlı sollu liberallerin ideolojik öncülüğünde ve AKP eliyle devlet dönüşür ve parti devleti haline gelirken ''AKP'yi biz iktidarda tutuyoruz'' diyen Kürt hareketinin tarihi yanılgısı bu maskaralık içinde bir türlü anlaşılamıyordu. Kürt'ü ve Türk'üyle pek çok sol sempatizanın zihin dünyasına kendi zihinlerindeki karanlıkları akıtmakla kalmadılar ve aynı zamanda AKP'nin muktedie hale gelmesine de internet olanakları ölçüsünde katkı verdiler.

Solcu olmak, sosyalist saflarda bulunmak internette bulunan bir konuyu ''geyik'' haline getirmek değildir. Günceli anlamadan, konuyla ilişkilendirirsek dinci faşizmin adım adım iktidara yerleşmesini kavramadan ona tavır almadan, istenildiği kadar internette bulunan alıntılar üzerinden geyik yapılmaya çalışılsın, bir anlamı olabilir mi? Sınıf mücadelesini veya ''sermaye devletine karşı olmayı'' böyle bir şey mi sanıyoruz? Dinci faşizme karşı durmadan solculuk, sosyalistlik ve dahi enternasyonalistlik söz konusu olabilir mi? Bu kadar mı akıl yitimine uğradık? Böyle bir bilgisizlik ve samimiyetsizlik içinde solcu olabilmek, solcu kalabilmek mümkün mü?

Biliyorum, bu tür maskaralığın gerçek yaşamda bir karşılığı yok. Hem cehaletlerininin, hem egolarını tatmin etme ihtiyacının ve hem de sanalda bulunmanın verdiği cesaretle bu üfürmeleri savurup duruyorlar(dı). Gencecik çocukların uzaktan kumandalı düzeneklerle havaya uçurulmasını ''devletle mücadele'' olarak ortaya koyan ve bu tür şiddet ve terör yöntemine karşı çıkanları ise ''devletten yana'' olarak niteleyen zihinlere nasıl inanıldı, inanmak ve anlamakta gerçekten zorlanıyorum. Her gün sabah akşam sola, sosyalizme karşı düşmanca yaklaşan ve içlerindeki kim ve öfkeyi kusan bu ne olduğu belli de olmayan kesimlere nasıl inanıldı, gerçekten anlamak zor.

Hepsi, hep birlikte oradaydılar ve hep beraberdiler. Kendi meşreplerince bir şeyleri savunurken buldukları gerekçelerin hiçbir inandırıcılıkları yok. Aralarındaki yüzeysel farklılıkların da çok önemi yok!

Sol sosyalizm düşmanlığında birleşiyorlardı.
Kendileri gibi olmayanları düşmanlaştırıyorlardı.
Kürt hareketine tereddütsüz biat ediyorlardı.
Sağlı sollu liberallerin söylemlerini doğrudan ya da dolaylı olarak destekliyorlardı.
Ve AKP'ye toz kondurmuyorlardı...

Bu sözde solculuk ve enternasyonalistlik adına tutulan yolu, dışarıda, gerçek yaşamda sürekli gündemde tutan, sağlı sollu liberaller değil miydi? Yandaş medyalarda gün yirmi dört saat bu tür liberal zevzeklik üfürülmüyor muydu?

Hepsi oradaydılar ve bugün karanlık bir tünelin içinden çıkmak yolunda yoğun bir çaba içindeysek buralara işte oralardan geçip geldiğimizi hiç akıldan çıkarmamak gerek.

melnur  |  Cvp:
Cevap: 2
15.01.2020- 05:32

Tartışması bile olmamalı, Türkiye'nin kurtuluşu sosyalizmdedir; bir sosyalist için bu konunun tartışılır hale getirilmesinin bile anlamsızlığı ortadadır. Sorun, sosyalizm mücadelesının siyasi iktidardaki dinci faşizmin iktidardan uzaklaştırılması yönündeki muhalefetin önemsizleştirilme ve pas geçilmesi anlamına gelen söylem ve eylemlerde yatıyor. Sorun burada. Samimiyetsizleri ve böyle oldukları için ciddiye alınmaması gerekenleri bir yana koyduğumuzda özellikle sosyalist mücadeleyi ''bağımsız'' bir zeminde sürdürmeye çaba gösterenler ve bu konuda örgütlenmenin gerekliliğini   en başa yazanların bu konuda çok daha fazla duyarlılık göstermesi gerektiğini düşünüyorum.

***
2020 yılı TKP'nin kuruluşunun yüzüncü yılı. TKP'nin bu ülkede sosyalizmin ve sınıf mücadelesinin yüz akı olduğunu sürekli hatırlatmak gerekiyor. Bu ülkede sosyalist devrim -hiç kuşkum yok- TKP'nin öncülüğünde gerçekleşecektir. Daha fazla örgütlenecek, daha çok kitleye ulaşacak ve eninde sonunda hak ettiği kitleselliği de yakalayacaktır. Bu yüzden hata yapabilme lüksü de yoktur. Her insan, her kurum, her parti zaman içinde hata yapar, bunu anlayışla karşılamak gerek. Ne var ki, TKP hata yapamaz. TKP içinde bulunduğumuz koşullarda sorumluluğu çok daha fazla olan bir partidir. Bu yüzden dinci faşizmin iktidardan uzaklaştırılması ve sosyalizm mücadelesi konularını birbirinin karşıtı haline de getirmeden ( çok uygun bir cümle olmadı ama, ne demek istediğim anlaşılmıştır sanırım) içiçe geçirerek, birlikte sürdürebilir. Bu konuya gereken önemi vereceklerini de umuyorum.

***
12 Eylül öncesinde hemen hemen tüm solun hiç sektirmeden sahiplendiği bir kavram dizini vardı: ''Bağımsızlık, demokrasi, sosyalizm'' derdik ve hemen her yürüyüşün önüne böyle bir sloganı yazardık. Hiç kuşku yok, bu özlem bir sıralı hedeften öte bir iç içelik anlamında savunulurdu. Sosyalizm mücadelesi bir bağımsızlık ve demokrasi mücadelesini de içerir. Bu demokrasi kavramı sadece siyasal devrimden sonraki süreçte gerçekleştirilecek anlamında da değildi ve aynı zamanda bu mücadeleyi savunur ve sürdürürken sistem içi yönetim tarzının daha demokratik bir yapıya kavuşturulması yönünde bir mücadele ısrarını da içerir. Bu gerçeklikten kopmamalıyız. Laikliğin yok edildiği ve dinci gericiliğin hızla kurumlaştığı bir iklimde sosyalizm mücadelesinin bu iklimin değiştirilmesindeki acilliği de kapsadığını önce kendi üyelerimize ve sonra bütün topluma açıklayabilmeliyiz. Bu konuda ülkede oluşan muhalefetin karşısına çıkarak verilen bir mücadelenin sosyalist mücadele olarak nitelendirilebilmesinin doğru olmadığının bir kez daha altını çizmek istiyorum.

melnur  |  Cvp:
Cevap: 3
18.01.2020- 09:43

Yakındığımız durumun ne olduğunu somutlaştırmaya çalıştığımızda, hiç kuşkusuz, kapitalist sürecin ülkeyi getirdiği ve ülke insanlarına dayattığı koşullardan söz edilebilir. Doğru yanları da elbette var, ama yanıtı sadece kapitalizmle, determinizmle ilişkilendirmek iktidardaki yönetici sınıfı ve onun etrafındaki kutsal ittifakı yok sayarsak bence çok büyük bir yanlışlık yapmış oluruz. Daha da ileri gidersek öznel durumun nesnel niteliklerin önüne geçtiğini bile iddia edebiliriz. AKP ve etrafında kümelenen kutsal ittifak olmasaydı ekonomik sıkıntılar, işsizlik yine olacaktı, belki bu denli olmaz, ülke sağdan soldan et ve ot satın alır hale gelmezdi. Türkiye'nin, AKP öncesine kadar kendi kendine yeterli yedi ülkeden biri olduğu ders kitaplarında anlatılır ve bu durumdan övünç duyulurdu. Tarımın tasfiyesi koşulları kapitalizmin zorunlu bir uğrağı değildi. Tarımda bile dışa bağımlı bir hale gelişimiz iktidara gelen zihniyetin bir tercihiydi. Kısa vadede bu durumdan bir fayda görmüş, doğrudan doğruya akçeli işlerin içinde olarak bir rant ekonomisinbin ülkeye yerleşmesinden de kendince faydalar görmüştür.

Sadece bu da değil; ekonominin bu akıl dışı gidişatının yanında siyasal ve toplumsal alanda gericiliğin egemenlik kurması, bu ülkede hemen hemen ilerici olan tüm kazanımlara ve laik cumhuriyete düşmanlık da kapitalizmin doğal bir sonucu olarak görülemez, yorumlanamaz. Çeşitli nedenlerle ilişkilendireceğimiz biçimde merkez sağ ve solun silinmesi ve AKP'nin iktidara gelmesiyle başlayan bir gericilik süreci sonunda ülke burjuva devrimleriyle karşılaşmamış tipik bir Orta doğu ülkesinin kıyısına kadar gelmişse   bu sonuçta siyasi otorite ve irade önceliklidir. Bu sürecin analizi ne kadar önemliyse, aynı şekilde bu sürecin sözde sol, sosyalist ve dahi enternasyonalist forumlara yansımasının analizi, anlaşılabilirlik kazanması ve sonuçta bilince çıkartılması da aynı şekilde önemlidir.

Türkiye'de muktedir hale gelen ve dinci faşizmi kurumsallıkla buluşturmaya çalışan AKP iktidarını nasıl ki siyasi iktidardan uzaklaştırmaya ihtiyaç varsa   ve bu ihtiyaç da Türkiye muhalefeti için en üste yazılması gereken bir başlıksa, bizler için, yani forumlarla ilişkisini bir şekilde sürdürenler için de bir berraklığa da ihtiyaç vardır. Solda yer aldıklarını söyleyen forumlardaki iklimin ne kadar yanlış ve sonuçta, AKP gericiliğinin değirmenine su taşımaktan başka bir işlev yüklenmediklerinin   anlaşılması bu yüzden önemsenmelidir.   Solda kafa karışıklığından sıyrılabilmenin yolu buralardan geçmektedir. Uzunca bir dönem AKP ve sağlı sollu liberallerin etrafında sürdürülen akıl tutulmasının bu sözde sol forumlarda da egemenlik kurduğu düşünülürse, doğru bir siyasi yönelimin neleri kapsaması gerekeceği de ortaya çıkacaktır.



.

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]