Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

 SOL PAYLAŞIM  »
 Güncel Tartışma Konuları

AKP'nin iktidara geldiği yıllarda özellikle sağlı sollu liberaller ve etkilediği çevrelerde yaşanan coşku tam da böyle bir şeydi. ''Çevre merkeze oturuyor, ilk kez demokrasiyle buluşuyoruz'' deniliyorduİ Kemalizm, askeri vesayet ve jakoben Cumhuriyet son buluyordu. İkinci Cumhuriyet kuruluyor-kurulacaktı. Hep yineliyoruz, acı acı; ''   yarım kalmış demokrasi devrimimiz tamamlanıyordu''.

AKP öncülüğünde burjuva devriminin tamamlanması...

Unutmayın, bugünlere buralardan geldik.
İşte geldiğimiz noktanın tipik örneklerinden biri:

TRT 1’de yayınlanan İyi Fikir programına katılan Yazar Hayati İnanç’ın İdlib’de hayatını kaybeden 33 askerle ''ilgili yorumu pes dedirtti.

“Bitmiş gibi, kaybımız varmış gibi konuşuyorlar. Bunlar güzel sözler değil. Ne kaybı yahu? Kayıp falan yok. Yer değiştirdiler. Dünyadan kabir hayatına geçtiler. Nasıl olsa herkes gidecek. Güzel gitmek laızm. Herkese nasip olmaz. Şehit olmayı istemek lazım.”

https://gazetemanifesto.com/2020/trtde-idlib-sevinci-kayip-degil-yer-degistirdiler-herkese-nasip-olmaz-338925/

Cevap: 1
29.02.2020- 22:01

Sadece liberaller değil, yanlış hatırlamıyorsam DSİP gibi kimi Troçkist sol partiler bile bu süreci Kemalist bürokrasiye karşı Anadolu ihtilali(!) şeklinde yorumluyordu. Belki nicelik olarak sol ve solcu aydınlar çok büyük bir kesimi temsil etmiyordu ama taşıdığı entelektüel birikim sebebiyle önemli bir meşruiyet kaynağıydı solun onayını almak. Bu sebeple kimi sol aydınların ve fraksiyonların bu süreçte oynadığı rol, sanılanın aksine çok önemli bir etki yaratmıştır bugünlere gelmemizde...

Fakat ben yinede demokrasi kavramının, bugünkü olumsuz duruma gelmemizde rol oynayacak şekilde bağlamından koparılmış, saptırılmış olsa bile sol tarafından sahiplenilmesi ve savunulması gerektiğini düşünüyorum hala... Demokrasi kavramı salt parlamentarizm olarak düşünülmediği, 5 yılda bir oy vermekten ibaret bir kavram olarak algılanmadığı sürece sol için bir değerdir bana göre... Her ne kadar Lenin'in demokrasiyi mahkum eden pek çok söylemi olsada, bu söylemlerin, daha çok o dönemin sosyal demokratlarının, parlamenter demokrasinin, sınıf çatışmalarını ortadan kaldırdığı şeklindeki savlarına yönelik bir cevap niteliği taşıdığı görülüyor. Lenin bu yüzden demokrasi kavramına tahammül edemiyordu. Fakat sol için demokrasi, dar bir parlamentarizme indirgenmediği sürece savunulması ve kendi içerisinde işletilmesi gereken bir olgudur. Geçmişteki olumsuz deneyimler bunu bize acı bir şekilde göstermektedir.



melnur  |  Cvp:
Cevap: 2
01.03.2020- 08:35

Sn. Proleter Devrimci;

Lenin'in verili koşullardaki demokrasi tanımlaması ve sınıfsal niteliğine vurgusu doğrudur, yanlış olan bu tanımı içinde bulunulan koşulları göz ardı ederek hemen her koşulda geçerli bir argümanmış gibi ezbere dönüştürmektir. Sürekli yineleme ihtiyacı hissediyorum, Marksizm, Leninizm, bilimsel sosyalizm bir ansiklopedi değildir ve ondan her koşula uygun reçeteler içerdiği zannıyla hareket edilmemelidir.

(Sözlerin elbette size yönelik değil, özellikle sözde sol-sosyalist forumlarda hep bu türden yanlışlıklar egemen olduğu ve buralara giren sol sempatizanların zihnine hep bu türden yüzeysellikler doldurulduğu için buradaki yorumlar da hep bu tür üfürmelere yönelik olduğunun bilinmesini isterim.)

Demokasinin her bir tanımı sosyalistler için önemlidir ve önemsenmelidir; burjuva nitelikli bir demokrasi mücadelesi dahi... Koşullar uygunsa ve sosyalist devrimden önce bir aşamalı devrimi gerektiriyorsa demokrasi mücadelesi, veya demokratik bir devrim neden yanlış olsun ki?   Örnekse, kapitalizmin eşitsiz geliştiği bir dünyanın herhangi bir yöresinde bir feodal yapının egemenliğının kırılıp monarşik bir yapının yerine bir cumhuriyetin kurulmasını öne çıkarmak ''sınıfsallık'' gerekçesiyle   reddedilebilir mi? Böyle bir şey olabilir mi?


Bilimsel sosyalizm diyalektik kavrayıştan yoksun kaldığında doğru bir siyasi zemine oturma konusunda sorunlar yaşar. Bu yüzden diyalektiği, Marksist kavrayışı önemsemeli sosyalizmi yüzeysel bir ezbercilik olarak algılama yanlışlığını terk etmeliyiz. Konuyla ilişkilendirdiğimizde demokrasicilik olarak nitelenen şey, AKP gibi bir gerici ve karşı devrimci partiden ülkeyi demokratikleştirecek bir büyük adım beklentisi içine girerek onu devrimci bir özne gibi değerlendirme yanlışına düşülmesidir. Siz DSİP demişsiniz, buna EMEP'i de, SDP'yi de ekleyin. O dönemde Kürt hareketinin siyaseti de bu yöndeydi ve ona kuyrukçuluk yapan hemen her örgüt te dolaylı ya da doğrudan aynı büyük yanlışlığın içindelerdi.


Türkiye kapitalistleşme yolunda bir hayli yol almış bir ülkedir ve uzlaşmaz sınıflar da ortaya çıkmıştır. Tamamlanmamış olsa da 1923 burjuva devrimini de yapmıştır. Bu coğrafyada, bu sınırlar içinde artık Milli Demokratik Devrim (MDD) mi, yoksa Sosyalist Devrim(SD) mi tartışması (bana göre) geride kalmıştır. Sosyalistler için devrimci perspektif sosyalist devrimdir. Bu yüzden demokrasi mücadelesi sosyalist devrim perspektifinde merkezi bir rol oynamaz. Öncelik sistemin demokratikleşmesi değil, sosyalist devrimin hazırlanmasıdır. Ne var ki, içinde bulunduğumuz koşullarda ve AKP gibi bir gerçek karşısında demokrasi mücadelesi asla önemsizleştirilemez. Öteden beri hep aynı şeyi savunuyorum; AKP karşıtlığını öne çıkarmayan ve sosyalist mücadeleyi AKP karşıtı bir pozisyonda savunmayan-sürdürmeyen kişi ve örgütler için doğru bir siyasi-sosyalist doğrultu tutturduğu   iddia edilemez.

Özetle dün DSİP, SDP ve EMEP'in siyasi konumlanması ve sürece yaklaşımı ne kadar yanlışsa (bana göre) bugün de AKP'yi devre dışı bırakarak yürütülen bir mücadele o kadar yanlıştır. İçeride veya dışarıda karşılaştığımız onca örnek de bunun kanıtıdır.


Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]