Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

 SOL PAYLAŞIM  »
 Siyasi ve ideolojik söyleşiler

'Sol kendi seçeneğini kem küm etmeden ortaya koymalı'

'TKP 100. Yılını nostaljik kutlamalarla, geçmişin mirasını harcayarak geçirecek değil. Partimizi güçlendiriyor, geliştiriyoruz; zorlu bir mücadele dönemine hazırlanıyoruz. Yüzüncü yıl armağanı daha etkili bir TKP olacak.'
Resim Ekleme[size=2]
Türkiye Komünist Partisi (TKP) Genel Sekreteri Kemal Okuyan, partinin 13. Kongresi'nin ardından soL'un sorularını yanıtladı.

13. Kongrenin sloganı "Yüz yaşında devrimci parti, devrim için parti”ydi. Bu ne demek? TKP daha önce devrimci bir parti değil miydi?

“Öğrenmenin yaşı yoktur” fena bir söz değil. Bizim mücadelemizde de “Parti bir okuldur” sözü sık sık kullanılır. Parti neden bir okuldur? Çünkü kolektif bir yapı olarak Komünist Partisi, herkes üzerinde sürekli geliştirici, dönüştürücü, öğretici bir etkiye sahiptir. Sorumluluğunuz, deneyiminiz ne olursa olsun hiçbir zaman “ben eksiksiz biri haline geldim” diyemezsiniz. Zaten hayatta böyle bir şey yok; bir komünist partide hiç olmaz. Bu tek tek bizler için geçerli ama partinin kendisi için de geçerli. Türkiye Komünist Partisi elbette öncesinde de devrimci bir partiydi ancak daha iyi, daha etkili, daha kararlı, daha uyanık, daha donanımlı, daha dinamik bir parti haline gelebilir ve bütün bunlar daha devrimci bir parti anlamına da gelir. Sonuçta bu bir süreç... Bugün TKP’de bir yönetici çıkıp “biz olduk, artık her şeyimiz mükemmel” dese parti içinde alay konusu olur. TKP 100. Yılını nostaljik kutlamalarla, geçmişin mirasını harcayarak geçirecek değil. Partimizi güçlendiriyor, geliştiriyoruz; zorlu bir mücadele dönemine hazırlanıyoruz. Yüzüncü yıl armağanı daha etkili bir TKP olacak.

TKP kapitalizmin derin bir kriz içinde olduğu ve bunu aşamayacağı tezinin altını çiziyor. Peki bu durumda parti bu krize cevap üretebilecek mi? Bu örgütlülüğe sahip mi?

TKP kapitalizmin bu krizden hiç çıkamayacağını söylemiyor. Böyle bir ifade saçma olur. TKP kapitalizmin elinde şu anda bu krizden çıkış için bütünlüklü araçlar yok, önümüzdeki kaotik bir süreç açıldı diyor. Yoksa eğer insanlık kapitalizmin karşısına güçlü bir seçenek olarak sosyalizmi çıkarmazsa, bu kriz sönümlenir ve daha sonra başka bir krize evrilinir. Ancak şimdi bizim varolan ve ekonominin çok ötesinde, siyasi ve ideolojik boyutları olan bu kriz sürecine odaklanmamız gerekir. Neden kriz sonrasını tartışalım ki! Krizler kapitalizmin hem barbarlığını hem çaresizliğini gözler önüne seren dönemler. İnsanlığın büyük çoğunluğunu oluşturan emekçi halk kitleleri kriz dönemlerinde daha da yoksullaşır, bölgesel çatışmalar, kapsamlı savaşlar, açlık ve salgın hastalıklar daha yaygın hale gelir. Bunlar aynı zamanda insanların varolan düzene karşı durmak, onu yıkmak isteyeceği dönemlerdir. Henüz bu krizin nereye evrileceğini görmeden, henüz bu krizin bütün tahribatı milyarlarca yoksulun üzerindeyken biz ”bu krizden çıkış olabilir”i neden tartışalım? Ayrıca krizden çıkış için kullanacakları bütün araçlar halk için acı ve belki de kanlı reçeteler. TKP diyor ki, bu barbar düzenden kurtulmak için gücümüzü birleştirmenin tam zamanı. İlk önce bu düzenin yıkılması gerektiği konusunda anlaşalım. Sonrası gelir.

Kapitalizmin krizi bir yana, bu krizi iktisadi ve siyasi açıdan en derin hisseden ülkelerden biri Türkiye. Kongrede karar altına alınan Meclis girişimi buna bir cevap olabilecek mi?

Dayanışma Meclisi Türkiye Komünist Partisi’nin dostlarıyla birlikte örmekte olduğu önemli bir araç. Türkiye’nin Cumhuriyetçi, yurtsever, laisist birikimi ile sosyalist bir programın harmanlandığı bir zemine ihtiyacımız var. Birlikte tartışan, değerlendiren, çözüm üreten bir zemin. Bundan on yıl önce laikliği, Cumhuriyet fikrini ortadan kaldıranın sermaye düzeni ya da sermaye sınıfı olduğunu söylediğimizde bu daha ikna edici oluyordu. Şimdi ülkemizin kamucu kültürünün parçası olan ancak geçmişte sosyalizmi bir seçenek olarak görmeyen birçok kişi Türkiye’deki büyük felaketin kaynağında kapitalizmin olduğunu fark etmeye başladı. Dayanışma Meclisi, Türkiye’nin sosyalist birikiminin Cumhuriyetçi, laisist güçlere farklı bir Türkiye kurma iradesini gösterecek, milliyetçiliğin sömürücü sınıfların ve emperyalistlerin elinde nasıl bir zehir olduğunu anlatacak bir zemin olarak görülebilir. Ama asıl işlevi elbette halka sosyalist seçeneği bütün somutluğuyla hissettirmek olacak.

TKP bu derin krizin omuzlarına bırakıldığı işçi sınıfı içinde örgütlenmek için nasıl bir program yürütüyor?
TKP 2018’de çok önemli kararlar aldı, “Emekçilere” sloganıyla gerçekleştirdiği bir Konferansla birlikte işçiler arasındaki çalışmalarını daha sistematik hale getirdi. Çok yol aldığımızı söyleyebiliriz ancak bu yetmiyor. TKP nasıl her yerleşimde var olmak zorundaysa, her fabrikada, her markette, her işyerinde, her plazada var olmak durumunda. Türkiye büyük bir ülke, eğitilmiş ve genç bir işgücüne sahibiz. Onların partisi Türkiye Komünist Partisi ve bu partinin henüz kat edeceği çok yol var. TKP işçileri birleştiren bir partidir. Şimdi işçileri sendikal zeminde birleştirecek bir başka araç geliştiriyoruz: Birlik Sendikası. Mevcut sendikalara alternatif değil bu, tersine mevcut sendikaları da, elbette niyetleri varsa, canlandıracak bir mücadele aracı.

ABD ve diğer kapitalist ülkelerde krizle birlikte ortaya çıkan bir “otoriterleşme” den söz ediyorsunuz. Bu kavram siyaset bilimi açısından çok tartışmalı bir kavram. Bundan tam olarak kast edilen nedir?

Haklısınız, otoriterleşme Marksistlerin sevdiği bir kavram değil. Bununla birlikte, bu kavramı karşılamak için kullanılacak başka kavramların da riskleri var. Örneğin bugün Türkiye ya da başka ülkelerdeki iktidarları “faşist” olarak adlandırmak, bazı açılardan meşru olsa bile, ne açıklayıcı ne de yol gösterici. Bugün sermaye iktidarları çaresizlik içinde ve güdüsel olarak otoriterleşmeye yöneliyor. Burada bir program, bir ideolojik bütünlük, bir inandırıcılık yok. Bir model de yok. Belki zaman içinde ortaya çıkacak. Ancak şu anda karşımızdaki iktidarların gücünü abartmayalım, tehlikeliler ama bu dönemi taşıyacak donanımdan yoksunlar. Günü kurtarıyorlar.

Ortaya çıkan bu derin siyasal kriz sol bir seçeneğin işini kolaylaştırıyor mu? Kolaylaştırıyorsa sol neden bu krize kapılmış görünüyor?

Solun işinin otomatikman kolaylaştığı nerede görülmüş! “Halk tepkili nasılsa, solun önü açılır” demek tarihten hiç ders çıkarmamak demek. Sol görevini yapmazsa yalnız Türkiye değil, bütün dünyada faşizan hareketlerin önü açılır. Sol inandırıcı bir biçimde bu düzenin karşısına kendi seçeneğini kem küm etmeden koymak durumundadır. Bu yapıldığında evet bu dönem solun büyüyeceği bir dönemdir. Ama sol bütün enerjisini “Saray rejimi” söylemiyle harcarsa, bugünkü mevcut sistemi iyileştirme hayallerine ortak olursa solun işi çoook zorlaşır.

https://sol.org.tr/haber/sol-kendi-secenegini-kem-kum-etmeden-ortaya-koymali-12109
[/size]

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]