Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

27.08.2020- 09:57

Yazının sonunda söylenmesi gerekeni en başta söyleyelim; AKP'yi iktidarda tutacak bir siyasi tavırdan kesinlikle kaçınmalı. Çünkü AKP yerel iktidardan süpürüldüğü gibi merkezi iktidardan da düşürülmelidir. Bir yandan iktidarı yeni bir rejim kurmakla ve dinci bir faşizmi kurumlaştırmaya çalışmakla eleştirip öte yandan   bu topraklar için büyük bir tehlike oluşturan böyle bir siyasi anlayışı doğrudan ya da dolaylı yoldan iktidarda tutacak bir siyasi perspektifi bir yol haritası olarak benimseyeceksin!

Böyle bir şey olabilir mi?

Ve böyle bir siyasi tutumun AKP'yi iktidardan etmeye kilitlenmiş muhalefet üzerinde ''komünistler doğru söylüyor, hadi sosyalizm mücadelesine'' doğrultusuna yönelteceğini mi sanıyorsunuz?

***
Özgür Şen, bugünkü SOLportal'da tam da bu doğrultuda bir köşe yazısı yazmış. Şöyle soruyor:
''... beklenti her ne olursa olsun AKP’yi devirmek ya da düzenin sürekliliğini sağlamak ve toplumsal muhalefeti belirli sınırlar içinde tutmaksa strateji buna göre oluşuyor… Yok eğer hedef AKP’ye karşı oluşan haklı tepkiyi AKP’yi yaratan koşullara yöneltmek ve bir daha AKP gibi bir tehlikeye maruz kalmayacak şekilde sorunu kesin olarak çözmekse o zaman durum değişiyor.''

Bir zamandır özellikle TKP ve onun izinden gitmeye çalışan TKH bu yönde yayınlar yapmaya çalışıyor. Yaparken de gerçekliği bir ölçüde de olsa çarpıtmaya ve iddialarını kanıtlayacak bir şekle sokmaya çalışıyorlar. Bu paragraf bunun tipik bir örneği. Düzen muhalefetinin AKP karşıtlığının ''düzenin sürekliliğini sağlamak ve toplumsal muhalefeti belli sınırlar içinde tutmak''la bir doğrudan bir ilgisinin bulunmadığını iddia etmenin son kertede yanlış olmadığını söyleyebilmek mümkün olsa bile, düzen muhalefetinin tersine amacı düzeni değiştirmek ve toplumsal muhalefeti bu doğrultuda biçimlendirme stratejisine sahip olanların da AKP gibi bir partinin merkezi iktidardan edecek somut bir stratejiden yoksunluğu yok sayılamaz. Burada önemli olan ve asla üzerinde atlanılmaması gereken somut gerçekliğin TKP ve TKH'nin bu dönemde benimsedikleri stratejinin içinden geçtiğimiz nesnellikte bir karşılığının olup olmadığı ve ayrıca AKP'nin ne olursa olsun iktidarda tutunma çabasına dolaylı yoldan da destek verip vermedikleri gerçeğidir.

Böyledir ve bu stratejik tutumun son kertede başkaca bir anlamı yoktur.

Bu strateji belki bu ''kaotik'' süreçte sosyalist mücadeleyi daha fazla ete kemiğe büründürme amacı taşımaktadır, ama tutulan yolun hem bu amaca ve hem de içinden geçilen karanlık süreci büyük ölçüde aydınlatacak ve halkımızı daha da karamsar olmaktan kurtaracak bir derinlikten yoksun olacaktır, olmaktadır. Doğrudan veya dolaylı yoldan AKP karşıtlığında mevzilenmiş toplumsal muhalefeti hedef tahtasına oturtmayı süreklileştirerek buradan sola alan açma amacı taşımanın ne sola-sosyalizme bir yararı olacak ve ne de ülkeyi bu karanlıktan kurtarma mücadelesini yürütmeye çalışan halkımızda bir umut ışığının oluşmasına yol açacaktır. Tam tersine yenilginin kaçınılmazlığı duygusunun yeşermesi, umutların yitirilmesi ve halkın daha da içe kapanmasına neden olacaktır. Kuşkusuz AKP gericiliğinin değirmenine su taşıyarak onun merkezi iktidarda kalmasına yol açtığı, açacağı gerçeği de cabası...


NOT: Özgür Şen'in yazısı için: https://sol.org.tr/yazar/genis-ittifakin-ruhu-akp-devrilirken-dahi-gitmezse-13013












melnur  |  Cvp:
Cevap: 1
01.09.2020- 08:22

Aslında sol-sosyalistler için kolay gibi görünen ama gerçekteyse bir hayli zor bir dönem bu, içinden geçtiğimiz süreç. Hem sınıfsal bağımsızlık korunarak farklı bir ideolojik ve siyasi tavır ortaya konacak, hem egemen sınıfın belki de en gerici, en dinci ve en karşı devrimci temsilcilerini iktidardan edecek bir somut perspektif geliştirilecek. Hem düzen muhalefetini de kapsayacak bir siyasi ve ideolojik tavrın kurtuluş için gerekli ve zorunlu tek çıkış yolu olduğu anlatılacak ve hem de gericiliği iktidardan edecek olan   toplumsal muhalefete bir şekilde destek vermenin de bir başka gereklilik olduğu yönünde bir siyasi tavır sergilenecek.

Bu ''tutarsız'' tavrı tutarlı, zorunlu ve anlaşılabilir bir şekilde savunabilmek...
Hiç kolay değil.

Ama başka çare var mı?

Ve üstelik ''dışarıda'' kalarak siyaset üretmek siyasetin doğasına aykırı. Mutlaka içinde olabilmeli, siyasi gericilik karşıtlığımızı mutlaka içeride bir pozisyon alarak çok daha somut bir şekilde sürdürebilmeliyiz. Yoksa ne kadar dışarıdalığımızın ne kadar doğru olduğunu anlatma yönündeki çabaların bir kısım üye ve sempatizan dışında karşılığı olmayacaktır. Toplum, muhalif kesimler siyasi iktidarı alaşağı etme yönünde bir pozisyon almışken farklı bir kulvarda yer almak, oradan nasıl bir ses gelirse gelsin, evet, toplumda karşılık bulmayacaktır. ''Belli sayıda CHP'li bize katılıyor'' derken, hiç kuşkunuz olmasın belli sayıda üye ve sempatizan da muhalif kesimlerin siyasetine destek verecektir. Çünkü, Merdan Yanardağ'ın da bir ara seslendirdiği gibi Türkiye'de demokratik bir çözüm hala var ve bu seçenek sona ermeden yani tam anlamıyla bir yönetim krizi de oluşmadan   sosyalistlerin ''dışarıdan'' bir muhalefet sergilemesi   hiç kabul görmeyecektir.

''Dışarıdanlık'' bir gün mutlaka gerekli bir hale gelecektir.
Mutlaka!
Ama bu gün o gün değil.

Cevap: 2
01.09.2020- 22:37

Alıntı Çizelgesi: Alıntı yazmış
Ve üstelik ''dışarıda'' kalarak siyaset üretmek siyasetin doğasına aykırı. Mutlaka içinde olabilmeli, siyasi gericilik karşıtlığımızı mutlaka içeride bir pozisyon alarak çok daha somut bir şekilde sürdürebilmeliyiz. Yoksa ne kadar dışarıdalığımızın ne kadar doğru olduğunu anlatma yönündeki çabaların bir kısım üye ve sempatizan dışında karşılığı olmayacaktır. Toplum, muhalif kesimler siyasi iktidarı alaşağı etme yönünde bir pozisyon almışken farklı bir kulvarda yer almak, oradan nasıl bir ses gelirse gelsin, evet, toplumda karşılık bulmayacaktır. ''Belli sayıda CHP'li bize katılıyor'' derken, hiç kuşkunuz olmasın belli sayıda üye ve sempatizan da muhalif kesimlerin siyasetine destek verecektir. Çünkü, Merdan Yanardağ'ın da bir ara seslendirdiği gibi Türkiye'de demokratik bir çözüm hala var ve bu seçenek sona ermeden yani tam anlamıyla bir yönetim krizi de oluşmadan   sosyalistlerin ''dışarıdan'' bir muhalefet sergilemesi   hiç kabul görmeyecektir.



Buna katılıyorum... Sadece iktidara karşı muhalif bir siyaset üretmek, bu muhafeletin bir parçası olmak açısından da değil. Sosyalist Solun hemen hemen her konuda söyleyecek bir şeyi olmalı ve aktif siyaset gündeminin dışarısında kalmamalı... Ne yazık ki Sosyalist sol fraksiyonlar (hepsi olmasa bile çoğunluğu) uzun süre Kürt sorunu dışında güncel siyasetin dışında kaldılar ve pasif bir tutum sergilediler. 2010 referandumunda bunlar belki liberal sol gibi ''Yetmez ama Evet'' demedilerse de, boykot diyerek, bu konu sosyalistlerin gündemi değildir diyerek bir bakıma muhalefet kitlelerine etki etme fırsatını kaçırdılar ve gidilen sürece pasif kalarak bir bakıma destek olmuş oldular. Burjuva düzeninin iç hesaplaşmalarına taraf olmayacağız gibi sığ ve populist demagojiler ile Solun kazanabileceği ya da en azından etki edebileceği muhtemel muhalif kitleleri ellerinden kaçırdılar.

Bu sefer böyle bir hataya düşülmemeli... Fakat yine söylüyorum ki, sol bu süreçte muhalefet kuyruk olarak değil, onu yönlendirip, şekil verebilen bir özne olarak kendisini gösterebilmeli... Bunu yapabilir mi? Hamlet'in de dediği gibi; işte bütün mesele bu!

melnur  |  Cvp:
Cevap: 3
04.12.2020- 20:15

''Ne yazık ki Sosyalist sol fraksiyonlar (hepsi olmasa bile çoğunluğu) uzun süre Kürt sorunu dışında güncel siyasetin dışında kaldılar ve pasif bir tutum sergilediler. 2010 referandumunda bunlar belki liberal sol gibi ''Yetmez ama Evet'' demedilerse de, boykot diyerek, bu konu sosyalistlerin gündemi değildir diyerek bir bakıma muhalefet kitlelerine etki etme fırsatını kaçırdılar ve gidilen sürece pasif kalarak bir bakıma destek olmuş oldular.''

Adını koyalım, o dönemde TKP dışında büyük bir çoğunluk ''yetmez ama evet'' derken, bir kısım sol da Kürt hareketiyle birlikte boykot'ta karar kılmışlardı. Aslında iki grup da liberal bir tavır alıyor ve AKP'nin yürütücüsü olduğu bir süreçte demokrasi adına destekte bulunuyordu. Sadece bunlar da değil, bir Troçkist parti genel başkanı   tıpkı Ufuk Uras gibi açık seçik destek verdiğini ve destek yönünde çalışmalarda bulunduğunu açıklıyordu katıldığı tv. programlarında. Hatta bu çabaları için o zamanki başbakan Tayyip Erdoğan'dan teşekkür aldığını da övünerek dile getiriyordu. Ya Birikimciler? Ömer Laçiner? O da televizyonlardan yarım kalmış burjuva devriminin tamamlanacağı muştusunu veriyordu.

Öyle günlerden geçtik ve bugünlere geldik. Siyaset bir şekilde yeniden şekilleniyor ve hemen hemen her siyaset de bu süreçte kendine yeni bir yol tutturuyor. Ben asıl o dönemde SF'deki yanlış bir siyasal tutum içinde yıllarca biçimlenenlerin asıl şimdi ne düşündüklerini merak ediyorum. Üstte anlatmaya çalıştığımız konu birebir SF'ye de yansımıştı. SF o zamanlar ya yetmez ama evet'çi ya da boykotçu bir tutum almıştı ve bu   bu şekilde bir konum almayan doğrultuda davranmayan pek çok siyaseti de ulusalcı, neo-faşist vb. olarak damgalamaya devam etmişti. Şimdi ne yapıyorlar, içinde bulunduğumuz süreci nasıl yorumluyorlar, gerçekten merak edici..

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]