Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

25.06.2023- 08:38

14 ve 28 Mayıs seçim sonuçlarının en karışıklık yaratan partisi tahmin edileceği gibi CHP oldu. Değişim sözünün en çok duyulduğu ve genel başkan Kemal Kılıçdaroğlu'nun tahtınn sallantıda olduğu bir parti CHP. Aslında CHP'de hemen herkes değişim diyor da değişimin ne olduğu, söyleyenlerin değişimle ne kast ettikleri tam olarak belli değil. Kılıçdaroğlu hem CHP'de ve hem de toplumun belli bir kesiminde istenmediğine gözlerini kapamış gibi duruyor. Yakın çevresini değiştirmenin yeterli olduğu kanısında. İBB başkanı Ekrem İmamoğlu ise başta Kılıçdaroğlu olmak üzere CHP'nin de değişmesi gerektiğini ima ediyor. Bir diğer özne Özgür Özel de değişim isteğini yinelerken partide genel başkanlık dahil her görevi kabul edebileceğinin altını çiziyor. Özetle anlaşılabildiği gibi   Kılıçdaroğlu ile İmamoğlu arasında bir genel başkanlık yarışının başladığı söylenebilir.

Kılıçdaroğlu'nun ''artık yeter'' deyip genel başkanlıktan ayrılmasını bir türlü anlayamıyor ve yorumlayamıyorum. Burada bir problem var sanki.   Örnekse ''Oğlum'' diyerek sevdiğini söylediği İmamoğlu'nun Genel Başkanlığına neden karşı çıkar? Kamuoyuna yansıdığı şekliyle İBB'nin AKP'nin eline geçmesine gönlü razı olmadığı için mi? Sanmıyorum, açık seçik söylense, İmamoğlu İBB seçimlerine katılıp kazandıktan ve   belediye encümeninde çoğunluk muhalefete geçtikten sonra yapılacak olağanüstü bir kurultayda genel başkanlığa aday olmayacağını söylese bu plan İmamoğlu tarafından eminim kabul görecektir. Kılıçdaroğlu bu noktada açık değil. İstanbul il başkanı Canan Kaftancıoğlu'nun bu süreçte İmamoğlu'nun değil de Kılıçdaroğlu'nun yanında olması bize başka bir şey mi söylüyor? İmamoğlu'nun Kılıçdaroğlu'ndan çok daha fazla partiyi sağa kaydırabileceği falan? Böyle bir çekinceleri mi var?

CHP böyle ama İYİP'te durum farklı. İYİP seçimlerde beklentinin çok çok altında kalmasına, MHP'ye geçilmesine ve büyük bir hayal kırıklığı yaşamasına rağmen Meral Akşener'in süreçten çok daha güçlenerek çıktığını söylemek mümkün. Öylesine ki, tıpkı HDP-YSP'de olduğu gibi mart 2024 belediye seçimlerinde CHP'nin kuyruğuna takılmayacaklarını söyleyip duruyorlar.

Sosyalistler ise TİP dışında bildiğimiz gibi... Onlar hiçbir şeyi üzerlerine almıyorlar, binde 1'miş, on binde 3'müş ne gam; hiç rahatsız değiller. Yaptıkları analizlerde dünya yanlış kendileri doğru şeklinde özetlenebilecek bir yığın açıklamalarda bulunuyorlar. Liberaller özgürlük ve demokrasiyi savunuyormuş, ulusalcılar bağımsızlıkçı siyasetten yanaymış ve kendilerine de eşitlikçi siyasetleri savunmak kalmış! Bu yolda devam edeceklermiş falan.. Yani değişen hiçbir şey yok. Liberallere ve ulusalcılara tırnak içinde atfedilen (isnat edilen-mal edilen) ) kavramları eşitlikçi bir siyasetle birlikte savunmak ve   bu yapılırken muhalefete muhalefet etmeyi bırakıp saray rejimine bodoslamadan karşı çıkmak yüzü demokrasiden ve soldan yana olan çevrelerle daha yakın bir ilişki nedeni olamaz mıydı? Gereksiz bir farklı görünmek çabası ve bir çeşit siyasi snopluğun sosyalistlere   hiçbir şey kazandırmadığı-kazandıramayacağı ve emekçi ve ilerici kesimlerle mesafeyi daha da açacağı belli değil mi?

TİP'in içini bilmiyorum. İrfan Değirmeni'nn tekrar Halk tv.'ye geçeceği anonsları yapılıyor? Parti ile ilişkisi nası; diğer adaylarda durum ne, sanırım yetkili arkadaşlar bu konularda gerekli adımlar atıyordur. Dışarıda ise gördüğüm kadarıyla TİP'e olan ilgi devam ediyor. Dün bir arkadaşla konuşmuştum, seçim öncesiydi ve seçimden sonra CHP'den ayrılıp TİP'e geçeceğini söylemişti, hatırlattığımda Fındıkzade'de TİP ilçe merkezi olduğunu ve oraya gideceğini söylemişti. Teşvik etmiştim ve etrafta olanlar da TİP'nin sosyalist çevrelerde öne çıktığını söylediler. Kısaca TİP'in seçim öncesinde yarattığı sempatinin bu örnek üzerinden devam ettiğini söylemek mümkün gibi geliyor bana.

Toplumda bir bıkkınlık ve mutsuzluk hali var. Ne yapılırsa yapılsın bu iktidarın değişmeyeceği ve giderek daha da yoğun bir karanlığın yaşanacağı duygusu çökmüş halkın üzerine... Bir umut arayışı da var. Aslında aramıyorlar, böyle bir tavır bizim insanımıza en azından belli dönemlerde çok uzak. Yaşam biçimini, daha doğrusu alışkanlıklarını çok fazla değiştirmeden, çok fazla emek harcamadan bir değişimin kapısını çalmasını bekliyor. Umudu yaratmak değil de, umudun kapısını çalması ve ''ben geldim'' demesi.. Umuda ihtiyacı var insanlarmızın. CHP ve HDP elbette   bu koşullarda önemsenmelidir ama umut değiller. Umudu TİP yaratabilir. TİP bu toplumda sahici bir umut haline gelebilir. Özgürlüğü, demokrasiyi, bağımszlıkçı tavrı ve ayrılıkçı siyasetlere kesinkes kapalı olarak ve eşitlikçiliği, kamuculuğu bir bütün olarak savunarak ve saray rejimine karşı somut bir muhalefeti de halkın önüne koyarak...-başarabilir.

Başarabliriz.
Bu ülkenin, bu ülke insanlarının ve hatta bu coğrafyanın bu başarıya öylesine susamışlığı var ki...

melnur  |  Cvp:
Cevap: 1
16.07.2023- 10:32

14 ve 28 mayıs seçimlerinin kaybedilmesiyle birlikte toplumda bir bezginlik ve umutsuzluğun ortaya çıktığnı görebilmekteyiz. Gerici iktidar bu dönemde olmadığı kadar devletleşmiştir. Kazanılan her seçim topluma yöneltilen baskının daha da artmasına neden olmakta, bu durum zaten çoğunlukla örgütsüz olan emekçi halk kesimlerini daha da boyun eğer bir hale sokmaktadır. Emeklilere son zam fiyaskosu, benzin ve motorine gelen son yıkıcı zamlar, zaten işsizlik, yoksulluk ve pahalılık altında ezilen kesimlerde hiçbir toplumsal tepkiye yol açmamasının nedeni de budur. Ne yazık ki, muhalefetin de dağınıklığı ve yetersizliği de toplumsal alandaki dağınıklık, bezginlik ve güvensizliğin yoğun bir umutsuzluk dalgası üretmesine yol açmaktadır. Seçimlerle birlikte Cumhuriyet tarihinin en gerici parlamentosunun ortaya çıkmış olması da umutsuzluk duygusunu arttırmaktadır. Emekçi halk kitleleri baskılandıkça daha günübirlik çözüm beklentisine girmekte sınıfsal mücadele olanaklarının temeli ortadan kalkmaktadır. Türkiye emekçi halkları belki de tarihinde hiç olmadığı kadar gerici bir yapılanmanın siyasal ve toplumsal alandaki baskısını hissetmekte ve içe kapanmaktadır.

Kurtuluş sosyalizmde sloganları atmayacağım, hiçbir yararı yok. Slogan atarak toplumda bir etki yaratıp bağ kurulabilseydi sosyalist sol hala binde birler, on binde üçler seviyesinde olmaz ve hala hiçbir özeleştiri de vermeden sanki her şey uyarında gidyormuş gibi davranmazdı. Çözüm her şeye rağmen CHP ve HDP'nin toparlanması, daha demokratik bir düzen arayışına girmesi ve TİP'in bu döneme özgü topluma umut veren siyasetleri daha da güncelleştirerek görünür hale gelmeye çalışması ve düzen muhalefetiyle, özellikle CHP ve HDP'yle birlikte geniş çaplı bir muhalefeti örgütlemesinde yatmaktadır. Sosyalist solda çok uzun zamandan beri süregelen bir boşluk bulunmaktaydı, bu boşluk TİP tarafında doldurulmuştur, devam ettirilmelidir, TİP olmadan, TİP'in büyüyen muhalefeti olmadan CHP ve HDP-YSP'nin kendi başlarına toplumsal bir umut yaratabileceklerine inanmıyorum.

melnur  |  Cvp:
Cevap: 2
02.08.2023- 03:51

Son durum?
Aslında durumlar bir hayli karışık. CHP tam bir arap saçı; HDP sanırım kongre sürecinde; TİP dışında sosyalistler bildiğimiz gibi, sanki bir büyük seçim yenilgisi daha yaşamamışlar gibi ve sanki bir fikir kulübüylermiş   gibi çalışmaya devam ediyorlar!

Face'te okuyorum, bir kısım sözde solcular ise ''CHP, HDP bizi ilgilendirmez'' mealinde yorumlarda bulunup CHP'ye ilişkin bir şeyler söylemeye çalışıyorlar. Neden ilgilendirmesin ki; sosyalist olmak güncel siyasete ilgisiz kalmak ve (her şeye rağmen) ülkenin iki ilerici partisini ilgi alanının dışına çıkartmak anlamına mı geliyor?

Kısaca ülke siyasetinde son durum; iktidarın ( siz sermayenin en gerici ittifakı olarak okuyun) ülkeyi getirdiği noktada ne yapacağını bir türlü kestirememesi ve ülkede özellikle ekonomide her şeyi yüzüne gözüne bulaştırması...-Erdoğan çok sıkıştığında NAS diyor,, ''faiz neden enflasyon sonuç'' diyor, ama söylediklerine kendi de inanmıyor, düzeltmesi için aylarca peşinden koşulan Mehmet Şimşek de çaresiz, rotayı bir türlü tutturamıyor.

Talan'sa...-olabildiğince devam ediyor, bütün acımasızlığıyla;   Akbelen'de haftalardır süren direniş, Hatay'da da öyle...

Geçen gün yeni tanıştığım bir genç kadın, ''ne olacak bu durumun sonu '' diye sormuştu; ''düzelecek'' diye yanıt vermiştim, ''Bu böyle gitmez, eninde sonunda düzelecek'' demiştim. Söylediklerime kendim inanıyor muydum, bilmiyorum. Bildiğim tek şey...Umutsuz yaşanmıyor, umut güzel şey... Umut etmek güzel...

Gecenin bir vakti.
Saat dörde geliyor.
Nazım'ın da böyle bir şiiri var. Hani ''saat dört, yoksun, beş altı, yok'' diye devam eder. Zülfü de güzel bir şarkıya dönüştürmüştü... Arayıp bulmayacağım; gerçekten çok geç oldu.

Dışarı bakıyorum, zifiri bir karanlık.
Karşı apartmanlarda tek bir ışık yok.
Sessizlik.
Bıktırıcı, kahredici bir sessizlik.

''Saat dört
yoksun.''





Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]