Ayakları yere basmayan düşüncelerin gerçekleşmesi mümkün olmayacak bir hayal kurmaktan öte bir anlamı yok. Elde bavul araç geçmeyecek bir yolda günlerce haftalarca beklemek varmayı umut ettiğin amaca hiç ulaşılmayacak anlamına gelir. Değişmeliyiz, gerekiyorsa değiştirmeliyiz. İnsanlara ulaşmayan, kitlelerce benimsenmeyen fikirlerin etkin olabilme, güç haline gelebilme şansları da yoktur. Kendimizi kandırma çabası giderek müzmin bir alışkanlığa dönüşüyor. Ve sonuç nedir, biliyor musunuz, iyi ki o pek çok eleştirilen yanları olan CHP var. Yoksa bu neo-osmanlıcı otoriter anlayışı geriletmenin-durdurabilmenin yolunu bulabilir miydik?

31 Mart seçimleriyle sosyalist sol açısından bir iki ilçede kazanılan küçük başarılar dışında yine bir büyük seçim yenilgisinden söz etmek mümkündür. Sosyalist soldaki partilerimizin bu sonucu kanıksadığı bellidir, hala analiz adı altında kendi durumunu hiç sorgulamama alışkanlığı sürüyor, sürdürülüyor. Eminim üç ya da dört yıl seçim yapılmayacak olmasından da mutludurlar. Kadroları ve siyasetleri halkın kantarına çıkmayacaktır. Ta ki, bir sonraki seçime, seçim sonucuna kadar...

İşin can sıkıcı yanı da bu durumun değişeceğine ilişkin hiçbir emarenin ortada olmaması. Evet, işin en can sıkıcı yanı da bu.

...tanımlamayı daha da somutlayarak açıklamaya çalışırsak sanırım, tek adam rejiminin giderek daha da gericileştiği ve baskıcı bir hal almaya çalıştığı bir iklimde bilinçli sol seçmen tanımı yapılacaksa, bana öyle geliyor ki, önceliği bu egemen anlayışı geriletmeye dönük bir siyasi pozisyona vermek gerekir(di). İkincisi seçmenin yüzünü sola döndürdüğünü savlamak ( bence de öyle) CHP'nin daha da sağa kaydığını ve hatta ANAPlaştığını söylemekle bir çelişki oluşturur, gibime geliyor. Özetlersem, yüzü sola dönük kesimler saray rejiminin yerelde de iktidar olmasına tepki gösterdiler ve doğru bir pozisyon aldılar., eğer bilinçli sol seçmen tanımı kullanılacaksa bence bu tanımlama özellikle bu seçimde (İBB seçimi için söylüyorum) böyle bir tavrı gösterenlere çok daha iyi yakışıyor.

Özgür ve demokratik bir anayasa yapmayı amaçladığını söyleyen siyasi iktidar 2013 yılından beri yasakladığı Taksim'i AYM kararına rağmen   yine yasakladı. 1 Mayıs 2024 'de Taksim'deki kutlamalara yine yasak getirildi.

Erdoğan AKP'sinin her sıkıştığında ısıtıp ısıtıp gündem haline getirmeye çalıştığı sözde özgürlükçü ve demokratik anayasa çalşmalarının kapağına bu 1 Mayıs 2024 tarihinin görüntüsü koyulsun, tamamlayıcı olur. Oysa bilmiyorlar, toplumların daha iyiye ve güzele yürüyüşünün önü ilelebet kesilemez. Bir parantezlerdi ve önünde sonunda kapanacak, kapatılacak ve gidecekler. Nazım'ın söylediği gibi, hani ''onlar ümidin düşmanıdır, sevgilim'' demişti ya; öyle:

''Ve elbette ki sevgilim, elbet.
dolaşacaktır elini kolunu sallaya sallaya
dolaşacaktır, en şanlı elbisesiyle, işçi tulumuyla
bu güzelim memlekette hürriyet''

Saraçhane İşçi Sınıfı ve Emekçi halkın Taksim 1 Mayıs alanındaki ısrarın adıdır. Ve Taksim 1 Mayıs alanı olarak prangalarından kurtulup özgür oluncaya kadar bu iradenin toplanma alanı olarak kalacaktır. Katılım gösterenlere selam olsun.

Beğeniriz beğenmeyiz bugünün Türkiye'sinde CHP de ve Türkiyelileşme çabası içinde olan bir HDP-DEM de soldur, sol kabul edilmektedir. Yakınıp durmanın hiçbir anlamı ve yararı yok. Halkımızın büyük çoğunluğunun, meslek odaları ve sendikaların sosyalist partiler yerine onlara yönelmesinin nedenlerini kendimiz yerine onlarda, onların varlığında aradığımız sürece de bu durum hiç değişmeyecek. Kalabalık olabilmenin yolunu bilmiyor ve dahası gereken önemi vermiyoruz. Kalabalıklar dönüp bakmıyorsa, meslek odaları ve sendikaların pek de umurlarında olmuyorsa nedeni budur, nedeni biziz. Kalabalık değiliz, kalabalık olamadığımız için de kalabalıklar dönüp bakmıyor. Gazete ve dergi köşelerinde pek değerli, anlamlı ve dahi sınıfsal analizler yaptığımızı sanarak bu sorunu aşabilmek mümkün değil.

Bugün 6 Mayıs 1972, sabaha karşı Deniz'i, Yusuf'u, Hüseyin'i asacaklar...


''Biraz sonra asmaya götürecekler beni,
Biraz sonra dalımdan koparıp öldürecekler beni,
Hoşçakalın sevdiklerim;
Dört mevsim, yedi kıta, mavi gök...
Bütün doğa hoşçakalın...
Hoşçakalın sevdalılar,
Çocuklar, üniversiteliler, genç kızlar,
Sonsuz uzay, gezegenler ve yıldızlar,
Hoşçakalın..''