SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
Tek Ülkede Sosyalizm           (gösterim sayısı: 5.489)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

36 kere teşekkür etti.
50 kere teşekkür edildi.
Konu Yazan: melnur
Konu Tarihi: 11.08.2013- 13:16



1- Sorunun Ortaya Konuluşu


“Proletarya bir ülke sınırları içerisinde iktidarı ele geçirdiğinde, proletarya diktatörlüğü aracılığıyla tek ülkede sosyalizmi inşa edebilir mi?” Sorunu böyle koyabiliriz. 1924 yılından sonra bu konu Marksizm-Leninizm ile Trockizm arasındaki ideolojik mücadelenin temel konularından biri olmuştur.

Trocki, tek ülkede sosyalizmin olabilirliğini ilk kez 1924’te Stalin’in ortaya attığını iddia ediyor. Trocki’ye göre Stalin, Lenin’in ölümünü fırsat bilerek tek ülkede sosyalizmin inşa edilebileceğini teorisini ortaya atmıştır. Trocki’ye göre Lenin, asla tek ülkede sosyalizmin inşa edilebileceğini düşünmemiş, sosyalizmi bir dünya sistemi olarak düşünmüştür.

Tek ülkede sosyalizm biçim ile özün birbirine denk düşmemesinden dolayı yanlış anlaşılabiliyor. Tek ülkede sosyalizm üç sorunu tartışmaya açabilir. 1- Proletarya başlangıçta, dünya devrimi olmaksızın iktidarı ele geçirebilir. 2- iktidarı ele geçiren proletarya dünya devriminin bir süre geciktiği koşullarda, kendi ülkesinde sosyalizmi inşa edebilir. 3- sosyalizmin tek ülkede zaferi ile nihai zaferi nispeten ayrı konulardır.

“Proletarya başlangıçta, dünya devrimi olmaksızın iktidarı ele geçirebilir” mi? Evet, bu teorik olarak mümkündür. Emperyalizm koşullarında devrim, emperyalist zincirin en zayıf halkasında patlak verir. Tek bir ülkedeki proletarya çeşitli sebeplerle diğer ülkelerdeki proletaryadan daha önce iktidarı ele geçirebilir. Bu zaten tarihsel olarak kanıtlanmıştır. Proletarya Rusya’da bir dünya devrimi gerçekleşmeksizin iktidarı ele geçirmiştir. Lenin ve Stalin’in bu soruya bakışı olumludur.

Lenin Trocki’yle bir polemiğinde bir ülkede proletaryanın iktidarı ele geçirmek için dünya devrimini beklemesinin yanlışlığını, bunun uluslararası proletaryanın ortak eylemliliğini değil, ortak eylemsizliğini, ‘beklemecilik’ ve pasifliği getirdiğini belirtmiştir.

Bu yüzden proletarya bir ülke sınırları içerisinde iktidarı ele geçirme olanağını yakaladığı zaman, uluslar arası devrimi beklemek için durmamalı, tüm gücüyle iktidarı ele geçirmek için savaşa atılmalıdır. Tek ülkede sosyalizm konusunda tartışacağımız sorun bu (proletarya dünya devrimi olmaksızın iktidarı ele geçirebilir mi sorunu) değildir.

Tartışma esas olarak bu noktadan sonra başlar. “İktidarı ele geçiren proletarya dünya devriminin bir süre geciktiği koşullarda, kendi ülkesinde sosyalizmi inşa edebilir” mi? Aynı anlama gelmek üzere sorunu şöyle de ortaya koyabiliriz: dünya devriminin mevcut olmadığı koşullarda sosyalizm tek ülkede inşa edilebilir mi? İki soru da aynı anlamdadır çünkü tek ülkede sosyalizmi kuran (veya kurmaya çalışan) ülke, dünya devriminin üssü ve destekleyicisidir. Tek ülkede sosyalizm konusunda birinci esas tartışma noktası budur.

İkinci ana tartışma noktası ise “sosyalizmin tek ülkede zaferi ile nihai zaferi”nin birbirine karıştırılması üzerinden ortaya çıkar. Lenin ve Stalin tek ülkede sosyalizmin zaferinin, sosyalizmin nihai (kesin) zaferi anlamına gelmediğini söylerler. Trocki ise tek ülkede sosyalizmin zaferi ile nihai zaferini birbirine karıştırarak ve soruna sürekli ters noktadan yaklaşarak kafa karışıklığı yaratmaya çalışır.

Biz yazımızda tek ülkede sosyalizm konusunu bu iki nokta üzerinden tartışacağız.



.2. Tek ülkede sosyalizmin inşası mümkündür


Trocki’ye göre proletarya geri bir ülkede iktidarı ele geçirebilir ancak dünya devrimin gerçekleşmediği koşullarda tek ülkede sosyalizmi inşa edemez:

“genel olarak dünyadaki hiçbir ülke, sosyalizmi kendi ulusal sınırları içinde inşa edemez.” (Trocki, Sürekli Devrim, Sf. 137)

‘Kapitalizmden çıktığı biçimiyle komünizmin’ (sosyalizmin) sınıflı bir toplum olduğunu, kapitalizmden miras kalan kır ile kent, kafa emeği ile kol emeği arasındaki çelişkinin devam ettiğini belirtmiştik. Bu çelişkilerin varlığı, üretici güçlerin gelişme düzeyinin henüz sınıflı toplumuna denk düştüğünü gösterir. Zaten ‘kapitalizmden çıktığı biçimiyle komünizm’de kapitalizmden kalma sınıfların (nitelik değiştirmiş biçimiyle) miras kalması zorunludur. Sosyalizm bu mirası alır, burjuvaziyi mülksüzleştirerek toplumsallaştırılmış üretimi örgütler. İşçi sınıfı ve köylülük (yoksul ve orta köylülük) arasında kurulan ittifak ile üretici güçlerin gelişiminin önü açılır ve tüm dünyada sosyalizmin zaferiyle komünizme doğru ilerlenir.

Trocki’nin sosyalizm kavramının anti-Marksist içeriğinden önceki bölümlerde bahsetmiştik. Trocki; sosyalizmi, Marksist devlet teorisini ve Leninizm’i anlamamıştır. Anlamadığı gibi kendi görüşlerinin, Marks, Engels ve Lenin’in görüşleri olduğunu iddia ederek Marksizm-Leninizm’i revize etmeye ve onu çarpıtmaya, ‘Trockist’ bir içerik katmaya çalışmıştır. Trocki, sosyalizmin kapitalizmden komünizme geçiş sırasında zorunlu bir aşama olduğunu kabul ederken anti-Marksist bir sosyalizm tanımı yapar. Bu tanıma göre sosyalizm (komünizm gibi) kır ile kent arasındaki çelişkinin çözüldüğü, sınıfların, devletin ve ulusal sınırların mevcut olmadığı bir toplumdur. Oysa kafa ve kol emeği arasındaki çelişki çözülmeden ne bürokrasi, ne sınıflar ne de devlet ortadan kaldırılabilir. Bu Trocki’nin sosyalizm tanımı içindeki çelişkilerinden biridir. Ama temel yanlış Trocki’nin sosyalizmi kapitalizmden çıktığı biçimiyle komünizm olarak algılamaması, onu sınıfların yok olduğu, ulusların birbiriyle kaynaştığı yüzyıllar sonrasına atmasıdır.

Marks, Engels ve Lenin, bütün teorik tahlil ve tespitlerinde sosyalizmi kapitalizmin bıraktığı yıkıntı üzerine kurulacak komünizm olarak tarif etmişlerdir.

Kapitalizmden çıkan yeni toplum, kafa emeği ile kol emeği, kent ile kır arasındaki çelişki henüz çözülemediği için sınıfların ve devletin mevcut olduğu, burjuva hukukun devam ettiği, çalışmanın hala dışsal bir zorunluluk olduğu toplumdur. Böyle bir toplum, esas olarak, proletarya iktidarı tarafından üretim araçlarının toplumsallaştırılması ile kurulmuş olur. Üretim araçları üzerinde burjuva özel mülkiyet ortadan kaldırıldığında, başta sanayi olmak üzere tüm ekonomi üzerinde proletaryanın denetimi ve yönetimi sağlandığında, sosyalizmin temeli olan toplumsal mülkiyet ve planlı ekonomi hayata geçirilmiş olur. Bu, tek ülke sınırları içerisinde gerçekleştirilebilir. Tek ülkede iktidarı ele geçiren proletarya burjuvaziyi mülksüzleştirir, toplumu devlet ve kolektif işletmelerde bir araya getirerek sosyalizmi genel anlamıyla gerçekleştirebilir. Eğer sosyalizmi Marksist ve bilimsel içeriğiyle tanımlayacak olursak sosyalizm tek ülkede gerçekleştirilebilir. Ama Trocki’nin yaptığı gibi kafamızda projeler üretip gerçekliği ona göre yorumlamaya çalışırsak sosyalizm tek ülkede gerçekleşemez.

Lenin tek ülkede sosyalizmin gerçekleşebileceğini, sosyalist ekonomiye geçilebileceğini şöyle ifade eder:

“görev, sosyalist ekonomiye geçmek amacıyla, emek ve ürün tasarrufu bakımından en elverişli işletme olduğu için, bireysel işletmeler zararına, tarımda kolektif işletmenin gelişmesine dayanıyor.” (Lenin, Ekim Devrimi Dosyası, Sf. 513-514, 11 Aralık 1918)

Başka bir yerde Lenin, sosyalizmin insanların gülümseme ve ‘küçümsemelerine’ rağmen gerçekleştiğinden bahseder:

“Gerçekten de ülkemizde, devlet iktidarı işçi sınıfı tarafından kullanıldığı ve devlet bütün üretim araçlarını elinde bulundurduğu için, bize de nüfusu kooperatifler içinde bir araya getirmekten başka bir şey kalmıyor. Nüfus kooperatifler içinde en yüksek derecede toplanınca sosyalizm, eskiden haklı alaylara, gülümsemelere, sınıflar savaşımının, siyasal iktidar vb. için savaşımın zorunluluğuna pek haklı olarak inanan kimselerin küçümsemesine yol açan o sosyalizm, kendiliğinden gerçekleşiyor.” (Lenin, Ekim Devrimi Dosyası, Sf. 618, Kooperatifçilik Üzerine)



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 11.08.2013- 13:17


Sosyalizmi idealler dünyası haline getirenlere karşı Lenin hayatın gerçekliğinden böyle sesleniyor. Burjuvazi ve kapitalizme karşı verilen savaş proletaryanın iktidara gelmesi ile bitmiyor. Proletaryanın iktidarı altında burjuvaziye, bireysel üretime ve değişmesi en zor olan küçük burjuva alışkanlıklara karşı devam ediyor. Daha büyük bir disiplin, özveri ile tüm halkın ihtiyaç, duygu ve düşüncelerini hesaba katan ve onu hareketin bir parçası haline getiren yeniden inşa süreci ile devam ediyor. Karşılaşılan zorluklar, alınan önlemler, sosyalist inşanın adım adım gerçekleştirilmesi anlamına gelen başarılar, hemen sonuç vermeyen atılımlar; bütün bunlar insanların zihinlerinde tasarladıkları ‘idealler dünyası’ ile denk düşmüyor. Lenin, komünistlerin küçümsemesine yol açan başarıların sosyalizm anlamına geldiğini, eksiklikleri olsa da sosyalizmin inşasının gerçekleştiğini ifade ediyor ve üç koşul üzerinde duruyor. “Devlet iktidarının işçi sınıfı tarafından” kullanılması, “devletin bütün üretim araçlarını elinde” bulundurması ve son olarak kooperatifleştirme. Lenin’in belirttiği gibi, proletaryanın iktidarı, üretim araçlarının toplumsallaştırılması ve planlı ekonomi gerçekleştiğinde –küçümsemelere rağmen- sosyalizm kendiliğinden gerçekleşmiş olur:

“Oysa uygar kooperatifçiler rejimi, üretim araçları toplumun malı olduğu ve sınıf olarak proletarya burjuvazinin üstesinden geldiği zaman, sosyalist rejimin ta kendisi oluyor.” (Lenin, Ekim Devrimi Dosyası, Sf. 621, Kooperatifçilik Üzerine)

Lenin’in Ekim devrimi sonrasındaki yazılarınden sosyalizm inşasıyla ilgili görevler üzerine onlarca alıntı yapılabilir. Lenin proletaryanın iktidarı ele geçirdiği ve üretim araçlarına el koyduğu koşullarda kooperatifleştirme görevinin sosyalizm anlamına geldiğini bunun da tek ülke sınırları içerisinde gerçekleştirilebileceğini birçok defa tekrarlamıştır.

Leninizm, onun teorik ve politik tahlilleri, özellikle devlet, sosyalizm ve komünizmin bilimsel tahlilleri bize Trockizm’in sosyalizm anlayışının baştan sona keyfi, iradeci ve anti-Marksist olduğunu gösteriyor. Lenin, 1918 Ekim devriminden hemen sonra ve esas olarak da üç yıllık zorunlu bir iç savaştan çıktıktan sonra (1920) görevin sosyalizmin inşası (toplumun tek bir planlı ekonomi içerisinde toplanması) olduğunu belirtiyor.

Trocki sosyalizmin tek ülke sınırları içerisinde inşa edilemeyeceğinden yola çıkıyor. Öyleyse iktidarı ele geçiren proletarya dünya devrimini gerçekleşene kadar ne yapmalı? Trocki’nin tezi kaderini hemen gerçekleşecek bir dünya devrimine bağladığı SSCB’yi umutsuz bir çaba içinde görür. Yapılacak tek şey kalır: sosyalizmi inşa etmeden dünya devrimine kadar dayanmak:

“Burada mümkün olan iki seçenek vardır: a) dünya proleter devriminin gelecekteki zaferine kadar, tek ülkede proletarya diktatörlüğünün iktisaden güçlenmesine yönelik, yukarıda özetlenmiş olan yol (Rusya’da Sol Muhalefet’in bakış açısı); b) tecrit edilmiş bir ülkede bir ulusal sosyalist toplum kurmaya ve bunu ‘mümkün olan en kısa zamanda’ gerçekleştirmeye yönelik yol (şimdiki remzi tez).” (Trocki, Sürekli Devrim, Sf. 26)

SSCB ve iktidardaki proletarya elbette dünya devriminin en büyük destekçisidir. Dünya devrimi, dünya proletaryasını kurtaracağı kadar, SSCB proletaryasını da kapitalist kuşatma ve geri dönüş tehlikesinden kurtaracaktır. Bu gerçek, SSCB’nin dünya devrimi mevcut olmadığı koşullarda sosyalizmi inşa etmeyeceği, kapitalist bir ekonomiyi muhafaza edeceği anlamına gelmez. Kapitalist ekonomiyi dünya devrimi gelene kadar muhafaza etmek, işçi sınıfının burjuvazi tarafından, köylülüğün kulaklar tarafından sömürülmesini muhafaza etmek anlamına gelir ki bu da proletaryanın iktidarı elinde tutmasını imkânsız kılar. Kapitalist ekonomi ve sömürü biçimi, birden bire değil ama adım adım, işçi ve halk yığınlarının bilinçli inisiyatifiyle tasfiye edilerek yerine sosyalist ekonomi kurulur. Lenin’in, tek ülke sınırları içerisinde proletarya iktidarı aldıktan ve burjuvaziyi mülksüzleştirdikten sonra kooperatifleşmeyi (kolektif işletmelere geçişi) sosyalizmin gerçekleşmesi olarak görmesi sosyalist inşanın SSCB’de adım adım işlediğini gösterir. Kapitalist ekonomiyi korumak anlamına gelmese dahi sosyalizmi inşa etmeden proletarya iktidarının korunması beklenemez. Sosyalizmin tek ülkede inşa edilemeyeceğini farklı biçimlerde söyleyenlere karşı Lenin, sosyalizmin inşasının zorunlu olduğunu, sosyalizmi inşa etmeden proletarya diktatörlüğünün ayakta kalamayacağını şöyle ifade eder.

“Sosyalizm için henüz olgun olmadığımız söyleniyor; sosyalizmi ‘kurmak’ için henüz çok erkendir; devrimimiz burjuva bir devrimdir; bu nedenle burjuvazinin uşakları olmak gerekir (oysa Fransa’nın burjuva devrimcileri, bundan 125 yıl önce, devrimlerinin büyüklüğünü zorbalara, toprak sahiplerine karşı olduğu gibi kapitalistlere karşı da terör uygulayarak güvence altına almışlardı!)

“Burjuvazinin uşakları kesilen ve böyle düşünen ve sosyalist-devrimcilerin de kendilerine katıldıkları sözde-marksistler (eğer düşüncelerinin teorik temelleri incelenirse) emperyalizmin ne olduğunu, kapitalist tekellerin ne olduğunu, devletin ne olduğunu, devrimci demokrasinin ne olduğunu anlamıyorlar. Çünkü, eğer, bunu anlasalardı, sosyalizme gitmeden öncülük edilemeyeceğini kabul etmek zorunda kalırdı.” (Lenin, Ekim Devrimi Dosyası, Sf. 404, Yaklaşan Felaket ve Önlemenin Yolları)

Evet, Trocki yanılıyor. Sosyalizme gitmeden, sosyalizmi inşa etmeden proletaryaya ve köylülüğe öncülük edilemez, dolayısıyla proletaryanın iktidarı sürdürülemez. Bu yüzden proletarya dünya devriminin mevcut olmadığı koşullarda da sosyalizmin inşasını adım adım gerçekleştirir. Bu olmadan proletaryanın, köylülükle ittifakı ve iktidarı elinde tutması imkânsızdır.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 11.08.2013- 13:18


a. Üretici Güçler Düzeyi ve Tek Ülkede Sosyalizm

Toplumsal hareketin belirleyici etkenlerini yani toplumsal yasaları keşfetmek Marksizm’e düşmüştür. Toplumlar insanların iradelerine göre değişmez. Ancak öyleymiş gibi görünür. İnsanlar köleliğe karşı olunca kölelik kalmış feodalizm geçilmiş, feodalizme karşı olunca da kapitalizme geçilmiştir. Görünüşle gerçek veya görünen neden ile gerçek neden arasındaki farklılıktan kaynaklanan çelişkileri ancak Marksizm aşmış ve tutarlı bir düşünce sistemi oluşturmuştur. İnsan iradesini, insanın iradesiyle açıklamak aslında hiçbir şey söylememek demektir. Toplumun kapitalizme geçişini insanların kapitalizme geçiş isteğiyle açıklamak soruya soruyla yanıt vermektir. İnsanları (daha doğrusu sınıfları) bu harekete yönlendiren etkenler nelerdir?

‘Ekonomik nedenler ve maddi koşullar’ diye cevap verebilir herhangi bir materyalist. Toplumda ekonomik ve siyasal ihtiyaçların çok önemli bir yer tuttuğunun farkında olan bir kimse de aynı cevabı verebilir. ‘Maddi koşullar’ insan iradesini belirler. Toplumsal harekette belirleyici olan maddi koşullar, toptancı bir ‘maddi’ kavramıyla geçiştirilemez. Böyle olsaydı Marks ancak sıradan bir materyalist olurdu. Toplumun tüm yapısını belirleyen ekonomik altyapı; yanı üretici güçler ve buna denk düşen üretim ilişkileridir.

Kapitalizmin ortaya çıkışı ve ‘insan iradesi’nin ardındaki belirleyici faktör bu maddi gerçekliktir. Kapitalizm ortaya çıkışı üretici güçlerin gelişmesi yani makineli üretimin, manifaktür ve fabrikaların ortaya çıkmasıyla başlar. Fabrikaların ortaya çıkışı işçi sınıfı ve burjuvazinin gelişmesini sağlar. Üretici güçlerin gelişmesi (makineli üretimin ortaya çıkışı) eski feodal toplumun yapısıyla yani üretim ilişkileriyle, siyasetiyle çelişkiye girer. Bu çelişkinin uzlaşmaz nitelik kazanmasıyla feodalizm tarih sahnesinden silinir.

Bir soyutlama biçiminde tarif edecek olursak toplumsal değişim üretici güçler ile üretim ilişkileri arasındaki çelişkinin sonucudur. Üretici güçlerin gelişmesi ile ilkel komünal toplumdan sosyalist topluma kadar birçok sosyo-ekonomik sistem yaşanmıştır. Üretici güçler kapitalizm altında giderek toplumsal bir nitelik kazanır. İşbölümünün artması, üretimin çeşitli kollarının birbirine bağlanması, üretimin tek başına değil ortak bir emek sonucu yapılabilmesi üretici güçlerin toplumsal bir nitelik kazandığını gösterir. Toplumsal bir nitelik kazanan üretici güçler özel mülkiyete dayanan üretim ilişkileri ile çelişkiye girer. Bu uzlaşmaz çelişki ile kapitalist üretim ilişkileri parçalanır ve üretici güçlerin niteliğine uygun sosyalist üretim ilişkileri kurulur.

Konu kapsamlıdır ve altının doldurulması gerekir. Ancak bölümde tartışacağımız konu toplumların değişim yasaları değildir. Üretici güçlerin belirleyici niteliğine vurgu yapmak için kısaca değindik.

Bir önceki paragrafın başında bir soyutlama biçiminde tarif edecek olursak dedik. Her toplumsal yasa bir soyutlamadır. Toplumsal harekette kendini binlerce farklı eğilimin ve etkenin ortalaması ve tarihsel sonucu olarak gösterir. Çünkü belirleyici olan üretici güçlerin yanında üretim ilişkileri; siyaset, hukuk vb. manevi hayat vardır. Bunlar üretici güçlerin belirleyici niteliğini değiştirmemekle birlikte yasanın yaşamdaki görünüşünü etkilerler. Bu nedenle her şeyi (siyasetin ve diğer üstyapı kurumlarının etkisini inkar ederek) salt üretici güçlerle açıklamaya kalkmak metafizik materyalizme düşmek demektir.

Nasıl sınıf mücadelesinin (başta siyasetin) seyri üretici güçlerin henüz çok gelişmediği bir ülkede sosyalist devrime varıyor ve üretici güçleri geliştirmeye başlıyorsa, üretici güçler ile toplumsal hareket de bire bir denk düşmez. Tarih zigzaglar, uzun süreli beklemeler, geri dönüş ve büyük atılımlarla doludur. Üretici güçlerin toplumsal hayattaki belirleyici rolü kendini siyaset, kültür, din ve hatta insan psikolojisindeki rastlantılarla gösterir.

Üretici güçlerin gelişmesi kapitalizmin ortaya çıkışıyla yerellikten kurtulmuş ulusal bir nitelik kazanmıştır. Böylece özellikle 19. yy’da ulusal devletler kurulmuş, burjuva devrimler gerçekleşmiştir. Ancak üretici güçlerin gelişmesi birebir burjuva devrimleri getirmedi. Üretici güçlerinin seviyesi 19. yy kapitalizminin çok ilerisinde olan bazı ülkelerde hala burjuva devrimler gerçekleşmemiştir. Veya uluslar varlıklarını korudukları halde kendi devletlerini kuramamıştır. Üretici güçlerin gelişmesiyle ortaya çıkan ulusal devletler eğilimi, adı üzerinde bir eğilim olmuş ve sınıf mücadelesi zemininde yeniden şekillenmiştir. Birçok ulus kendi devletini kurarken yine birçok ulusun kendi devletini kurması ezen ulus tarafından engellenmiştir.

Kapitalizmin ikinci evresiyle üretici güçler daha da gelişmiş, emperyalizm döneminde uluslararası bir nitelik kazanmıştır. Kapitalizm dünya ölçeğinde egemen olmuştur. Üretici güçlerin uluslararası bir nitelik kazanmasını Trocki kalkış noktası olarak kullanarak yanlış bir sonuca varmıştır. Tıpkı geri bir ülkede sosyalizmin kurulmasına karşı çıkışı gibi…

“Ulusal olarak tecrit edilmiş sosyalist bir toplum kurmayı amaçlamak, geçmişteki tüm başarılara rağmen, üretici güçleri kapitalizme göre daha geriye itmek olur. Dünya bütünlüğünün bir parçasını oluşturan ülke gelişiminin coğrafi, kültürel ve tarihi şartlarını göz önünde bulundurmadan, ulusal çerçeve içinde ekonominin tüm dallarını birbiriyle kapalı bir oransallık içine sokmaya çalışmak, gerici bir ütopya peşinde koşmaktan başka bir şey değildir.” (Trocki, Sürekli Devrim, Sf. 27)

Trocki kapitalizmin dünya ölçeğinde egemen olması ve üretici güçlerin uluslararası bir nitelik kazanması ile sosyalizmin üretici güçlerin evrensel niteliğine uygun olarak ancak dünya ölçeğinde gerçekleşebileceğini ve tek ülkede gerçekleşemeyeceğini savunmuştur:

“Sadece geri Çin değil, ama genel olarak dünyadaki hiçbir ülke, sosyalizmi kendi ulusal sınırları içinde inşa edemez: millileştirme için, yeterince gelişmemiş olan üretici güçler kadar, ulusal sınırların ötesinde bir büyüme gösteren çok gelişmiş güçler de buna karşı direneceklerdir.” (Trocki, Sürekli Devrim, Sf. 137)

“Burjuva toplumdaki bunalımın temel nedenlerinden biri, bu toplumda yaratılan üretici güçlerin artık ulusal devletin çerçevesiyle bağdaşmamasıdır. Bu, bir yandan emperyalist savaşlara diğer yandan da bir burjuva Avrupa Birleşik Devletleri ütopyasının doğmasına yol açar. … Sosyalist devrim, ancak yeni toplumun gezegenimizin tüm yüzeyinde en son zafere ulaşmasıyla tamamlanacaktır.” (Trocki, Sürekli Devrim, Sf. 160)

Ve sosyalist inşa ancak bu koşullarda başlayacaktır! Trocki bir yandan geri bir ülkede üretici güçler yetersiz olduğu için diğer yandan üretici güçler çok gelişip ulusal sınırları aştığı için tek ülkede sosyalizmi reddediyor! Kendi tezleri çelişiyor.

Trocki’nin tek ülkede sosyalizmin imkansızlığı anlayışı yalnızca üretici güçlerin uluslararası niteliğine değil Trocki’nin sosyalizm anlayışına da sıkı sıkıya bağlıdır. Bunu bir önceki bölümde inceledik. Üretici güçlerin uluslararası bir nitelik kazandığı emperyalizm aşamasında sosyalizm bütün ülkeler için bir seçenek ve yürünecek bir yol olmuştur. Sosyalizm ileri ülkelerde olduğu gibi geri bir ülkede de zafer kazanabilir. Sosyalizmin tek tek ülkelerdeki zaferi, uluslararası gelişmelerin etkisiyle beraber asıl olarak ülke içindeki sınıf mücadelesi tarafından belirlenir. Örneğin Avrupa’daki olası sosyalist devrimler ülkemiz işçi sınıfı doğru bir önderlik bulamadığı sürece ülkemizde bir sosyalist devrim anlamına gelmez. Diğer ülkelerde sosyalist devrim oldu diye ülkemizdeki sınıf hareketi yükselse bile hemen Marksist-Leninist bir önderliğe otomatik olarak gireceği söylenemez. Ancak uluslararası etkenin ülke içindeki sınıf mücadelesine büyük etkisi de göz önünde bulundurulmalıdır.

Bu yüzden sınıf mücadelesinin seyri tek tek ülkelerde veya bölgesel olarak sosyalist devrimin zaferini getirebilir. Üretici güçlerin uluslararası niteliği; sosyalist devrimin hemen uluslararası dünya devrimi olmasını sağlamaz. Ama sosyalist devrim özü itibarıyla dünya devriminin bir parçasıdır. Dünya devrimi tek tek ülkelerdeki ve bölgelerdeki devrimlerle ilerleyen beklemeli, hatta dönem dönem gerilemeler ve hızlı atlamalar barındıran bir süreçtir. Tek ülkede zafere ulaşan sosyalist devrim, bütün dünyada sosyalist devrimin gerçekleşmesi için mücadele ederken kendi ülkesinde de sosyalizmi kurar.

Üretici güçlerin evrensel niteliği doğrudan hızlı bir dünya devrimini doğurmadı. Rusya’da gerçekleşen devrim hemen Avrupa’ya yayılmadı. Tek ülke ile sınırlı kaldı. Ancak diğer ülkelerdeki sınıf hareketi üzerinde muazzam bir etki yarattı. Üretici güçlerin evrensel niteliği doğrudan dünya devrimini yaratmadı; çünkü bu nitelik ancak sınıf mücadelesi temelinde etkisini gösterebilirdi. Sınıf mücadelesinin konumu da bir dünya devrimini getirmedi.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 28.10.2017- 17:43


Tek ülkede sosyalizm ve Troçki’nin yanılgısı


Resim Ekleme

M. Balkar


Şöyle bir kabalaştırma yapılabilir: Lenin partinin ve devrimin önderi olarak öne çıkarken, Troçki kendisini Lenin’e eşdeğer Stalin’inse üzerinde bir konuma yerleştirir, Stalin ise kendini Lenin’in öğrencisi olarak gördüğünü sıklıkla ifade eder.   Lenin’le Stalin en başından itibaren Bolşevik Parti’nin iki üyesi ve yöneticisidir. Troçki ise 1903’teki ayrışmadan itibaren 1917’ye kadar Menşeviklerle birliktedir, yıllar sonra bu durumu şöyle anlatır: “1903’te sorunun tüm çıkış noktası Lenin’in Akselrod ve Zasuliç’i yayın kurulundan çıkartma arzusundan ibaretti. Onlara karşı benim tutumum saygı doluydu ve kişisel bir etkilenme unsurunu da içeriyordu. (…)Lenin’le kopuşum ‘ahlaki’ ya da hatta kişisel sayılabilecek zeminlerde yaşandı.”

1917’ye kadar Troçki ile Lenin (ya da Bolşevikler) arasında çeşitli polemikler yaşanır; tersinden de söylenebilir, Stalin ve Troçki arasındaki tartışmalar ve gerginlikler aslolarak 1917, hatta 1923, sonrası yoğunlaşır. Lenin-Troçki arasındaki polemiklerin içeriğini Lenin’in önerdiği parti modeline ve köylülüğe bakıştaki farklılık oluşturur. Troçki, Lenin’in tarif ettiği örgütü sekter bir örgüt olarak tarif eder ve böylesi bir örgütün işçi sınıfını kitlesel bir şekilde örgütleyemeyeceğini, bu örgütün “parti örgütünün partinin kendisi, merkez komitesinin parti örgütü ve sonuçta bir diktatörün merkez komitesi yerine geçmesine neden olacağını” söyler. Ekim Devrimi’nin ön günlerinde Leninist partinin işçi yığınlarını örgütlediğini gören Troçki bu eleştirilerinden vazgeçse de, daha sonraları bu yaklaşımını bürokratik devlet iddialarında tekrar öne çıkarır.

Kendine güven ama devrime güvenme

Troçki’yi karakterize eden kilit kavram sürekli devrim ve bağlantılı olarak dünya devrimidir. Aslolarak Marx’tan kaynaklanan bu bakış Troçki’nin düşünce sistematiğindeki en kilit ve ayrıştırıcı kavramdır. Kabaca özetlersek, sürekli devrim teorisi bir ülkede gerçekleşecek devrimin hızlı bir şekilde yayılmasını, burjuva demokratik görevlerin işçi sınıfı önderliğinde gerçekleşecek sosyalist devrime verilmesini, demokratik devrimin hemen sosyalist devrime dönüştürülmesini ifade eder. Devrimin bu şekilde teorize edilmesinin Troçki ve Ekim Devrimi özelindeki iki önemli sonucuysa tek ülkede sosyalizmin kuruluşunun ciddiye alınmaması ve Ekim Devrimi’ne başka ülkelerdeki (özellikle işçi sınıfının güçlü olduğu ülkeler) devrimleri başlatması misyonundan ötesinin pek yüklenmemesi olmuştur.

Yalçın Küçük, Lenin’in vasiyeti olarak bilinen mektupta Lenin’in Troçki için kullandığı “aynı zamanda muazzam ölçülere varan kendine güveni ve işlerin idari yanlarıyla uğraşmayı çok fazla seven bir yaratılışa sahip olması” sözlerinden yola çıkarak Troçki’nin perfeksiyonist olduğu tespitini yapıyor ve Brest-Litovsk örneğini veriyor:

“Trotskiy, Brest-Litovsk anlaşmasının imzalanmayarak Avrupa’ya doğru ihtilal savaşının sürdürülmesini isteyerek, Ekim Devrimi’nin değerini anlamadığını gösteriyor. Ancak iç savaşı mükemmel örgütleyerek de, işlerin idari yanına düşkünlüğünü başarı ile sergiliyor.”

Sosyalizmin inşası ya da imkansızlığı

Ekim Devrimi’nin ardından Lenin dahil birçok Bolşevik gözlerini Batı’ya, özellikle Almanya’ya çevirir. Rusya’da gerçekleşen devrimin hayatta kalma şansını Avrupa’da gerçekleşecek devrimlerde görürler, fakat beklenen devrimler gerçekleşmez. Avrupa’dan devrim beklentisinin Troçki açısından teorik, Lenin ve Stalin açısından ise pratik gerekçelerin ağır bastığı görülür. Troçki’nin sürekli devrim teorisi merceğinden bakıldığında Ekim Devrimi’nin proletaryanın güçlü olduğu merkezlerdeki devrimleri tetiklemenin ötesinde bir işlevi olması zordur, Lenin ve Stalin açısından ise halkın büyük çoğunluğunun sefalet içinde olduğu ve barış istediği bir ülkede devrimin dışarıdaki devrimlerle desteklenmeye, en azından saldırıya uğramamaya ihtiyacı vardır. Troçki’nin Brest-Litovsk’da barış anlaşmasını imzalamamasına karşı Lenin’in sözleri yeterince öğreticidir, Troçki aktarıyor: “Alman devriminin zaferi için bizim mahvolmamız gerekiyorsa, bunu yapamayız. Alman Devrimi bizimkinden çok daha önemli olacaktır. Ama ne zaman olacak bu devrim? Kimse bilmez. Bugün için dünyada bizim devrimimizden daha önemli bir şey yoktur. Ne yapıp yapıp onu kurtarmak gerekir.”

Tek ülkede sosyalizmin inşası

Avrupa devrimlerinden beklentisini kesen Lenin ve Stalin tüm stratejilerini sosyalizmin yaşamasına ve inşasına göre geliştirmeye başlar. Ekonomik açıdan son derece geri, işçi sınıfının birkaç sanayi kenti dışında neredeyse olmadığı, yarım asra yakın bir süredir sürekli savaş içinde olan bir ülkede siyasi iktidarı ele geçiren Bolşevikler bu durumu toplumsal yapıyı dönüştürecek bir şekilde kullanmanın arayışına girerler. Özellikle Lenin’in hastalanması ve ölümü sonrası Stalin tek ülkede sosyalizmin inşasında önderlik misyonunu üstlenir ve Stalin-Troçki arasındaki gerilim artmaya başlar.

Stalin-Troçki arasındaki tartışmaların detaylarına girme imkanımız yok. Özü itibariyle, iç savaş yıllarını takiben devrimi korumak ve sosyalizmi inşa etmek için yapılan NEP, sanayileşme, kolektivizasyon hamleleri Troçki tarafından aşağılanır ve değersiz bulunur. Ek olarak Stalin’in yönetimi kabul edilmez ve Stalin’e karşı bir muhalefet örgütlenir. Bu muhalefet zaman içerisinde Sovyetler Birliği’nin yıkılması beklentisine girilmesi ve bu beklentinin gerçekleşmesi için çaba gösterilmesine kadar gider. 1927 yılında, Ekim Devrimi’nin onuncu yıl kutlamalarında, Troçkistlerin düzenlediği protestoyla birlikte Stalin-Troçki gerilimi iyice tırmanır. Aynı yıl partiden atılır, bir yıl sonra sürgüne gönderilir, 1929’daysa Sovyetler Birliği’nden sürülür. Ömrünün kalan kısmını sürgünde, Stalin’e ve Sovyetler Birliği’ne karşı mücadele ederek sürdürür. Stalin’in Troçki’yle mücadelesini J.T.Murphy şöyle özetler:

“Stalin önce vuran, sonra tartışan bir insan değildi. Aslında, hiçbir ülkenin politika tarihinde politik bir partinin önder üyeleri arasında böylesine uzun bir söz savaşının, yalnızca sözlerle yürütülen bir savaşın bulunmadığını söylemek isterim. Ayrıca, Stalin gibi böylesine büyük bir iktidara sahip hiçbir önderin hasmına karşı bu kadar büyük bir sabır göstermediğini rahatlıkla ekleyebilirim.”


http://gazetemanifesto.com/2017/10/25/tek-ulkede-sosyalizm-trockinin-yanilgisi/



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 02.11.2017- 17:25


Yalçın Küçük Troçki ile Stalin arasındaki farkı bir anlamda özetlerken ve   ''Trotskiy, Brest-Litovsk anlaşmasının imzalanmayarak Avrupa’ya doğru ihtilal savaşının sürdürülmesini isteyerek, Ekim Devrimi’nin değerini anlamadığını gösteriyor.'' derken önemli bir saptamada bulunuyor. Evet, Troçki için Avrupa'da devrim başarılı olmazsa, Rusya'daki devrimin de hiç önemi yoktur. Bunu Lenin de, Stalin de söylüyor. Rusya'da devrimin başarılı olabilmesinin yolunun Avrupa'daki devrimden geçtiğini belki de söylemeyen yok. Ama Stalin ve Lenin'le Troçki arasındaki fark, Alman devrimin yenilmesinden sonra süreci çok farklı okumalarından kaynaklanmaktadır. Lenin ve Stalin köylü Rusya'da devrimi başarıya götürmenin yollarını arayacaklar, Troçki ise ellerini yukarı kaldırıp teslim bayrağı çekecektir.   Troçki Rusya'da tek başına kalan devrimin başarısı için parmağını bile oynatmayacak dahası köstek olmak için her yolu da deneyecektir.

Tekrar olsun; Lenin ve Stalin'in tavrı doğrudur. Bu tavır Marks'ta da vardır. Marks da Komün öncesinde Paris proletaryasının ayaklanmasının katliamla sonuçlanacağını söyleyerek başlangıçta bu kalkışmaya karşı çıkmıştır. Ne var ki, Paris proletaryası ayaklanmaya başladıktan sonra o koşullara uygun bir şekilde konum alarak bu kez Paris işçilerinin safında yer almaktan da asla çekinmemiştir.

Alman devriminin yenilgisiyle birlikte Marks'ın Paris Komünü sırasında gösterdiği devrimci konumlanışı, Lenin ve Stalin'de görebilmek mümkündür. Troçki'nin bir türlü kabullenemediği gerçek de budur. Bir başına kalmış devrimi yaşatmak o günün koşullarında en gerekli ve gerçekçi politik tavırdı ve Yalçın Küçük'ün sözleriyle Troçki'nin anlayamadığı da buydu.







Bu ileti en son melnur tarafından 02.11.2017- 17:25 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör sosyalizm ile reel sosyalizm arasında ne fark var yura 5 14118 23.03.2014- 12:22
Konu Klasör Ütopik Sosyalizm ve Bilimsel Sosyalizm melnur 19 16417 30.08.2013- 00:25
Konu Klasör Sosyalizm melnur 2 4650 18.02.2020- 06:32
Konu Klasör sosyalizm hakkı 37 26295 30.01.2020- 08:50
Konu Klasör Sosyalizm ve din proleter 0 2881 21.01.2015- 22:26
Etiketler   Tek,   Ülkede,   Sosyalizm
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS