SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 4 Sayfa:   Sayfa:   «ilk   <   1   2   3   [4] 
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.992
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 10.11.2020- 17:01


Evet, bu kez herkes aynı gemide! - Metin Çulhaoğlu

Beklenen oldu…

Beklenen, Türkiye’deki kimi sosyalist çevrelerin geçen yıl Ekrem İmamoğlu’nun AKP adayına karşı seçimi kazanması üzerine İmamoğlu’nu hedef alan “deşifre edici” yaklaşımlarını, bu kez ABD’de Trump karşısında seçim kazanan Biden’a karşı tekrarlamalarıydı.

Öyle oldu.

Altını çizerek belirtelim: Burada bizim açımızdan mesele, Binali Yıldırım’ın karşısına İmamoğlu’nu, Trump’ın karşısına da Biden’ı koyup hangilerinin sol açısından daha “tercih edebilir” kişiler olduklarına ilişkin değerlendirmeler değildir. İsteyen bunu da yapabilir; ancak biz burada günümüz dünyasında sol siyaset açısından giderek belirginleşen daha köklü bir genel algı/yorum farklılığına değinmek istiyoruz.

***

Dünyada bir dönem, tarih de verelim 1919-1990 arasında, biri kapitalizme diğeri sosyalizme ait olmak üzere iki “gemi” vardı. İkinci gemiden kastımız yalnızca sosyalist sistem değildir; dünyadaki tüm sosyalistlerin içinde yer aldıkları bir gemiydi bu. Bu gemidekiler, diğer gemidekilerin de parçası oldukları ortak bir tarihsel geçmişe atıfla, o geminin olumsuzluklarına ve geleceksizliğine, kendi gemilerinin “reel” ya da “potansiyel” üstünlüklerine ve nihai olarak varacağı limanın güzelliklerine işaret ediyor ve en önemlisi diğer gemidekileri kendi gemilerine katılmaya çağırıyordu…

Kesinlikle, “yanlıştı”, “beyhude bir çabaydı” demiyoruz; belirli bir tarihsel dönem bunu hem mümkün hem de önemli ölçüde geçerli kılıyordu.

Gelgelelim, bugün dünyada geçmişin mirasçısı sosyalistler olsa bile başkalarını çağıracakları ayrı bir gemileri yoktur. Fikirleri, önerileri, alternatifleri ve mücadeleleriyle sosyalistler de kendileri kabul etsinler etmesinler, tek bir gemide, hasımları ve çağırdıklarıyla birliktedir.

Fikirler, öneriler, alternatifler, vb. ne kadar değerli olursa olsun insanların davet edilecekleri ayrı bir gemi yüzdürmeye yetmemektedir.

***

Bu anlamda, günümüzde “herkes aynı gemidedir”.

Bu ortak geminin kaptan köşkündekiler, altlardakilerin, makine-kazan dairesindekilerin hoşnutsuzluklarını ve başkaldırı eğilimlerini (bakılacak başka bir gemi olmayışından da yararlanarak) iki kanaldan dizginlemeye çalışmaktadır: Giderek daha otoriter-totaliter-faşizan özellikler kazanan “sağ popülizm” ve günümüzde insan hakları, toplumsal cinsiyet eşitliği, ırkçılık-ayrımcılık karşıtlığı, iklim krizinin oluşturduğu tehdit gibi duyarlılıklarla takviye edilmiş, geçmişteki “refah devleti” modelini kimi kırıntılarıyla birlikte öne çıkaran liberal demokrasi…

Bir kez daha altını çizerek söylüyoruz: Sosyalistlerin gündeminde baş sırayı alması gereken, bu ikisinden hangisinin “tercih edilebileceği” değil, iki çizginin de hitap edebildiği emekçi, ezilen, dışlanan, baskı altındaki kesimlerle birlikte aynı geminin nasıl değiştirilebileceği üzerine düşünmek ve bunun eylemini/pratiğini gerçekleştirmektir.

Ekrem İmamoğlu şöyledir ya da böyledir; ama kendisine oy verenler arasında İmamoğlu’nun temsil ettiğinin çok daha ötesini isteyenler yok mudur? Bu insanların davet edilecekleri ayrı bir gemi yoksa, hepsiyle birlikte “geminin içinden” çalışmak daha geçerli bir yol değil midir?

Biden şöyledir ya da böyledir; ama Biden’ın Trump yerine başkan olmasını isteyenler arasında Biden’ın yapabileceklerinin ötesindeki hedefler doğrultusunda harekete geçirilebilecek kesimler yok mudur? Bu kesimlerin davet edilecekleri ayrı bir gemi yoksa, hepsiyle birlikte “geminin içinden” çalışmak daha geçerli bir yol değil midir?

***

Yukarıda, belirli bir dönemin başlangıcı olarak 1919 yılını vermiştik.

Üçüncü Enternasyonal’in (Komünist Enternasyonal) kuruluş yılıdır. İkinci, ayrı bir geminin tersaneden suya indirildiği, bu yeni gemiden ilk gemidekilere davetlerin başladığı tarihtir. Üçüncü Enternasyonal 1943 yılında “sona ermiş” olsa bile gemi varlığını bir süre daha korumuştur.

Bugün böyle bir gemi yoktur.

Dolayısıyla, ayrı bir mekâna davet gündemden düşmüş, başka bir gemiden yükselen “Sen de gel” sesinin, yerini “Birlikte şunları şunları yapabiliriz” önerisine bırakması gereken bir döneme girilmiştir ve bugün böyle bir dönem yaşanmaktadır.

https://ilerihaber.org/yazar/evet-bu-kez-herkes-ayni-gemide-119275.html



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.992
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 04.03.2021- 09:52


Bu içinde bulunduğumuz koşullarda solun ne yapması gerektiği konusunda bir açıklamada bulunmuş Enver Aysever, Cumhuriyet gazetesindeki köşesinde; bir bölümünü alıyorum:
''Peki, düzen partilerinin peşine takılmak istemeyen sosyalist sol ne yapmalıdır? Yakın dönem kurulan -benim de üyesi olduğum- “Dayanışma Meclisi” türü oluşumlar toplumla somut paylaşımlar yapmaya devam etmelidir. Mutlaka sosyalistlerin bir cumhurbaşkanı adayı olmalıdır. Piyasacılık, milliyetçilik karşısında birleşen insanlar yalnız olmadığını hissetmelidir. Sosyalistler, tek çıkış yolunun “Türk-İslam sentezi” türü söylemler olmadığını kanıtlamalıdır. Krizin kendisi zaten buradadır. Toplum sosyalistlere hak vermektedir, sıra oy vermeye geldi. Anlatmalıyız.'' https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/enver-aysever/ne-yapmali-sorusuna-yanit-1817986

Hiç itirazım yok. Solcular, sosyalistler düzen partilerinin peşine takılmamalıdırlar. Öteden beri bunu savunuyorum zaten, siyasi ve ideolojik yönden bağımsızlıklarını korumalılar ve ülkenin verili koşullarına çözüm üretme konusunda gereken sol okumayı da yaparak çare olabilmenin gereğini yerine getirmeliler. Öyle değil mi? ''Çare sosyalizm'' diyebilmek elbette önemli bir büyük başlıktır; ısrarcı olunmalıdır Ne var ki, ''çare sosyalizm'' deyişimiz siyasi iktidarı son kertede görülmemesi anlamına gelemez. Önümüzdeki ilk genel seçim, içinde bulunduğumuz cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin cumhurbaşkanı seçimiyle birlikte yapılacaktır. Hem parlamentoyu yenileyeceğiz ve hem de cumhurbaşkanı seçeceğiz. Ya Erdoğan   seçilecek, ya da düzen partilerinden bir aday. Bu aday da büyük olasılıkla Ekrem İmamoğlu olacak.) Kısaca önümüzde iki aday olacak. Soru somut olarak sosyalistlerin bu iki aday konusunda nasıl bir tercihte bulunacakları sorusudur. Bu iki adayı da düzen partilerinin adayı olarak niteleyip, ''biz burada olmayız''a bağlamak ve sonuçta   ''düzen partilerinin peşine takılmayız'' modunda hareket etmek mi olacaktır?

Toplumun karşısına çıkılırken yanıt verilmesi gereken soru bu.

Yoksa ''bize hak veriyorlar, sıra oy vermeye geldi'' şeklinde bir okumanın toplumda hiçbir karşılığı olmadığı gibi seçim sonucunun çok yönlü bir hayal kırıklığı olması da kaçınılmaz olacaktır.

( Partiler ayrı ayrı aday gösterirse sosyalistlerin de ortak bir aday çıkarmasının gerekli olduğunu düşünüyorum. Tek bir farkla, birinci turda bir kazananın çıkmaması halinde sosyalistlerin ikinci turda Erdoğan karşıtı adayı destekleyeceklerini önceden açıklamaları durumunda... Böyle bir tavır benimsendiğinde, sosyalistlerin adayına oy vereceklerin altyapısı kurulabilmiş olur. Yoksa, ötesini topluma anlatabilmek mümkün değildir. Yaşayacağız ve göreceğiz.)



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.992
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 17.08.2021- 04:48


Solcular, sosyalistler düzen partilerinin peşine takılmamalıdırlar. Öteden beri bunu savunuyorum zaten, siyasi ve ideolojik yönden bağımsızlıklarını korumalılar ve ülkenin verili koşullarına çözüm üretme konusunda gereken sol okumayı da yaparak çare olabilmenin gereğini yerine getirmeliler. Öyle değil mi? ''Çare sosyalizm'' diyebilmek elbette önemli bir büyük başlıktır; ısrarcı olunmalıdır Ne var ki, ''çare sosyalizm'' deyişimiz siyasi iktidarı son kertede görülmemesi anlamına gelemez. Önümüzdeki ilk genel seçim, içinde bulunduğumuz cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin cumhurbaşkanı seçimiyle birlikte yapılacaktır. Hem parlamentoyu yenileyeceğiz ve hem de cumhurbaşkanı seçeceğiz. Ya Erdoğan   seçilecek, ya da düzen partilerinden bir aday.

Bir üstte böyle söylemişim. Eninde sonunda karşımıza ya Erdoğan ya da düzen partilerinden başka bir aday denklemi çıkacaktır. Sosyalist siyaset bu koşullarda ve bu güncellik altında solun hiçbir bölmesinin bu denklemin dışında kalmaması   anlamına gelecektir diye düşünüyorum. Sosyalistler hiç kuşku yok, düzen partilerinin peşine takılmamalı, kuyrukçu bir pozisyona sürüklenmemelidir ama defalarca yinelemeye çalıştığımız gibi saray rejimi karşısında da asla sessiz kalmamalı, ve karşımıza muhtemelen çıkacak olan iki adaylı denklem konusunda somut bir siyasal duruşa sahip olmalı ve TİP Genel Başkanı Erkan Baş'ın doğru bir tanımlamayla altını çizdiği gibi toplumsal muhalefetin siyasal örgütleriyle ''bir günlük bir ittifakın'' gerekliliğinin altını sürekli çizmeli ve bu konuda olabildiğince toplumsal muhalefetin öncülüğüne de soyunmalıdır. Eklemeye bile gerek yok, sosyalist siyasetin güncelle doğrudan bağı olmalıdır, günceli içermeyen, güncele doğrudan dokunmayan   bir sosyalist siyaset zaten olmaz, olamaz; mümkün değil.

Sosyalist siyaset ideolojik olanın, ideolojik duruşun sokağa yansıması,   yansıtılması anlamına gelir. Böyle bir siyasi tavır güncele gözleri kapayarak yapılamaz. Ülkemizin ''özel'' durumu, halkımızın hemen hemen her yönden bir cendere altına alınmak istenmesi ve sosyalizmin ayaklarını bastığı zeminin ortadan kaldırılmaya çalışılması dahi güncel olanın önemsenmesi ve hatta belirleyici olduğu anlamına gelmesi bir yana, olağan işleyen bir kapitalizm çerçevesinde bile sosyalist siyasetin sahaya yansıması yine güncel olan üzerinden yürür, yürütülür. Toparlanacaksa güncele dokunmayan, halkla temas noktasını güncel olan üzerinden okuyamayan bir sol siyaset olmaz, olamaz. Hiç kuşku yok, bağımsız bir sınıf tavrını asla yitirmeden bunu yapabilme becerisi gösterebilmelidir.




Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.992
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 23.08.2021- 02:06


Sol ne yapmalı, sorusunun yanıtı, saray rejiminin iktidardan düşürülmesi konusuna kayıtsız kalmalıdır olarak verilebilir mi? Türkiye'de sosyalist sol AKP-MHP ittifakına karşı ortaya çıkan toplumsal muhalefete muhalefet ederek toplumla arasında var olan açıyı kapatmış ve onlarla bir bağ kurabilme aşamasına varmış sayılabilir mi? Sosyalist solun kendini sosyal demokrasi ve devrimci demokrasiden ayrı ve bağımsız bir özne olarak koruyabilmesi onlarla belli konularda ortaklaşmama konusunu bir temel ilke haline getirmesinden mi geçiyor?

Kuşkusuz sorular çok, daha da çoğaltılabilir ama, bana öylesine sıradan ve gereksiz geliyor ki... Saray rejimini iktidardan edebilecek bir siyasi pozisyonu çeşitli gerekçelerle önemsizleştirmeye çalışan bir sol(!) siyasetin toplum tarafından ciddiye alınabilir bir yanı olabilir mi? Toplum, önüne koyulacak olan seçim sandığı konusunu dinci faşizmi iktidardan edecek bir olanak olarak görüyorsa ve kendini buna hazırlıyorsa sosyalist solun seçim stratejisi bu olanağı dışlayarak korabilmesi mümkün değildir. Sosyalist solun hiçbir bölmesi böylesine büyük bir hata yapmaz diye umuyorum. Her ne kadar İstabul Beleiye Seçimleri bu konuda umut kırıcı bir örnek olarak karşımızda duruyor, ama umarım bu kez böyle bir hata yapılmayacaktır ve sosyalist sol bu kez kendini toplumsal muhalefetten ( böylesine bir konuda) soyutlayacak bir karar almayacaktır.

Umarım öyle olur.



Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 4 Sayfa:   Sayfa:   «ilk   <   1   2   3   [4] 



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Ne yapmalı, nasıl yapmalı? melnur 1 3843 06.03.2019- 06:26
Konu Klasör Ne yapmalı? melnur 3 4285 23.01.2021- 03:41
Konu Klasör Sol Ne Yapmalı? melnur 7 1827 19.07.2021- 01:14
Konu Klasör Seçimde...ne yapmalı? melnur 2 1460 27.02.2022- 08:03
Konu Klasör Sol bu dönemde ne yapmalı? melnur 5 2145 05.09.2020- 04:24
Etiketler   SOL,   yapmalı
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS