SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 18 Sayfa:   Sayfa:   «ilk   <   15   16   17   [18] 
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
Kaçak
[ ]
Üye Silindi
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi:
İleti Sayısı: 0
Konum: Gizli
Durum: üye silinmiş
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: Kaçak
Cevap Tarihi: 03.01.2014- 15:10


Alıntı Çizelgesi: Kaçak yazmış

şimdi çocuklar... daha sonra notunuzu açıklayacağım ama, öncesinde şuna dikkatinizi çekeyim: bu sadece bir sömestr notu. bunun ikinci dönemi var, kurtarması var, bütünlemesi var, bişeyleri var işte.

moralinizi bozmayın. dersi aldığınızı tahmin ediyorum. bu dersin ileriki olgunluk yaşlarınızda işinize yarayacağını biliyorum. sizler zeki, gelecek vaadeden gençlersiniz.

bunu benden size bir karşılıksız hizmet olarak görün. gençlere her zaman sevgiyle yaklaşırım. onlar her zaman için, köhnemiş, yıpranmış, pıhtılaşmış, eski ve yaşlı kafalardan çok daha heyecan ve umut vericidir.

bir daha böyle, kanıtlayamayacağınız, temellendiremeyeceğiniz iddialarda bulunmayın. insanlara asılsız ithamlarda bulunup, kendinizi zor durumlara sokmayın.

bir de biraz şüpheci olun. bilmeden, araştırmadan, aklınıza yatan ve doğru gibi gelen sözleri ezberden tekrarlamayın. biraz yanılma payı bırakın. bir de yanıldığınızı görünce özür dileme erdemliliğini göstermekten utanmayın.

sevgilerle... :)






gençler... şimdi gelelim kötü habere. size yazacağım ağır yazıyı, yani kötü notu, olabildiğince hafifleterek, olabildiğince iyi hâl indirimi yaparak, bir de hafifletici sebepleri (yani size abilik eden melnur'un üzerinizdeki kötü etkisini) göz önünde bulundurarak size yazacağımı kısaca yazayım...

bakın, ben belki yanılıyorumdur. ama bunu bana göstermek gerekir. yanıldığımı göstermenin yolu ise ifade ettiğim fikrin yanlışlığını somut ve mantıklı cümlelerle göstermektir. yoksa beni birşeyci olmakla yaftalamak, itham etmek, etiketlemek değildir. ben o birşeyci olabilirim de olmayabilirim de. ama bu, savunduğum o fikrin doğru veya yanlış olmasına bir kanıt oluşturmaz.

tartıştığımız konu sosyalist olup olmamayla ilgisi olan bir konu da değil. akıllı ve mantıklı olup olmamayla ilgisi olan bir konu. birileri tepede tepişirken siz neden arada ot (çimen) olmaya ve ezilmeye bu kadar isteklisiniz ki? öküze özenen kubağa gibi neden şişinip duruyorsunuz? hacminiz ölçüsünde yer kaplamanın yeterli olduğunu düşünseniz sorun kendiliğinden çözümlenecek.

neyse... birdenbire yazma isteğim azaldı. o nedenle kısa kesiyorum. bu yazımın ağır olmadığını ve çok hafif olduğunu biliyorum. tehdit gibi algılayanınız oldu. belki o nedenle, belki sevimli gençlerin, che21 ve ilkay'ın, esprili yazışmaları nedeniyle yazımı hafiflettim. asıl neden, kişilik sorunum yoktur ve fikirleri ve doğruları önemserim; onun dışındaki basit, fani konuları önemsemem; bu nedenle de olabilir, yazımı hafif tuttum.

hakkımdaki asılsız, mesnetsiz-dayanaksız ithamlarınız yüzünden sizi iftiracı ilan etmekten vazgeçtim. asıl suç zaten sizde değil, sizi bu foruma taşıyan ve tetikleyen abinizde. ona da kızgın değilim ve onu da sevimli köpeği hatrına affediyorum.

kalın sağlıcakla... :)





Bu ileti en son Kaçak tarafından 03.01.2014- 16:13 tarihinde, toplamda 2 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 24.02.2022- 05:21


Forum istatistiklerine ve dolayısıyla geçmişte neler olup bittiğine yönelik yorumlara da göz gezdirirken rastladım bu başlığa. Sn. Kaçak yine duygusal bir tonda yazmış son yazısını. Okudum yanıt verilmesi gereken bir bölüm de gözüme çarptı. Aslında çok da genel bir sorun bu; belki ayrı bir başlığı da hakediyor ama, kısaca da olsa, konunun kilidini de kaldırarak burada değinmek istiyorum. Şöyle:

''tartıştığımız konu sosyalist olup olmamayla ilgisi olan bir konu da değil. akıllı ve mantıklı olup olmamayla ilgisi olan bir konu. birileri tepede tepişirken siz neden arada ot (çimen) olmaya ve ezilmeye bu kadar isteklisiniz ki? öküze özenen kubağa gibi neden şişinip duruyorsunuz? hacminiz ölçüsünde yer kaplamanın yeterli olduğunu düşünseniz sorun kendiliğinden çözümlenecek.''

Sn.Kaçak böyle söylemiş. Doğru bir yanı elbette var, vardır ve buna zaman zaman da olsa ''boyumuzu aşan konulara sanki uzmanıymışız gibi dalmanın yanlışlığı'' şeklinde   değindiğm oluyor. Önemli elbette. Açarız. Ama yanlış bir yanı da var ve bu yanlış özellikle sanallığın artması, hayatımızda çok büyük bir yer kaplamasıyla birlikte çok da etkili oluyor, belirleyici hale geliyor. Şu:

Blgimizin olmadığı, yetrince olmadığı konularda sadece akıl ve mantıkla doğruya varılabileceği algısı bir alışkanlığa ve gerçekten çok yaygın bir şekilde pek çoğumuzun hayatına egemen oluyor. Kimilerimizin hayatında akıl ve mantığın yerini çok farklı referanslar almışsa ve sorgulama yerine biat etme anlayışı geçmişse ve bu durum ne kadar yanlışsa, kimilerimizde de bir şekilde sadece akıl ve mantıkla pek çok konuda doğru bir konumlanış alınabileceği algısının ortaya çıkmış olması ve kanıksanabilir hale gelmesi de bir büyük yanlışlıktır. Çağımızda (bence) giderek artan bir büyük sorun haline de gelmiştir.

Sanallık çağdaş insanın hayatında bir büyük yer tutmaya başladı. Hepimiz bir şekilde face'te, tviter'da, şurda burda, internet olanakları üzerinden iletişim kuruyor, düşünce ve duygularmızı paylaşıyoruz. Önceleri buna büyük ölçüde siyasal forumları da katmak mümkündü ve şimdilerde bu özellik   yerini fçoğunlukla facebook'a bıraktı. Kendi ölçümüzde akıl ve mantığımızı kullanarak doğru bilgilere ulaşabileceğimiz yanılgısı içindeyiz.
Evet öyle, çağımızın tüketim toplumunun bireye verdiği bir alışkanlık bu. Emek harcamak,   zaman ayırmak, bilgiye ulaşmak, daha fazla bilgiye sahip olma çabası göstermeden böyle bir alışkanlık kazanmadan, kısa yoldan biraz akıl ve mantık kullanarak ve çoğunlukla da yetersiz bir sorgulamayla da doğru olduğu sanısına kapıldığımız yorumlarda bulunuyoruz. Hem de keskin cümlelerle ve asla yanılgısı, yanlışı olmazmış gibi bir tavır içinde...

Doğru değil.

Konuşulan konuya ilişkin yeterince bilgi sahibi değilsek, sadece mantıkla ve akılla doğruya ulaşabilmek, doğru bilgiyi yakalayabilmek, doğru ve hatta yeterince doğru bir yorumda bulunabilmek pek de mümkün değil. Bu yüzden mutlaka bilgi arayışı içinde olmalı ve çağdaş insanın referansı olan akıl ve mantığın yanına bilgiyi ve bilimi de eklemeli, sorgulama becerimizi de mümkün olduğunca   geliştirebilmelyiz. Salt akıl ve mantıkla doğru bilgi üretilemez. Doğru yorumlarda bulunmak da öyle kolay değildir.

Sorgulamak, akıl ve mantığı bir referans olarak almak laik olabilmenin bir ön koşuludur. Laiklik de solcu olabilmenin bir gereğidir. Laik olmayan, referansını göklerde   değl de yerde ve insanda aramayan bulmayan, kabullenmeyen bir insanın solcu olabilmesi, dahası çağdaşlığı yakalayabilmesi mümkün değildir. Bu yüzden aklın yanına bilim koyulmadan bütüne ulaşabilmek ve doğru bir zihinsel yapıya sahip olarak ( konumuzla ilgili olduğu için) doğru yorumlarda bulunabilmenin pek de mümkün olmadığının altını kalınca çizmek gerekiyor.



( Yazıya nokta koymuştum ama basit bir örnek eklemek istiyorum. Yıllarca TKP'ye sosyal şoven, ulusalcı ve neo-faşist denildi bu sanal ortamlarda. İki temel nedeni vardı, birincisi bu konuda bir önyargının ortaya çıkmış olması ve varolan iklimin bu önyargıyı beslemesi, diğeri kullanılan kavramların anlamlarının bilinmemesi. Bilmiyor ama bol bol kullanıyor olmamızın ve bu durumun bir alışkanlık haline gelmesi tam da üstte açıklamaya çalıştığımız konuyla ilişkilidir. Çok daha ayrıntılı yorumlanabilir, çok daha geniş nedenleri de vardır ama öncelikle bilgi olmadan doğru bir tavır alınabileceği yanlışı bilinse en azından önyargılarımız çerçevesinde de bu tür yanlış yollara sapılmasa böylesine uçuk kaçık ve yanlışlığı apaçık olan kavramlar uluorta kullanılmazdı.)



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 25.02.2022- 09:53


Blgimizin olmadığı, yetrince olmadığı konularda sadece akıl ve mantıkla doğruya varılabileceği algısı bir alışkanlığa ve gerçekten çok yaygın bir şekilde pek çoğumuzun hayatına egemen oluyor. Kimilerimizin hayatında akıl ve mantığın yerini çok farklı referanslar almışsa ve sorgulama yerine biat etme anlayışı geçmişse ve bu durum ne kadar yanlışsa, kimilerimizde de bir şekilde sadece akıl ve mantıkla pek çok konuda doğru bir konumlanış alınabileceği algısının ortaya çıkmış olması ve kanıksanabilir hale gelmesi de bir büyük yanlışlıktır. Çağımızda (bence) giderek artan bir büyük sorun haline de gelmiştir.

Bu durum özellikle sol için büyük bir sorun ve sanal ortamlar, dijital platformlar da bu sorunu gerçekten büyüterek daha büyük bir sorun haline getiriyor. Bir dönem epey rağbet edilen netteki (sol) forumlardan biliyorum, adam beş dakika önce internet araması sonucu elde ettiği bir konu hakkındaki ilgili ilgisiz bir ''bilgiyi'' sanki yıllar önce edinmiş, özümsemiş ve içselleştirmiş gibi ileri sürüp keskin bir üslüpla savunurdu. İki cümlelik bir alıntıyla bütün dünyayı anlamış gibi davranırdı. Bana öyle gelirdi ki, bu tür örnekler bir tarikat üyesinin şeyhine bağlılığı ve biat etmesi gibi bir şeydi. İnsanların tarikat ve cemaatlere akın etmesinin nedeni gerçekte nasıl ki birey olamamanın ve bir güce bağlanma ihtiyacının sonucuysa, hem bu sanal ortamlarda örneğini verdiğim tipolojiler ve (abartayım biraz) hem de sol partilerde benimsenmiş olan demokratik merkeziyetçiliğn kimi uygulamalarının üye ve sempatizanlar üzerindeki etkisi de bu türden bir ilişkiye dönüşüyor ve bu durumun, bu özelliğin   yaygın bir biçimde kabulüne dayanıyor. Sonrasında kolaycılık ve sonrasında hiç emek harcamadan birilerinin yukarıda aldığı kararların sorgulanmadan kabulüne dönük bir ilişki durumu.

( Konu farklı bir yere gitti, ama önemli görüyorum; demokratik merkeziyetçiliğin bir sosyalist partide gerekliliğ konusunda hiç bir tereddüt yok. Ama sanki bu biçimin uygulanması sırasında bir problem var. Koca bir partiyi, bir dönüşüm yaratacak, kitleleri kendisine bağlayacak bir partinin üye ve sempatizanlarının sadece üstte alınan kararları savunmak gibi bir kısıt içine yerleştirilmesi, üye ve sempatizanın kendini bu duruma alıtırması, böyle bir zorunluluk hissetmesi bence çok sorunlu bir ilişkinin ortaya çıkmasına yol açtığı gibi, amaca uygun bir üye ve sempatizan grubunun ortaya çıkmasının da önünü kesiyor. Çoğu kez anlamadığı konularla toplumun önüne çıkmak zorunda bırakılan üye ve sempatizan bence sürekli bir boşluğa düşmek zorunda kalıyor. Siyasal mutluluğu sadece kendi gibi olanlarla birlikteyken elde edebiliyor. Ortaya da bir farklı getto çıkıyor. Orada herkes memnun. Ve o gettonun dışındakiler ise çoğu kez ''anlamayan, bilmeyen'' bir kitle. -Aydınlatılmaya, dışarıdan bilinç aktarılmaya ihtiyacı olanlar onlar.- Belki de bunun için önemseniyor, dışarıdan bilinç aktarma göreviyle karşı karşıya kalanlara dışarıdan bilinç gerekli değil mi? Ve sorun sadece o kişinin kişisel özelliğinden değil ve aynı zamanda o olumsuz kişiliği daha da derinleştiren ve kemikleştiren örgütsel ilişkinin bir şekilde uygulanma biçiminden değil mi?)

Parantezi kapadığımızda, şunu söylemek isterim, Erich Fromm'a gönderme yaparak, zamanın en ileri ülkelerinden biri olan Almanya'da kültürlü bir halk olarak niteleyebileceğimiz Alman halkını bir psikopat lidere mahkum ettiren, kitlesel boyun eğmeye zorlayan şey neydi? Güç olarak görülen, algılanan şey karşısında insanın boyun eğme ihtiyacı olabilir mi? Kolayı seçmek, kendisi hiçbir emek sarfetmeden, bir çaba göstermeden birilerinin ( çoğunlukla birinin) çabasıyla kurtulmak, rahat etmek... Birilerinin ( çoğunlukla birinin) zihnine ve iradesine teslim olmak... Birilerinin söylediklerini ve yaptıklarını bir ezber ve ritüel olarak yinelemek... Ve geri kalmış, dışa kapalı bir toplumun -çok kullanıyorum bu sözü- içe dönük bireyleri olarak kendi egomuzu tatmin etme arayışına uygun bir ilişki modeline yatkınlığımız, ihtiyaç duymamız, koca bir yanlışlığın yukarıdan aşağıya egemen olmasına yol açmıyor mu?

Belki aynı kamarasında değiiz ama aynı gemide olduğumuz gerçeği, sağcısı ve solcusuyla hepimizi etkileyen koşulları da yaratıyor. Sağın tepkisi biçimsel olarak solun tepkisinden farklı gözükmekle birlikte temelde çok da farklı değilmiş gibi geliyor bana. Bazen düşünüyorum da, bu durumun toplumun sola açılmaması, sola pek de hayırhah bakmamasında bir etkisi olabilir mi, diye soruyorum. Topluma ''çok ideolojik bakıyorlar'' algısı yerine ''daha siyasi'', ''daha kendisine yakın'', olarak hissedebileceği bir algı yaratmak - bu da nasıl olacaksa- daha uygun kaçmaz, daha yararlı olmaz mıydı?

Solun sorunları çok fazla, ama hiç kuşkum yok, solun dışında kalanların sorunları ise çok daha fazla ve handiyse ''artık çözüme kavuşamaz'' noktasına gelmiş. Böyle bir iklim ''sola akıl vermeye çalışıyorum'' diyerek sola eleştiri getirmekten başka bir şey yapmayanların, sanaldaki işlevlerini sadece bununla sınırlayanların iticiliğini daha da arttırıyor kuşkusuz; Kaçak arkadaşımızın hemen her forumda karşılaştığı tepkinin nedeni de buydu zaten. O da yanlışlığın bir başka kulpundan tutmuşken ''öteki'' gördüklerine sürekli ''yanlışsınız'' diye yüksek sesle bağırmaya çalışması kaçınılma bir şekilde teki görecektir ve gördüğü tepkilerin nedeni de bana göre buydu...

Hem sonra, bir yerde bozulan bir iklim söz konusu olduğunda o iklimden etkilenmemek mümkün mü? Bu yazıda bile bir yanlışlık olmadığı iddia edilebilir mi? Bence bu da yanlış, söylenenler, yazılanlar...Ama işte iyi ki diyalektik diye bir bilim, bir bilimsel anlama çabası var. Buna göre hayatımızda varolan tüm yanlışlıkların aynı zamanda kimi doğrular da barındırabileceği gerçeği ve belki tüm bu yazılıp çizilenleri zihnimizde çatıştırarak, sorgulayarak...- eminim, eninde sonunda daha doğruya, daha güzele ulaşacağız.

Eminim.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 25.11.2023- 06:57


2013 yılında açılmış bu başlık. SF'de açılmıştı önce, ilgimi de çekmişti. Sosyalistler hükümetin istifasını istemezmiş, devrim yaparlarmış. O zamanlar öyleydi. O zamanlar iktidarda olan anlayış bu sözde sol, sosyalist ve dahi enternasyonal forumlarda pek de eleştirilmezdi. Bu forumlar, Marksit Leninist ve dahi ''enternasyonalist'' (!) geçinirler ama sağlı sollu libeallerin öncülüğünde AKP'nin, Kürt hareketiyle birlikte ülkeye ve bölgeye demokrasi ve özgürlük getireceğini savunurlardı. Bu yüzden AKP'ye yönelik her eleştiri ve kuşkusuz ''istifa'' sesleri de pek hayırhah karşılanmazdı. AKP'ye karşı olan bütün sol-sosyalist parti ve örgütler başta TKP olmak üzere bu yüzden dışlanırdı. Liberal yakıştırma olan ''ulusalcı'' yaftası o zamanlardan kalmaydı. Daha fazla enternasyonal komünist görünmek isteyenler ise bu kavrama ''sosyal şoven'' ve ''neo-faşist''i de eklerlerdi.

Ne günledi ama!

Hatırladığım kadarıyla o zamanlar epey revaçta olan kuyrukçuluğa hiç ilgi göstermeyen Kaçak arkadaşımız da ''Sosyalistler hükümet istifaya çağırmaz, devrim yapar'' diyenlerdi. Oysa onun da devrimle, bilimsel sosyalizmle pek ilgisinin olmadığını düşünürdüm. Ya da hep öyle bir algı yaratırdı.

Neyse, geçip gitti o günler. Üç forum da sol, sosyalist ve dahi enternasyonal görünmeye çalışan ama gerçekte ''kuyrukçu forumlar''dı, deyip bu konuyu fazla uzatmayalım ama o günlerde forumların çokça insan çektiğini ve bunun da gayet olumlu bir özellik olduğunu ve şimdilerde artık bu tür tartışma ortamlarının pek de kalmadığını da arada söyleyelim.

Bu başlığın ilgimi çekmesinin nedeninin ''acaba şimdilerde olsa özellikle SF'de yazanlar yine aynı tepkiyi gösterirler mi?'' sorusuydu. Merak ettim. Bence kuyrukçu tavır devam ederse bu kez eleştiriler daha çok AKP ve cumhur ittifakına yönelirdi. Koşullar değişti çünkü. Çünkü AKP masayı devirdiğinden bu yana ''milliyetçiliği ayaklar altına almak''tan ''en büyük milliyetçi biziz'' tavrına yöneldi ve siyasetinin en karşıt pozisyonuna oturttuğu Kürt hareketini de düşman ilan etti. Haliyle bu forumlarda egemenlik kuranlar da AKP'yi en azından ulusalcı olarak lanetledikleri kesimler kadar olmasa da az biraz eleştireceklerdir. Herhalde :)

Şuraya gelmek istiyorum. Sosyalistler yeri gelir boykotçu bir tavır sergiler, yeri gelir meydanlarda ''hükümet istifa'' diye bağırır. Sosyalist devrim mücadelesinin siyasete yansıyış biçimini birtakım şablonlarla savunabilmek mümkün değil ki! Siyaset ne sürekli bir reddiyecilik üzerine oturtulabilir ve ne de keskin devrimci pozlarında güncel olana karşı ilgisiz kalınarak... Herhangi bir konuda düzen içi muhalefetin yanında görünmek veya benzer siyasi pozisyonlar almak veya ''düzen içi'' çözümlere taraf olmak sosyalistlere yakışmazmış gibisinden cümleler kurulurdu, önceleri... ''Hükümetin istifası istenmez, sosyalistler devrim yapar'' sözü de o zamanlardan kalma bir sözdü. Ve daha da keskin görünmek isteyen biri de (sizler onu tanırsınız :) ''hükümeti istifaya çağırarak başka bir düzen partisine kapıyı aralarsınız'' derdi, tabi kendine özgü ezberci, şablonik ve trolvari   cümlelerle...

Sosyalisler ''hükümet istifa'' da derler, gerektiğinde başka düzen partilerini de desteklerler. ''Olmaz'' deyip, olmazcılık oynayanlar ve ''devrim'' işareti yapanlara da sözümüz olmaz. Onlara da ''yapın o zaman'' denir. İyi ama binde birlerde dolaşan ve toplumsal alanda yokları oynayan ve ülkenin de karpuz gibi ikiye bölündüğü   ve (Merdan Yanardağ'ın da altını çizdiği gibi) demokrasi seçeneğinin tüketilmediğ koşullarda siyasal devrim hayal ötesi bir şey değil mi? Sonra demokrasi mücadelesi sol liberallerin savunageldiği gibi bir merkezi siyaset de değil ki? Sosyalist siyaset, sınıf mücadelesi demokrasi mücadelesini dışlamaz ki. Böyle bir tavırla topumdaki varlığımızı nasıl ortaya koyabilir, toplumsal alandaki etkimizi nasıl arttırabiliriz? Son seçimler de bunun bir kanıtı değil mi?

Sınıflı bir toplumsal yapıda sosyalist siyasetin herhangi bir biçimi bizleri doğrudan devrime götürmeyebilir. Ama bu biçimleden biri diğerine göre sosyalizme daha fazla alan açıyordur, daha fazla olanak sağlıyordur ve çok daha fazla potansiyel içeriyordur. Bence demokrasi ölçütü bu seçenekler karşısında ortaya çıkar ve tercihlerimizin ne/nasıl olması gerektiğini belirler. Düzen karşıtı olmamız, düzeni bütünüyle değiştirecek bir ana hedefi savunuyor olmamız, bu uzun yürüyüşte demokrasi mücadelesinin yok sayılacağı anlamına gelmediği gibi, demokrasi mücadelesinin sınıf mücadelesinden soyutlanacağı anlamına da gelmez. ''Hükümet istifa ederse ne olacak, düzen mi değişecek?'' diyerek trolvari bir pozisyon alanlara verilecek yanıt, ''elbette düzen değişmeyecek ama daha potansiyelli yeni bir başlangıca yol açacak''.

Az şey mi?





Bu ileti en son melnur tarafından 25.11.2023- 07:06 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 18 Sayfa:   Sayfa:   «ilk   <   15   16   17   [18] 



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Selahattin Demirtaş: HDP'li hükümet tartışılmalı... melnur 1 2673 17.02.2020- 22:07
Konu Klasör Devrim nedir, devrim teorileri için ne söylenebilir? melnur 43 23031 30.12.2022- 06:14
Konu Klasör Sürekli devrim mi, tek ülkede sosyalist devrim mi? spartakus 0 4145 14.07.2015- 00:07
Konu Klasör Siyasal devrim, toplumsal devrim... melnur 13 14123 31.12.2018- 09:11
Konu Klasör TKP: Derhal istifa! melnur 0 1920 29.11.2017- 09:30
Etiketler   Hükümet,   istifa,   ,   devrim
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS