SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 3 Sayfa:   Sayfa:   «ilk   <   1   [2]   3   >   son» 
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 25.11.2018- 18:34


Bu yaşananın proleterya diktatörlüğü olduğu söylenmiş. Ama pratikte bunu sürdürenler, belirleyenler, karar alanlar ve uygulatanlar partili yönetici kesim olmuş. Proleterya bir sınıf olarak pasif, izleyici, uygulayan ve uyan bir kitle olmuş.

Siz kendiliğinden bir süreçle sosyalist bir devrimin gerçekleşeceğine ve gerçekleştikten sonra yine kendiliğinden bir süreçle sınıfsız ve devletsiz bir yapıya doğru yürünebileceğine inanıyor musunuz? Böyle bir şey olabilir mi? Türkiye'deki proletaryayı aktif, çözümleyici ve sınıfsızlığa giden süreçte gereken taktik ve stratejileri uygulayan bir sınıf olarak mı görüyorsunuz? Hiç olmazsa söylemeye çalıştıklarınızın pratikteki karşılığının olup olmadığı ve bu nesnelliğin kendiliğindenlikli bir süreçle sınıfsızlığa doğru gidebileceğini mi düşünüyorsunuz ki, böyle cümleler kuruyorsunuz. Bir daha söylüyorum, solcu-sosyalist değilseniz bu tartışmanın bir anlamı yok, eğer solcuysanız, sosyalistseniz o zaman da savunduklarınızın doğru olmadığını ve bakış açınızın farklılaşması gerektiğini söyleyebilirim.

Karışık mı oldu bilmiyorum; devrimden sonra proleter diktatörlüğe gerek var. Birincisi sınıf mücadelesi sürdüğü için o mücadelenin kazanılması uğruna ve ikincisi dönüşüm konusunun parti ve devlete ihtiyaç gösterdiği için...NOKTA! Bunun tartışması olmaz.Reelde bir yanlışlık varsa tartışma bu çerçeve içinde yapılır, yapılmalıdır. Proleter diktatörlüğü liberal demokrasiye benzeterek aslında bir şey söylemiş olmuyorsunuz. Bu çözümün(!) sosyalizmle bir ilgisi yok çünkü. Bu yol sınıfsızlığa varmaz. Elde edilmiş iktidarı yeniden burjuvazite teslim etmekten başka bir işe yaramaz.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 25.11.2018- 18:43


Sosyalizm kapitalizme göre daha ileri bir sistemse bu teorik önermenin pratikteki yansıması görülebilmeli. Hangi alanda daha ileri olabilmiş? Demokrasi alanında olamadığı ortada.

Bir sosyalist böyle bir cümle kurabilir mi?

İktidarın alınması sırasında yaşananlar, sonra dört yıl süren bir iç savaş, iç ve dış düşmanların sürekli saldırıları ve dünyanın en azından Avrupa'nın en geri kalmış ülkelerinden birinde tarihte ilk kez bir sosyalizm uygulamasına başlanıyor; ne pratik bir deneyim var ortada, ne de pratiğe uygun bir teorik kuram. El yordamıyla bir şeyler yapılmaya çalışılıyor. Alman faşizminin de yakıp yıkması ve 20 milyon yurttaşını yitirmesine rağmen çok kısa zamanda dünyanın en güçlü ülkesinden biri haline gelebiliyor.

Nasıl mı; eğitim, barınma ve sağlık sorunlarını eksiksiz çözerek, geleceğe ilişkin hiçbir umutsuzluk bırakmayarak. Yepyeni, modern bir ülke kurarak. Bunları sosyalizm kurdu, sosyalizm başardı, beyler! Saçmalamayı bırakın. Kapitalizm daha açlık, barınma ve sağlık sorununu çözemedi. İnsanlardaki geleceğe yönelik umutsuzluğu gideremedi ve sizler hala sosyalizm neyi başardı ki, diyebiliyorsunuz; ve üstelik bir de sosyalist olduğunuzu iddia ediyordunuz değil mi, Sayın Kaçak!



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
Kaçak
[ ]
Üye Silindi
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi:
İleti Sayısı: 0
Konum: Gizli
Durum: üye silinmiş
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: Kaçak
Cevap Tarihi: 25.11.2018- 19:46


Alıntı Çizelgesi: Sosyalist27 yazmış

Alıntı Çizelgesi: Kaçak yazmış

Kapitalist düzen sermaye sınıfının diktatörlüğüdür. Rejim demokratik bile olsa sonuçta var olan şey kapitalizmin diktatörlüğüdür.

Sosyalist dönemde de proleterya diktatörlüğü olacağı belirtilmiştir. Bu da sınıfsız toplumun inşaasına kadar böyle olacak ve sonra kendiliğinden sönümlenecektir. Marksist teori böyle der.

Onun dışında bu diktatörlüğün rejiminin nasıl olacağı belirtilmemiş. Ama pratikte yaşanan şey, tek partili, baskıcı bir parti devleti olmuş.

Bu yaşananın proleterya diktatörlüğü olduğu söylenmiş. Ama pratikte bunu sürdürenler, belirleyenler, karar alanlar ve uygulatanlar partili yönetici kesim olmuş. Proleterya bir sınıf olarak pasif, izleyici, uygulayan ve uyan bir kitle olmuş.

Mesela sosyalist sistem çökmeden önce Bulgaristan'da bir Todor Jivkof vardı. Bu adamın şahsında cisimleşen rejim oradaki Türk azınlığa Bulgar isimleri dayatmıştı ve onları zorla asimile etmeye çalışıyordu. Hatta bu nedenle oradaki Türk azınlık Özal döneminde kitleler hâlinde Türkiye'ye göç etti.

Şimdi bu rejime proleterya diktatörlüğü demek mümkün mü? Tabii ki değil ve kimse de bunu diyemiyordu.

SSCB'de Stalin döneminde ve sonrasında tek pati egemenliği vardı ve aykırı seslere izin verilmiyordu. Bırakın burjuva partilerini, işçi veya köylü emekçi partilerine bile izin yoktu. Bu da mı proleterya diktatörlüğü idi?

Kamboçya'da Kızıl Kmerler gibi aşırı uç örnekleri söylemiyorum bile.

Kısacası sosyalizmi inşa etmekte olduğunu söyleyen ülkelerde proleterya diktatörlüğü adı altında baskıcı, tek parti rejimleri tesis edildi. Marx'ın bu kavramı en çok iğdiş edilen ve tacize uğrayan kavramıdır hiç kuşkusuz.

Bu nedenle sosyalist sistem bir proleterya diktatörlüğü olarak kabul edilmeli, ancak sosyalist rejim çok partili, çok sesli, demokratik bir rejim olabilmelidir.




Söylediklerinizde haklı olduğunuz noktalar var.
Marksizmin ideologları tarafından yapılmış olan demokrasi eleştirileri, Komünistler tarafından çoğu zaman yüzeysel bir demokrasi karşıtlığına indirgeniyor ve şahıs diktatörlüklerini olağanlaştırma eğilimini ortaya çıkarıyor.
Halbuki Bulgaristan, Romanya, Yugoslavya gibi ülkelerde soğuk savaş döneminde mevcut tek adam rejimlerinin, sosyalizmde demokratik bir merkeziyetçiliğin gerekliliğini ortaya koyduğu muhakkaktır.
Fakat bununla birlikte bu doğu bloğu ülkelerinin salt burjuva demokrasisi üzerinden değerlendirilmeside fazlasıyla tek taraflı bir yaklaşım olur.
Örneğin, Romanya ve Bulgaristan'da anti-demokratik(!) sosyalist rejimlerin yıkılışı ile gelen özgürlük, Bulgar ve Rumen kadınlarının (ki bunların çoğu son derece eğitimliydi. Aralarında akademisyen olanlar bile vardı.) hangi ülkede hayat kadınlığı yapacağını seçme özgürlüğü olabildi ancak...
Bu ülkelerdeki gelişmiş sanayi tasfiye edildi, işsizlik yüzde 50'leri buldu, tüm sosyal haklar gasp edildi, gelir dağılımı arasında kıyaslanamayacak bir uçurum oluştu, eşitlik-adalet-anti-emperyalizm gibi tüm sosyalizm değerleri parçalanarak kapitalizmin bireyci-bencil-yapay kültürü onun yerine ikame edildi.
Bu açıdan bakıldığında bu ülkeler için demokrasinin ve olmadığı iddia edilen özgürlüklerin getirisi, götürüsünden fazla olmuş gibi gözüküyor.




Elbette... kaoitalizmin getirisi olmaz tabii ki. Kapitalizme biz serbest piyasa ekonomisinin seçme özgürlüğü ve tüketim serbestisi açısından matah bir değer atfetmiyoruz. Bu açıdan elbette sosyalist ülkelerdeki bakıcı rejimden kaçanların vardığı yer başka   bir felaket oldu.

Fuhuş... Burjuva serbest piyasa ekonomisi zavallı eğitimli sosyalist ülke kadınlarına bu hürriyeti sundu. Hatta bir ara şöyle bir haber çıktı: Doğu Almanya Batı Almanya birleşmesi sonrasında işsiz bir kadına iş bulma kurumunca fuhuş sektöründe bir iş bulunuyor. Kadun bunu benimsemezse işsizlik maaşı kesilecek!

Biz böylesi bir sisteme karşı sosyalizmin artılarının çok daha fazla öne geçmesi gerektiğini savunuyoruz. Öyle olmalıydı, ama olamadı. Peki neden?..



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
Kaçak
[ ]
Üye Silindi
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi:
İleti Sayısı: 0
Konum: Gizli
Durum: üye silinmiş
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: Kaçak
Cevap Tarihi: 25.11.2018- 20:00


Alıntı Çizelgesi: melnur yazmış

Sn.Kaçak;

Sosyalizm ile kapitalizm arasında gece ve gündüz kadar fark var. Kendini sosyalist olarak gören biriyle reel sosyalizmi tartışmak başkadır, sosyalizmi lafta bile olsa savunmayan biriyle konuşabilmek farklı. Sizin bu uzun yazılarınıza nasıl yanıt verilecek gerçekten zor. Çünkü bir solcunun, bir sosyalistin sahip olması gereken doğrulardan bir tekine bile sizde rastlanmıyor. Böyle olunca da   yazının neresinden tutmalı, neresinden başlamalı, gerçekten çok kolay olmuyor.

Önce basit ve gerekli olan temel bilgiler; sosyalizm ve kapitalizm arasındaki temel fark birinin kendisinden önceki düzenden başlayarak kendiliğinden bir süreçle gelişebilmesi. Sosyalizm için böyle bir durum söz konusu olamaz. Birincisi kapitalizm içinde herhangi bir dönüşüm gerçekleşmiyor, ve ikincisi siyasal iktidar alındıktan sonra bile dönüşümün gerçekleşebilmesi için öncünün öncülüğüne ihtiyaç duyuluyor. Yanı bu şu demek: Kapitalizmin biçimsel demokrasisine özenerek, onu savunarak ve bu yaklaşımı bilimsel sosyalizme yamamaya çalışarak toplumu sosyalist bir dönüşüme uğratabilmek ve sınıfsız topluma doğru yol alabilmek mümkün değildir.

Çözüm proleter diktatörlüktür; çözüm parti içinde demokratik merkeziyetçiliği sağlamlaştırmak ve partinin sınıfsız yoldaki öncülüğünden hiç vazgeçmemektir. Detaylarına girmiyorum; öncesinde yanlışlıklar mı vardı, o yanlışlıkları yapmamaya çalışırsınız. Yoksa bilimsel sosyalizm reddedilerek, kapitalizme (biçimsel de görünse) öykünerek sosyalizm savunulamaz, komünizme de ulaşılamaz.

( Bu konuda temel bir yanlışlık varsa, başka konuları tartışmanın anlamı yok ve o tartışmalar bir gevezelikten öteye de gitmez. Ama bu yazdıklarınız benim için gerçekten zaman da alsa ve üzücü de olsa- çünkü yıllardır hep aynı şeyleri yazmaya çalışıyorsunuz- yanıt vereceğim. Yararı olmuyor çünkü! Bilimsel sosyalizme karşıtlığın da öncelikle bilimsel bir temelde olması gerekir. Reel sosyalizme yönelik eleştirilerinizin de haklı bir temeli yok. Ama haklı bir temeli olsa da -öyle sanıyorsunuz çünkü-, bu yazdıklarınızı bilimsel sosyalizmi-komünizmi savunan biri gerçekten savunmaz. İşin keyifsiz olan yanı da bu!)




Cümlelerini anladığım kadarıyla cevaplamaya çalışayım. Çünki bazı cümlelerinden net bir anlam çıkmıyor. Bazı cümlelerin ise olumsuz içerik taşıyor. Onlara da şimdilik cevap vermeyeceğim. Eğer cevap verirsem konu dağılacak.

"Kapitalizmin biçimsel demokrasisine özenerek, onu savunarak ve bu yaklaşımı bilimsel sosyalizme yamamaya çalışarak toplumu sosyalist bir dönüşüme uğratabilmek ve sınıfsız topluma doğru yol alabilmek mümkün değildir."

Burjuva demokrasisine özenmeyelim, tamam. Ben de onu söylemiyorum; ben onun ilerisine geçmekten söz ediyorum. Sosyalizm ve komünizm en ileri demokrasi ve özgürlük vaad etmiyor muydu? Onu yapalım diyorum.

Burjuva demokrasisinin kağıt üzerindeki özgürlüünü gerçekten hayata geçirelim. Mesela seyahat özgürlüğü... Burjuvazinin bu özgürlüğü ancak parası olanlar içindir, değil mi? Biz sosyalistler burjuva demokrasisine böyle eleştiri getiririz değil mi? O halde sosyalist demokraside seyahat özgürlüğü hayata geçen bir özgürlük olmalıdır ve para engeline takılmamalıdır; parası olan-olmayan herkes bu hakkını kullanabilmelidir. Ulaşım ve konaklama pahalı olmamalıdır, vb...

Öyle değil mi?

Ama geçmiş sosyalist ülkelerde seyahat özgürlüğü bırakın kapitalist ülkelerdeki paraya endeksli olanını, parası olana bile yasaklı, engelli vb idi.

Yurtdışı seyahat izne tabi idi. Yurt içi seyahat ise epey zordu. Bunu biliyoruz. Nereden mi? Doğu Bloku ülkelerinden Batı'ya kaçan insanların varlığından...

Nerden mi? Berlin'i ikiye bölen utanç duvarından...

Bu duvara yok muamelesi mi çekelim? Yoksa klasik Doğu Alman propagandasını mı tekrarlayalım?

O duvardan geçerken kaç Alman vatandaşı öldü acaba?

Bunları basit birer hata olarak görmemek gerekir Melnur. Bunlar kurulmuş sosyalist sistemin açmazlarıydı. Sorun yapısaldı. Çünki devleti ve iktidarı sürdürmeyi esas alıyordu; emekçi halkın ve insanın özgürlüğünü, refahını, gelişimini vb değil. İktidar esas alınınca bu durum kaçınılmaz.

Sorun kişilerde değil, sorun sistemdeydi.




Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
Kaçak
[ ]
Üye Silindi
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi:
İleti Sayısı: 0
Konum: Gizli
Durum: üye silinmiş
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: Kaçak
Cevap Tarihi: 25.11.2018- 20:11


Alıntı Çizelgesi: melnur yazmış

Bu yaşananın proleterya diktatörlüğü olduğu söylenmiş. Ama pratikte bunu sürdürenler, belirleyenler, karar alanlar ve uygulatanlar partili yönetici kesim olmuş. Proleterya bir sınıf olarak pasif, izleyici, uygulayan ve uyan bir kitle olmuş.

Siz kendiliğinden bir süreçle sosyalist bir devrimin gerçekleşeceğine ve gerçekleştikten sonra yine kendiliğinden bir süreçle sınıfsız ve devletsiz bir yapıya doğru yürünebileceğine inanıyor musunuz? Böyle bir şey olabilir mi? Türkiye'deki proletaryayı aktif, çözümleyici ve sınıfsızlığa giden süreçte gereken taktik ve stratejileri uygulayan bir sınıf olarak mı görüyorsunuz? Hiç olmazsa söylemeye çalıştıklarınızın pratikteki karşılığının olup olmadığı ve bu nesnelliğin kendiliğindenlikli bir süreçle sınıfsızlığa doğru gidebileceğini mi düşünüyorsunuz ki, böyle cümleler kuruyorsunuz. Bir daha söylüyorum, solcu-sosyalist değilseniz bu tartışmanın bir anlamı yok, eğer solcuysanız, sosyalistseniz o zaman da savunduklarınızın doğru olmadığını ve bakış açınızın farklılaşması gerektiğini söyleyebilirim.

Karışık mı oldu bilmiyorum; devrimden sonra proleter diktatörlüğe gerek var. Birincisi sınıf mücadelesi sürdüğü için o mücadelenin kazanılması uğruna ve ikincisi dönüşüm konusunun parti ve devlete ihtiyaç gösterdiği için...NOKTA! Bunun tartışması olmaz.Reelde bir yanlışlık varsa tartışma bu çerçeve içinde yapılır, yapılmalıdır. Proleter diktatörlüğü liberal demokrasiye benzeterek aslında bir şey söylemiş olmuyorsunuz. Bu çözümün(!) sosyalizmle bir ilgisi yok çünkü. Bu yol sınıfsızlığa varmaz. Elde edilmiş iktidarı yeniden burjuvazite teslim etmekten başka bir işe yaramaz.




Ben kendiliğinden sosyalist devrimin olacağını savunmadım. Ayrıca proleterya diktatörlüğü fikrine de itiraz etmedim. Benim dediklerimden o anlamı çıkarıyor olamazsın. Kasıtlı çarpıtma yapmaya tenezzül edeceğini de ummam.

Kitlelerin söz ve karar sahipliği ilkesinden söz edilir. Bunu uygulamak gerekiyor diyorum. Gayet açık değil mi? Kitlelere rağmen bir şey inşa edilemez. PArti diktatörlüğü yanlıştır. Proleterya diktatörlüğü demek parti diktatörlüğü demek değildir. Ayrıca parti de değil, partinin tepesindeki bir avuç oligarşik zümrenin diktatörlüğü.

Düşün ki Stalin pek çok komünisti yargılatıp öldürtmüş. Buharin gibi Ekin Devrimi'nin simge isimleri de var. Lenin'in omuzdaşları, yoldaşları var içlerinde. Sovyet KP MK üyelerimim pek çoğu gidiyor. Hem de ne gidiş!..

O mahkeme tutanakları ibretlik. Mesela adam Çar rejiminin işkencelerine karşı direnmiş, ama Sovyet polisinin karşısında çözülüyor. Neden mi? Çünki ailesini de öldürmekle tehdit ediyorlar. Adam itirafçı oluyor ve sonra idam ediliyor.

Kitaplardan okunabilir, uzatmaya gerek yok.

"Türkiye'deki proletaryayı aktif, çözümleyici ve sınıfsızlığa giden süreçte gereken taktik ve stratejileri uygulayan bir sınıf olarak mı görüyorsunuz?"

Hayır, ben proleteryayı ilerici ve devrimci bir sınıf olarak görmüyorum. Bu varsayımı Marx'ın bir yanılgısı olarak görüyorum. Proleterya ilerici ve devrimci değil, aksine statükocu bir sınıftır.

Bu tezimi de sosyalist hareketler dikkate almalıdır ve bu sorunu kulak arkası etmekten artık vazgeçmelidir.

Proleteryanın bir sınıf olarak öncülük ettiği hiç bir ilerici toplumsal hareket olmamıştır şimdiye dek.




Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
Kaçak
[ ]
Üye Silindi
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi:
İleti Sayısı: 0
Konum: Gizli
Durum: üye silinmiş
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: Kaçak
Cevap Tarihi: 25.11.2018- 20:23


Alıntı Çizelgesi: melnur yazmış

Sosyalizm kapitalizme göre daha ileri bir sistemse bu teorik önermenin pratikteki yansıması görülebilmeli. Hangi alanda daha ileri olabilmiş? Demokrasi alanında olamadığı ortada.

Bir sosyalist böyle bir cümle kurabilir mi?

İktidarın alınması sırasında yaşananlar, sonra dört yıl süren bir iç savaş, iç ve dış düşmanların sürekli saldırıları ve dünyanın en azından Avrupa'nın en geri kalmış ülkelerinden birinde tarihte ilk kez bir sosyalizm uygulamasına başlanıyor; ne pratik bir deneyim var ortada, ne de pratiğe uygun bir teorik kuram. El yordamıyla bir şeyler yapılmaya çalışılıyor. Alman faşizminin de yakıp yıkması ve 20 milyon yurttaşını yitirmesine rağmen çok kısa zamanda dünyanın en güçlü ülkesinden biri haline gelebiliyor.

Nasıl mı; eğitim, barınma ve sağlık sorunlarını eksiksiz çözerek, geleceğe ilişkin hiçbir umutsuzluk bırakmayarak. Yepyeni, modern bir ülke kurarak. Bunları sosyalizm kurdu, sosyalizm başardı, beyler! Saçmalamayı bırakın. Kapitalizm daha açlık, barınma ve sağlık sorununu çözemedi. İnsanlardaki geleceğe yönelik umutsuzluğu gideremedi ve sizler hala sosyalizm neyi başardı ki, diyebiliyorsunuz; ve üstelik bir de sosyalist olduğunuzu iddia ediyordunuz değil mi, Sayın Kaçak!




Açlık sorununu sosyalizm çözdü mü, çözene kadar açlıktan kıtlıktan ölenler milyonlara ulaştı mı, bunları araştırıp da öyle yaz Melnur. Tarihi basitleştirerek bir yere varamazsın.

Yaşananları herkes biliyor. Bilmeyen varsa da araştırıp rahatça öğrenebilir.

Mesela Kuzey Kore'de açlık sorunu çözüldü mü yoksa açlıktan ölen insanlar mı var? Bunu, Kuzey Kore rejimi kapalı bir rejim olduğu için kolayca öğrenemeyiz; ama bilgi kırıntılarından yararlanabiliriz.

Sosyalist bir rejim kapalı kutu olabilir mi? Hanedan olabilir mi? İktidar babadan oğula geçebilir mi? Buna proleterya diktatörlüğü diyebilir miyiz? Melnur?..

Sosyalist sistemin başarıları olmadığını söylemedim ayrıca. Mesela SSCB eşi görülmemiş bir ekonomik kalkınma hamlesine imza attı. Geri bir ülke olan Rusya kısa sürede Batı'yı yakaladı ve Alman faşizmine karşı güçlü bir direniş sergileyebildi. Ben bunları inkar etmiyorum.

Ben kendi halkına karşı demokrasiyi uygulamamasını söyledim. Tek parti rejimi, tek sesli bir toplum. Stalin şahsında kişi kültü... Bunlar çok partili burjuva demokrasisi karşısında daima imaj ve itibar zedeleyici olmuştu.

İşçi sınıfının, proleteryanın ülke yönetiminde söz ve karar sahibi olmasını nasıl anlarız? Bunun ölçütü nedir? Pratikte KP yönetimi söz ve karar sahibi. Ama o yöneticilerin hiç biri işçi, emekçi, proleter değil. Öyle olan varsa bile artık bürokratlaşmış, sınıf atlamış.

Bir kişi bir koltukta, bir makamda ömür boyu kalır mı? Bu doğru mudur? Serbest seçimlerle o kişinin emekçi kitleler nezdindeki itibarı, desteği sınanmalı değil midir? Ama serbest seçimler maalesef yoktu.

En ufak bir farklı sese hemen "karşı devrimci", "ajan" vb sözlerle yürünürse buna demokrasi denebilir mi? Böyle bir korku ikliminde proleterya demokrasisi yeşerir mi?



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
Sosyalist27
[ Sosyalist27 ]
Yasaklı
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 14.11.2018
İleti Sayısı: 55
Konum: Gizli
Durum: üye uzaklaştırılmış
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: Sosyalist27
Cevap Tarihi: 26.11.2018- 02:41


Alıntı Çizelgesi: Kaçak yazmış


Burjuva demokrasisine özenmeyelim, tamam. Ben de onu söylemiyorum; ben onun ilerisine geçmekten söz ediyorum. Sosyalizm ve komünizm en ileri demokrasi ve özgürlük vaad etmiyor muydu? Onu yapalım diyorum.

Burjuva demokrasisinin kağıt üzerindeki özgürlüünü gerçekten hayata geçirelim. Mesela seyahat özgürlüğü... Burjuvazinin bu özgürlüğü ancak parası olanlar içindir, değil mi? Biz sosyalistler burjuva demokrasisine böyle eleştiri getiririz değil mi? O halde sosyalist demokraside seyahat özgürlüğü hayata geçen bir özgürlük olmalıdır ve para engeline takılmamalıdır; parası olan-olmayan herkes bu hakkını kullanabilmelidir. Ulaşım ve konaklama pahalı olmamalıdır, vb...

Öyle değil mi?

Ama geçmiş sosyalist ülkelerde seyahat özgürlüğü bırakın kapitalist ülkelerdeki paraya endeksli olanını, parası olana bile yasaklı, engelli vb idi.

Yurtdışı seyahat izne tabi idi. Yurt içi seyahat ise epey zordu. Bunu biliyoruz. Nereden mi? Doğu Bloku ülkelerinden Batı'ya kaçan insanların varlığından...

Nerden mi? Berlin'i ikiye bölen utanç duvarından...

Bu duvara yok muamelesi mi çekelim? Yoksa klasik Doğu Alman propagandasını mı tekrarlayalım?

O duvardan geçerken kaç Alman vatandaşı öldü acaba?

Bunları basit birer hata olarak görmemek gerekir Melnur. Bunlar kurulmuş sosyalist sistemin açmazlarıydı. Sorun yapısaldı. Çünki devleti ve iktidarı sürdürmeyi esas alıyordu; emekçi halkın ve insanın özgürlüğünü, refahını, gelişimini vb değil. İktidar esas alınınca bu durum kaçınılmaz.

Sorun kişilerde değil, sorun sistemdeydi.

[/size]



Sayın Kaçak,
Bir konuyu açıklığa kavuşturmamız gerekiyor sanırım.
Sosyalizm, insanlara, cenneti yeryüzüne indirme vaadinde bulunmaz.
İnsanlara sonsuz bir özgürlük ve demokrasi vermeyide taahhüt etmez.
Bilakis Sosyalizm, Komünizme bir geçiş dönemi olması hasebiyle; üretim, bölüşüm, siyaset ve toplumsal hayat üzerinde radikal bir denetimi öngörür.
Sosyalizm, özgürlük adı altında karşı devrimcilere, gericilere, faşistlere ifade ve örgütlenme hakkı tanınmayıp, onlar üzerinde sınıfsal diktatörlüğünü uygular.
Yani çok seslilik veya düşünce özgürlüğü türü burjuva demokrasilerine has demagojilerin Sosyalizmde bir karşılığı yoktur.
Dolayısıyla soğuk savaş döneminin doğu bloğu ülkelerini ve sosyalizm deneyimlerini, demokrasi üzerinden eleştirmek pekte anlamlı değil.
Zaten Lenin'in paradigmasına göre devletin bizatihi varlığı ile özgürlük kavramı birbiri ile çelişen kavramlardır.
Birisinin varolduğu bir ortamda, diğerinden söz edilemez.
Dolayısıyla insanoğlu henüz devlet kavramını aşamamışken, o insanlığın özgürlüğünden bahsetmek, Leninist bir perspektifden bakıldığında pekte anlamlı değil.
Zira devletin varlığı, sınıfsal tahakkümün bir ürünüdür.
Fakat bununla birlikte bu, demokrasi kavramının, burjuva anlamı ile olsa da hi tümüyle anlamsız olduğu anlamına gelmez.
Marx'ın sözünü ettiği şekliyle demokrasiyi, parlamenterizmden bağımsız düşünebilmeyi becerebilmemiz gerekir.
Bu noktada en azından düşüncenin durağanlaştığı, devrimci perpektifin bürokrasinin hantallığı altında ezildiği dönemlerde, Başkan Mao'nun ''Yüz çiçek açsın, bin fikir yarışsın'' kampanyasında yaptığı gibi ifade özgürlüğünün önünün açılması gerektiğide bir gerçektir.
Sözünü ettiğim şey perestroyka gibi bir karşı devrimci atılım değil.
Fakat en azından şu an sizin yaptığınız gibi mevcut sistemdeki arıziliklerden rahatsız olan ve bunların düzeltilmesi yönünde samimi eleştirileri olan insanların kendilerini ifade etmelerine izin verilebilirdi.
Bu olmadığında ortada kalan şey yalnızca teorik ezberler üzerine kurulan, durağan ve donuk bir bürokratik işleyiş oluyor çünkü...



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
sorgulayan
[ kamil koc ]
Yasaklı
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 08.08.2013
İleti Sayısı: 139
Konum: YurtDışı
Durum: üye uzaklaştırılmış
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: sorgulayan
Cevap Tarihi: 26.11.2018- 03:03


Alıntı Çizelgesi: Sosyalist27 yazmış

Alıntı Çizelgesi: Kaçak yazmış


Burjuva demokrasisine özenmeyelim, tamam. Ben de onu söylemiyorum; ben onun ilerisine geçmekten söz ediyorum. Sosyalizm ve komünizm en ileri demokrasi ve özgürlük vaad etmiyor muydu? Onu yapalım diyorum.

Burjuva demokrasisinin kağıt üzerindeki özgürlüünü gerçekten hayata geçirelim. Mesela seyahat özgürlüğü... Burjuvazinin bu özgürlüğü ancak parası olanlar içindir, değil mi? Biz sosyalistler burjuva demokrasisine böyle eleştiri getiririz değil mi? O halde sosyalist demokraside seyahat özgürlüğü hayata geçen bir özgürlük olmalıdır ve para engeline takılmamalıdır; parası olan-olmayan herkes bu hakkını kullanabilmelidir. Ulaşım ve konaklama pahalı olmamalıdır, vb...

Öyle değil mi?

Ama geçmiş sosyalist ülkelerde seyahat özgürlüğü bırakın kapitalist ülkelerdeki paraya endeksli olanını, parası olana bile yasaklı, engelli vb idi.

Yurtdışı seyahat izne tabi idi. Yurt içi seyahat ise epey zordu. Bunu biliyoruz. Nereden mi? Doğu Bloku ülkelerinden Batı'ya kaçan insanların varlığından...

Nerden mi? Berlin'i ikiye bölen utanç duvarından...

Bu duvara yok muamelesi mi çekelim? Yoksa klasik Doğu Alman propagandasını mı tekrarlayalım?

O duvardan geçerken kaç Alman vatandaşı öldü acaba?

Bunları basit birer hata olarak görmemek gerekir Melnur. Bunlar kurulmuş sosyalist sistemin açmazlarıydı. Sorun yapısaldı. Çünki devleti ve iktidarı sürdürmeyi esas alıyordu; emekçi halkın ve insanın özgürlüğünü, refahını, gelişimini vb değil. İktidar esas alınınca bu durum kaçınılmaz.

Sorun kişilerde değil, sorun sistemdeydi.

[/size]



Sayın Kaçak,
Bir konuyu açıklığa kavuşturmamız gerekiyor sanırım.
Sosyalizm, insanlara, cenneti yeryüzüne indirme vaadinde bulunmaz.
İnsanlara sonsuz bir özgürlük ve demokrasi vermeyide taahhüt etmez.
Bilakis Sosyalizm, Komünizme bir geçiş dönemi olması hasebiyle; üretim, bölüşüm, siyaset ve toplumsal hayat üzerinde radikal bir denetimi öngörür.
Sosyalizm, özgürlük adı altında karşı devrimcilere, gericilere, faşistlere ifade ve örgütlenme hakkı tanınmayıp, onlar üzerinde sınıfsal diktatörlüğünü uygular.
Yani çok seslilik veya düşünce özgürlüğü türü burjuva demokrasilerine has demagojilerin Sosyalizmde bir karşılığı yoktur.
Dolayısıyla soğuk savaş döneminin doğu bloğu ülkelerini ve sosyalizm deneyimlerini, demokrasi üzerinden eleştirmek pekte anlamlı değil.
Zaten Lenin'in paradigmasına göre devletin bizatihi varlığı ile özgürlük kavramı birbiri ile çelişen kavramlardır.
Birisinin varolduğu bir ortamda, diğerinden söz edilemez.
Dolayısıyla insanoğlu henüz devlet kavramını aşamamışken, o insanlığın özgürlüğünden bahsetmek, Leninist bir perspektifden bakıldığında pekte anlamlı değil.
Zira devletin varlığı, sınıfsal tahakkümün bir ürünüdür.
Fakat bununla birlikte bu, demokrasi kavramının, burjuva anlamı ile olsa da hi tümüyle anlamsız olduğu anlamına gelmez.
Marx'ın sözünü ettiği şekliyle demokrasiyi, parlamenterizmden bağımsız düşünebilmeyi becerebilmemiz gerekir.
Bu noktada en azından düşüncenin durağanlaştığı, devrimci perpektifin bürokrasinin hantallığı altında ezildiği dönemlerde, Başkan Mao'nun ''Yüz çiçek açsın, bin fikir yarışsın'' kampanyasında yaptığı gibi ifade özgürlüğünün önünün açılması gerektiğide bir gerçektir.
Sözünü ettiğim şey perestroyka gibi bir karşı devrimci atılım değil.
Fakat en azından şu an sizin yaptığınız gibi mevcut sistemdeki arıziliklerden rahatsız olan ve bunların düzeltilmesi yönünde samimi eleştirileri olan insanların kendilerini ifade etmelerine izin verilebilirdi.
Bu olmadığında ortada kalan şey yalnızca teorik ezberler üzerine kurulan, durağan ve donuk bir bürokratik işleyiş oluyor çünkü...


Sizin bu yazdıklarınızı okuyunca reel sosyalizmin neden iflas ettiği daha rahat anlaşılıyor ve günümüzde neden bir alternatif olamadığı netleşiyor.
Eğer   mevcut burjuva demokrasisinden daha   iyisini vermeyecekseniz halkı hangi argümanlarla sosyalizm tarafına kazanacaksınız? Reel sosyalizmde en fazla zarar gören sizin bahsettiğiniz karşı devrimci güçler değil bilakis uygulamalardan rahatsız olan sosyalistler zarar gördü ve tabiiki normal halkın çoğunluğu.
Hangi bir mantıkla insanların seyehat özgürlüğünün kısıtlanmasını savunurken insanları sosyalizm için kazanacaksınız? Erdoğan hukuku yok etti ve bizler buna haklı olarak karşı geliyoruz ama diğer taraftan reel sosyalizimdeki hukuksuzluğu savunursak kimse samimiyetimize inanmaz,.....




Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 3 Sayfa:   Sayfa:   «ilk   <   1   [2]   3   >   son» 



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör PROLETARYA nedir ? spartakus 0 3777 10.02.2015- 15:16
Konu Klasör Proletarya diktatörlüğü nedir? spartakus 1 5339 20.07.2015- 13:08
Konu Klasör Proletarya Diktatörlüğü melnur 2 4322 13.08.2013- 21:21
Konu Klasör Proletarya diktatörlüğü nasıl bir şey? spartakus 2 5173 06.02.2016- 21:16
Konu Klasör Yaşasın proletarya enternasyonalizmi proleter 0 3608 13.05.2014- 15:30
Etiketler   Proletarya,   Diktatörlüğü,   nedir
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS