SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
Para ve din siyasetten dışarı!           (gösterim sayısı: 4.031)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
toplumcu
[ devrimci ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 03.10.2013
İleti Sayısı: 355
Konum: Tekirdağ
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Konu Yazan: toplumcu
Konu Tarihi: 25.01.2014- 13:35


Kemal Okuyan yazdı: Para ve din siyasetten dışarı!  

soL gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Kemal Okuyan, "Haftaya Bakış" köşesinde, Türkiye'de yaşanan siyasi krizin kökenlerini irdeledi: “Siyasette din ve para ile hesaplaşamayan ne AKP karşıtıdır ne de AKP’yi anlayabilmiştir.”

Din ve paranın siyasetle ilişkisi üzerine dün Aydemir Güler soL’da çok güzel yazdı. Açık olmalı, bu ilişkiye odaklanılmadığı, bu ilişkiyi koparmaya dönük çaba gösterilmediği sürece bu ülke nefes alamaz.

Daha ötesi, din ve para siyaset alanının dışına çıkarılmalı!

Peki bu mümkün mü?

Kastedilen, kalıcı ve nihai bir arınma ise bunun için düzen değişikliği şart. Paranın saltanatının sürdüğü, sermayenin egemen olduğu bir ülkede para-siyaset ilişkisi kopartılamaz, para-siyaset ilişkisi dini de bir biçimde siyasete davet eder.

Ancak, bu doğrultuda sürdürülen mücadele, hem halk adına bazı mevziler elde edilmesine hem de kapitalist düzenin aşılması için gereken enerjinin yaratılmasına yardımcı olur. Tersinden gidersek sonuç daha kesindir: Siyasette para ve dinin etkisi sorgulanmadan “devrim” hayaldir!

Dinin devlet işlerinden uzaklaştırılması, insanlığın en önemli tarihsel kazanımlarından biridir. Dinsel inançlar kuralları gereği mutlaktır, otoritesini dinden alan ya da aldığını iddia eden öznelerin dokunulmazlığı vardır! Hadi daha açık konuşalım, bugünkü siyasi iktidarın elebaşlarını şimdiye kadar kapı dışarı edilmekten kurtaran onların “din” adına konuşmalarıdır. Karşımızda tanrısal güçler yakıştırılan biri duruyor. Hep şunu hatırlamak gerekiyor: İnsanlık yeryüzündeki otoritenin gözkyüzüne sığınmasını engellemek, yani onunla daha kolay hesaplaşabilmek için laikliğe yönelmiştir.

Zaten “dinsel inancım gereği” diye söze başlandığında ne bilime, ne hukuka yer kalır. “Dinsel inancım gereği örtünmem gerekiyor” deme hakkınız olduğu gibi, “dinsel inancım gereği inek eti yemiyorum” demeye de hakkınız vardır. Ancak bununla toplumsal ve siyasal yaşamı düzenleyemezsiniz. Hangi inanç sisteminin meşru olacağına kim karar verecek? Bir inancın kutsal olup olmadığı nasıl belirlenecek?

Önce bu. Yani, siyasetin kutsallıklarla, fetişlerle işi olmamalı. “Benim liderim neylerse iyi eyler” fantazisi bir türlü kırılamıyorsa bugün Türkiye’de, bu, diktatörün liderlik vasıflarından çok, onun çevresinde yarattığı karmaşık etkinin ürünüdür. Ve bu etkide dinsel olanın payı bayağı yüksektir.

Dinin siyaset alanında geniş kitleleri hareketsiz kılması da bununla ilintili. Dokunulmazlığı olan bir otorite karşısında boyun eğersiniz. Ona sığınır, onun koruması altına girer ve olacaklara rıza gösterirsiniz.

Siyaset alanında şikedir bu.

Bu şikeye karşı ilk sistematik başkaldırıyı burjuvazi gerçekleştirdi. Sanıldığından çok daha sert gerçekleşti bu mücadele ve yükselen sınıf olarak kapitalistler kendi egemenliklerini sağlayacak ve sürdürecek yeni mekanizmalar oluşturup din kurumunu siyaset alanının dışına ittirdiler. Sıkıştıkları anda yardıma çağırmak üzere…

“Militan laiklik” diye küçümser bazı liberal kalemler… Kastettikleri işte o sert mücadele. O sert mücadele olmadan kilisenin otoritesi sarsılır mıydı acaba? “Ilımlı laiklik” nedir bilmiyorum ama mutlaka o “sert”liğin rantını yemişlerdir!

Burjuvazi gerçekten alçak bir sınıf. Kendisine yakıştırılan korkak, ikiyüzlü, hain gibi sıfatları fazlasıyla hak ediyor. Başka türlü devam edemez, başka türlü hegemonyasını sürdüremez. Laiklik konusundaki tutumu da böyle. Din işlerinin devlet işlerinden ayrılması, toplumsal hayatın ve geniş yığınların “aydınlanması” söz konusu olduğunda unutuldu. Her şey tadında bırakılmalıydı. Sonra… Sonra komünizm tehdidi geldi. Ve din siyasete geri çağrıldı.

Dünyada böyle oldu, Türkiye’de daha çok böyle oldu.

Bir bakın bakalım Milli Görüş de Fethullah Gülen de neyle mücadelede pişti? Hepsinin sicilinde komünizmle mücadele yazıyor. “Allahsız, kitapsız gomonistlerle” mücadeleyi “yeşil ve gıcır gavur dolarları”yla sürdürmekten zerre utanmadılar.

İlk başta, parayla dinselliğin ittifakı olarak görülebilirdi bu. Siyaset, buluşma noktasıydı. Para izin verdiği ölçüde…

Uyanan, örgütlenen halk, “vatan” adına “din” adına bastırılacak, gerekiyorsa ezilecekti.

24 Ocak 1980’de yürürlüğe konan ekonomi politikalar, vatan ve din adına “olağanüstü” bir rejim gerektiriyordu. Zenginler yoksullara savaş ilan edecek, bu savaşta kutsallıkları cepheye sürecekti. 12 Eylül generalleri derslerini iyi çalışmıştı. Din ve parayı siyasete süngü zoruyla iyice yerleştirdiler.

Din ve para, siyasetin dolayımına gereksinmiyordu ama siyaset cephesindeki buluşma bambaşka olanaklar sundu. 12 Eylül yönetimi tarikatları ihya etti. Onlar piyasayı, piyasa da dinselliğin gücünü daha iyi anladı. Liberal ahmaklığın “modernleşme” diyerek hafifsediği sürecin sonunda din-para-siyaset üçgeninde eşsiz bir uyum ortaya çıktı.

Emperyalizm de İslam coğrafyasına baktığında bu üçgeni “kurtuluş” olarak gördüğünden, AKP’yi destekledi.

Bugün çöken işte bu üçgendir. Çökerten de burjuva laisizmi dahil olmak üzere, geçmişte dinselliğin siyasal alanın dışına çıkarılmasının kazanımlarını, aydınlanmanın sonuçlarını yaşayan ve bir noktadan sonra bu kazanımları koruma ihtiyacı duyan geniş toplumsal kesimlerdir. Türkiye’de ve bölgede.

Suriye’de de… Oradaki kavgayı basit bir mezhep kavgası olarak görürseniz, eleştirileri biraz geriye çekip yönetimi destekleyen Sünnileri, Kürtleri, Hıristiyanları anlayamazsınız. İnsanlar sözünü ettiğim üçgen arasında sıkışmak istemiyorlar.

Ancak şimdi bir sorun var.

Din-Para-siyaset üçgeni ne olacak?

Bu üçgenin toplum üzerindeki baskısı azıcık gevşetilip, tolere edilebilecek noktaya mı çekilecek?

Yoksa bu üçgen dağıtılacak mı?

Din, inanç ve ibadet özgürlüğünün korunduğu özgürlükçü bir yaklaşımın konusudur. Ama siyasal ve kamusal alanda dinselliğin hiçbir rolü olmamalıdır.

Para, zengin sınıfların elinde toplanmıştır, emekçi halk için para, borçlanmadır. Parayı elinde tutanların siyaset yapma hakkı kısıtlanmalı, en azından gayrı meşru görülmelidir. Görülmelidir ki, siyasette paranın gücünü kırmaya dönük bir hamle yapılsın.

Siyaset ise halkın kurtuluşu için temel kanaldır. Ondan vazgeçemezsiniz. Ondan vazgeçemediğiniz için para ve din, siyasetten dışarı!

sol



Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör ‘Dışarıdan bilinç’ meselesi - Ender Helvacıoğlu melnur 0 2 26.01.2022- 11:21
Konu Klasör Siyasetten kaçışa “ideolojik” kılıf-Doğan Ergün denizcan 0 3280 13.11.2014- 19:48
Konu Klasör Devrimin Gölgesinde: Ekim Devrimi sonrası siyasetten Leninizm dersleri... melnur 0 1282 29.04.2020- 06:56
Konu Klasör X17 parçacığı doğanın 5. gücü mü?[/ melnur 0 1510 25.11.2019- 07:31
Konu Klasör Tercümeye harcanan para her yıl katlanıyor imgetercume 0 3474 24.06.2015- 11:55
Etiketler   Para,   din,   siyasetten,   dışarı
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS