SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
Restorasyon ve devrim           (gösterim sayısı: 4.365)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
umut
[ umut yarın ]
Yasaklı
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 12.09.2013
İleti Sayısı: 3.105
Konum: Gizli
Durum: üye uzaklaştırılmış
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Konu Yazan: umut
Konu Tarihi: 04.02.2014- 14:48


Restorasyon ve devrim
Yavuz Alogan


Türkiye’de tarihin saati restorasyon vaktini gösteriyor. Restorasyon, dinci menfaat şebekelerinin parçaladığı devlet aygıtının küresel güçlerin ve ülke burjuvazisinin ihtiyaçlarına uygun biçimde çalışır vaziyete getirilmesidir. Ancak bu kolay iş değil. Sadece yargı ve polisi hukukun sınırları içinde yeniden örgütlemek bile on yıllar sürebilir. Parçalanmış toplumun bütün kesimlerinin mutabakatını sağlayacak yeni bir anayasal rejimin kurulması ise imkânsız görünüyor.

Başka deyişle, restorasyonu gerçekleştirecek siyasi güçler yok.

Böyle durumlarda insanlar, önceki krizlerde edinilen tecrübelerin yollarını aydınlattığını sanırlar. ABD, on sene önce yaptığı gibi, bu kez AKP’nin içinden bir siyasi parti çıkarıp iktidara getirecektir; seçimlerde AKP büyük oy kaybına uğrayacak, yerini bir CHP-MHP koalisyonuna bırakacaktır; askerler “yine de şahlanıyor aman kol başının kır atı” diyerek kendi içlerinden fırlayacak bir Bonapart’ın kılıcı altında duruma vaziyet edeceklerdir. Tabii daha uçuk senaryolar da var: gustosu ve söylemiyle kabzımal mafyası formasyonunu açığa vuran Sarıgül’ün ani bir hamleyle iktidara sıçraması ya da Hannibal Lecture’ı andıran Kemal Derviş gibi birinin gelip önce ekonomiyi, sonra siyaseti “düzeltivermesi” ya da enkazın bütün bileşenlerinin, kalabalık salonlarda hayalet gibi belirişine bütün dünyanın kahkahalarla güldüğü “hologram Başbakan”ın etrafında kenetlenerek gerici bir anayasaya ve başkanlık sistemine razı olması; iki lafı bir araya getiremeyen Gül ile bir ortaçağ büyücüsü gibi lanetler savuran Gülen’in el ele vererek memleketi kurtarması…

Bunların hiçbiri krize çare olamaz. İlk kez anayasal/sistemik, derin ideolojik ve ağır ekonomik üçlü bir kriz eşzamanlı olarak patlak verdi.

Şahsen beni en çok eğlendiren, solumsu liberal iktisatçıların durumu. Derin bir uykudan uyanmış gibiler. Tv. ekranlarına çıkıp tuhaf şeyler söylüyorlar: imalat sanayi verimsizmiş (üretim yok!); kaynaklar inşaat sektörüne ve gösterişli projelere harcanmış (tasarruf yok!); Güney Kore gibi AR-GE yatırımları yapılmış olsaymış böyle olmazmış (teknoloji yok!); kalifiye insan gücü yokmuş (eğitim şart!); küresel rekabet kabiliyeti olan alanlar seçilip oralara yatırım yapılmamış (planlama yok!); ülke kendisini besleyecek kaynakları tahrip etmiş (tarım ve hayvancılık yok!). Günaydın! Solumsu liberal iktisatçılar birden uyandılar ve gerçeği görüverdiler. Hep bir ağızdan şu acıklı sözü söylüyorlar: “Ekonomi alanında dünyaya anlatacak bir hikâyemiz olmalı.” Ellerinde kalan tek hikâye on yıldır alkış tuttukları “Tayyip’in hikâyesi.” Ama artık onu istemiyorlar, utanıyorlar.

Solcu gibi duran liberallerden biri (Laçiner) AKP’nin seçim zaferini “Toplum artık burjuva demokratik devrimin gerektirdiği kurum ve değerleri sindirmiştir,” diye selamlıyordu (Amerikan Conisi kumpas kurdurup askeri vesayeti kaldırttı ya, onu diyor). Fakat diğeri (Belge) başka bir “devrim” beklentisiyle, “Maazallah, 27 Mayıs gibi askeri bir ihtilal olabilir” mealinde kaygı belirtiyor. Aşırı teorik ve iddialı laf edince karışıklık oluyor tabii…

Bütün bu kavgalar ve tartışmalar aslında toplumsal piramidin en sivri ucunda cereyan ediyor. Piramidin tabanına doğru gidildikçe, yukarısıyla hiçbir bağlantısı olmayan bir toplumsal dram (işsizlik, yoksulluk, iflaslar, tüketim çılgınlığının acı sonu) yaşanıyor ve bir öfke mayalanıyor.

Memleketi kurtaracak yegâne güç, bu öfkenin patlamasıyla açığa çıkacak kurucu güçtür. Bu öfkeyi kimse patlatamaz, kendisi patlar. İşte o zaman restorasyon değil, devrim olur… Potemkin Zırhlısı’nda yemeklerin kurtlu çıkması, Gezi parkından sökülen birkaç ağaç, 1917 Şubat’ındaki gibi bir kadın yürüyüşü, İngilizlerin Babıali’deki telgrafhaneyi basmaları, çok büyük bir isyanı ateşleyebilir.

Peki ya patlamazsa ne olur? O zaman layık olduğumuz rejim neyse onunla yönetiliriz. İç savaşlarda kırılır, coğrafi olarak bölünür, hep birlikte emperyalizmin taşeronu, kapitalizmin kölesi, tarikatların kulu oluruz.



Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Kamil Tekerek yazdı: Restorasyon mu, devrim mi? melnur 3 3360 27.06.2018- 13:12
Konu Klasör Restorasyon mu? Faşizm mi? denizcan 1 3693 27.02.2015- 09:17
Konu Klasör Faşizm, restorasyon, kriz... umut 6 3774 09.04.2015- 12:33
Konu Klasör Nasıl bir sol, hangi restorasyon? umut 1 3899 13.06.2015- 13:25
Konu Klasör Evet, Restorasyon…-Bilgütay Hakkı Durna denizcan 0 2875 18.09.2015- 19:00
Etiketler   Restorasyon,   devrim
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS