Altaylı ile "Alo Fatih" anket sonucu mu değiştirdi?
Şok ses kaydı
Yayınladığı tapelerle AKP hakkındaki yolsuzluk iddialarını gündeme taşıyan Haramzadeler isimli hesap yeni bir ses kaydı yayınladı. Habertürk kanalının 2013 yılının Mart ayında yayınladığı seçim anketindeki oynamaların bilgisine yer verilen konuşmalarda MHP'nin oylarından BDP'ye kaydırma yapıldığı iddia ediliyor. Habertürk Genel Yayın Yönetmeni Fatih Altaylı ile Habertürk'ün de sahibi olan Ciner grubunun başındaki Fatih Saraç arasında geçtiği iddia edilen konuşmada ankette manipülasyon yapılacağı söyleniyor. Ardından Saraç'ın Başbakan Erdoğan'ın oğlu Bilal Erdoğan'ı aradığı ve onunla da 'manipülasyonun' yapıldığı ve MHP'den BDP'ye oy kaydırıldığı ifade ediliyor.
Başbakanın Fatihe telefonda çektiği azarı ve verdiği ayarı duyunca şaşırdık mı? Elbette hayır. Çünkü en bilmez gibi görünenimiz de dahil olmak üzere, hepimiz bu işlerin böyle yürüdüğünü, hele hele AKP döneminde gazetelerin Başbakanın malı haline geldiğini biliyorduk.
Bilgisine, kesinleşmiş kanaatine, derin sezgisine sahip olduğumuz bir durumu, sadece gördük, duyduk. Şaşırmadık, zaten biliyorduk yani.
Peki zaten biliyor olduğumuz bu tür örneklerle karşılaşınca, içimize gelip yerleşen, üzerimize çöreklenen bu ağır ve huzursuz edici duygu ne olabilir?
O kadar bildiğimiz ve emin olduğumuz, üstelik de artık gündem bile olmayı beceremeyen, neredeyse haber değerini yitirmeye başlayan bir skandal, hala nasıl oluyor da birkaç günümüzü esir alıyor, tüm sohbetlerin baskın konusu haline geliyor?
Benim bulabildiğim tek bir yanıt var buna: insan, elbette içinde hala canlı bir ruh taşıyan insan, belki de içgüdüsel olarak, pisliğe, çöplüğe, çürümeye dayanamıyor, alışamıyor, gözünü kapayamıyor.
Yani evet, orada bir çöplük olduğunu ve tüm bu iğrenç kokuların oradan geldiğini biliyor; ama yine de gözüyle gördüğünde, kulağıyla işittiğinde, etiyle dokunduğunda irkiliyor, iğreniyor, tiksiniyor.
Belki de en iyi, kusmak sözüyle anlatılabilir bir duygu bu. Kusmak kadar karşı konulamaz, kusmak kadar refleksif, kusmak kadar rahatlatıcı.
İnsan, kendini kusarak koruyabiliyor belki de...
Çünkü Alo Fatih diyerek açılan o telefon, en başta insanlığınızın üzerine boca edilen bir pislik haline geliyor.
Fatihin kaldır şunu Abdullah sözleriyle iletilen mesaj, öyle ya da böyle barındırdığınız haysiyete, ahlaka dokunuyor.
Bir diktatörün bir uşağa veriştirdiği fırçayı, insan üzerine alınıyor ister istemez.
Fastan İstanbula bağlanan hattın ucundaki ses, sanki değil, gerçek anlamda bize de iletiliyor çünkü.
Fatihten beklenen köleleşme, ne eksik ne fazla, tam olarak bizden de bekleniyor.
Tıpkı Fatih ve Abdullah ve henüz isimlerini öğrenmediğimiz diğerlerinden beklenen onursuzlaşmaya, haysiyetsizleşmeye, ahlaksızlaşmaya bizim de ortak olmamız isteniyor açık açık.
Efendi ile köle arasındaki konuşmanın, sadece ikili arasındaki bir ilişkiyi değil, bizi de kapsayan bir bütünlüğü ifade ettiğini bildiğimiz için, üzerimize alınıyoruz.
İnsan üzerine alınıyor ve iyi ki de alınıyor.
Çünkü üzerine alındıkça, iğrenmeye, tiksinmeye devam ediyor.
Üzerine alınan insan, pisliği, çöplüğü, çürümeyi kendi derdi belliyor.
Haysiyetin, onurun, ahlakın beş paralık edilmesi, ancak üzerine alınan insan tarafından mide bulandırıcı bulunuyor.
Öyle empati kurmak falan değil bu.
Her yerinden irin akan, yumuşak, kanlı, terli, vıcık vıcık, yapış yapış bir şeyin üzerimize yapıştığını, etimize dokunduğunu görmek, hissetmek daha çok.
Bu yüzden, gerçekten, sahiden, en içten, ta derinden mide bulandırıyor.
Ve kusturuyor.
O zamanlarda kusmak iyi oluyor, insanı koruyor, aklını ve bedenini savunuyor.
İşte Haziran, tam da AKPnin yarattığı, dayattığı pisliğin ve çürümenin, halk tarafından kusulduğu andı.
Aşağılandığımız, hakarete uğradığımız, tehdit edildiğimiz, itibarsızlaştırıldığımız,
iftiraya uğradığımız, suçlu ilan edildiğimiz, ayyaş muamelesi gördüğümüz, tavuk gibi yolunup hırsızlarca soyulduğumuz, polisten dayak hakimden azar yediğimiz, validen kavat hocaefendiden piç sözlerini işittiğimiz, işadamlarının oramıza buramıza koyduğu bir rejimin kusulmasıydı Haziran biraz da.
Hazır çöplük yeniden ortalığa dökülmüşken, ortalığı pislik götürürken bir daha neden olmasın?
Halkı manipule etmenin bir yolu da bu anketler. AKP anket şirketleri konusunda ihale açarken AKP'yi ve BDP'yi yüksek, CHP ve MHP'yi de düşük gösterme şartı koyuyor. Bu haberden bunu anlıyorum. SAbah, Star ve Yeni Şafak'taki anketlerin AKP'yi neden tavan gösterdiği şimdi daha iyi anlaşılıyor.
Sitemiz Bir Paylasim
Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize
kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu
nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara
aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve
materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden
kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine
yollayabilirsiniz.
