SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 2 Sayfa:   Sayfa:   [1]   2   >   son» 
Türkiye Solu ve Kemalizm           (gösterim sayısı: 11.182)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.992
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

36 kere teşekkür etti.
50 kere teşekkür edildi.
Konu Yazan: melnur
Konu Tarihi: 14.08.2013- 15:58


Başka başlıklar altında Kemalizm'in ne olduğuna ilişkin görüşlerimizi yazmıştık. 23'lerde kurucu devlet ideolojisi olarak ortaya çıkan Kemalizmin bir tür burjuva aydınlanması süreci olduğunu, bu sürecin 38'lerde tamamlandığını, 50'lerle birlikte sistemin kapitalizm ile bütünleştiğini, 60'larda sol bir içerik kazandığını ve bunun yanında ırkçı, faşist, liberal ve hatta dinci siyasi öznelerin bile kendilerine özgü bir yorumla "kemalizm" sahiplenmesi içine girdiklerini görebilmekteyiz. Buna göre Atsızların çizgisi de, Menderes hareketinin süregelen çizgisi de, faşist 12 Mart ve 12 Eylül hareketlerini de bu şekilde tanımlayabilmek mümkün hale gelebilir. Erbakan bile zamanında M.Kemal için "yaşasaydı bizim partimize gelirdi" diyebilmiştir. Her siyasi düşüncenin Kemalizm yorumu farklıdır bu yüzden. Buna MDD hareketini ve DEnizleri, Mahirleri de katmak olasıdır. O hareketin ve o hareket içinde bulunan ve o iklimden beslenenlerin yorumu da farklıdır...Bütün bu konular zamanı geldiğinde ilgili başlıklarda tartışılıyor...

Özellikle SSCB'nin çözülüşü, dünyada liberal ideolojinin etkinlik ve yaygınlık kazanması, ülkemizde kendini o zamana kadar solda tanımlayan unsurların öteye beriye savrulmasıyla birlikte Kemalizm kavramı pek de gündemden düşmez oldu. Uluslaşma sürecinde yaşanan acılar, yapılan hatalar bugünün konjöktöründe bir "hesaplaşmayı" da gündeme getirdi. O dönemde çeşitli şekillerde uluslaşma sürecinden "zarar görenler" bugün neo-liberal siyasetin çevresinde kenetlenmiş görünüyorlar. Karşı oldukları şey kapitalistleşme değil, kurucu devlet ideolojisinin veya bir diğer deyişle 23 Aydınlanmasının bu ülkeye getirdiği kazanımlardır. Türkiye solunun öncelikle bunu anlaması gereklidir.

Burjuva Cumhuriyet bir ilerici atılım ve bir tarihsel sıçramadır. Uzun uzun yazmaya gerek yok, bunu pek çok başlıkta defalarca yazdık. O dönemin ilericiliği o süreç içinde yaşanmış ve yarım da olsa tamamlanmıştır. Bugün yaşadığımız sistemin adı da Kemalizm değil, kapitalizmdir. Kapitalizm geri kalmış bir ülkede hangi sömürü ve baskı mekanizmaları üzerinde oturuyorsa ülkemizde yaşananlar bundan farklı değildir. Tam tersine ülkemizin içinde bulunduğu koşullar, bizim dışımızdaki doğu ülkelerinden biraz farklılık taşıyorsa, bu da Kemalizm dediğimiz tamamlanamamış Burjuva aydınlanması ve ve ayrıca 61 Anayasasının getirdiği nispi özgürlük ortamından kaynaklanmaktadır.

Sol açısından bu malum koroya katılmanın nasıl bir anlamı olabilir? Türkiye solunun kapitalizm karşıtlığını Kemalizm karşıtlığı haline getirerek, malum koronun kapitalizm ve liberalizm saflarına yönelmenin nasıl bir anlamı olabilir? Türkiye solu açısından karşıtlık bu burjuva Cumhuriyet'in yerine sosyalist Cumhuriyet'i ikame edecek bir siyasetin ardına düşmektir. Burjuva kazanımları daha ileriye taşımanın sol açısından başka bir yolu da yoktur.

Burjuva aydınlanması yerine sosyalist aydınlanma...
Burjuva devlet yerine Sosyalist devlet, solun hedefi ve siyasi çizgisi olmalıdır.

Ve hiç merak etmiyor musunuz, tarihsel bir sürecin adı ülkemizde neden kapitalizm değil de Kemalizm olarak nitelendirilmeye başlandı? Ve neden, Denizler ve Mahirlerin Marksist olmadıkları, kimilerine göre milliyetçi, kimilerine göre Kemalist olduklarına ilişkin görüşler bir dönem sık sık ortaya atıldı?

Yandaş bir "sol" oluşturulmaya çalışılıyor
Soldan nasipleyen bir siyasal ittifak, çarpıtılmış bir tarih anlayışını sol diye yutturmaya çalışıyor. Yutturulun şeyin yine kapitalizm olduğunu hiç akıldan çıkarmamak gerek.




Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
sorgulayan
[ kamil koc ]
Yasaklı
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 08.08.2013
İleti Sayısı: 139
Konum: YurtDışı
Durum: üye uzaklaştırılmış
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: sorgulayan
Cevap Tarihi: 14.08.2013- 16:46


Alıntı Çizelgesi: melnur yazmış




Ve hiç merak etmiyor musunuz, tarihsel bir sürecin adı ülkemizde neden kapitalizm değil de Kemalizm olarak nitelendirilmeye başlandı? Ve neden, Denizler ve Mahirlerin Marksist olmadıkları, kimilerine göre milliyetçi, kimilerine göre Kemalist olduklarına ilişkin görüşler bir dönem sık sık ortaya atıldı?

Yandaş bir "sol" oluşturulmaya çalışılıyor
Soldan nasipleyen bir siyasal ittifak, çarpıtılmış bir tarih anlayışını sol diye yutturmaya çalışıyor. Yutturulun şeyin yine kapitalizm olduğunu hiç akıldan çıkarmamak gerek.



Bu tesbitinize katilmamak mümkün degil. Denizler , Mahirler Marksist olmalarina ragmen, idama giderken dahi "yasasin marksizim, leninizim", "yasasin kürt ve tük halklarinin kardesligi" demelerine ragmen son dönemlerde bir kisim Sol Denizleri, Mahirleri sadece Atatürk ile, Türk bayragi ile özdestiriyorlar ve böylece Türkiye Sol-Sosyalistlerinin de   Atatürk'e ve Türk bayragina sarilamalari yönünde siyaset yapiyorlar,   makyajlar yaparak   süsleyip sahipleniyorlar.
Kim acaba bunlari söyleyenler? Bunlarin tümü hep beraber Türkiye'de "Yandaş bir "sol" oluşturulmaya çalışılıyor"



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
yorum2006
[ yorumcu ]

Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 15.08.2013
İleti Sayısı: 772
Konum: Gizli
Durum: Gizli
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

2 kere teşekkür edildi.
Cevap Yazan: yorum2006
Cevap Tarihi: 18.08.2013- 02:59


Alıntı Çizelgesi: melnur yazmış

Başka başlıklar altında Kemalizm'in ne olduğuna ilişkin görüşlerimizi yazmıştık. 23'lerde kurucu devlet ideolojisi olarak ortaya çıkan Kemalizmin bir tür burjuva aydınlanması süreci olduğunu, bu sürecin 38'lerde tamamlandığını, 50'lerle birlikte sistemin kapitalizm ile bütünleştiğini, 60'larda sol bir içerik kazandığını ve bunun yanında ırkçı, faşist, liberal ve hatta dinci siyasi öznelerin bile kendilerine özgü bir yorumla "kemalizm" sahiplenmesi içine girdiklerini görebilmekteyiz. Buna göre Atsızların çizgisi de, Menderes hareketinin süregelen çizgisi de, faşist 12 Mart ve 12 Eylül hareketlerini de bu şekilde tanımlayabilmek mümkün hale gelebilir. Erbakan bile zamanında M.Kemal için "yaşasaydı bizim partimize gelirdi" diyebilmiştir. Her siyasi düşüncenin Kemalizm yorumu farklıdır bu yüzden. Buna MDD hareketini ve DEnizleri, Mahirleri de katmak olasıdır. O hareketin ve o hareket içinde bulunan ve o iklimden beslenenlerin yorumu da farklıdır...Bütün bu konular zamanı geldiğinde ilgili başlıklarda tartışılıyor...

Özellikle SSCB'nin çözülüşü, dünyada liberal ideolojinin etkinlik ve yaygınlık kazanması, ülkemizde kendini o zamana kadar solda tanımlayan unsurların öteye beriye savrulmasıyla birlikte Kemalizm kavramı pek de gündemden düşmez oldu. Uluslaşma sürecinde yaşanan acılar, yapılan hatalar bugünün konjöktöründe bir "hesaplaşmayı" da gündeme getirdi. O dönemde çeşitli şekillerde uluslaşma sürecinden "zarar görenler" bugün neo-liberal siyasetin çevresinde kenetlenmiş görünüyorlar. Karşı oldukları şey kapitalistleşme değil, kurucu devlet ideolojisinin veya bir diğer deyişle 23 Aydınlanmasının bu ülkeye getirdiği kazanımlardır. Türkiye solunun öncelikle bunu anlaması gereklidir.

Burjuva Cumhuriyet bir ilerici atılım ve bir tarihsel sıçramadır. Uzun uzun yazmaya gerek yok, bunu pek çok başlıkta defalarca yazdık. O dönemin ilericiliği o süreç içinde yaşanmış ve yarım da olsa tamamlanmıştır. Bugün yaşadığımız sistemin adı da Kemalizm değil, kapitalizmdir. Kapitalizm geri kalmış bir ülkede hangi sömürü ve baskı mekanizmaları üzerinde oturuyorsa ülkemizde yaşananlar bundan farklı değildir. Tam tersine ülkemizin içinde bulunduğu koşullar, bizim dışımızdaki doğu ülkelerinden biraz farklılık taşıyorsa, bu da Kemalizm dediğimiz tamamlanamamış Burjuva aydınlanması ve ve ayrıca 61 Anayasasının getirdiği nispi özgürlük ortamından kaynaklanmaktadır.

Sol açısından bu malum koroya katılmanın nasıl bir anlamı olabilir? Türkiye solunun kapitalizm karşıtlığını Kemalizm karşıtlığı haline getirerek, malum koronun kapitalizm ve liberalizm saflarına yönelmenin nasıl bir anlamı olabilir? Türkiye solu açısından karşıtlık bu burjuva Cumhuriyet'in yerine sosyalist Cumhuriyet'i ikame edecek bir siyasetin ardına düşmektir. Burjuva kazanımları daha ileriye taşımanın sol açısından başka bir yolu da yoktur.

Burjuva aydınlanması yerine sosyalist aydınlanma...
Burjuva devlet yerine Sosyalist devlet, solun hedefi ve siyasi çizgisi olmalıdır.

Ve hiç merak etmiyor musunuz, tarihsel bir sürecin adı ülkemizde neden kapitalizm değil de Kemalizm olarak nitelendirilmeye başlandı? Ve neden, Denizler ve Mahirlerin Marksist olmadıkları, kimilerine göre milliyetçi, kimilerine göre Kemalist olduklarına ilişkin görüşler bir dönem sık sık ortaya atıldı?

Yandaş bir "sol" oluşturulmaya çalışılıyor
Soldan nasipleyen bir siyasal ittifak, çarpıtılmış bir tarih anlayışını sol diye yutturmaya çalışıyor. Yutturulun şeyin yine kapitalizm olduğunu hiç akıldan çıkarmamak gerek.





Benim görüşüm, çeşitli yazışmalarda dile getirdiğim gibi, aslında Kemalizm diye bir ideoloji olmadığı. Atatürk ve yaptıkları var. Bir de Atatürk'ten sonra gelen dönem var. II. Dünya Savaşı sonuna kadar. Bir de ondan sonraki sahte demokrasi dönemi. Bunların hepsine Kemalizm deniliyor. Böyle şey mi olur?

Atatürk yıllarının en önemli özelliği başlangıçta anti-emperyalist nitelik taşımasıdır. Zaten Denizlerin Samsun'dan Anıtkabir'e yürüyüşü de, kendilerine Kemalist denilmesi de, o tarihte bu dönemin anti-emperyalist ruhunu ön plana çıkarmaya çalışmaları nedeniyle.

Osmanlı'da kapitalizm doğru düzgün gelişmemiş olduğundan Atatürk dönemi ve ondan sonra gelen İnönü dönemi sanayileşmede devletçi bir çizgi izlemiştir. Ülkenin gelişmesi için sanayinin gelişmesini zorunlu görmüşler ve bunun için devletçi bir sanayileşme uygulamışlardır. Kaçınılmaz olarak. O zaman Sovyetler de bu sanayileşmeye destek vermiştir. En önemli tesisleri Sovyetler kurmuştur.

İkinci Dünya Savaşı sonrası Avrupa ve Orta Doğu paylaşılırken Türkiye ABD emperyalizminin payına düşmüştür. Ondan sonra Türkiye'de devletçi ekonomi giderek bitmiş, yerini emperyalizm ile işbirliği içindeki komprador kapitalizm almıştır. Bu kapitalistler yeterince güçlü olmadığından da devlet işletmelerini kapitalistlere rant sağlama ve yeni kapitalistler yaratma aygıtı olarak kullanmışlardır. Bu soygunla giderek zarar eden dev işletmeler haline gelen devlet işletmeleri zararı karşılayacak finansman teminindeki güçlük nedeniyle artık ayakta duramaz hale gelince bunların tasfiyesi gündeme gelmiştir. Son yaşadığımız dönemde bu da yapıldı. Bu da tamamen emperyalizmin programı çerçevesinde yapıldı. Yapılırken de devlet işletmeleri soyularak, yeni kapitalistler yaratılarak gerçekleştirildi.

Tabii yukarıda yazdığım ekonomik siyasetler siyasi aygıtlarla yapıldı. Bir yandan NATO, CENTO gibi emperyalist örgütlere girildi. ABD emperyalizmi için Kore'ye asker gönderildi. ABD ile İkili Anlaşmalar yapıldı. Ülke emperyalist kapitale giderek teslim oldu. BUnu yapan kadrolar da, başlangıçtaki DP kadroları da, Atatürk döneminin siyasetçileri arasından devşirilmiştir. Bunlar ilke olarak Atatürk'e düşman olmamakla birlikte, onun yaptıklarını ayıklamışlar, anti-emperyalist özü tamamen bitirmişler, devlete ait sanayii   tamamen özel sektörü palazlandırmak için kullanmışlar, oy alabilmek için de hem dinciliği, hem ırkçı-milliyetçiliği sonuna kadar pompalamışlardır. Sonradan boynuz kulağı geçti, bunların yerini alanlar, AP'si, askeri darbecileri, ANAP'ı v.b. aynı siyaseti katmerlendirerek sürdürdüler. AKP dönemi ise emperyalizme tam teslimiyetin dönemidir. Geçmiştekilerden farklı olarak da Cumhuriyet ile gelen aydınlanma bitirilmek istenmekte ve laiklik ayaklar altına alınmaktadır. Çünkü emperyalizm Orta Doğu'ya İslam ile hakim olmak istiyor.

Bir de aydınlanma konusuna değinmek isterim. Burjuva aydınlanması yerine sosyalist aydınlanma derken, bunu açmak gerekir. Adamlar Evrim teorisini yasaklıyor. Aslında Amerika'da ve bizim gibi ülkelerde Darwin Teorisini müfredata Amerika soktu. Bizde 60'lardan önce okullarda Evrim Teorisi'nin adı bile geçmiyordu. Bunu 27 Mayıs'tan sonra gelen ikinci aydınlanma atılımında İnönü döneminde soktular müfredata. Amerika'dan ithal edildi. Günümüzde ise Evrim Teorisi ile uğraşan şeriatçılar sırtını Amerika'ya dayamış. Şimdi Evrim teorisi burjuva aydınlanması mıdır? Evrim Teorisini yasaklayanlarla mücadele edilmeyecek mi? Evrenin oluşumunu incelemek amacıyla yapılan İsviçre'deki CERN deneylerininin arkasında dünyanın büyük burjuvazisi var. Sermayesini onlar sağlıyor. Şimdi bu burjuva aydınlanması mıdır?



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.992
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 18.08.2013- 17:12


Alıntı Çizelgesi: yorum2006 yazmış


Bir de aydınlanma konusuna değinmek isterim. Burjuva aydınlanması yerine sosyalist aydınlanma derken, bunu açmak gerekir. Adamlar Evrim teorisini yasaklıyor. Aslında Amerika'da ve bizim gibi ülkelerde Darwin Teorisini müfredata Amerika soktu. Bizde 60'lardan önce okullarda Evrim Teorisi'nin adı bile geçmiyordu. Bunu 27 Mayıs'tan sonra gelen ikinci aydınlanma atılımında İnönü döneminde soktular müfredata. Amerika'dan ithal edildi. Günümüzde ise Evrim Teorisi ile uğraşan şeriatçılar sırtını Amerika'ya dayamış. Şimdi Evrim teorisi burjuva aydınlanması mıdır? Evrim Teorisini yasaklayanlarla mücadele edilmeyecek mi? Evrenin oluşumunu incelemek amacıyla yapılan İsviçre'deki CERN deneylerininin arkasında dünyanın büyük burjuvazisi var. Sermayesini onlar sağlıyor. Şimdi bu burjuva aydınlanması mıdır?



Birinci ve ikinci Cumhuriyet ayrımı da onun için yapılıyor zaten. Erdoğan dönemiyle birinci Cumhuriyet'in tüm aydınlanmacı damarının sona erdiği ve gerici bir nitelik kazandığı anlatılmak isteniyor. Bu süreç doğrudan kapitalizmin gelişimiyle başladı. Erdoğan'dan önce yani. Erdoğan son noktayı koydu. Sadece evrim-bilim konusunda değil, laiklik de bundan nasibini aldı falan.

Soru çözümün ne olduğudur. İP bunun Kemalizme dönmek ve sorunu kemalizmle aşmak olarak ele alıyor. Artık bu mümkün değildir. Çünkü Kemalizm (tarihsel ilericiliğinin yanında) sonuçta bir burjuva ideolojisidir. Bu yüzden çözüm Kemalizm değildir. Kemalizm bir sosyalist için ayaklarımızı yere basyığımız zemindir, geriye asla düşmememiz gereken bir "mevzi"dir. Ama kurtuluş artık "burjuva aydınlanması"nda değil, sosyalist aydınlanmadadır. Yani sosyalizmdedir. Sosyalist mücadelededir.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
Atahan
[ Atahan ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 12.09.2014
İleti Sayısı: 37
Konum: Ankara
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: Atahan
Cevap Tarihi: 12.09.2014- 02:47


Kemalizm, milli burjuvazi devrimciliğin Türkiye'deki ismidir.
Kemalizm, sömürgeciliğe karşı bir tutumdur.
Kemalizm, ekseriyetle aydınlanmacı bir yön taşır.
Kemalizm, cumhuriyet devrimine zemin hazırlamıştır.
Kemalizm, bütün burjuvazi sistemleri gibi uzun süre tutarlı gidememiştir
Kemalizm, feodalizme karşıdır, milli burjuvaziyi destekler.
Kemalizm, Türk şovenliğini içinde barındırır.
Kemalizm, Marksizm değildir.
CHP'nin altı okunu, Kemalizmin ilkeleri olarak ele alırsak, halkçılık ilkesi Marksizm'e aykırıdır. Marksizm, sınıfların çatışmasını ön görürken, halkçılık burjuvazi ile proleteryanın uzlaşmasını savunur.
Halkçılık, sosyal demokrasiye aykırı değildir, Marksizme aykırıdır.

68 kuşağının gençlik önderleri (İbrahim Kaypakkaya hariç), Kemalizmi dönemine göre ilerici bulmuşlardır. Sosyalist devrime giden yolda, Kemalistlerle uzlaşmak istemişler, burjuvazi devriminin sosyalist devrime zemin hazırlaması için tamamlanmasını istemişlerdir.

Bilhassa 1990'lardan sonra Türkiye solu içerisinde "sosyalizmi yeniden tanımlamak gereklidir" diyenler Kemalizm ile hesaplaşmaya başlamışlardır.

AK Parti devrinde, Kemalizmle hesaplaşmayı temel hedefleri haline getirenler, AK Parti'ye kazanç sağlamışlardır.

Kemalizmle hesaplaşmayı, AK Parti iktidarı ile hesaplaşmanın önüne koyanlar, Türkiye'de kompradorluğun yayılmasına katkı sunmuşlardır.

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, Selahattin Demirtaş'a oy veren biri olarak, şunu söylemeliyim ki HDP'nin içerisinde, Kürt şovenizmine çanak tutanlar var. Türkiye Kürtleri'nin hak ve hürriyetlerini savunmak ayrıdır, şovenizm ayrıdır. Kemalizm ile hesaplaşacağız diyen "solcularımızın" çoğu anti-emperyalist bilinçten kopmuş durumdadır.

Aydınlık hareketi (PDA), 68 kuşağının MDD tezini sürdüren bir partidir. Aşamalı devrimi savunuyorlar. Önce Kemalist devrim tamamlanacak, sonra sosyalist devrime geçeceklerini söylüyorlar. Bunu kuramsal olarak, tartışabiliriz. Aydınlık hareketinin içerisinde de Türk şovenizmi yapanlar mevcuttur. PDA, sosyalist sol diğer hareketlerle ilişkilerini hatalı bir şekilde kopuk yürütmektedir.

Velhasıl kelam, bugünkü temel mücadelemiz, sömürülen işçi sınıfı ve emekçiler için olmalıdır, komprador düzenine karşı olmalıdır, komprador düzenini sağlamlaştıran AK Parti'ye karşı olmalıdır, kadının toplumsal hayattan dışlanmasına karşı olmalıdır, din istismarcılığına karşı olmalıdır, istibdata karşı olmalıdır.

Bu kadar çetin mücadelelerimiz varken, Kemalizm'i temel tartışma konusu yapmak beyhude bir uğraştır.

Saygılarımla...



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
solcu
[ kemal ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 24.01.2014
İleti Sayısı: 1.709
Konum: Ankara
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: solcu
Cevap Tarihi: 12.09.2014- 16:13


Bir solcu için Kemalizmi mücadelenin merkezine yerleştirmek AKP gibi gerici bir parti ile yan yana düşmek ve ona gerici siyasetinde destek vermek, güç toplamasına yardım etmektir. Bana göre böyle bir tavır içine girmek ya AKP konusunda yanlış tahliller yapmak ya da AKP'den memnun olmak ve bu yüzden onu koruyup kollamak ihtiyacından ileri geliyor. AKP gericiliği iktidarda toplumu dönüştürecek adımlar atıyorken Kemalizmi hedef tahtası yapmanın başka bir açıklaması olabilir mi. Ben bilmiyorum.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.992
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 01.02.2019- 07:18


(Pek de ilgili olmayan bir başlık altında http://solpaylasim.com/k7566-gunumuzde-sinif-mucadelesi.html yapılmış bu yorumu -içerdiği   cümle yanlışlarıyla birlikte- bu başlığa almakta yarar var. Gerekirse konuya buradan devam edilebilir.)


Marks'ın bilimsel sosyalizmi öncesindeki sosyalist söylemlerden radikal bir kopuştur. Burjuva devrimleri, örmekse 1789 Büyük Fransız Devrimi de feodalizmden radikal bir kopuşun simgesidir. Ancak böyle olması, yani bu devrim ve sıçramaların devasa niteliğinin sanki gökten inmiş gibi, sanki öncesiyle hiçbir ilişkisinin bulunmadığı gibi bir anlama sahip olabilir mi? Ya da öncesindeki bütün gelişmelerin o devrim ve tarihsel sıçramanın koşullarını hazırlamış olmasının o tarihsel sıçramanın veya devrimin önemini azaltabilir mi?

Anlamak mümkün değil gerçekten; nedir bu M.Kemal düşmanlığı, nedir bu Anadolu Aydınlanmasını önemsizleştirme gayretleri?

Özellikle AKP iktidarı döneminde uzunca yıllar ülkenin en ilerici niteliklerini hedef tahtası haline getiren liberal saldırılar meyvelerini mi veriyor, nedir?

Gerçekten anlamak mümkün değil!

Cumhuriyetle   Osmanlı arasındaki çizgiyi ''gereğinden fazla'' olarak nitelemek ya da ima etmek veya Anadolu Aydınlanmasını bir şekilde önemsizleştirme gayretleri? Türkiye solu ne zaman ve nasıl bu hale geldi?

Bizzat cumhuriyetin kendisi monarşik yapıdan radikal bir kopuş değil mi? Hilafetin ve saltanın kaldırılıp, aklın ve bilimin yani laikliğin anayasal bir temel ilke haline getirilmesi, siyasal ve toplumsal alanın en önemli niteliği olarak benimsetilme çabaları yeteri kadar ''kalın'' bir çizgi mi değil?

Kadın erkek eşitliği, seçme ve seçilme hakkını elde etmesi, toplumsal ve siyasal yaşamın bir parçası haline getirilmesi de radikal bir tutum değil?

Eğitim birliği, denetimin kolaylaştırılması; hurafelerin ve tarikat ile cemaatler konusunda yasaklar getirilmesi...

Hukuk sistemi, şeri hukukun kaldırılması...

Şimdi aklıma gelmiyor, daha bir yığın radikal yeniliğin, devrimin yüzlerce yıl gericiliğin tutsağı olmuş bir coğrafyada üstelik altyapıdan gelen bir talep de yokken, jakobenist bir tarzda uygulamaya sokulması devrimci bir atılım mı değil, nedir bu cumhuriyet ve aydınlanma karşıtlığı? Ve üstelik ülkedeki gerici damar bir şekilde iktidara gelmişken, devlet haline dönüşmüşken ve bütün bu kazanımların altını bir bir oyuyorken, oymuşken!

(Sağlı sollu liberallerin ülkenin bu hale gelişindeki suçları hiç az değil. Sadece bu kadar da değil; savunduklarıyla sola öyle bir girdi yaptılar ki, solun zihninden bu çarpıklığı silmek de hiç kolay değil...)

( Kemalizm, yani kuruluş felsefesi, yani bir anlamıyla Anadolu Aydınlanması bu coğrafyada, bu ülkenin başına gelebilecek belki de en güzel, en önemli şey. Tarihsel bir sıçrama olması da bu öneminden ötürüdür. Solun toplumsallaşabilme koşulunun zeminidir aynı zamanda ve böyle olduğu için de, solun ayaklarını bastığı zemindir. Böyle olması kurtuluşumuzun, bu coğrafyadaki kurtuluşun artık Kemalizm olmadığı gerçeğini değiştirmez. Kemalizme sarılarak bu ülke insanına sonal bir kurtuluş da getirilemez. Bu ayrı. Böyle bir gerçeklik olması da, bir daha söylüyorum, ne cumhuriyet kazanımlarının değerini, ne Anadolu aydınlanmasının önemini azaltır. Solculuk öyle basit bir siyasal konumlanış değil ki! Hemen her konuda olduğu gibi bu konuda da   diyalektik korelasyon kurulmuyor, kurulamıyorsa Marksizmden söz etmenin hiçbir anlam ve karşılığı yoktur.)



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
Proleter_Devrimci
[ Proleter_Devrimci ]

Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 19.01.2019
İleti Sayısı: 132
Konum: Gizli
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

26 kere teşekkür edildi.
44 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: Proleter_Devrimci
Cevap Tarihi: 01.02.2019- 18:45


Öncelikle Fransız Devrimi ile Kemalist Devrim arasında kurmaya çalıştığınız ilinti, gerçekleştikleri dönemin farklılıkları sebebiyle alakasız kalıyor. Zira Fransız Devrimi, burjuvazinin ilerici bir nitelik taşıdığı, henüz gerçek anlamda bir emek-sermaye çelişkisinin varolmadığı bir dönemde yaşanmıştır. Halbuki Kemalist Devrimler ise artık burjuvazinin ilerici vasfını büyük oranda yitirdiği, Lenin'in ifadesi ile emperyalist ve tekelci bir kapitalizm döneminde gerçekleşmiştir. Zaten bu yüzden Lenin, Rusya'da ki 1905 demokratik devrimi arefesinde, ısrarla ve üstüne basa basa, sonuna kadar götürülebilecek bir demokratik devrimin, işçi-köylü ittifakına dayalı bir iktidar tarafından gerçekleştirilebileceğini belirtmiştir. Zira burjuvazinin sınıfsal konumu ve çıkarları, ilerici bir devrimi nihayete erdirebilecek radikalliğe ve kararlılığa izin vermemektedir. Halbuki işçi ve köylü kitlelerin çıkarı, radikal ve tam anlamıyla gerçekleştirilmiş bir demokratik devrime dayanmaktadır.

İkinci olarak ise ben Kemalist devrimleri önemsizleştirmeye çalışmıyorum. Bu ithamıda kesinlikle kabul etmiyorum. Bilakis ben, ısrarla Kemalist devrimlerin Türkiye'nin devrim tarihi açısından önemli bir merhaleye tekabül ettiğini, ilerici bir vasıf taşıdığını ve günümüz Sosyalizm mücadelesi açısındanda dikkate alınması gereken bir misal teşkil ettiğini belirtiyorum. Fakat aynı zamandada artık 1920'lerin Türkiye'sinde olmadığımızı, o dönemin iktisadi, toplumsal ve sosyolojik yapısının artık günümüzde mevcut bulunmadığınıda söylüyorum. Artık Türkiye, halkının yüzde 90'ı kırsalda yaşayan bir tarım ülkesine değil, kapitalizmin geliştiği, halkının çoğunluğu şehirlerde yaşayan bir orta ölçekli kapitalist ülkeye tekabül ediyor.   Dolayısıyla 1920'lerin geri kalmış bir ülkesi için devrimci bir muhteva taşıyan Kemalizm, günümüzde varolan emek-sermaye çelişkisine, onun ürettiği sömürüye bir yanıt veremez. Sorunda burada zaten. Sen 80 yıl öncesi için ilerici olabilecek bir devrimi, günümüzde her alanda değişmiş bir toplum için çare olarak öneriyorsun. Kemalizm bugün artı değerine el koyulan bir işçi, zamlar altında ezilen bir memur, toprağını ekecek tohum bile bulamayan bir köylüye ne verebilir?

Tarihe baktığımızda İslamiyet'de Türk tarihi açısından, tarihin belirli bir evresinde ilerici bir vasıf taşımıştır. Mesela İslamiyet öncesi Türk toplumları, yerleşik hayata henüz geçememiş ve o dönemin üretim ilişkileri açısından bakıldığında geri sayılabilecek hayvancılık ve avcılık faaliyetlerine dayalı bir iktisadi temel üzerinde varlığını sürdürüyordu. İslamiyet sayesinde yerleşik haya geçildi, medeniyetin temelini oluşturan artık değer elde edildi ve sınıflı bir toplum evresine ulaşılabildi. O zaman senin bu düz mantığına göre İslamcılığıda savunmamız gerekiyor bugün. Zira Türk tarihinde, belki Kemalizmden bile daha etkin bir ilerlemeyi mümkün kılmış, Osmanlı ve Selçuklu gibi yaşadıkları dönem itibari ile gelişmiş uygarlıkların ve toplumsal formasyonların kurulmasını mümkün kılmıştır. İşte senin düştüğün hatada tam olarak buradan kaynaklanıyor. Tarihin bir döneminde ilerici olan, çürümüş,yozlaşmış, geri kalmış üretim ilişkilerini ve bunun bir sonucu olan siyasal ve toplumsal yapıları kırarak, daha ileri bir yapıyı yerine ikame eden devrimler ve toplumsal değişimler, insanlığın gelişimi evresinde zamanla bu ilerici vasıflarını kaybederler. Dolayısı ile yeni çelişkiler karşısında çözüm üretebilme niteliklerini yitirirler. Devrimi niteliklerini kaybederler.

Osmanlı devleti konusuna gelirsekte, tabi ki Osmanlı Devleti eleştirilebilir. Fakat bu eleştiri senin gibi ilkokul derslerinde gördüğü yüzeysel Tarih derslerinden arta kalan bilgilerle yapılmaz. Osmanlı'nın tarihine, iktisadi yapısına, toplumsal dinamiklerine dair kapsamlı bilgiler gerektirir. Şimdi sana 19. Yüzyılın Osmanlı'sında üretim ilişkilerinin mahiyeti ve yapısı neydi, sınıfsal çelişkiler nelerdi,   devletin kurumsal yapısı nasıldı, toplumsal dinamikler nelerdi desem anlamsızca suratıma bakarsın. Fakat gel gör ki bilmediğin bir siyasi ve toplumsal yapı hakkında ahkam kesiyorsun. Mesela Kemalist devrimlerin ilerici vasıflarına örnek olarak çeşitli misaller vermişsin. Demişsin ki eğitim birliğinin sağlanması. Peki bende sana 1869 Maarifi Umumiye Nizamnamesi desem? Demişsin ki Laiklik. O zaman bende sana 1858 Ceza Kanunnamesi veya 1861 Usul'u Muhakeme-i Ticaret Kanunnamesi desem. Bunların hepsi laik Batılı devletlerden iktibas edilmiştir ve herhangi bir şeri hukuku referans almamıştır. Bu bakımdan bir laikleşmeye tekabül eder. Sen ise ilkokulda sana öğretilen tarih dersleri ve 90'larda izlediğin üç beş yüzeysel Atatürkçü film üzerinden Cumhuriyet öncesi 19. Yüzyıl Osmanlı'sını bir mağara devleti olarak algılıyorsun. Bu sebeple Kemalist devrim denildiğinde tasavvur ettiğin şey, salt orta çağ kurumlarının ve toplumsal yapısının birden modernleşmesi oluyor. Halbuki Cumhuriyet devrimleri ile 19. Yüzyıl Osmanlı'sı arasında devrimsel bir kopuş olduğu gibi kurumsal ve düşünsel dünyasında bir devamlılıkta vardır.  




Bu ileti en son Proleter_Devrimci tarafından 01.02.2019- 18:54 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
Proleter_Devrimci
[ Proleter_Devrimci ]

Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 19.01.2019
İleti Sayısı: 132
Konum: Gizli
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

26 kere teşekkür edildi.
44 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: Proleter_Devrimci
Cevap Tarihi: 01.02.2019- 19:02


Ha bir de, sen, günümüzde toplumsal kurtuluşu Kemalizmde görüyorsan, Marksist değilsin demektir. Zira Kemalizm, sınıf çatışmasını reddeder. Toplumu solidarist bir anlayışla tek bir vücut olarak görür. Halbuki Marksizm tarihi ve hayatı sınıf çatışması üzerinden okur. Sadece bununlada kalmaz. Bu sınıf çatışması teorisini, proleter diktatörlüğüne kadar götürür.  




Bu ileti en son Proleter_Devrimci tarafından 01.02.2019- 19:03 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 2 Sayfa:   Sayfa:   [1]   2   >   son» 



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Türkiye solu ne yapmalı, ne yapmamalı? melnur 3 2449 17.04.2020- 13:29
Konu Klasör Türkiye solu ne yapmalı, nasıl bir siyaset? melnur 1 3179 08.10.2019- 08:09
Konu Klasör Türkiye solu 30 yıllık rüyadan ne zaman uyanacak? – İnönü Alpat (inonualpat.net) melnur 3 9 14.11.2023- 10:07
Konu Klasör Türkiye Solu, Kürt Solu ve yolun sonu ayhan 2 4576 23.05.2015- 20:56
Konu Klasör 12 Eylül solu ve Haziran solu umut 0 3127 03.06.2015- 10:30
Etiketler   Türkiye,   Solu,   Kemalizm
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS