SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
Bir siyaset anlayışı (özet)           (gösterim sayısı: 4.481)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
toplumcu
[ devrimci ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 03.10.2013
İleti Sayısı: 355
Konum: Tekirdağ
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Konu Yazan: toplumcu
Konu Tarihi: 20.03.2014- 16:11


Bir siyaset anlayışı (özet)
Metin Çulhaoğlu


Tutarlı bir siyaset, dünya görüşü-ideoloji, paradigma ve konjonktür olmak üzere üç ayağa oturmak zorundadır. “Sonuç alıcılık” ayrı; ama önsel tutarlılık bu üçlüyü gerektirir.

Üçlüden ilki zaten açıktır. Diğer ikisini kısaca tanımlayalım:

Paradigma: “Belirli bir durumun ne olduğu, nasıl olması ya da dönüştürülmesi gerektiğine ilişkin fikirler ve teoriler…”

Konjonktür: “Çeşitli koşulların ve etkenlerin belirli bir uğrakta bir araya gelmeleriyle ortaya çıkan genel durum…”

Tutarlı siyaset bu üçlüye oturmak zorundadır. Ama “başta şu olsun, sonra diğerlerine geliriz” şeklinde bir öncelik sıralaması olmamalıdır. İlk çıkış noktası olarak üçlüden hangisini seçerseniz seçin, diğer ikisinin hemen o anda devreye girmesi, bütünlükte kendi ağırlıklarıyla yer alması gerekir.

Bu model, Türkiye’de bugün sahnede görülen siyasetler açısından sınanabilir.

* * *

Liberalizm, bir dünya görüşü ve bir ideolojidir.

Bugün Türkiye’de liberal siyaset kendince bir paradigma tanımlamaktadır (ülkenin demokratikleşmesi). Ne var ki, hem dünya görüşü hem de paradigma önce konjonktürün bir eklentisi haline gelmiş, sonra onun içinde silikleşip kaybolmuştur.

Bu nedenle Türkiye’de liberal düşünce ve siyaset kendi dünya görüşünü ve paradigmasını mevcut konjonktürün olası kırılma noktalarında arar duruma gelmiştir.

***

Milliyetçilik/ulusalcılık da bir ideolojidir.

Türkiye’de biri “yeniden ulusal kurtuluş” diğeri ise “ulus inşası” olmak üzere iki ayrı paradigmada temsil edilmektedir. Ancak, her ikisinde de ortak bir yan vardır: Elde kaldığı kadarıyla ideoloji diğer alanlara uzanamaz hale gelmiştir. Bu yüzden paradigma, verili konjonktüre ve bu konjonktürün değişkenliklerine göre yeniden ve yeniden tanımlanmaktadır.

Paradigmanın her yeni tanımında, dünya görüşü de ideoloji de devreden neredeyse büsbütün çıkmaktadır.

Kürt siyasetinde de böyledir, diğer “ulusalcı” siyasetlerde de…

* * *

Siyasetin bu üçlüye oturması gerekiyorsa, bugün geldiği nokta bir yana, “karşı tarafta” bu gerekliliğin hakkını en fazla veren siyaset AKP olmuştur.

Muhafazakâr-gerici ideolojisi doğrultusunda kendi paradigmasını (Türkiye’nin, Cumhuriyet’in tasfiyesi yolunda dönüştürülmesi; siyasal-toplumsal-özel yaşamın birtakım yeni normlar üzerinde yeniden inşası) tanımlamış, bu paradigmanın gerçekleşmesi için konjonktürün sunduğu bütün olanaklardan yararlanmıştır.

Bugün yaşadığı tıkanma, siyaset anlayışının kendi iç tutarsızlığından değildir; dünya görüşünün ve paradigmasının dirençle karşılaşmasından, konjonktürün değişmiş olmasındandır.

* * *

Sosyalist siyasete gelince…

Sosyalist siyasette dünya görüşü (Marksizm) ve ideoloji (sosyalizm) her durumda paradigma ve konjonktürle bir aradadır. Diğer siyasetlerde olduğu gibi sosyalist siyasette de dünya görüşü ile paradigma (Türkiye’nin bir yerden başka bir yere taşınması) birbirine yakın, bitişik durur. Ancak sosyalist siyaset konjonktürün içinde eriyip gitmediğinden, her konjonktürün yeni bir paradigma tanımlamasına, böylece sonuçta dünya görüşünün kendisinin de silikleşip salt lafta kalmasına izin vermez.

Dogmatizm mi? Dünya görüşünde diretme, ideolojik omurgayı sağlam tutma adına kör inatçılık ve gerçeklere yüz çevirme mi?

Eğer verili konjonktür bu yüzden hiç hesaba katılmasaydı, görülmeseydi, topyekûn reddedilseydi ya da olduğundan başka algılansaydı böyle olurdu. Ama değildir: Eğer dünya görüşü ve ideoloji, başlıca nirengi noktalarının ötesinde içerdiği tüm zenginlik ve esnekliklerle yetkin biçimde kurulmuşsa, herhangi bir konjonktür sonucunda berhava olması, geçerliliğini büsbütün yitirmesi zaten mümkün değildir.

Bu zenginlikteki bir dünya görüşü ve ideoloji, verili her konjonktür içindeki çelişkileri ve ileriye açılabilecek dinamikleri görecek, bunları besleyip bunlardan beslenecektir.

İşin özeti budur ve bir siyaset anlayışıdır.

“Önce paradigmamız, sonra da dünya görüşümüz konjonktürün getireceği dinamiklerden ve hareketlerden çıksın, bunlarla belirlensin” diyen siyaset anlayışlarından elbette köklü bir farklılık taşımaktadır.

Sol



Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Marksist Tarih Anlayışı melnur 0 3 05.02.2021- 01:50
Konu Klasör Devrimci örgüt anlayışı üzerine tartışma Köroğlu 1 2149 23.03.2020- 20:13
Konu Klasör HDP'den 29 Ekim açıklaması: İttihatçı aklın tekçi yönetim anlayışı... melnur 0 2230 29.10.2019- 22:35
Konu Klasör Hegel’in Diyalektik Yöntemi ve Diyalektik Anlayışı... melnur 0 1199 12.05.2020- 00:28
Konu Klasör Siyaset melnur 0 3216 25.09.2013- 21:03
Etiketler   Bir,   siyaset,   anlayışı,   özet
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS