SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 5 Sayfa:   Sayfa:   «ilk   <   1   2   3   [4]   5   >   son» 
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
umut
[ umut yarın ]
Yasaklı
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 12.09.2013
İleti Sayısı: 3.105
Konum: Gizli
Durum: üye uzaklaştırılmış
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: umut
Cevap Tarihi: 19.09.2014- 12:01


Alıntı Çizelgesi: yura yazmış

sosyalizm ile komünizm arasındaki farklardan biri üretimin tüm insanların ihtiyaçlarını karşılayabilecek düzeye gelmemesi olarak açıklanabilir.insanlar yeteneğine göre üretime katılacaklar ve ihtiyaçları kadar pay alacaklarsa üretimin insanların bütün ihtiyaçlarını karşılayacak seviyeye gelmesi lazım. komünist sistem de o zaman gerçekleşmiş olacaktır.



Doğru fakat sosyalizm ile komünizm arasındaki tek farkın bu olmadığını bilmek durumundayız.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
yura
[ .... ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 08.02.2014
İleti Sayısı: 816
Konum: Bolu
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: yura
Cevap Tarihi: 03.11.2014- 19:58


başka farklar dediğin birinin devletli diğerinin devletsiz olması mı. başka?



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
proletersosyalist
[ Bekir Sami ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 15.09.2014
İleti Sayısı: 709
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: proletersosyalist
Cevap Tarihi: 03.11.2014- 20:03


Alıntı Çizelgesi: yura yazmış

başka farklar dediğin birinin devletli diğerinin devletsiz olması mı. başka?


Kafa emeği,kol emeği ayrımının ortadan kalkması da eklenebilir.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 04.11.2014- 17:25


Köy ile kent arasındaki çelişkilerin giderilmesi, kapitalizmin yarattığı insan tipinin kesin dönüşüme uğraması ( maddi koşullar değiştikçe insanın da değişeceği gerçeğinden kaynaklanır), kısaca komünizmde olacak ve olmayacak ne kadar farklılık varsa, bütün bunların sosyalist süreçte sönümlenmesi ve ortadan kalkması amaçlanır ve buna yönelik toplumsal-devrimci dönüşümler hayata geçirilir.

( Bu konuda özgün konu başlıklarımız olması gerek.)



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 11.11.2022- 02:23


Burada yapılan yorumların genellikle Marksizm açısından sosyalizm ile komünizm arasındaki farklara değinilmiş. Ancak bunların dışında farklı sosyalizm yorumları olduğu da söylenebilir. Buna göre kendilerini sosyalist olarak niteleyenlerin sosyalist devrimden sonra iktidarın proletarya dktatörlüğü şeklinde değil de toplumda var olan sınıfların temsilcilerinin katılımıyla yürütülmesini savundukları söylenebilir. Bu kadar da değil, bu tür Marksizm dışı sosyalizm tanımlamasını kullananlar aynı zamanda ekonomik altyapıda da farklı bir işleyişi savunurlar: Onlara göre karma ekonomi denilen bir sistem altında hem özel işletmelere yer olacak ve hem de özel işletmeler bulunacaktır. Bu karma ekonomik sistem Marksizmdeki gibi geçici bir süreç değil, kalıcı bir sistem olarak öngörülür. Bu kişilere de sosyalist deniliyor ya da bu kişiler kendilerini sosyalist olarak tanımlıyorlar. Ama bu anlayış sahiplerinin komünizm ile bir ilgilerinin olmadığı gibi savunageldiklerinin de Marksizmle bir ilişkileri olmadığı söylenebilir.

( Politize olduğumuz ilk gençlik dönemlerinde bizden epey büyük bir abimiz Türkiye'deki düzenin kapitalizm olmadığı bir ''karma ekonomik sistem'' olduğunu söylerdi. Tepki gösterirdik. Hem kendisinin ve hem de sağcı politikacıların kapitalizmden yana olmadığını ve hatta sanki kapitalizme karşı olduklarını ima etmek için böyle konuştuğunu iddia ederdik. Pek yanıt veremizdi, bizler de, yani o dönemin yeni yetme solcuları da bu tür tartışmalardan hep galip çıkardık. Var olan iklim hep bizden yanaydı, sol rüzgarlar esiyordu falan. Birbirimizi de pek dinlemezdik. Belki de sadece biz dinlemezdik, haklıydık kuşkusuz ama haklı olmak, karşımızdakini dinlememek anlamına gelmemeliydi. O abimizden de öğreneceklerimiz olabilirdi. O da, varolan iklimin, esen rüzgarların etkisinde pek uzatmazdı. Doğru söylediği şeyler de vardı kuşkusuz.)

Peki iki yaklaşıma göre   madem ki, kimilerinin sosyalizm dediği şey ekonomide karma ekonominin olmasıysa,   seksen öncesinde devletçi yapılara bakılarak ''Türkiye'de sosyalizm vardı'' denilebilir miydi? Kuşkusuz denilemez. Kapitalist bir toplumda devletçi yapıların   özel işletmelerle yanyanalığı ile sosyalist devrimden sonraki süreçte hem kar amaçlı olmayan sosyalist işletmelerin varlığı ve hem de piyasa kurallarına göre işleyen özel işletmelerin varlığı aynı şey olmasa gerek. Birincisinde devletin kapitalizme göre yapılanması söz konusuyken, diğerinde toplumun bütün sınıflarının ortak yönetimiyle yürütülmesi amaçlanır. Olabilir mi, böyle bir sistem bu şekilde varlığını sürdürebilir mi? Tartışılabilir bir konu ama, bu tür sosyalistler komünizmi yani sınıfsız ve devletsiz bir enternasyonalist toplumu gerçekleşmesi mümkün olmayan bir hayal olarak nitelerken savunageldikleri sosyalist düzenin kalıcılığının da hiç kolay olmadığı ve dahası böyle bir yapıda, böyle bir ekonomik işleyişte sömürünün ortadan kaldırılmadığı da bir başka gerçeklikti.

Toparlarsak Marksizmle ilişkisi anlamında sosyalizm ile söz konusu sosyalizmler arasında pek çok farklılık olduğu söylenebilir. Bir kere bu tür sosyalizm anlayışlarının komünizmle bir ilgisi yoktur ve dolayısıyla Marksist anlamda sosyalizmin geçiciliği yanında bu tür sosyalizm anlayışlar kalıcı bir toplumsal formasyonlardır. Karma ekonomi ve devletin demokratikleştirilerek bir sınıfın baskı aracı olmaktan çıkarılması da bu tür sosyalizmi savunanların iddialarını oluşturur.




Bu ileti en son melnur tarafından 11.11.2022- 02:30 tarihinde, toplamda 2 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 13.11.2022- 11:07


Türkiye'de kavram kargaşalığı almış başını gidiyor. Bakınız soyalistim diyenlerin çoğu soyalist olmayı adaletten yana, eşitlikten yana, sömürüye karşı olmak, faşizme karşı olmak, özgürlükten ve demokarsiden yana olmakla açıklar ama bunlar "bilimsel sosyalizim" denildiğinde asla kabul etmezler, yani tek partili bir sisteme, özel mülkiyetin kaldırıldığı bir sisteme, bireysel özgürlüklerin kaldırıldığı bir sisteme, seyehat özgürlüğünün olmadığı bir sisteme, her şeyin devlet kontrolünd eolduğu bir sisteme,.... karşıdırlar, ama genede lafta sosyalistlerdir. Sosyalist ve komunist olma konularındada benzeri bir kavram kargaşalığı var ülkemizde.

Alişan arkadaşımız yazmış bunları bu başlığın ilk sayfasında. Yani ne diyelim, yarısı doğru yarısı yanlış denilebilir.

Türkiye'de sosyalist olduklarını söyleyenlerden özellikle Kürt ulusalcılığına destek veren ve desteğin ötesinde Kürt hareketinin içinde bulunan önemli bir kesimin solcu veya sosyalist olmayı doğrudan Kürt hareketiyle ilişkilendirdiği bir realitedir.   Öyle ki, hatırlayın o günleri, Kürt ulusalcıığına biat etmiş, ya da doğrudan içinde olanlar, veya sözde proleter enternasyonalizmi adına kuyrukçuluğu solculuğun bir gereği gibi görenler, özellikle sözde sol, sosyalist veya enternasyonalist forumlarda egemenlik kurmuş ve Alişan arkadaşımızın ileri sürdüğü şekliyle böyle bir iklim yaratmışlardı. Ve dolayısıyla buralarda bu şekilde yaratılmış iklimin de etkisiyle ''adaletten yana, eşitlikten yana, sömürüye karşı olmak, faşizme karşı olmak, özgürlükten ve demokarsiden yana olmak'' şeklinde bir sosyalizm algısı yaratmışlardı. Doğru olan şey, böyle bir algının varlığıydı. Yanlış olan ise sosyalizmin böyle bir şey olmadığıydı. Hiç kuşku yok, sosyalistler sınıflı toplumlarda da özgürlükten yanadır, adalet. kardeşlik yanlısıdırlar. Sömürüye de, faşizme de karşıdırlar. Ama sosyalizm böyle bir şey değil. Bunlar daha çok siyset terminolojisinde devimcilik olarak tanımlanır ve devrimcilik için belki solcu ya da sosyalist olmanın ik aşaması sayılabilir Ama sosyalizm falan değildir.

Alişan bilimsel sosyalizm tanımlamasında bulunurken söyledikleri ise tamamen yanlıştır. Bilimsel sosyalizm arkadaşımızın anladığı şekliyle ''   tek partili bir sisteme, özel mülkiyetin kaldırıldığı bir sisteme, bireysel özgürlüklerin kaldırıldığı bir sisteme, seyehat özgürlüğünün olmadığı bir sisteme, her şeyin devlet kontrolünde olduğu bir sistem''e dayanmaz. Bilimsel sosyalizm böyle bir tanımlamanın çerçevesine sığdırılamayacak kadar farklı bir toplumsal süreçtir.

Örnekse tek partili bir sisteme dayanmaz. Sürecin tek partili ya da çok partili olması, hatta liberal partilerin olup olmayacağı konusu bir yorumlama işidir. Bilimsel sosyalizmi savunmak tek bir komünist partiyle ya da birden fazla partilerle sürdürülmesi gerektiğini savunanlar vardır.

Özel mülkiyetin kaldırıldığı, kaldırılması gerektiği ise doğrudur ve hatta bilimsel sosyalizmin en önemli dayanaklarından birinin bu özel mülkiyetin kaldırılması eyleminde yattığı söylenebilir. Sömürünün ortadan kaldırılmasının ve sömürüye dayanan bir yabancılaşmanın doğrudan bu ekonomik işleyişte yattığı bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Belki başka bir başlık konusu ama, özel mülkiyet var oldukça ne gerçek anlamda bir özgürlük olabilir ve ne de sınıfsız ve devletsiz bir topluma ulaşma yolunda   bir süreç işletilebilir.

Bilimsel   sosyalizmi savunanların bireysel özgürlüğe karşı oldukları söylemi de doğru değildir. Tam tersine bireysel özgürlüklerin her türlü baskıdan kurtulabilmesinin ve gerçek özgürlüğe ulaşmanın yolunun özel mülkiyetin kaldırılmasından geçtiğini savunuruz. Sınıflı bir toplumda bireysel özgürlükler hiç kuşkusuz önemlidir. Ama bireysel özgürlük denildiğinde bir başkasının bir başkasını sömürme özgürlüğü ve artı değerine el koyma eylemi savunuluyorsa bu durum insanın özgürlüğü falan değildir. Tam tersine insanı ürettiğine ve sonuçta kendisine yabancılaştıran bir olgudur ve bilimsel sosyalizmi savunanarın olmazsa olmazı bu karşıtlık ilişkisinde yatar.

Seyahat özgürlüğünün olmamasını yanıtlamak gereksizdir, sosyalizm böyle br şey değildir. Uygulamada, pratikte varsa bu tür örnekler, bunların sosyalizmle ilişkilendirmek doğru değildir. Basit bir örnek, kapitalizm için insanların fırınlarda yakıldığı bir sistem tanımlaması yapılabilir mi? Hayır, böyle bir tanım olamaz. Ama faşizmde ( kapitalizmin bir başka yönetim biçiminden başka bir şey değildir.) bu tür örnekler yaşandı. Onun için bu tür iddiaların ciddiye alınır yanı olamaz.

Her şeyin devlet kontrolünde olması konusuyla proleter diktatorlüğü veya proleter demokrasi kast ediliyorsa, bu tür konuları öyle bir iki sözcükle açıklamaya kalkmak doğru değildir. Bu yaklaşımdan da sıyrılmak gerek. Evet, siyasal devrimden sonra burjuva devletin yerine kurulacak olan devlet hem bir karşı devrimi önlemek adına her türlü önlemi alacaktır ve hem de süreci sııfsızlığa götürecek her türlü toplumsal dönüşümlerin gereğini yapacaktır. Yapmak zorundadır. Yoksa siyasal devrimin başka ne anlamı olabilir ki? Burada önemli olan bu süreçte sınıfın ve emekçilerin olbildiğince katılımını sağlamak, ve sınıfın denetimini bir şekilde oluşturmaktır.

Böyle.





Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 20.11.2022- 00:19


Konuyla ilgisi olduğunu düşündüğüm bir konu da devrimcilik ile solculuk-sosyalistlik arasındaki ilişkinin   ne olduğudur.Bu konu özellikle sözde sol, sosyalist ve enternasyonalist forumların açık ve faal olduğu dönemlerde (bence) bir sorun haline gelmişti. Bilindiği gibi bu forumlar, adları ne olursa olsun Kürt ulusalcılığnın etkisi altındaydılar ve böyle olduğu için hemen her konu da Kürt hareketinin yararına düşünülen bir şekilde yorumlanırdı. Devrimcilik de bu tür yorumlardan nasibini almıştı. Hatırlıyorum, bizim yazıyaz forumda Atatürk için ''devrimci'' tabirini kullandığımda arkadaşın biri Atatürk'ün devrimci olmadığını söylemiş ve bu yorumuma karşı çıkmıştı. Sonradan öğrendim ki arkadaşımız devrimciliği solculuk hatta   sosyalistlik gibi algılıyor ve Atatürk'ün devrimciliğine de bu nedenle karşı çıkıyordu.

Böyle bir iklim de vardı   bu söz konusu forumlarda. Kürt hareketi devrimci bir hareketti; eşitsizliğe, adaletsizliğe yoksulluk ve işsizlğe karşı çıkıyordu ve bu yüzden daha adil ve özgür bir ülke kurulsun istiyordu, öyleyse solcuydu, sosyalistti. Böyle bir genel yaklaşım vardı. Ve bence karışıklık da böyle bir iklimin bu forumlarda egemenlik kurmasından kaynaklanıyordu.

Oysa devrimcilik belki sosyalist olabilmenin bir ön koşulu sayılabilirdi, ama sosyalistlik falan değildi. Üstte değinmeye çalışmıştım, farklı sosyalist yorumları da olduğu için bu tür devrimci arkadaşlarımızdan kimilerinin kendilerini sosyalist olarak nitelemesi de anlaşılabilir bir şey ama, bu başlıklara sıkıştırılmış bir devrimcilik yorumunun Marksizmle, bilimsel sosyalizmle hiçbir ilgisi bulunmuyordu. Bu bağlamda bir devrimciliğin veya yine bu bağlamda savunulan bir sosyalizm anlayışının Marksizmle ve/veya bilimsel sosyalizmle doğrudan bir ilişkisinin olabilesi için değişimi istenen ülke ve dünya için değiştirici temel öznenin işçi sınıfı   ve siyasal devrimden sonra kurulacak olan devletin de proleter diktatörlük biçiminde olması gerektiği ve ayrıca da bu süreçte gerçekleştirilecek olan toplumsal dönüşümlerin komünizmi ( sınıfsız ve devletsiz enternasyonalist formasyonu) hedeflemesi gerekiyordu ki, Kürt ulusalcılığının ideolojik ve siyasal yöneliminin bilimsel sosyalizm olmadığı çok açıktı. Hareket içinde solcular ve sosyalistler var olmasına rağmen Kürt ulusalcılığının ideolojik yapısının Marksizm ve bilimsel sosyalizmle ilişkilendirilmesi mümkün değildi.

***

Konuyla ilgili bir yorum daha yapılacaksa, yine bu sözkonusu forumlarda kendilerinin Leninist değil ama Marksist olarak niteleyen pek çok arkadaşımız gerçekte bilimsel sosyalizmin en temel başlıklarını reddeder bir şekilde yorumlarda bulunurlardı. İşçi sınıfının devrimdeki öncülüğünü reddederlerdi. Proleter diktatörlüğe karşıydılar. Dahası sınıfsal niteliği ne olursa olsun anarşistler gibi devlete tümden karşı çıkarlar ve mücadelenin devletin ortadan kalkmasına yönelik olması gerektiğini iddia ederlerdi. Kuşkusuz bu tür yaklaşımların da   bilimsel sosyalizmle bir ilgisinin bulunmadığı açıktır. Reel sosyalizmin çözülüşüyle birlikte bilimsel sosyalist ideolojiye girdi yapan liberal yorumların etkisi bu sözde sol, sosyalist ve enternasyonalist forumlara bir şekilde yansıyor ve kendilerini en keskin marksist, komünist veya enternasyonalist olarak tanımlayanların zihinsel dünyasına egemen oluyordu. Bu tür örneklere de o dönemde çok rastlanırdı. Umarım yanlışlığın farkına varılmıştır.

***

Bir yorum daha yapılabilir, o da demokrasi konusunun sosyalistler için önemsiz olup olmadığı sorusudur. Bu tür başlıklarımız var ama, burada da yerinin geldiğini düşünüyorum. Kendilerinin Marksist olduğunu söyleyen (samimi) arkadaşlarımız liberalizmi de, liberal demokrasiyi de işçi sınıfının mücadelesine yeleştirmeye çalışırlardı. Proleter diktatörlüğün reddi ve hatta sınıfa bilinç konusunun ''dışarıdan'' verilebilir oluşuna da karşı çıkarlarken kendiliğinci bir tavrı benimsemiş olurlardı. Kendiliğindenci anlayış bir şekilde anarşizan bir yaklaşımla da süslenmeye çalışılır ve sonuçta kerameti kendinden menkul bir Marksist(!) yorum ortaya çıkardı. Hiç kuşkum yok, demokrasi sonuçta kapitalizmin bulduğu bir yönetim biçimi olmakla birlikte hem devrim öncesinde ve hem de devrim sonrasında bir katılım yöntemi olarak sosyalistlerin göz ardı edebilecekleri bir olgu değildir. Demokratik merkeziyetçilik ve proleter diktatörlük başta olmak üzere -koşulların uygunluğunu da hesaba katarak, hemen her konuda emekçi sınıfların katılımını ve denetimini asla yadsımadan bir sosyalist kurulum gerçekleştirilmelidir. Bu sürecin her aşamasında demokratik bir siyasal tavır önemsenmelidir.

Son olarak şunu da eklemeliyiz: devrimciliği solcu ve/veya sosyalist olabilmenin başlangıcı olarak ele aldığımızda üstte değinildiği gibi bu başlangıç bir şekilde bilimsel sosyalizme uzandığında bu toplamın enternasyonalist içerikli olduğu bir gerçekliktir. Yani...

Önce ulusal ölçekte siyasal devrim, sonra yine ulusal ölçekte siyasal devrim...
Kafa karşıklığına gerek yok.
Her ülkedeki siyasi ve ideolojik mücadele kendi özgünlüğünü beraberinde taşır. Her ülke sosyalistleri kendi ülke koşullarında kendi sınıfsal mücadelesini yürütür.
Evet, kafa karışıklığına gerek yok.
''Kapitalizm evrensel bir toplumsal formasyondur yıkılması için enternasyoal mücadele şart'' gibi yaklaşımlarla ulusal ölçekteki sosyalist mücadelenin gerekliliği ve zorunluluğunu sulandırmanın bir anlamı ve yararı yoktur. Enternayonalizm, başka ülkelerle kardeşlik ve dayanışma ilişkileri kurmak ve geliştirmektir. Siyasal iktidarın ele geçirilme mücadelesinde başka ülke sosyalistlerinin düşünceleri bir zenginlik kaynağıdır ama o kadar. Bu sürece gereğinden fazla bir anlam yüklemek mücadeleye sadece zarar verir. Bu konuya inatla ve inatla sözde enternasyonalizmi savunmak adına dahil olanlar ya cehaletin dip yapmış halidir, ya da, aman dikkat, sosyal medya trolüdür.

Böyle düşünüyorum.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 16.02.2023- 01:21


''...sosyalistim deyipte en keskin millyetci olanlarda, azınlıklara karşı kin kusanlarda var, mesela İP ve HKP gibi.''

İkinci sayfada Alişan söylemiş bunu. Doğru değil. Alişan azınlık derken sanırım Kürtleri işaret etmiş ama bir kere Kürtler bu ülkenin asli yurttaşlarıdır. Yok eğer gerçekten azınlıklar kast edilerek söylenmişse o da doğru değil,
HKP'nin Kürtler ve Kürt sorunu karşısında neyi savunduğunu bilmemekle öyle ''kin kustuğunu'' iddia etmek çok yüzeysel ve bence aslı astarı olmayan bir yaklaşımdır. Sosyalist olmaktan geçtik, herhangi bir solcunun da Kürtlere ''kin kustuğunu'' iddia edebilmek gerçekte   çok gereksiz ve karşılığı olmayan bir yaklaşımdır. Kürt ulusalcılığının siyasi mücadelesini benimsemeyen herkesi ve her siyaseti bu şekilde düşmanlaştırmak ve yalan yanlış yakıştırmalarda bulunmak bir dönem çok cazipti. O zamanlar sözde sol, sosyalist ve enternasyonal forumlara bu ve benzer düşünceler   egemendi. Alişan arkadaşımız da sanırım bu oralardak bu egemen düşüncenin çok fazla etkisinde kalmış. Sadece HKP için de değil, TKP, CHP ve o zamanın ÖDP'si (SOLparti) için de benzer tavırlar takınılırdı. Başı çekenlerden birini de hatırlıyorum Halk Cephesi'ni Perincek'in İP'i ile ilişkilendirmişti ve gerekçesi de Cephe'nin Kürt hareketi için ''milliyetçi'' tanımlamasında bulunmasıydı.

Perincek'in o zamanki İP'ine geldiğimizde   ''Kin kusmak'' sözü de pek yerine oturmuyor. ''Faşist'' veya ''ajan'' suçlamaları da... Bu kavramları kullanıp bıraktığımızda ve altını da doldurmak gerekmediği düşünüldüğü için söylenip bırakılıyor. Oysa siyaseti bu şekilde yapmak anlamayı da anlatmayı da zora sokar. Perincek ve İP o zaman da bu zamanda da Kürt sorununda yanlış bir yerde duruyor. Yanlışlığı sol ideolojiye milliyetçiliği yamamasının ötesinde Kürt hareketini bütünüyle ayrılıkçı ve emperyalizmin maşası olarak görmesi ve bu konudaki üslubunun da bir hayli sert ve rahatsız edici oluşudur. Özellikle Suriye'de ABD emperyalizmiyle iç içe geçmişliğine karşı çok sert tepkiler göstermesi aslında Perincek'in öteden beri savunageldiği bir siyaset tarzıdır.

Ve dolayısıyla sosyalistleri İP ve HKP özelinden azınlıklara kin kusmakla ilişkilendirmek bence doğru olmayan, oldukça yüzeysel ve duygusal bir yaklaşım olmuş.



Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 5 Sayfa:   Sayfa:   «ilk   <   1   2   3   [4]   5   >   son» 



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör sosyalizm ile reel sosyalizm arasında ne fark var yura 5 14114 23.03.2014- 12:22
Konu Klasör Komünizm ve din melnur 0 1677 25.02.2019- 17:11
Konu Klasör Sol komünizm: Zor günler, zor satırlar... melnur 0 1558 07.07.2020- 08:01
Konu Klasör ‘Komünizm için Mücadele: Yüz yıllık Politik Miras' toplantısı başladı melnur 1 2700 17.02.2019- 03:06
Konu Klasör Sosyalistler arası karşılıklı eleştiri kültürü üzerine... melnur 0 1124 11.12.2021- 06:01
Etiketler   sosyalizm,   ile,   komünizm,   arasında,   fark,   var.
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS