SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 5 Sayfa:   Sayfa:   «ilk   <   2   3   4   [5] 
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.990
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 26.11.2018- 10:32


Uzaydan gizemli sinyal!


1-Gök bilimciler son bir yılda uzayın derinliklerinden gelen 20 kadar yeni radyo sinyali tespit etti.

2-Avustralya'daki Swinburne Teknoloji Üniversitesinden Ryan Shannon, yeni teknoloji radyo teleskoplarıkullanarak yaptıkları çalışmada bir yılda 20 kadar hızlı radyo patlaması keşfettiklerini belirtti.

3-Shannon, 20 radyo sinyalinin en yakınının 425 milyon ışık yılı uzaktan geldiğinin tahmin edildiğini söyledi.

Bazı uzmanlar bu sinyallerin uzaylı bir yaşam formu tarafından yayıldığını savunuyor. Araştırmanın sonuçları "Nature" dergisinde yayımlandı.

4-Güçlü radyo dalgaları ilk kez 2007'de Avustralya'daki Parkes radyo teleskobu tarafından tespit edilmişti.

5-UZAYLILAR BİZİMLE NEDEN BAĞLANTI KURMUYOR?

Gezegen bilimci ve NASA’nın ‘New Horizons’ misyonunda görev alan Alan Stern dünyadışı bir medeniyetle neden hala iletişim kuramadığımıza dair yeni bir teori ortaya atmıştı. American Astronomical Society’nin düzenlediği konferasta bir açıklama yapan Stern, bunun nedeni olarak uzaylıların tahmin ettiğimizin aksine sualtı bir medeniyet geliştirmiş olabileceği ihtimalinin altını çizdi.

6-Stern, dünyadışı canlıların galaksinin başka bölümlerinde, yaşadıkları gezegende bulunan okyanusların derinliklerinde bulunuyor olabilecekleri iddiasını ortaya attı.

Pek çok filme konu olan bu olayın neden henüz gerçekleşmediğini araştıran bilim insanları olası diğer senaryoları belirlemişti.

7-Evrende gezegenimize benzeyen 40 milyar gezegen var. Ancak herhangi bir gelişmiş medeniyetin bizimle bağlantı kurması sandığımızdan daha uzun sürebilir.

Zira uzaylıların kullandığı dalgaların seyahat mesafesi sandığımızdan daha yavaş olabilir.

8-Ayrıca bu dalgalar bizim fark edemeyeceğimiz kompleks bir yapıya sahip olduğu için gözden kaçırıyor da olabiliriz.
Zira uzayı 1984'ten beri dinliyoruz ve bu teknolojimiz oldukça ilkel olabilir.

Ayrıca gezegenimizden 32 ışık yılı uzaklıktaki dalgalar henüz bize ulaşmış değil. Evrenin büyüklüğü göz önünde bulundurulduğunda bize doğru ilerleyen "ilk merhaba" mesajı hala yolda olabilir.

9-Bizim de uzaya 100 yıldan biraz fazla süredir dalga gönderdiğimizi düşünürsek bizim mesajımızın da hala bir medeniyete ulaşamadığını söylemek mümkün.

En karamsar senaryoya göre, evrende başka yaşamlar arayan tek medeniyet biz olabiliriz.

10-Ya da başka bir gezegendeki yaşam daha biz ulaşamadan kendisini yok etmiş olabilir. Gezegenimizin Soğuk Savaş yıllarında nükleer savaş tehdidi altında yaşadığını düşünürsek başka bir medeniyetin benzer bir sebepten yok olması da oldukça muhtemel.

11-En kötü senaryo ise Hollywood'un en çok işlediği konu olan gelişmiş bir medeniyetin evrendeki diğer uygarlıkları işgal ederek gelişimini sürdürmesi. Bu da bizimle bağlantıya geçmemelerini oldukça mantıklı hale getiriyor.

http://www.cumhuriyet.com.tr/foto/foto_haber/1112662/1/Uzaydan_gizemli_sinyal_.html



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.990
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 27.11.2018- 20:39


Çok uzun zamandır bu konularda hiç yorumda bulunmadım. Bu başlık geriye düşmeden bu konuda küçük bir yorum-özet yapmanın bir yararı olabilir diye düşünüyorum.

Evrende yalnız mıyız? sorusunun yanıtı bana göre ''hayır''dır. Evrende yalnız değiliz. Evrende mutlaka bir canlılık vardır. Ve dahası evrenin pek çok yerinde uygarlık yaratan canlılık da vardır. Böylesine muazzam bir evrende biyolojik evrim sadece dünyada gerçekleşmiş olamaz. Dünya dışından yeryüzüne düşen meteoritlerde organik bulgulara da rastlanmıştı. İnorganik süreçlerin organik bir değişime yol açması sadece bizim gezegenimize özgü olamaz; mutlaka vardır; mutlaka!

Peki neden ortaya çıkmıyorlar; neden onlara ulaşamıyoruz; neden temas halinde değiliz? sorusunun yanıtını vermek biraz, hatta biraz değil oldukça karamsarlık yaratabilir. Çünkü evren öylesine büyük ki, yıldızlar, gezegenler arasındaki mesafeler öylesine ulaşılmaz ki, en yakın yıldız sisteminde gelişmiş bir uygarlık olsa ve onlarla ''alo'' diyerek konuşmaya çalışmak gibi neredeyse olanaksız. Alo'nın yanıtını almak en az yaklaşık 10 yıl sürecek!

Mesaj filminde sözü edilen kurt delikleri sadece bir varsayım. Gerçek olsa belki bu aşılmaz dediğimiz uzaklıkları yakın edecek ama öyle olsa bile olası bir kurt deliğinin nereye çıkacağını nasıl bileceğiz? Başka sorunlar da var; ışık hızına yakın seyreden uzay gemilerinde zaman yavaşlar. Böyle bir yolculuğa çıkıp geri dönen biri dünyada tanıdık hiç kimseyi de bulamayacaktır. Böyle bir sonucun yol açacağı psikoloji dahası yıkım nasıl aşılabilir?

Bizim için var olan bu sorunlar evrenin herhangi bir yerindeki olası uygar yaşam için de geçerlidir. Aynı sorunları onlar da yaşıyorlardır. Ve burada kendimize sorduğumuz soruları muhtemelen onlar da kendilerine soruyorlardır; evrende yalnız mıyız?




Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.990
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 12.09.2019- 21:12


İlk kez yaşanabilir bir gezegende su bulundu

K2-18b olarak adlandırılan bir gezegenin atmosferinde ilk kez suya rastlanması, dünya dışında bir yaşam arayışı için makul adayların olabileceğini gösterdi.

Resim Ekleme
Astronomi uzmanları, K2-18b olarak adlandırılan bir gezegenin atmosferinde ilk kez suya rastladı. Böylece gezegen, dünya dışında bir yaşam arayışı için makul adaylar arasına girdi.

Nature Astronomy (Doğa Astronomisi) isimli bilim dergisinde yayımlanan detaylarda, yeni uzay teleskoplarının önümüzdeki 10 yıl içinde K2-18b'nin atmosferinde canlı organizmalar tarafından üretilen gazların da olup olmadığını araştırmasının beklendiği aktarıldı.

'AKILLARA DURGUNLUK VERİYOR'

University College London'dan (UCL) araştırmaya öncülük eden Profesör Giovanna Tinetti, gezegende su bulunmasını "akıllara durgunluk veriyor" diye nitelendirerek "İlk kez, hava sıcaklığının yaşamın devamı için uygun olduğu bir yıldızın çevresindeki yaşanabilir bölgede, bir gezegende su bulduk" dedi.


"Yaşanabilir bölge" ifadesi, bir yıldızın çevresindeki bir gezegende, sıcaklıkların suyun sıvı halde kalması için yeterince yumuşak olduğu bölgeler için kullanılıyor.

TEK YOL, TELESKOPLARI BEKLEMEK

K2-18b, dünyadan 111 ışık yılı yani 1 milyar 46 milyon 73 bin 600 kilometre uzakta. Bu mesafe, ölçüm yapmayı neredeyse imkansız kılıyor. 2020'de kullanılmaya başlaması planlanan yeni nesil uzay teleskoplarının bu mesafede de ölçüm yapabileceği öngörülüyor. Şimdilik tek yol, bu teleskopları beklemek.

'HER ZAMAN UZAYDA YALNIZ OLUP OLMADIĞIMIZI MERAK ETTİK'

UCL'den Dr. Ingo Waldmann, yeni nesil teleskopların, bu uzaklıktaki gezegenlerin atmosferlerinde canlı organizmalar tarafından üretilen gazların var olup olmadığını ölçebileceğini söylüyor:


"Bu, bilimdeki en büyük sorulardan biri. Her zaman uzayda yalnız olup olmadığımızı merak ettik. Önümüzdeki 10 yıl içinde, başka atmosferlerde yaşam belirtisi olabilecek kimyasalların varlığına dair bilgimiz olacak."

GEZEGENİN ÖZELLİKLERİ

2016-2017 arasında Hubble Uzay Teleskopu'nu kullanarak gezegenleri inceleyen bilim insanları, bu gezegenler kendi 'güneşleri' etrafında döndükçe oluşan değişimleri gözlemleyerek yaşamın olduğunu kanıtlayabilecek bazı kimyasalların var olduğu bilgisine ulaştı.

Sadece K2-18b'de suyun içindeki kimyasallara rastlandı. Verilerle bilgisayar modellemesi yapıldığında, gezegenin atmosferinin yüzde 50'sinin su olabileceği sonucuna varıldı.

Gezegen, dünyanın iki katından biraz daha büyük. Sıcaklık ise 0 ila 40 Celcius dereceleri arasında değişiyor.

'DÜNYA BİR TANE Mİ?'

Araştırma ekibinin üyelerinden Dr. Angelos Tsiaras da "Bu inanılmaz derecede heyecan verici haber, bizi temel bir sorunun yanıtına daha da yakınlaştırıyor: Dünya bir tane mi?"

Ancak hangi gazların yaşamın varlığının kanıtı olduğu konusunda bilim insanları arasında görüş birliği yok.

'İNSANLIK İÇİN KÖKLÜ BİR DEĞİŞİKLİK OLACAK'

Profesör Tinetti'ye göre yüzlerce farklı gezegenden alınacak örnekler incelenecek ve nasıl ortaya çıktıkları araştırılacak:

"Dünya, Güneş Sistemi içinde dikkat çeken bir gezegen. Oksijen, su ve ozon var. Ancak bunların tümünü uzaklardaki bir yıldızın yörüngesinde dolanan bir gezegende bulsak bile, bunun orada yaşamın varlığını kanıtladığını söyleme konusunda dikkatli olmalıyız.

Bu yüzden, galaksideki sadece birkaç gezegeni değil yüzlerce gezegeni anlamamız gerekiyor. Bu yüzden de farklı gezegenler arasında, yaşanabilir olanlar ve olmayanların arasındaki farkların görünür olmasını umut ediyoruz."

BBC'ye konuşan Edinburgh Üniversitesi'nden Dr. Beth Biller de, uzaktaki bir gezegende yaşam olup olmadığına dair kanıtlara bir süre sonra ulaşılabileceğini söylüyor:

"Bu tüm insanlık için köklü bir değişiklik olacak. Eve telefon eden ET'ler olmayabilir, muhtemelen bazı mikroplara ve başka basit canlılara ulaşacağız. Sadece bu kadar bile olsa, bu çok büyük bir şey."

KEPLER UZAY ARAŞTIRMA ARACI TARAFINDAN KEŞFEDİLDİ

NASA'nın bugüne kadar birçok kez ertelediği James Webb Uzay Teleskobu'nun 2021'de kullanılmaya başlaması ve 7 yıl sonrasında da Avrupa Uzay Ajansı'nın Ariel Mission isimli teleskobunun gelişiyle, bugüne kadar bulunan gezegenlerde daha detaylı arama yapılabilecek.

Bugüne kadar su bulunan başka gezegenler de oldu ancak ya çok büyüklerdi ya da yaşam olmasını engelleyecek kadar sıcaklardı. Daha serin ve küçük gezegenleri tespit etmek çok daha zor. UCL'deki ekip, yaşanabilir gezegenlerin atmosferlerindeki kimyasal kompozisyonları detaylarıyla inceleyebilen algoritmalar geliştirerek bunu başardı.

K2-18b 2015'te, NASA'nın Kepler uzay araştırma aracı tarafından keşfedildi. Tess isimli uzay araştırma aracının önmüzdeki yıllarda yüzlerce gezegen daha bulması bekleniyor.

Araştırma, Avrupa Araştırma Konseyi ve Birleşik Krallık Bilim ve Teknoloji Hizmetleri Konseyi tarafından finanse ediliyor.

https://ilerihaber.org/icerik/ilk-kez-yasanabilir-bir-gezegende-su-bulundu-103365.html



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.990
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 21.10.2019- 07:29


Uzaylıların bizi ziyaret etmesi neden olası değil? - Dr. Çağrı Mert Bakırcı


Görebildiğimiz en uzak galaksiler 13,2 milyar ışık yılı uzakta. Bir diğer deyişle, bu en uzak galaksiye ışık hızında gidecek olsaydık, bizim için zaman geçmezdi; çünkü ışık hızında giden cisimler için zaman durur. Ama Dünya’ya ulaştığımızda, geride bıraktığımız gezegenimizde 13,2 milyar yıl geçmiş olurdu; tabii Dünya’da da…

Resim Ekleme

Dünya dışı yaşam ihtimalinin heyecanlandırmadığı pek kimse yoktur. Şahsen ben uzaylıların keşfedilmesini yürekten isterdim. Düşünsenize: Dünya harici bir gezegende yaşam formları bulunuyor! Zekaları olup olmadığı, bu zekanın bizimkine benzer olup olmadığı, eğer varsa hücrelerinin bizimkiyle aynı elementlerden oluşup oluşmadığı gibi detayları düşünmek gerçekten heyecan verici. Ama dürüst olmam gerekirse, en azından ilk etapta, bu tarz detaylar en ufak umrumda bile değil. Sırf “Dünya haricinde yaşamın var olabileceği”ni bilmenin açtığı olasılıklar bile nefesimi kesmeye yetiyor.

Tabii bu yaşamlar bir de, uzay araçları inşa edip bizi ziyaret edebilecek kadar gelişmişlerse iyice tadından yenmez olurdu. Böyle bir şeyi keşfetmek milenyumun değil, insanlık tarihinin açık ara farkla en büyük bilimsel keşfi olurdu. Nobel Ödülü bile, böyle bir keşfin prestiji yanında gazoz kapağı kalırdı.
Ama bu olasılığa heyecan duyuyor olmam, bu olasılığı gerçekmiş gibi varsaymam için geçerli veya yeterli bir sebep değil. Konforlu yalanlardansa, bilimsel gerçekleri seçmek zorundayım. Bu nedenle şunu söyleyebilirim: Tüm heyecanımın ve uzaylıların bizi ziyaret etmesine yönelik arzumun aksine, muhtemelen böyle bir şey hiç yaşanmadı ve asla da yaşanmayacak. Oralarda bir yerlerde yaşam çok büyük ihtimalle var; aksini iddia etmek çok zor. Ama zeki yaşam var olsaydı bile, bu yaşamın bize uzay gemileriyle ulaşma ihtimali pratik olarak sıfır. Anlatayım:

Evren’deki mesafelerin büyüklüğünü algılamak gerçekten çok zor. Güneş Sistemi’ne dahil olmayan en yakın gezegen, Dünya’dan 4,4 ışık yılı, yani 41,6 trilyon kilometre uzakta. Görebildiğimiz en uzak galaksiler ise 13,2 milyar ışık yılı, yani 124 milyar kere trilyon kilometre uzakta. Bir diğer deyişle, bu en uzak galaksiye ışık hızında gidecek olsaydık, bizim için zaman geçmezdi; çünkü ışık hızında giden cisimler için zaman durur. Ama Dünya’ya ulaştığımızda, geride bıraktığımız gezegenimizde 13,2 milyar yıl geçmiş olurdu; tabii Dünya’da da… Yani yola çıkarken hedef koyduğumuz Dünya, muhtemelen artık orada olmazdı. Hele ki Güneş Sistemi’mizin en fazla 4-5 milyar yıl ömrü kaldığı düşünülecek olursa. Dahası, ışık hızında gidiyorsak, gezegenimizle irtibat kurmamız da mümkün olmazdı; çünkü iletişimi sağlayan sinyaller de en fazla ışık hızında gidebilir. Evren’de hiçbir şey ışık hızını aşamaz. Yani böylesi bir görev, kendi başımıza olacağımız bir görev demek olurdu.

Sadece bu da değil. Kütlesi olan hiçbir cisim ışık hızında gidemez. Kütlesi olan bir cismi ışık hızına çıkarmak için sonsuz enerji gerekirdi; ancak Evren’deki enerji miktarının sonlu olduğunu biliyoruz. Yani bir uzaylı, fizik yasaları gereği ışık hızından yavaş, hatta muhtemelen çok ama çok daha yavaş gitmek zorundadır. Örneğin ışık hızının yarısında giderseniz, hem zaman akacağı için yaşlanırdınız, hem de az önce sözünü ettiğim süre 2 katına çıkardı.

Böylesine uzun bir yolculuk, zekaya veya beyne sahip olmasından ötürü belirli davranışları, dolayısıyla psikolojisi olan bir varlık için üstesinden gelmesi imkânsız bir yolculuk olurdu. Örneğin, Dünya’dan Mars’a gitmek 6 ay kadar sürüyor; ancak bu yolculuklar önündeki en büyük problemden birisi, dar bir mekik içine sıkışan insanların psikolojisinin bu uzun yolculuğu kaldırıp kaldıramayacağını bilemiyor olmamız. Bunun için eğitilmiş olsalar bile!

Binlerce, milyonlarca, hatta milyarlarca yıl sürebilecek olan seyahatler, biyolojik bir ömre sahip olan bir canlı için sayısız neslin geçmesi demektir.

Dolayısıyla bu araçlar devasa olmalıdır – ki bu sayede içlerine on binlerce uzaylı sığabilsin. Bu uzaylılar yol boyunca normal hayatlarına devam etmeli, çocuk ve torun sahibi olmalıdır. Muhtemelen Evren’in bir ucundan diğerine gidene kadar binlerce nesil geçecektir ve tür, yola çıktığındakinden farklı bir türe evrimleşmiş olacaktır. Hele ki gezegensel şartlar ile uzay aracı içindeki şartların farklı olduğunu düşünecek olursak…

İletişim ihtimali çok düşük

Dahası, bir uzaylı Dünya’ya gelse bile, bizimle iletişim kurabilmesi için zekalarımızın benzer seviyede ve yapıda olması gerekirdi. Şöyle düşünün: Şempanzelerle aramızdaki genetik farklılık miktarı %1.23, ancak bu ufak farka rağmen onlarla neredeyse hiçbir şekilde iletişim kuramıyoruz. Bizden, şempanzelerle bizim aramızdaki ile aynı genetik yönde %1.23 farklı olan bir uzaylı, bizden ne kadar zeki olacaktır? %10 farklı olsaydı? %90 farklı olsaydı?

Siz yoldan geçen karıncalarla iletişim kurmaya çalışıyor musunuz? Uzaylılar neden çalışsın? Bizimle aynı zekâ düzeyinde olma ihtimalleri aşırı düşük.

Tabii bir de Dünya’nın önemsizliği konusu var. Dünya bizim için her şey olsa da dışarıdan bakan biri için herhangi bir gezegenden farksızdır. Ay’dan bakınca bile Dünya’da yaşam olduğuna dair pek bir ize rastlamıyoruz; kaldı ki milyarlarca ışık yılı uzaktan bakıldığında bu görülebilsin. Uzaylıların, evrenin akıl almaz boşluğunda, katrilyonlarca gezegen arasında Dünya’yı hedef seçmeleri pratik olarak imkânsız.

Daha çok neden sayabilirim. Ama uzaylıların var olduğuna ve bizi ziyaret ettiğine ikna olmuş kişilerin olası yanıtlar üretmek için can attığını duyar gibiyim:

“Ama mutlaka bir yolu olmalı!”

Fizik onlar için de geçerli

Belki biz fizik yasalarını yanlış anlıyoruzdur? Belki, ama sanmıyorum. Her yeni keşif, Einstein’ın ışığa ve hızına yönelik öngörülerini daha da sağlam bir şekilde doğruluyor. Eski teorilerin yerini yenilerinin alması, eskilerini ortadan kaldırmıyor; sadece güncelliyor. Newton Evren yorumunda hatalıydı ve Einstein onu düzeltti; ancak uçakları, gemileri, arabaları ve evleri halen Newton Fiziği ile inşa ediyoruz; Einstein (Görelilik) Fiziği ile değil. Einstein’ın teorileri güncellenecek olsaydı bile, elimizdeki temel gerçekler değişmezdi.

Belki de tam da bizim Güneş Sistemi’mize açılan bir solucan deliği vardır? Sanmıyorum. Solucan deliği gibi “portalların” fiziksel olarak var olabileceği bile fazlasıyla tartışmalı; kaldı ki tam da Dünya için işe yarar bir pozisyonda bulunsunlar.

Belki de “süper-über teknolojiler” geliştirmişlerdir? Belki de… Ama o teknolojiler de fizik yasalarına boyun eğmek zorunda. Hem öyleyse, neden zırt pırt, tam da Dünya’ya varabildikten sonra bir yerlere çakılıyorlar? Hep de sarhoş Amerikan çiftçilerinin, gece geç saatlere kadar ayakta duran gençlerin veya askeri üslerin yaşadığı yerlere… Ayrıca teorik limitler ile pratik yetersizlikler birbirine karıştırılmamalı. Eğer Evren’i doğru anlıyorsak, teknolojinin en uç versiyonlarını da üretseniz, teorik limitleri aşamazsınız.

Ama ya Warp Sürüşü gibi yöntemlerle bu teorik limitlerin üstesinden geliyorlarsa? Belki de… Buna yönelik kanıt var mı? Ayrıca yazının başında saydığım sorunların çoğu halen geçerli olurdu.

Dürüst olmak gerekirse, eğer ki uzaylılar bizi ziyaret edecekse, bu aşırı uzak bir gezegenden tek bir araçla gelmek şeklinde olmayacaktır. İntergalaktik (yani galaksiler arası) bir medeniyet, kademe kademe bizim galaksimize yayılırken, hasbelkader Dünya’ya da uğrayacaktır. Ancak astronomi faaliyetlerimiz sayesinde bu gelişten haberdar olacağız. Yani bu geliş, muhtemelen biz Dünyalılar için beklenmedik bir olay olmayacak ve yüz binlerce yıla yayılan bir olay olacak.

Hey, iyi tarafından bakın: Belki o zaman, bu gezegendeki bir avuç toprağın değerinin ve bu topraklar üzerinde yaşayan insanlar arasındaki farklılıkların, Evren’in uçsuz bucaksızlığı yanında bir hiç olduğunu nihayet anlarız, kim bilir? Yani yine “bizden olmayana” karşı birleşiriz; ama bu birleşme, Dünya’yı bir araya getirir.

Tabii bu tarz bir “geliş”i görecek kadar varlığımızı sürdürmeyi becerebilirsek…

https://www.birgun.net/haber/uzaylilarin-bizi-ziyaret-etmesi-neden-olasi-degil-273136



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.990
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 16.09.2022- 07:21


İsviçreli astrofizikçi: Uzaylıları önümüzdeki 25 yıl içinde bulabiliriz

Resim Ekleme
 
Sasha Quanz adlı bir astrofizikçi, gerçekleşmiş ve planlanmakta olan teknolojik ilerlemelere dayanarak uzaylı yaşam formu bulma fikrini anlattı.

Daily Mail'e göre, Quanz açıklamasında, "1995 yılında meslektaşım (ve Nobel Ödülü sahibi) Didier Queloz güneş sistemimizin dışındaki ilk gezegeni keşfetti. Bugün 5 binden fazla ötegezegen biliniyor ve bunları her gün keşfediyoruz" ifadelerine yer verdi.

Quanz'a göre, güneş sistemi dışında yaşam bulmak için belirlediği 25 yıllık zaman dilimi "iddialı ama gerçekleşmeyecek bir şey değil".

Yeni araçlar üzerinde çalışılıyor
İsviçreli astrofizikçi, James Webb Teleskobu'nun görüntüsünü yakalayabildiği gezegenlere dayanarak uzaylı yaşamının keşfedilebileceği teorisini ortaya attı. Ancak teleskobun güçlü olmasına rağmen, henüz keşfedemediği küçük gezegenler olduğunu söyleyen astrofizikçi, onun eksikliklerini kapatabilecek yeni cihazlar üzerinde çalışıldığını belirtti.

Quanz ve ekibi, Son Derece Büyük Teleskop'un (ELT) bir parçası olacak türünün ilk örneği olan orta kızılötesi ELT görüntüleyici ve spektrografının (METIS) geliştirilmesine öncülük ediyor. ELT, Şili'deki Avrupa Güney Gözlemevi tarafından inşa ediliyor ve bu on yılın sonuna doğru tamamlandığında, 130 fit genişliğinde bir aynaya sahip olacak, bu da onu dünyanın en büyük optik teleskobu haline getiriyor.

"Cihazın asıl amacı, en yakın yıldızlardan birinin etrafında potansiyel olarak Dünya'ya benzeyen karasal bir gezegenin ilk fotoğrafını çekmek. Ancak uzun vadeli vizyonumuz bunu sadece birkaç yıldız için değil, düzinelerce yıldız için yapmak ve düzinelerce karasal dış gezegenin atmosferlerini araştırmak. Bilmediğimiz şey, bu karasal gezegenlerin atmosferlerinin olup olmadığı ve bu atmosferlerin nelerden oluştuğudur" diyen Quanz, bu dış gezegenlerin birçoğunun tıpkı Dünya gibi yaşamı destekleyebileceğini de sözlerine ekledi.

https://halktv.com.tr/bilim-ve-teknoloji/isvicreli-astrofizikci-uzaylilari-onumuzdeki-25-yil-icinde-693088h



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.990
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 22.09.2022- 07:03


Evrende yaşamın olup olmadığı, insanın yaşayabileceği koşullara sahip gezegenlerin varlığı önemli. Özellikle dünyayı-insanı çok değil yaklaşık dört milyar yıl sonra kaçınılmaz bir son bekliyorsa... Güneş bir gün yakıtını tüketecek, hidrojen helyum dönüşümü duracak yıldızımız önce kahverengi bir deve dönüşerek yakın gezegenler olan merkür, venüs ve dünyayı yutacak, sonrasında küçülerek beyaz bir cüceye dönüşecek. Bu kaçınılmaz son gelmeden insanlık dünyayı terk etmek zorunda kalacak. Daha öncesinde Mars'ta veya gaz gezegenlerin uydularında bir koloni kurmuşsa dahi,yaklaşık dört milyar yıllık bir zaman içinde güneş sistemini terketmek zorunda kalacağız. Dönmemek üzere gideceğiz buralardan. Geriye dönüşü olmayan bir yolculuk başlayacak. İşte bu yüzden evrenin bilinmezlerini biinebilit hale getirmeye ihtiyaç var.   Yaşanabilir koşullarda gezegenler keşfetmek bu yüzden önemli. Sadece insanın merak duygusunu tatmin için yapılmıyor bu çalışmalar.




Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.990
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 03.10.2023- 09:00


Dünya dışı yaşam: Bilim insanlarına göre uzaylıları bulmak artık sadece 'an meselesi'

Birçok bilim insanı önümüzdeki birkaç yıl içinde, Dünya dışı yaşamın izlerini keşfedeceğimiz konusunda

Resim Ekleme

Pek çok gökbilimci artık evrenin başka yerlerinde yaşam olup olmadığını sorgulamıyor.

Bunun yerine yaşamı "ne zaman bulacağımızın" yanıtını arıyor.

Birçok bilim insanı önümüzdeki birkaç yıl içinde, Dünya dışı yaşamın izlerini keşfedeceğimiz konusunda iyimser.

Yakın gelecekte başlayacak bir Jüpiter misyonunu yöneten bir bilim insanı, gezegenin uydularında yaşamın izlerinin bulunmamasının "şaşırtıcı" olacağını söyleyecek kadar ileri gidiyor.

Amerikan Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi'nin (NASA) James Webb Uzay Teleskobu (JWST) yakın zamanda Güneş Sistemimiz dışındaki bir gezegende yaşama dair umut verici ipuçları tespit etmişti.

Devam eden ya da başlamak üzere olan çok sayıda uzay görevi, tüm zamanların en büyük bilimsel keşfi için yeni bir uzay yarışının başladığını gösteriyor.

İskoçya Kraliyet Gözlemevi'nin başındaki Prof. Dr. Catherine Heymans, "Sonsuz yıldız ve gezegenle dolu, sonsuz bir evrende yaşıyoruz. Ve birçoğumuz, buradaki tek akıllı yaşamın biz olamayacağına ikna olmuş durumdayız.

"Artık evrende yalnız olup olmadığımız sorusuna cevap verebilecek teknolojiye ve yeteneğe sahibiz" diyor.

'GOLDİLOCKS BÖLGESİ'
Teleskoplar artık uzak yıldızların yörüngesindeki gezegenlerin atmosferlerini analiz ederek, Dünya'da yalnızca canlı organizmalar tarafından üretildiği bilinen kimyasalları arayabiliyor.

Böyle bir keşfin ilk işareti bu ayın başlarında tespit edildi.

Dünya'da basit deniz organizmalarının ürettiği bir gaza ait ilk işaret, 120 ışıkyılı uzaklıktaki K2-18b adlı gezegenin atmosferinde tespit edildi.

Gezegen, gökbilimcilerin "Goldilocks bölgesi" olarak adlandırdığı bölgede yer alıyor.

Gezegen, yıldızından, yüzey sıcaklığının ne çok sıcak ne de çok soğuk olacağı kadar uzakta, yaşamı desteklemek için gerekli olan suyun sıvı halde bulunabileceği kadar uzakta.

Keşfi yapan ekip bir yıl içinde heyecan verici ipuçlarının doğrulanıp doğrulanmadığını öğrenmeyi umuyor.

Araştırmayı yöneten Cambridge Üniversitesi'nde Astronomi Enstitüsü'nden Prof. Nikku Madhusudhan, ipuçlarının doğrulanmasının "yaşam arayışıyla ilgili bildiklerimizi radikal biçimde değiştireceğini" söyledi.

BBC'ye konuşan Madhusudhan, "Eğer araştırdığımız ilk gezegende yaşamın izlerini bulursak evrende hayatın yaygın olma olasılığını artıracak" dedi.

Gelecek beş yıl içinde evren ile ilgili bildiklerimizde "büyük bir dönüşüm" olacağını ön görüyor.

Ekibi K2-18b'de yaşamın izlerini bulamazsa araştırmalarına Goldilocks bölgesindeki ilk etapta 10 gezegenle ve muhtemelen daha sonra başkalarıyla devam edecekler.

Yaşama dair bir iz bulunamaması bile "bu tip gezegenlerdeki yaşam olasılığına dair önemli iç görüler sağlayacak".

Projesi evrende yaşamın izlerini arayan birçok projeden sadece biri.

Bu projelerden bazıları Güneş Sistemi'ndeki gezegenleri, bazıları çok daha uzakları, uzayın derinliklerini araştırıyor.

Resim Ekleme
K2-18 b, sıcaklığının yaşamı desteklemesine yetecek kadar uzakta, kırmızıyla gösterilen, soğuk bir cüce yıldızın yörüngesinde dönüyor.

NASA'nın James Webb Uzay Teleskobu güçlü olsa da sınırları var.

Telekop, çok uzakta olup Dünya kadar küçük olan gezegenleri tespit edemeyebilir. K2-18b'nin hacmi dünyanın sekiz katı.

Buna ek olarak yıldızına Dünya kadar yakın olan gezegenleri ışığın yansıması nedeniyle göremeyebilir.

NASA, Yaşanabilir Dünyalar Gözlemevi projesiyle bu sorunun üstesinden gelmeyi amaçlıyor.

2030'da yaşama geçmesi planlanan gözlemevi, pratikte yüksek teknolojiye sahip bir güneş kalkanı olarak işlev görüyor. Böylelikle gezegenin etrafında döndüğü yıldızın ışığının minimize edilmesini sağlıyor.

Gelecek yedi yıl içinde yerde olması planlanan Avrupa Güney Rasathanesi'nin (ESO) Aşırı Büyük Teleskop'u, Şili çöllerinden açık gökyüzünü inceleyecek.

Teleskobun 39 metre çapındaki aynası, bugüne kadar bir alet için üretilen en büyük ayna olma özelliğinde. Bu özelliği haleflerine göre gezegen atmosferlerinde daha fazla detay görmesini sağlayacak.

Gezegenlerin atmosferlerini analiz eden bu teleskopların üçü de maddeleri yaydıkları ışığa bakarak ayırt ediyor.

Teleskoplar o kadar güçlüler ki, yüzlerce ışık yılı uzaklıktaki bir yıldızın yörüngesinde dönen bir gezegenin atmosferinden gelen küçük bir ışık huzmesini bile analiz edebiliyorlar.

Resim Ekleme
Europa'nın kaplan çizgileri buzlu yüzeyindeki çatlaklardan kaynaklanıyor

Bazıları yaşamı uzak gezegenlerde arasa da bazıları arayışlarını yakınımızdaki gezegenlerle sınırlıyor.

Güneş Sistemimizdeki gezegenleri inceleyen gökbilimcilerin güçlü adayları arasında Jüpiter'in buzlu uydusu Europa var.

Europa'nın buzlu yüzeyinin altında, yer yer uzay boşluğuna su püskürten bir okyanus var.

NASA'nın Clipper ve Avrupa Uzay Ajansı'nın (ESA) Jupiter Icy Moons Explorer (Juice) görevlerinin ikisi de oraya 2030'un başlarında ulaşacak.

Mars, henüz yaşayan canlılar için elverişli bir yer değil ancak astrobiyologlar bir dönem kalın bir atmosfere ve okyanuslara sahip olan gezegende yaşamın olduğunu düşünüyor.

NASA'nın Perseverance keşif aracı, bir dönemler antik bir nehir deltası olduğu düşünülen bir kraterden taş örnekleri topluyor.

2030'lardaki ayrı bir görevse bu taşları Dünya'ya getirip basit yaşam formlarına ait mikrofosiller olup olmadığını inceleyecek.

UZAYLILAR BİZİMLE TEMASA GEÇMEYE ÇALIŞIYOR OLABİLİR Mİ?

Bazı bilim insanları Dünya dışı yaşamın bilim kurgunun sorusu olduğunu düşünüyor.

Ancak insanlar onlarca yıldır uzaylıların olası radyo sinyallerini arıyor.

Dünya Dışı Zeka Arayışı Enstitüsü (SETI) bu arayışı sürdürüyor. Ancak arayışları bugüne kadar biraz rastgele ilerledi.

James Webb gibi gelişmiş teleskopların medeniyetlerin Dünya dışında gelişmesi için elverişli yerleri tespit ermesi SETI'nin bu bölgelere odaklanmasını sağlayabilir.

Evrende yaşam çalışmalarına odaklanan SETI Carl Sagan Merkezi'nin direktörü Dr. Nathalie Cabrol, bu durumun yeni bir momentum yarattığını düşünüyor.

Teleskoplarını yenileyen enstitü, uzak gezegenlerde güçlü lazer titreşimlerini arayan özel aletler kullanıyor.

Oldukça nitelikli bir astrobiyolog olan Dr. Cabrol, bazı bilim insanlarının Seti'nin sinyal arayışına neden şüpheyle yaklaştığını anlıyor.

Ancak Dr. Cabrol, uzak atmosferlerden gelen kimyasal izlerin, Ay’a yakın uçuşlardan elde edilen ilginç verilerin ve hatta Mars'tan gelen mikrofosillerin bile yoruma açık olduğunu savunuyor.

Bir sinyal aramak, "yaşam belirtileri bulmaya yönelik çeşitli yaklaşımlar arasında en ihtimal dışı olan gibi görünebilir. Ama aynı zamanda en kesin kanıttır ve her an gerçekleşebilir".

Dr. Cabrol, "Gerçekten anlayabileceğimiz bir sinyale sahip olduğumuzu hayal edin" diyor.

Otuz yıl önce, başka yıldızların etrafında dönen gezegenlere dair hiçbir kanıtımız yoktu. Artık gökbilimcilerin ve astrobiyologların benzeri görülmemiş bir şekilde ayrıntılı inceleyebileceği 5.000'den fazla şey keşfedildi.

K2-18b üzerinde çalışan ekibin bir üyesi olan Cardiff Üniversitesi'nden Dr. Subhajit Sarker'e göre, inanılmaz bir bilimsel buluştan daha fazlası olacak bir keşif için tüm unsurlar mevcut.

"Eğer yaşam belirtileri bulursak, bu bilimde bir devrim olacak ve aynı zamanda insanlığın kendisine ve evrendeki yerine bakışında da büyük bir değişikliğe yol açacak."

https://www.cumhuriyet.com.tr/bilim-teknoloji/dunya-disi-yasam-bilim-insanlarina-gore-uzaylilari-bulmak-artik-sadece-an-meselesi-2125873?utm_medium=5liSlider&amp;utm_source=Anasayfa



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.990
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 04.10.2023- 07:28


Kesin olan bir şey var; görünür evrende 200 milyar galaksi, bu 200 milyar galaksinin içinde trilyonlarca yıldız ve bu trilyonlarca yıldızların etrafında da yine trilyonlarca gezegenler var. Böyle bir evrende yaşam sadece bizim gezegenimizde ortaya çıkmış olamaz. Maddenin biyolojik evrimi sadece dünyaya özgü de olamaz. Başka yerlerde de yaşam vardır ve bu yaşamların içinde mutlaka uygarlık yaratan bir canlılık da ortaya çıkmıştır. Ama   galaksiler yıldızlar ve gezegenler arasında öylesine muazzam uzaklıklar var ki, ulaşmak bir yana iletişim kurabilmek bile hemen hemen olanaksız.

Güneşimizi saymazsak dünyaya en yakın yıldızın yaklaşık 4.5 milyar ışık yıl uzaklıktaki Alfa Centari. Işık bir yılda 10trilyon km. yol alıyor. bu rakamı 4.5 ile çarptığımızda yıldızla aramızdaki mesafenin kaç kilometre olduğu söylenebilir. 4.5x10trilyon...-müthiş bir uzaklık. Sadece kendi galaksimizdeki bize en yakın yıldızla aramızdaki mesafe. Ya 200 milyar galaks içindeki trilyonlarca yıldız ve gezegenler arasında ne kadar mesafe vardır? İnsanın aklının alabileceği mesafeler değil bunlar. Kavrayablmekte bile zorluk çekiliyor.

Evrende yaşam vardır, mutlaka vardır. Ve bu yaşam belirli süreçlerle, belirli evrimsel koşullarda uygarlık yaratan bir canlılığa da evrilmiştir. Birtakım hesaplamalar, bilimsel tahminler yapılmış ve (yanlış da hatırlamıyorsam) sadece bizim galaksimizde bile 15 bin uygarlık yaratabilen bir canlılığın var olabileceği sonucuyla karşılaşılmıştır. Bu bilimsel tahminlere göre sadece bizim galaksimizde yaklaşık 15bin canlılığın mevcut olduğu ortaya çıkıyorsa   görünür evrendeki 200 milyar galakside bulunan trilyonlarca gezegendeki zeka içeren canlılığın evrenin dört bir yanına yayılmış bir şekilde milyarlarca olduğu sonucu da çıkarılabilir.

Evrende hem ilkel düzeyde ve hem de uygarlık yaratabilen bir canlılığın evrenin hemen hemen her köşesine yayıldığı da söylenebilir. Yaşamın, uygarlık yaratabilen bir yaşamın sadece sıradan bir galaksinin ( Samanyolu), sıradan bir yıldızının (güneş) ve sıradan bir gezegeninde (dünya) oluşabileceğini iddia etmek akıl dışıdır, bilim dışıdır. Ama ulaşabilmek, görebilmek ve herhangi bir kanıt bulabilmek hiç kolay değil. Önce gezegenler ve yıldızlar arasındaki neredeyse aşılmaz mesafeler ve sonra da teknik yetersizlikler bizleri evrende yalnızlığa mahkum ediyor.

İnsanların yalnızlık duygusu içinde yaşamlarını sürdürdüklerine inanırım. Hepimiz yalnızız. Sait Faik'in dediği gibi ''yaldızlı karyolalarda çift yatanlar bile tek''. Bu neden böyle ve bu duyguyu nasıl aşabilir ve yenebiliriz   sorusunun yanıtı ayrı bir başlık ama belki de bu yalnızlığımız küçük bir parçası olduğumuz bu evrenin yapısal özelliğinden kaynaklanıyordur :)

Kim bilir?




Bu ileti en son melnur tarafından 04.10.2023- 07:33 tarihinde, toplamda 4 kez değiştirilmiştir.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 5 Sayfa:   Sayfa:   «ilk   <   2   3   4   [5] 



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Evrende 'başka bir dünya' mı? melnur 13 10064 25.03.2014- 16:29
Konu Klasör TKP: Yalnız Kalma... melnur 2 992 05.12.2021- 05:49
Konu Klasör HDP yalnız bırakılmamalıdır. melnur 3 2022 20.10.2020- 07:47
Konu Klasör Yalnızlık politik bir sorundur... melnur 1 698 04.01.2023- 02:56
Konu Klasör Yıldız Kenter de yalnız bırakıp gitti... melnur 1 2268 18.11.2019- 11:17
Etiketler   Evrende,   Yalnız,   mıyız
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS