SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
İttihatçıların iktidar olma korkusu           (gösterim sayısı: 4.012)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

36 kere teşekkür etti.
50 kere teşekkür edildi.
Konu Yazan: melnur
Konu Tarihi: 29.04.2014- 15:18


İttihatçıların iktidar olma korkusu/Mehmet Bozkurt

I.

Falih Rıfkı Atay, “Zeytindağı” adını verdiği anı kitabında devleti ele geçirdiği halde hükümet kurmaya yanaşmayan İttihat ve Terakki’nin bu çekinikliğinin tarihte bir benzeri olup olmadığını sorar ve şöyle devam eder: “İttihat ve Terakki, Büyük Harp’in ortalarına kadar, bir türlü sadrazamlığı kendine lâyık görmemişti. Kâmil ve Sait Paşalar yüzde yüz eski adamlardı. İttihat ve Terakki, iki yeni adam buldu; Mahmut Şevket Paşa, Sait Halim Paşa. Bunlar dahi Osmanlı İslam vezirleri idi.” (s.25)

Doğruya doğru, “Çanka­ya”nın yazarının bu sözlerine itiraz etmek elde değilmiş gibi gözüküyor. İktidarı büyük bir aşkla isteyen, devleti sadece kendilerinin kurtarabileceğine iman etmiş olan bu genç cesur devrimciler, hükümeti kurmak söz konusu olduğunda mahcubiyetle bir kenara çekilmişler, eskilerin birçok kez sınanmış ekâbirlerine iktidar olma yolunu açmışlardır. Olacak iş mi, sen kalk “mülazımı evvel”, yani kolağası yani şimdinin teğmeni; boyuna, posuna, rütbene, kordonuna bakmadan padişaha, hükümete, dağ gibi paşalara başkaldır, dağa çeteye çık ve saltanata diz çöktür meşruti idareyi ilan ettir sonra da kenara çekil. Bu Resneli Niyazi’dir... Göbeğinin üstünden boynuna kadar omuzları dahil; nişan, madalya, rütbe işaretleri ve kordonlarla bezenmiş Osman Paşa’yı ordugahtan çekip dağa kaldırmış, ardından da ihtilal bildirgesi göndermiştir padişaha güvercin kanadında!

Yani şimdi kim kuşku duyabilir Enver’in, Eyüp Sabri’nin, Resneli Niyazi’nin gözü karalığından. Bunlar ünlü olanlar. Ardılları da var. Feroz Ahmad “İttihat ve Terakki”de adları az bilinenleri de onurlandır tek tek sayar: Sadık Bey, Yüzbaşı Habip, Ziya, Fahri, İbrahim Sahir... (s.23)

Yalçın Küçük’ün pek güzel adlandırmasıyla “çocuk ihtilalciler”dir bunlar. Saf, temiz, çıkarsız...

“Çeteye çıktılar.”

Osmanlı Ordusu’nun âsilerinden oldular. Makedonya dağlarında gerillacılığa soyundular Temmuz 1908’de... Ölümden öte yol tanımadılar, haklarında verilen ölüm fermanlarını büyük bir aldırmazlıkla gülerek karşıladılar. 30 küsur yıl önce kapatılan meclisin yeniden açılmasını ve bu meclisin dayanağı olan Anayasa’nın yürürlüğe sokulmasını istiyorlardı. Padişah üstlerine ordularını saldı. Ordu komutanlarının kimi öldürülürken kimi don gömlek dağa kaldırıldı. 20 Temmuz’da, Manastır’da bu defa halkın “huruç” eylediği haberini alan İstanbul, nihayetinde “pes” etti. Tarih 24 Temmuz 1908’i işaret ederken başkentte 101 pare top atışı yapılıyordu. Zor, zorbayı dize getirmiş, meşrutiyeti yeniden ilân etmeğe mecbur etmişti. Hükümet kurmalarını engelleyecek hiçbir babayiğit yoktu ancak onlar yanaşmadı. İttihat ve Terakki’nin halk arasında dolaşan “esrarengiz hayaleti” İstanbul’u kuşatmış, 600 yıllık hanedanı çaresiz bırakmıştı. İktidar bir kol mesafesinde önlerindeydi. Alamadılar. Almadıkları gibi padişahla birlikte diz çöken kabineye iktidarı bırakıp kenara çekildiler.

Temmuz devriminden sonra Aralık 1908’de yapılan seçimlerde meclisi silme İttihatçılar doldurdu. Mevcut KÂMİL PAŞA hükümeti güvensizlik oyuyla düşürüldü. Büyük harflerle yazdım paşanın adını. Yeminli İttihatçı düşmanıydı. Böyleyken bile iki kez daha hükümet kurmasına izin verdiler ihtiyara. 31 Mart gerici ayaklanmasının Selanik, Manastır, Üsküp gibi ihtilal merkezlerinde duyulmasıyla ayaklanmayı bastırmak için yola çıkanlar, “ananızın tumanını başınıza geçireceğiz” yollu, ayıp haberler saldılar Kâmil Paşa soyundan gelenlere. Gerici ayaklanmanın düzenleyicilerinden Ahrar Partisi’nin ve ardından kurulacak olan gerici Hürriyet ve İtilaf’ın açık destekleyicilerindendi Kâmil Paşa. Başına o “ayıp şeyi” geçirmek şöyle dursun, Ekim 1912’de yeniden başbakan yapılmasına göz yumdular hazretin. Sonra mı? Sonrasında, yineliyorum “cüretkâr çocuklardı”, tarih 23 Ocak 1913’ü gösterirken Bakanlar Kurulu toplantısının yapıldığı hükümet konağını bastılar. Toplantının yapılmakta olduğu kata gelinceye kadar arkalarında üç beş ceset bırakırken, “ne oluyor, durun hele” deyip önlerine dikilmeye çalışan Harbiye Nazırı Nazım Paşa’yı da vurup öldürdüler. İstifası istenilen Başbakan Kâmil Paşa’nın, elinin kağıda kaleme uzanmaktaki isteksizliğinin ise kafasına dayanan tabanca ile kolayca çözüldüğünü yazar tarih yazıcıları. Peki sonra... Sonrası Mahmut Şevket Paşa. Mahmut Şevket Paşa’nın başbakanlığa getirilmesi, İttihatçılar’ın “tam iktidar” döneminin başlangıcı olarak işaret edilse de buradaki “tam” bana göre eksiklidir. Hükümeti oluşturan üyelerin İttihatçı olmaları böyle bir hükmü doğrular niteliktedir ama hükümetin başı Mahmut Şevket Paşa’nın “iyi bir asker” olmaktan öte bir özelliği yoktur ve suikast sonucu öldürüldüğü 11 Haziran 1913’e kadar da İttihatçılar’a bolca zorluk çıkarmıştır. Yani kellelerini koltuklarının altına alıp hükümeti zorla dize getiren İttihatçılar, yapmış oldukları devrimden beş yıl sonra kendi hükümetlerini kurarlarken bile başbakanlık koltuğuna oturtacakları “essahtan” kendilerinden olan birini bulamamışlardır!

Peki, özetlemeye çalıştım; “çeteye çıkıp” gerillacılığa soyunan, zor kullanarak zorbayı deviren; hükümet konağını basıp Harbiye Nazırı kurşunlayan, başbakana zorla istifa mektubu imzalatan bu cesur, yürekli, devrimcilerin iktidar olmaya yönelik korkaklıklarını, hadi çekiniklik diyelim, neye bağlamalıyız?

Olmadı... Yazı uzadı. Devam etmeye kalkarsam sayfanın diğer kısımlarından tırtıklamak kaçınılmaz olacak. Haksızlık edemem. Eh, bu durumda sorunun yanıtı haftaya kalacak.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 29.04.2014- 15:23


İttihatçıların iktidar olma korkusu/Mehmet Bozkurt

Önceki yazı şu soruyla bitirilmişti: “...Bu cesur, yürekli devrimcilerin iktidar olmaya yönelik korkaklıklarını, hadi çekiniklik diyelim, neye bağlamalıyız?

Şu olabilir mi?

Osmanlı’da devlet adamı dediğin tecrübesi fiziksel görünüşüne az/çok yansıyan, yani yaşını başını almış, mümkünse dolgun vücutlu, saçları kırlaşmış, kalıplı fesinin püskülü taralı, masa başı mesaiye bağlı olarak hafifçe kamburu çıkmış olmalıydı. 1908 Temmuz’unda fes, mes, püskül bir yana Enver 27, Cemal 36 yaşındaydı. Talat o tarihlerde her ne kadar topluca denebilecek kilosuyla Osmanlı devlet adamı tipine yakın duruyorsa da henüz 34’ündeydi ve devlet tecrübesi posta memurluğundan ibaretti. Şöyle bir bakıldığında 913’ten 918’e kadar devleti yönetecek olan üçlü ve diğer ittihatçı kadrolar “oturaklı bürokrat” tarifine sığmayan, genel tarifin dışına düşen hayli genç insanlardan oluşuyordu. Öncesinde, yani 1908’de tecrübesizliğin getirdiği yönetememe endişesiyle yürütmeye el koymaktan kaçındıklarını ve hatta bu ihtilâlciler için “çoluk-çocuk” tabirinin sıklıkla kullanıldığını meraklıları bilir. Temsil, ünlü İttihatçı, milletvekili ve Tanin’in başyazarı Hüseyin Cahit Yalçın’ın yazdıkları var ve biz bunları Feroz Ahmad’ın “İttihat ve Terakki” adlı kitabından okuyup öğreniyoruz: “Rütbesiz, nişansız, şan ve şöhretsiz bir gencin vezaret unvanıyla sadrazamlığa çıkmasını bu memleketin havsalası almazdı. Hükümetin başına çıkmayı onların zihinleri almadığı gibi memleketin de hazmedebilmesi imkânsızdı... 1908 yılında İttihat ve Terakki Cemiyeti bir posta başkâtibi olan Talat Efendi’yi Sadrazam ilan edemezdi; buna şartlar ve haller imkân vermezdi... Eğer böyle bir şey olsaydı memlekette muhakkak anarşi çıkardı... İttihat ve Terakki mensupları da bunu fark etmişler ve yüksek makama geçmeye kalkışmamışlardı. (s,39)

İttihat ve Terakki’nin yürütmeyi tümüyle ele almakta gösterdiği korkaklık ya da çekingenlikte tecrübesizlik anlamına gelmek üzere “çoluk çocuk” olma halleri büsbütün yok sayılamazsa da esas nedeni başka yerlerde aramak daha doğru olacaktır gibi geliyor bana. Hem sonra dört yıl süren “Denetleme İktidarı” dönemi boyunca sürgünler, hapislikler, çeşitli baskılara rağmen iktidara yönelik atılımı yapmak için saçlarının başlarının ağarıp tombullaşmayı beklemeleri tuhaf olmalı! Saçını başını ağartıp tombullaşan, zaten buna da “kudretten” eğilimli olan sadece Talat Paşa’dır. Kaldı ki o da yaşamındaki sadelik ve halkçı tutumuyla Osmanlı bürokrat tipine hiçbir zaman ayak uyduramamıştır. Üstelik dünyanın bütün günahlarının üstüne yıkıldığı Talat Paşa İttihatçı dönemin sona ermesine bir yıl kala 917’de sadrazam olmuştur.

İktidara yönelik korkaklıklarını, hadi çekiniklik diyelim, “çoluk çocuk” olmalarına bağlamak fazlasıyla eksikli olacaktır. Onları iktidar korkağı yapan esas neden kendilerini iktidara taşıyacak ve orada tutunmalarını sağlayacak toplumsal güçten, yani savundukları fikirlerin sahibi olan sınıftan yoksun bir coğrafyada yaşıyor olmalarıdır. Nitekim İttihat ve Terakki’nin “Tam iktidar” olmaları, eylemde mâhir bir avuç genç subayın darbesinden sonra, 1913 ünlü Babıali Baskını gerçekleşecektir.

Bir de örgütsel sorunlar var.

İttihat ve Terakki, gücünü Makedonya’da “alaylı” olmayan genç subaylardan ve bura kentlerinde örgütlü Cemiyet’ten alıyor. 1909 gerici ayaklanmasında bile, ayaklanmanın merkezi başkentte karşı devrimcilere karşı direnç gösterebilecek ciddi bir örgütlülüğün olmadığı görülüyor. Bu zafiyete bir de parti, Cemiyet çekişmesini ilave etmemiz gerekiyor. Tarık Zafer Tunaya’nın “Türkiye’de Siyasal Partiler” adını taşıyan değerli kitabında yayımladığı belgelerden parti, Cemiyet kavgasının 1913 Kongresi’ne kadar sürdüğünü, burada alınan bir kararla “Cemiyet’in kesin olarak partiye dönüştüğünü” öğreniyoruz. (Cilt: 1,s,106, Belge 17, 18.)

1908’den 1913’e kadar yapılan kongrelerin dördü Selanik’te ve tamamen Cemiyet’in “kanatları” altında gizli olarak yapılıyor. Benim bundan anladığım, ihtilal yapmış partinin gövdesinin halen “gizlide” olduğudur! Ayrıca belirtmeliyim ki kişisel oyumu, “Cemiyet’in tamamen partiye dönüştürülerek bu suretle tasfiye edildiği” kararının “dışarıya” karşı alındığı fikrini savunanlardan yana kullanmaktayım. Cemiyet’in tasfiyesi asla “sahilik” kazanmamıştır. Bunun yerinde olup olmadığı tartışması boş olacaktır. Bana sorarsanız, sorduğunuzu varsayarak yazıyorum, bu kararın “sahilik” kazanmaması pek doğru ve pek yerinde olmuştur. Çünkü Cemiyet büyük ölçüde Teşkilat-Mahsusa’dır. 1920 ihtilâlcilerinin dayanağı olan Kuvay-ı Milliye ise Teşkilat-ı Mahsusa’dan başka nedir ki?

İttihat ve Terakki... Yani Talat, Enver ve Cemal ve Bahattin Şakir ve Dr. Nazım ve adları az bilinen ötekiler; genç olduklarından değil, yaşadıkları coğrafya izin vermediği ve partilerinin yapısal sorunları nedeniyle 1913’e kadar beklemek durumunda kalmışlardır... Sonrası Babıali Baskını ve yönetime el koymadır. İktidar mı? Savaşmaktan nefes alamayanların iktidarı mı olurmuş! İktidar ardıllarıyla gelecektir. 1926 diyebiliriz. Saydıklarım arasında iktidarı gören olmayacaktır.



Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör HDP'den 29 Ekim açıklaması: İttihatçı aklın tekçi yönetim anlayışı... melnur 0 2170 29.10.2019- 22:35
Konu Klasör ‘Kabadayılık yapma, aptal olma!’ melnur 1 2523 18.10.2019- 07:08
Konu Klasör Demirtaş'tan mektup: 'Başkası Olma Kendin Ol!' melnur 0 1372 11.08.2020- 08:12
Konu Klasör Örgütlenme, kitleselleşme ve partiye üye olma konusu... melnur 6 3314 26.05.2019- 09:51
Konu Klasör AKP'de direniş korkusu melnur 1 6043 01.09.2013- 06:32
Etiketler   İttihatçıların,   iktidar,   olma,   korkusu
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS