SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
Kimin Ordusu?           (gösterim sayısı: 3.001)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
umut
[ umut yarın ]
Yasaklı
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 12.09.2013
İleti Sayısı: 3.105
Konum: Gizli
Durum: üye uzaklaştırılmış
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Konu Yazan: umut
Konu Tarihi: 06.06.2014- 12:08


Kimin Ordusu? (Mete Hisarlıoğlu)


‘Ordu’ kavramı, içinde olunan her tarihsel kesitte çeşitli anlamlar barındırıyor olsa da, genellikle askeri bir çağrışım yapmaktadır. Bu çağrışımın temelinde de ‘Silahlı Kuvvetler’ yatmaktadır. İnsanlık tarihi, savaşımlardan da öte, savaşlarla biçimlenmiştir. Tarihin diyalektiği gereği, her son bir başlangıç, her savaş da bir yapım veya yıkımı öncelemiştir. İnsanlığın, insani ilişkilerin sonuç veremez duruma geldiği her süreçte savaşlar ortaya çıkmıştır.

İlkel tarım toplumlarından bugüne, yerleşik hayata geçiş sürecinde, sermaye sahipleri, sahip oldukları sermayeyi sürdürmek ve büyütmek istenciyle, toplumların karşısında silah kullanma yoluna gitmişlerdir.

Tarihsel kesitler içerisinde, ‘silah’ savunmak veya saldırmak için kullanılan araçların tümü olarak algılanabilir. Toplumlar tarihinde politika, ekonomi, siyaset, kültür, birer silah olarak kullanılabilirken, salt silah olarak algılanabilen ateşli silahlar buna örnek olarak verilebilir.

Toplumlara dayatılmaları sürecinde ‘savunma sanayi’ olarak adlandırılan ‘silahlanma’ kavramı, toplumun devletin yerine geçtiği ülkelerde olumlu sonuçlar verirken, toplum-devlet çatışmasının yaşandığı ülkelerde, devletin toplumdan koptuğu ve var olan devlet aygıtlarının topluma dönük birer tehdit unsuru haline gelmesi anlamlarına gelmektedir.

20’nci yüzyılda yaşanan savaşlar ele alındığında, İspanya İç Savaşı ve Fransa’nın Naziler tarafından işgali sırasında ‘silahlanma’ kavramı, ateşli silahlar ve hava taarruz uçaklarına sahip olmak biçiminde algılanmış, ancak çoğu kez stratejik bütünlük sağlanamamasından dolayı emekçi halk zarar gören kesim olmuştur.
Buna benzer ilişkiler günümüzde de süregelmektedir. Türkiye özelinde, 19’uncu yüzyıldan başlayan bütün ‘demokratikleşme’ girişimleri çeşitli silahların etkisi altında gerçekleşmiştir. 1839 Tanzimat Fermanı’nda Yenileşme ve Modernleşme kavramlarına gönderme yapılarak, din ayrımının ortadan kalkması ve ekonomik yeniliklerin gerçekleşeceği vurgusu yapılmıştır. 1856 Islahat Fermanı’nda ise, çöküş sürecindeki Osmanlı’nın ekonomik hamlelerle ayakta tutulması amaçlanmıştır. 1876’ya gelindiğinde ise ‘hürriyet’ kavramı silah olarak kullanılmış ve halk otoritesi karşısında gerileyen devlet otoritesi tarafından meşrutiyet ilan edilmiştir.

Literatürde “Meşrutî Monarşi” olarak da görebileceğimiz bu kavramla birlikte Son Dönem Osmanlı’sı veya o dönem için yeni bir kavram olan Türkiye, farklı bir sürece girmiştir. 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı ile birlikte silahların niteliği bir kez daha değişmiş, ateşli silahlar ve düzenli ordu kavramları belirleyici olmuştur. 1908’e gelindiğinde ise, Osmanlı’nın üretici güçleri, silah olarak ‘örgütlenme’ olgusunu kullanmış ve “Ekmek ve Hürriyet Kavgası”nı büyük ölçüde kazanmıştır.

1’inci Paylaşım Savaşı’nın başlamasıyla birlikte, Türkiye’de yaşayan tüm emekçi-yurtsever insanlar, söz konusu emperyalist saldırıya karşı koymak için öncelikle bölgesel birliktelikler biçiminde yurt savunmasına ateşli silahlarla katılmışlar, ardından düzenli ordu kurma girişimlerinin başarıya ulaşmasıyla birlikte de Kurtuluş Savaşı’nı gerçekleştirecek olan Ordunun temelleri fiilen atılmıştır.

Yeniçeri Ocağı’nın kapatıldığı 1826’dan Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın başladığı kabul edilen 1919’a kadar geçen sürede yeniden örgütlenen bütün silahlı kuvvetler, yeni Türkiye Devleti’nin Ordusu biçimine gelmiştir. Günümüz Türkiyesi’nin temelinin atıldığı İkili İktidar Dönemi’nin başladığı 1920 yılında ise, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerinin birleşmesiyle, parçalanan çok uluslu bir imparatorluk devletinin ardından ulus devlet girişimi ve ulus-devlet meclisi ortaya çıkmış, bu meclisin iradesi altında düzenli ordu kurma girişimleri hız kazanmıştır.

Tarih yazıcılarına göre kökeni Büyük Hun İmparatorluğu dönemine dayandırılan Silahlı Kuvvetler, MÖ. 209 yılında kurulmuştur. 10’luk sistemin geçerlilik kazandığının kabul edildiği bu yıldan 1920’ye kadar geçen süreçte ise, Silahlı Kuvvetler çok sayıda nitelik ve nicelik değişimine uğramıştır. 1923 Cumhuriyeti’yle birlikte ise askerlik kavramı, yeni kurulmuş devletin temel gereksinimlerinden kabul edilmiş, günümüze kadar da bu biçimde süregelmiştir.

2’nci Paylaşım Savaşı’nda son bir yıl hariç tarafsız kaldığı varsayılan Türkiye Devleti’nde, ‘Ordu’ kavramı, çeşitli nedenlerden dolayı her zaman ön planda olmuştur. Çok partili sisteme geçilmesinin ardından, muktedirlerin bireysel çıkarları için memleketin Amerikancılaştırılmasına karşı, 27 Mayıs 1960’ta Silahlı Kuvvetler yönetime el koymuş, tarih yazımında bu girişim, ilerici ve yurtsever bir hamle olarak kayıtlara geçmiştir. Aynı Ordu, 12 Mart 1971’de Muhtıra vermiş, muktedirlerin aynı tavır ve davranışlarını sürdürmeleri durumunda yeniden yönetime el koyacağını bildirmiştir. Türkiye’nin en özgürlükçü anayasası kabul edilen 1961 Anayasası’ndaki haklara dayanarak güçlenen Türkiye İşçi Sınıfı, 1968 Hareketi’nin de etkisiyle daha örgütlü bir biçim almış, 1970’lerde en güçlü düzeye ulaşmıştır. Üretimin istikrarsızlaştığı bahane edilerek, Türkiye İşçi Sınıfı’nın direncini kırma yönünde 1978-79’da 1’inci ve 2’nci İstikrar Programları, Amerikancı politakalar gereği yürürlüğe sokulmuştur. Dönüp dolaşıp geldiğimiz 24 Ocak 1980 Kararları’yla uygulamaya koyulan 3’üncü İstikrar Programı’nın uygulanmasını garantilemek amacıyla da 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi gerçekleşmiştir.

1980’den 2002’ye kadar geçen süreci bütünsel olarak ele aldığımızda, o günlerde IMF-ABD etkisinde sürdürülen neo-liberal politikaların meyvesinin son 12 yılda alındığını görüyoruz. İleri Demokrasi yalanlarıyla fazla ileri giden neo-liberal dinci gericiliğin 2013 Haziran’ında duvara tosladığı gerçeğiyle karşı karşıyayız.
Artık 1923 Cumhuriyeti’nin yaşamadığını biliyoruz. AKP’nin 2010’da ilan ettiği noktasında uzlaştığımız 2010 Cumhuriyeti’nin yaşamayacağını da biliyoruz. ‘Askeri Vesayet’i kaldırma vaadinde bulunan terör örgütü AKP’nin, Türkiye’yi ‘Polis Vesayeti’ altına soktuğunu görüyoruz. İşte bu noktada “Hangi Ordu?” veya “Kimin Ordusu?” sorularını sormamız gerekebilir.

Türkiye Sol Tarihi’nde kurulan pek çok devrimci örgüt, silahlanmalarının sonucunda, kendilerine “…Ordusu” demişlerdir. Sayıca yetersiz olmaları nedeniyle, egemen iktidarın yönetiminde olan Devlet Ordusu tarafından bastırılmışlar, yok edilmişlerdir. Egemenlerin kendi meşruiyetini sürdürmek için gerçekleştirdikleri bu girişimler, resmi tarih yazıcıları tarafından olumlanmak zorunda kalmıştır. Öte yandan, sınıflar savaşımı bağlamında ele alındığında, “kimin ordusu?” sorusu, gerçek anlamda yanıtlanması zorunluluk taşıyan bir sorudur. Örneğin, geçtiğimiz yıl, Suriye’ye silah ve mühimmat taşıyan MİT tırları, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne bağlı Jandarma ekiplerince durdurulmuştur. Öte yandan Roboski Katliamı’nı da, Silahlı Kuvvetler’in İHA’sı gerçekleştirmiştir.

Dünya üzerindeki bütün Ordular, diğer bir deyişle Silahlı Kuvvetler, yapıları gereği “emir-komuta ilişkileri ve mutlak itaat kavramı”nı esas almaktadırlar. Kitle yönetimi gereği, kusursuz işlemek zorunda olan bir hiyerarşi vardır ve bu hiyerarşinin en alt kavramında yer alan her birey, birey olma özelliğinden arındırılarak, örgütsel işleyişteki en küçük birimin birer parçası durumuna indirgenmektedir. Bu, günümüz Türkiyesi’nde TSK için de böyledir, EGM/Polis Teşkilatı için de böyledir. Mutlak hiyerarşinin olduğu bu tür kurumlarda karar mekanizmalarının muktedirlerle olan ilişkileri her yönüyle belirleyici olmaktadır. Öte yandan, yine aynı ilişkiden dolayı, hiyerarşinin en üstünde yer alanlar, uygulamayı gerçekleştirmemekte, yalnızca karar almaktadırlar. Kararı uygulamak ise hiyerarşinin en altında yer alanların sorumluluğundadır. İkili karşıtlıklar bağlamında ilerleyen tüm bu ilişki biçimlerinde, karar mekanizmaları, kararlarını uygulatabilmek için, operatör olarak adlandırabileceğimiz alt düzey sorumluluları, maddi ve manevi baskı altında tutmakta, ideolojik saldırılarda bulunmakta, soyut değerleri sömürmekte, “vatan-millet-sakarya” söylemleriyle dolduruşa getirmektedir. Hem Polis Teşkilatı’nda hem de Silahlı Kuvvetlerde “Amirlerin emri kanunlara uygun olmak zorundadır, kanunsuz emir uygulanmaz” söylemleri ancak kâğıt üzerinde kalmaktadır. Görece bakıldığında ise, son yıllarda emekçi halk üzerinde terör estiren Çevik Kuvvet polisleri ve amir kadrosu, hükümet yanlısı olduğu bilinen kişilerden seçilirken; Silahlı Kuvvetler’in karar mekanizmalarını oluşturan Subay kadrosu, memleketin en iyi eğitim-öğretimine sahip bireylerden oluşmaktadır. Bu yargıyı Generaller düzeyinde kesin olarak söyleyebilecek durumda olmasak bile, emirleri uygulamakla yükümlü Subay ve Ast-Subay kadrosunun, “Halkın Askerleri” olduğunu söylemek görece olanaklıdır.

1908 Devrimi’nde Balkan Halkları’nın Monark Abdülhamid’e karşı silahlanarak örgütlendiği; Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulduğu dönemde ise, halkın, gayrı-meşru İstanbul Hükümeti’ne karşı silahlanarak Kurtuluş Savaşı verdiği bilinmektedir. 1917 Büyük Ekim Devrimi’nde ise Çarlık Ordusu’nun en etkili gücü olan Kazaklar’ın Kornilov Olayı sonrasındaki zaman diliminde Devrimci Askeri Komite içinde yer aldığı gerçeği görmezden gelinmemelidir



Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör AKP iktidarının polis ordusu! proleter 0 3029 07.06.2014- 22:35
Konu Klasör Mustafa Kemal'in Ordusu - Serdar Yıldırım Serdar102 0 87 14.11.2023- 14:01
Konu Klasör Türk ordusu AKP'ye desteğini çekmiştir ayhan 4 4249 24.08.2015- 13:05
Konu Klasör Suriye ordusu ve YPG IŞİD'e karşı birlikte denizcan 0 2900 31.07.2014- 18:15
Konu Klasör Ukrayna ordusu Slavyansk'a operasyon başlattı solcu 2 3766 07.05.2014- 08:52
Etiketler   Kimin,   Ordusu
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS