SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
İki devrim, iki sonuç           (gösterim sayısı: 2.670)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
proleter
[ tek yol devrim ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 16.08.2013
İleti Sayısı: 406
Konum: Yalova
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Konu Yazan: proleter
Konu Tarihi: 01.07.2014- 21:10



İki devrim, iki sonuç - A. Eren

Lenin de, Macar devriminin yenilgisine yol açan en büyük zaafın sosyal demokratlarla yapılan birleşme olduğunu söyler. Saflarda reformistler, menşevikler olduğunda proleter bir devrimin başarı sağlaması, ayakta kalması olanaklı değildir. Rusya ve Macaristan deneyimi bunu açıkça gözler önüne sermiştir.

1. emperyalist paylaşım savaşı 1917 yılında tüm vahşetiyle sürmekteydi. Dönemin II. Enternasyonal’e bağlı sosyal demokrat işçi partilerinin utanç verici bir duruma düşerek kendi burjuvazilerinin saflarında yer alması, işçi hareketinin ayrışmasını hızlandırmış, devrimci bir işçi hareketinin gelişmesinin yolunu da açmıştı. Bu gelişmenin örgütsel ayrışmayı da hızlandırması kaçınılmazdı.

1880’li yılların başında Johann Philipp Becker’e yazdığı bir mektupta Engels, “kanımca eski parti bütün geçmiş organizasyonlarıyla bitmiş gözüküyor” saptamasını yapar. 10 Aralık 1879’da August Bebel’e yazdığı mektupta ise, partinin geleceğiyle ilgili kaygılarını çok açık sözlerle ifade eder. Halihazırdaki Alman Sosyal Demokrat Partisi’nin bir Avrupa savaşı göreceğine inanmadığını belirten Engels, “böyle bir savaş, bizim için en büyük talihsizlik olacak” der ve bunun hareketi yirmi yıl geriye atabileceğinin altını çizer. Buna bağlı olarak ilginç bir noktaya da işaret eder: “Bunun sonunda doğacak olan yeni parti bütün Avrupa ülkelerinde, her yerde, hareketin önünde engel oluşturan bir yığın tereddüt ve dar kafalılıktan sıyrılarak, kurtularak çıkacaktır…”

Nitekim II. Enternasyonal’in çöküşünden sonra kurulan genç komünist partilerin sosyal şovenizmden arınmış, enternasyonalizmi temel alan, proletarya devrimi stratejisini benimseyen nitelikte olmaları, Engels’in ‘kahince’ sözlerini doğrulayacaktır.

Resim Ekleme  

Ekim Devrimi: İnsanlık tarihinde yeni bir başlangıç

Emperyalist savaşın işçi sınıfı ve emekçiler başta olmak üzere toplumsal sınıfların geniş katmanları üzerinde yarattığı moral yıkım ve felaketler giderek öfkeye dönüştü ve barış talebi kitlesel eylemlerle ifade edilmeye başlandı.

“Savaş öylesine bir buhran yarattı, halkın maddi ve moral gücünü öylesine gerdi, mevcut sosyal düzene öylesine ağır darbeler indirdi ki, insanlık şu seçim karşısında bulunuyor: Mahvolmak ya da daha üstün bir üretim biçimine, mümkün olduğu ölçüde hızlı ve köklü biçimde geçebilmek için geleceğini en devrimci sınıfa emanet etmek.“ (Lenin: Yaklaşan felaket ve önlemenin yolları, Eserler Cilt 25. syf. 375)

Rusya’da 1917’de gerçekleşen Şubat Devrimi’nin de etkisiyle, enternasyonal işçi hareketi güçlendi. Ancak savaş karşıtı kitlesel eylemler, emperyalist savaşın bütün vahşetiyle sürmesini durduramıyordu. Sadece Rusya Sosyal Demokrat İşçi Partisi RSDİP (Bolşevik) savaşa ve kapitalist köleliğe karşı, barış, özgürlük, ekmek ve toprak talebini yükseltti. Devrimci programıyla mücadeleye yol gösteren Bolşevikler, işçi sınıfı önderliğinde, emekçi köylü kitleleriyle ittifak yaparak, Şubat’ta başlayan burjuva-demokratik süreci sosyalist devrimin zaferiyle taçlandırdılar. 7 Kasım 1917’de Kerenski başkanlığındaki geçici hükümeti yıkan Bolşevikler, sosyalist devrimi gerçekleştirerek devrimci iktidarı, proletarya diktatörlüğünü kuruyordu.

Rusya’da işçi sınıfı önderliğinde devrimin zafer kazanması iki temel koşul tarafından belirleniyordu:

Birincisi; Rusya emperyalist sistemin en zayıf halkasını, bütün çelişkilerin yoğunlaştığı düğüm noktasını oluşturmaktaydı. Kendine özgü ekonomik sömürü biçimlerinin eklemlenişi, işçi sınıfını sömüren hakim kapitalist üretim ilişkilerinin yanı sıra, köylü kitlelerini sömüren büyük toprak sahiplerinin Ortaçağ feodal üretim ilişkileri… Öte yandan onlarca ulus ve azınlıklara mensup halklar için bir hapishane olan Rusya, aynı zamanda politik üst yapıdaki despotizm ve Çar ailesinin egemenliği… Tüm bunlar sınıf çelişkilerini en üst boyutta yansıtıyordu. Tarihsel olarak ortaya çıkmış, emperyalist savaşla birlikte derinleşen bu farklı içerik ve boyuttaki çatışmalar, Rusya’yı kaçınılmaz olarak devrimci bir çözüme yöneltiyordu. Sınıf çelişkilerindeki bu objektif gelişme, gerçek bir devrimci durumu ortaya çıkarmıştı.

İkinci olarak; sadece Rusya’da devrimci sınıf mücadelesinin ateşinde, 1905 ve 1917 Şubat devrimlerinde sınanmış, marksist-leninist teoriyle donanmış işçi sınıfının devrimci bir partisi vardı. Bolşevikler proletaryanın, yoksul köylü kitlelerinin, ezilen ulus ve azınlıkların politik hareketlerini emperyalist savaşa karşı birleşik/devrimci sosyalist bir akıma dönüştürerek iktidara el koyabildi. Ekim Devrimi Rusya’da kapitalistlerin ve büyük toprak sahiplerinin egemenliğine son vererek, kapitalist/emperyalist sisteme en ağır darbeyi vurdu. Bu aynı zamanda insanlık tarihinde yeni bir dönemin başlangıcıydı.

Devrimlerin tarihinde yeni nitelik

Burjuva devrim tarih yazımı, Ekim Devrimi’nin insanlık tarihinde, geçmiş burjuva devrimleriyle kıyaslandığında, yeni olan niteliğini görmezlikten gelerek “Rusya’ya özgün bir fenomen” olarak değerlendirirler. Sadece yarattığı toplumsal-siyasal sarsıntını boyutunda değil, Ekim Devrimi, farklı temel özelliklere sahip yeni bir niteliksel sıçramaya da işaret eder. Bu niteliksel ayrıma vurgu yapmamak, yeni devrimler çağı sorununda sadece burjuva önyargıları güçlendirir. Özetle ayrım noktalarına bakıldığında:

Birincisi; burjuva devrimleri feodal siyasal-toplumsal egemenliğe karşı “Özgürlük, eşitlik ve kardeşlik!” sloganıyla ilerici konumda olan burjuva sınıfı iktidara taşıyor, fakat büyük emekçi kitleler üzerinde sömürü ve baskı sistemi kat kat artarak pekişiyor. Ekim Devrimi ile birlikte ilk kez bir sömürücü sınıf yerine diğer bir sömürücü sınıf değil, tersine sömürücü sınıf ve onun iktidarını tasfiye ederek uzlaşmaz sınıf çelişkileri tarafından biçimlenmiş insanlık tarihine yeni bir kurtuluş perspektifi, sınıfsız, sömürüsüz, sosyalist topluma geçiş sürecini başlatmıştır.

İkincisi; geçmiş bütün burjuva devrimleri ayrıcalıklı bir azınlığı iktidara taşır ve devrimin esas itici gücü olan büyük halk kitlesi ise, elde edilen kazanımlardan yoksun bırakılırdı. Ekim Devrimi yeni bir devlet tipi -proletarya diktatörlüğü- yaratarak, başta işçi sınıfı olmak üzere bütün ezilen, sömürülen kitleleri, yazgısını eline alan esas güç konumuna yükseltti. Sovyet iktidar organları emekçilerin doğrudan devlet yönetimine katılımını sağlayarak, insanlık tarihinde devrimci demokrasi bağlamında o güne kadar yaşanmayan bir dönüşümü başlattı.

Üçüncüsü; burjuva devrimleri diğer ezilen ulus ve halklara kurtuluş yolunu göstermek bir yana, burjuvazinin aşırı kâr hırsı, ilkel sermaye birikiminin bütün yöntem ve araçlarını acımasız bir şekilde uygulamıştır. Özellikle Avrupa dışında kalan halklar köleleştirilerek katmerli bir sömürü sisteminin cenderesine çekilmiştir. Buna karşın Ekim Devrimi, iktidarı elinde tutan yeni toplumsal güçle -işçi sınıfı- halkların, ulusal ve sosyal kurtuluş mücadelesini birleştirerek, ezilen ve sömürgeleştirilmiş bu halklara kölelikten kurtuluşun yolunu göstermiştir. Ekim Devrimi’nin açtığı yol, emperyalist sömürgeciliğe karşı halkların ulusal kurtuluş mücadelesi çağını başlamıştır.

Dördüncüsü; zaferi kazanan burjuvazi, diğer sömürücü sınıflar gibi çıkarlarını korumak, savunmak adına savaşı meşru bir araç olarak her dönemde kullanmıştır. Sömürge ve yağma savaşlarına girişen burjuvazi, halkların kurtuluş mücadelelerine karşı da gerici savaşlar icra etmiştir. Ekim Devrimi ise, halkların barışı ve savaşa karşı mücadele bayrağını yükselterek, emperyalist burjuvazinin gerici savaşlarına nasıl son verileceğinin yolunu da göstermiştir. Savaşa karşı gerçek çözümün uzlaşmalar veya sömürücü sınıflar arasındaki pazarlıklarda değil, toplumsal bir devrimin gücünde olduğunu, yaşanan bu pratik deneyim göstermiştir. Nitekim Ekim Devrimi, bu yeni niteliksel farklılıklarından dolayı, emperyalist burjuvazinin abluka, şantaj ve “haçlı seferlerine” karşı kendini savunabilmiş ve bu ateşin çemberinden zaferle çıkmıştır.

Aynı süreçte kazanılamayan Alman Kasım Devrimi ile bu savaş ve devrim süreci içinde başarı sağlayan, fakat yenilen Macaristan Devrimi, Büyük Ekim Devrimi ile karşılaştırıldığında, bugün için de güncel dersler içermeleri bakımından irdelenmesi gerekmektedir.

Macaristan’da burjuva demokratik devrim

Macaristan 1867 yılından itibaren Avusturya’nın küçük partneri olarak Slav halklarının zenginliklerinin yağmalanmasında ve uzun dönem baskı altında tutulmasında etkili rol oynadı. Habsburg İmparatorluğu’nun dağılması sonucunda Macaristan büyük burjuvazisinin toplumdaki geleneksel konumu darbe yemiş ve hızlı bir şekilde politik etkisini yitirmiştir. Ekim 1918’de birçok ulus Avusturya-Macaristan monarşisinden koptuklarını duyurmuştur. Macaristan’da yaygın bir şekilde monarşi karşıtı ve anti-feodal kitlesel gösteriler yaşanmaya başlanmıştır. Gösteriler, işçilerin politik grevleri, askerlerin başkaldırıları toplumun gündemine oturmuştur.

30 Ekim’de silahlı işçi kitleleri ve askerler‚ başkent Budapeşte’nin stratejik konumdaki merkezlerine el koyarak bağımsız bir Macaristan Cumhuriyeti’nin ilan edilmesi talebini yükseltirler. Bu dev kitle eylemleri sonucunda, 16 Kasım 1918’de Cumhuriyet ilan edildi. Yeni cumhuriyetin hükümeti, sosyal demokratların da içinde yer aldığı üç partili bir koalisyon tarafından oluşturuldu. Burjuvazinin bazı kesimleri, liberal toprak sahipleri ve sosyal demokratlar tarafından kurulan koalisyon, iki sınıfı -işçi sınıfıyla burjuvazinin- desteğini kazanarak, yükseltilen demokratik-sosyal dönüşümleri uygulayacağı vaadinde bulunuyordu.

Hükümetin yeni programı uygulaması bir hayaldi ve hükümet, kısa sürede gelişen devrimci dalga karşısında yönetemez duruma düştü. Bu duruma karşı işçi sınıfı başta olmak üzere, toplumun emekçi kesimleri içinde müthiş bir devrimci dalga gelişti. İşçilerin, ekmek, barış ve özgürlük taleplerini karşılayacak durumda olmayan koalisyon hükümeti, kısa sürede meşruiyetini yitirdi. Yoksul köylüler hükümetin toprak reformuna dair aldatıcı vaatlerine karşın, fiili olarak büyük toprak sahiplerinin mülkiyetine el koydular. Toprak işgal eylemleri meşru bir şekilde diğer toplumsal katmanların dayanışma ve desteğini de alarak yaygınlaştı. Devrimin itici güçleri pratikte sorunlara çözüm yolunu göstermiş bulunmaktaydı. Koalisyon hükümetinin kısa süre içinde düşürülmesinin esas nedeni işçi sınıfının açık tutum alarak, başkaldırmasıydı.

Macaristan Sosyal Demokrasi Partisi (MSDP) 1918 yılında kendiliğinden gelişen işçi sınıfının grev ve eylemlerine karşı takındığı olumsuz tutumdan ve koalisyon hükümeti içindeki politik konumu dolayısıyla, emekçi kitleler içindeki etkisini önemli ölçüde kaybetmiş bulunuyordu.

Ekim Devrimi’nin zaferinin duyulmasının ardından işçi sınıfı içinde dayanışma eylemleri çığ gibi büyüdü. Bu eylemlerin doruk noktasını Avusturya-Macaristan’ı kapsayan ve doğrudan yerli iç monarşiye karşı gelişen kitlesel grevler oluşturdu. Sosyal demokrat parti yönetimi bu devrimci işçi hareketini geleneksel taleplerle -eşit ve genel seçim hakkı- sınırlayıp paralize etme çabası gütse de pek başarılı olamadı. Tersine bu gelişme sosyal demokrat parti içinde bir ayrışmaya yol açtı. Özellikle fabrika işçi komiteleri devrimci yeni örgütler kurdular.

1918 yılı Haziranı’ndan itibaren Macaristan genelinde kendiliğinden işçi konseyleri oluştu. Ekim ayında Budapeşte Asker Konseyi’nin kuruluşu ilan edildi. Burjuva cumhuriyetin yıkılışından birkaç ay sonra işçi ve asker konseyleri ne yazık ki, hala merkezi bir örgütten yoksundu. 1918 Kasımı’nın sonunda, başında Bela Kun’un bulunduğu ve Sovyetler Birliği’nden geri dönen devrimciler, Macaristan Komünist Partisi’ni (MKP) kurdu. Almanya Komünist Partisi gibi MKP de, devrimci durumun toplumsal yaşamı belirlediği bir süreçte doğdu. Yani parti kendisini ayaklanmış devrimci bir kitlenin dalgaları üzerinde buldu. Bu süreç, partinin geç kalmış doğumu olarak da nitelendirilebilir.

Partinin kitleler üzerindeki etkisi, devrim öncesi sistematik bir ajitasyon/propaganda faaliyeti ve örgütlenmesine dayanmıyordu. Dolaysıyla yeni kurulan parti bu somut devrimci durumda kendisini pratikte ispatlamak zorundaydı. Kuruluşundan hemen sonra parti, burjuva hükümetin yıkılmasını ve sosyalist bir cumhuriyetin kuruluşunu stratejik amaç olarak saptadı, bunu kitlelere taşıdı ve propagandasını yaptı.

MKP’nin işçi sınıfı ve emekçi kitleler içinde artan etkisine paralel olarak, sosyal demokrat parti önemli oranda kitle tabanı kaybediyordu. Burjuvazi ve sosyal demokratların sağcı kesimi bu gelişmeyi baltalamaya çalıştı. Fakat MKP önderliğine karşı geliştirilen anti-komünist propaganda ve merkez komitesinin 20-21 Şubat 1919’ta tutuklanarak devrimci gelişmenin önünü kesme çabası sonuçsuz kaldı.

Emperyalist savaşın galiplerinin güdümündeki Macar burjuvazisi, programında toprak talebinin karşılanacağı belirtildiği için, koalisyon hükümetinden istifa etti. Sağ sosyal demokratların hükümeti tek başına yönetme çabası sonuç vermeyince, Eugen Varga gibi sol sosyal demokratlar, komünistlerle ittifak kurulmasında ısrar ettiler. Sosyal demokrat partinin başka bir olanağı kalmamıştı. MKP’ye sunulan koalisyon ortaklığı, Bela Kun tarafında kabul görür. MKP’nin hazırladığı ve Bolşevik devrimine dayanan devrimci program, sosyal demokratlar tarafından itirazsız kabul edilir. Sosyal demokratlar bu birleşmeyle işçi sınıfı içinde kaybolan etkilerini geri kazanmak amacını güdüyordu. Mart 1919’da, yani burjuva hükümetin istifa ettiği gün iki partinin birleşmesiyle “Macaristan Sosyalist Partisi”nin kuruluşu ilan edildi.

Macaristan Sovyet Cumhuriyeti: Tarihte ilk silahsız devrim

İşçi-asker konseylerinin iktidarı silahsız ele geçirmesinin karakteristik özelliği, Karolyi hükümetinin herhangi bir direniş göstermeden yönetimi bırakmasıydı. Zira hükümet Macaristan’a dayatılan emperyalist talepleri yerine getirme sorumluluğu altına girmekten kaçınırken, burjuvazi ve büyük toprak sahipleri ise proletaryanın iktidara el koymasını, Macaristan’ın bölünmesi anlamına gelen bu taleplerin geri alınmasına karşı bir tehdit unsuru olarak kullanmayı amaçlıyordu. Emperyalist burjuvazinin devrim, işçi-asker konseyi söz konusu olduğunda, kendi aralarındaki çelişki ve çatışmaları bir kenara itecekleri ve burjuva sınıf içgüdüsünün öne çıkacağı tarihsel bir gerçek olarak bilinmekteydi.

Resim Ekleme

Bütün bu iç ve dış tehditlere karşın, komünistler ve sosyal demokratlar tarafından kurulan yeni hükümet, kısa süre içinde önemli siyasi ve ekonomik uygulamaları hayata geçirdi. Örneğin konsey iktidarının ikinci gününden itibaren şu önlemler gerçekleştirildi:

1. Bankalar ve diğer bütün finans kurumları kamulaştırıldı.

2. Sanayinin tümü kamulaştırılarak işçi komitelerinin kontrolüne verildi.

3. Büyük toprak sahiplerinin mülkiyetine el konularak devlet mülkiyetine dönüştürüldü.

4. Yönetim organları, devlet kurumları Paris Komünü örneği alınarak yeniden yapılandı.

Burjuva mahkemeleri yerine, işçi mahkemeleri oluşturuldu. Yasama, yargı ve yürütme ayrımına son verilerek, bütün sorumluluk konseylerin elinde toplandı. Ne yazık ki, polis aygıtı dağıtılmadı. Oysa Paris Komünü’nün ilk eylemi polis mekanizmasını dağıtmak olmuştu.

133 gün süren işçi ve asker konseyi iktidarı altında eğitim ve kültürel alanda da köklü dönüşümler sağlandı. Karşı-devrim bu süreçte gizli faaliyetini, emperyalist güçlerin desteğini alarak sürdürdü ve bu sürede “İşçi-Asker Konseyi” iktidarını devirme stratejisini pratiğe geçirme olanağı buldu. 1 Ağustos 1918’de emperyalist ittifakın saldırısı sonucunda Macaristan işçi-asker konseyleri yenilgiye uğratıldı.

Kendisini savunmayan devrim, devrim değildir -ya da yenilginin nedenleri-

Macar İşçi-Asker Konseyi yönetiminin yıkılmasında belirleyici etken Çekoslovakya, Romanya, Yugoslavya, Fransız askeri gücünden oluşan ve sayıları 200 bini bulan orduların emperyalist saldırısı oldu. Emperyalist saldırıya paralel olarak uygulanan ekonomik ambargo ve diplomatik savaş, genç iktidarın kendi iç zaaflarıyla da birleşince, yenilginin önü açılmış oldu. İşçi-Asker Konseyi yönetiminin içte karşı-devrimci güçlerin tasfiyesini amaçlayan kararlı bir mücadele yürütememiş olması da, yenilgiye yol açan temel etmenlerden biri olmuştur.

Komünistlerle sosyal demokratların koalisyonu olan Konsey Hükümeti, iç bütünlükten uzaktı. Nitekim ilk andan itibaren uygulanan ekonomik-toplumsal programlara ilişkin ideolojik-politik ayrılıklar ve iç çatışmalar ortaya çıkmaya başladı. Bu derin programatik, ideolojik ve politik farklılıklar birleşme süreci içinde sadece geçici olarak ertelendi, başka bir deyimle üstü örtüldü. Zira komünistlerle sosyal demokratların programları, gerçekte birbirine zıttır.

Birleşmenin temelini oluşturan karar metninde, iki partinin (Macaristan SDP ve MKP) kendi örgütlerini dağıtarak yeni örgütler oluşturulması öngörülmesine karşın, sosyal demokrat parti geleneksel örgütlerini pratikte korudu. Sendika aygıtları, komünistlerin örgütlemelerini kelimenin tam anlamıyla yuttular. Yani sosyal demokrasinin (burjuvazinin) kurumlaşmış örgütlenmeleri korunurken, komünistler (işçi sınıfı) örgütlenmelerini dağıttılar.

Komünistlerin bağımsız örgütlerini dağıtmaları intihar anlamına geliyordu. Komünist politikanın temel ilkelerine aykırı olan bu adımın tek bir açıklaması olabilirdi; sosyal demokratların birleşme sürecinde Bela Kun tarafından önerilen bütün taleplerin kabulü ve ülkedeki somut koşulların ürünü olan hızlı pratik-politik gelişmelerin yarattığı iyimserlik…

Komünistlerin ciddi hatalarından biri, konsey hükümeti içinde kilit görevlere sosyal demokratların atanmasına razı olmaları; örneğin 17 sosyal demokrat komisere karşın, atanan 14 halk komiserinin çoğu etkili görevlerde bulunmamaktaydı. Sadece Bela Kun (dışişlerinden sorumlu halk komiseri) önemli bir görev üstlenmiş bulunuyordu. Burjuva devletin polis aygıtının dağıtılmasını engellemekle yetinmeyen sosyal demokratlar, eski burjuva idari kurumların dağıtılmasına da karşı çıktılar. Nitekim yeni iktidarın yarattığı kurumlara paralel, eski yönetim aygıtı da varlığını sürdürmekteydi. Yani eski devlet aygıtının temel kurumları ile işçi-asker konseyleri arasında mücadele devam ediyordu.

Yeni kurulan MKP hükümetle özdeşleşen, işçi sınıfının bağımsız devrimci partisini yansıtan bir çizgi izliyordu. Buna karşı sosyal demokratlar eski parti örgütlerini korurken, MKP’nin bağımsız bir politik çizgi geliştirecek parti organlarından yoksun kalması, pratikteki etkisini sınırlıyordu. Ne yazık ki, MKP içinde parti yönetimini sosyal demokratların bu ikiyüzlü, oportünist politikalarına karşı uyaran tepkiler ciddiye alınmadı ve bu tepki sürekli bastırıldı. MKP’nin kararsız tutumundan cesaret alan sosyal demokratlar ise, taleplerini daha açıktan formüle etmeye başladılar.  

Ekim Devrimi’nin zaferini garantileyen ve işçi sınıfı ile yoksul köylü emekçileri arasındaki ittifakı güçlendiren esas etken, Lenin’in ilk uygulaması olan, yoksul köylülerin toprak taleplerinin bir kararnameyle yerine getirilmesiydi. Macaristan Sovyet hükümeti ise, köylülerin fiili olarak işgal ettikleri topraklara -ki, bu devrimin başarı sağlamasının en önemli dayanaklarından biriydi- bile el koymamış ve yoksul köylülüğün bu yöndeki taleplerini ihmal etmiştir. Oysa yoksul köylülerin beklentisinin karşılanması, ektikleri toprakların “efendisi” olduklarının resmi ilanı, devrimin en önemli kitlesel dayanağının oluşturulmasın teminatı olacaktı.

Yoksul köylülerin toprak talebinin karşılanmaması, Macar Sovyet iktidarının kitlesel desteğinin erozyona uğramasında önemli bir rol oynamıştır. Bu tarihi hatadan dolayı Macaristan’da karşı devrimin galip gelmesini sağlayan koşullar oluşmuştur. Nitekim bu süreçte kurulan “Sendika hükümeti” karşı devrimin zaferine kapı açan bir işlev gördü.

Tam bu aşamada karşı-devrim, bütün gücüyle Macar Sovyet iktidarına savaş açtı. Komünistlere karşı başlatılan terör sonucunda 5 bin devrimci katledilirken, 80 bini zindanlara atıldı ve 100 bin kişi Macaristan’ı terk etmek zorunda kaldı. Bela Kun yokluğunda ölüme mahkum edildi. General Horthy önderliğindeki monarşist rejim örgütlü işçi hareketini tasfiye ederek, sendikaların varlığına son verdi. İşçiler rejim tarafından kurulan Hristiyan sendikalara üye olmaya zorlandı.

Yenilgiden sonra işçi sınıfı önderlikten yoksun kalmıştı. Zira geri kalan parti kadroları yurtdışına çıkmıştı. Sosyal demokrat parti üyeleri ve sempatizanları da bu beyaz terör altında ezilirken, partinin yönetimi yeni rejime boyun eğiyordu. Karşı-devrim tarihsel sınıf kiniyle acımasız bir savaş yürütüyordu. Kendini savunmayı, korumayı bilmeyen, yenilmiş burjuva güçlerin tasfiyesi mücadelesinde kararsız kalan bir devrim, karşı devrimin on kat artan şiddetiyle boğulur. Devrimler tarihi bunu defalarca göstermiştir. Yarım kalan her devrim, karşı-devrimin vahşi saldırısına maruz kalır.  

Komintern Macaristan deneyimini neden önemsedi?

Macaristan devriminin yenilgisi, Avrupa işçi hareketi ve Ekim Devrimi için önemli bir kayıptı. Batı Avrupa bir ön cephe devrimini kaybederken, Bolşevikler bu devrimci süreçte tek başlarına kalıyordu. 1919’da yeni kurulan Komünist Enternasyonal, devrimin yenilgisine yol açan esas nedenlerin MKP’nin izlediği stratejik-taktik hatalardan kaynaklandığı saptamasını yaparak, Macaristan devrimi deneyimi üzerinde titizlikle durdu. Zira burada işlenen politik hatalar sadece Macaristan ile sınırlı olmayıp, işçi hareketi içinde bir akımı yansıttığı üzerinde duruldu. Devrimci mücadelenin sorunlarına yaklaşımda “sol radikaller” olarak tanımlanan bu akım Komintern açısından, işçi sınıfı hareketinin başarı sağlaması önünde engel oluşturmaktaydı.

Macar deneyimini değerlendiren Komintern şu tespiti yaptı: “Hiç bir komünistin Macaristan Konsey Cumhuriyeti’nin derslerini unutmaması gerekiyor. Macar komünistlerinin “sol” olarak adlandırılan sosyal demokratlarla birleşmesi proletaryaya pahalıya mal oldu.”

Lenin’in “Sol Komünizm” kitabı da, Macar devriminin sergilediği zaafların değerlendirmesini kapsar.

MKP’nin birleşme sürecinde kendi örgütlerini dağıtmasını büyük bir tarihsel hata olarak değerlendiren Komintern, proletarya devriminin, bağımsız devrimci bir işçi partisi olmadan zafer kazanacağı savlarını şiddetle mahkum eder. Sınıflar, varlığını sürdürdüğü sürece proletaryanın bağımsız partisi vazgeçilmezdir…

Lenin de, Macar devriminin yenilgisine yol açan en büyük zaafın sosyal demokratlarla yapılan birleşme olduğunu söyler. Saflarda reformistler, menşevikler olduğunda proleter bir devrimin başarı sağlaması, ayakta kalması olanaklı değildir. Rusya ve Macaristan deneyimi bunu açıkça gözler önüne sermiştir.

Almanya’da Kasım Devrimi ve Macaristan devriminin yenilmesinin en önemli nedeni, sınıflar mücadelesinde sınanmış, ideolojik, politik ve örgütsel olarak bağımsız ve sadece işçi sınıfı içinde değil, diğer emekçi katmanlar içinde de etkili olan, devrimci öncü partinin olmamasıdır. Diğer taraftan Ekim Devrimi de göstermiştir ki, savaş ve emperyalist saldırı ve kuşatmaya karşın, Lenin önderliğindeki bir Bolşevik Partisi proletarya devriminin zafer sağlamasının olmazsa olmaz koşulu olmuştur. Güncel mücadele açısından da zengin dersler içeren iki devrim, iki sonuç…

Kızıl Bayrak



Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Anketlerde seçim sonuçları melnur 3 3847 24.03.2019- 21:08
Konu Klasör 14 Mayıs seçim sonuçları ve sosyalistler... melnur 6 406 10.06.2023- 05:40
Konu Klasör DNA sonuçları açıklandı: İnsan değiller... melnur 2 124 01.12.2023- 19:49
Konu Klasör Seçim sonuçlarından çıkarılması gereken dersler... melnur 1 2759 03.04.2019- 01:58
Konu Klasör Devrim nedir, devrim teorileri için ne söylenebilir? melnur 43 23033 30.12.2022- 06:14
Etiketler   İki,   devrim,   iki,   sonuç
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS