SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
Türkiye Solu ve İllegalite           (gösterim sayısı: 3.934)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

36 kere teşekkür etti.
50 kere teşekkür edildi.
Konu Yazan: melnur
Konu Tarihi: 03.08.2013- 23:56


Hiç kuşku yok ki, bugün için Türkiye solunun en karakteristik özelliklerinden biri ülkedeki sol yapılanmaların gösterdiği olağanüstü çeşitliliktir. Solcu kavramını genellikle, "insanların özgürlük, iktidar ve refahını daha da geliştirmeyi amaçlayan, aynı zamanda sosyal, politik ve ekonomik anlamda değişikliği, reformu ya da devrimi savunan kişi" olarak tanımladığımızda bu durumu anlayabilmek de mümkün hale gelebiliyor. Solun statükodan yana olmaması, var olan düzenin köklü bir eleştirisinde bulunarak farklı bir düzen değişikliğini amaçlaması bir ölçüde örgütlenme anlayışına da yansıyor. Yapılanma çeşitliliğinin önemli bir nedeni bu. Ayrıca solun tarihsel süreç içindeki gelişimi de bu çeşitliliği arttıran önemli bir başka etken.19.yy.'ın ortalarından itibaren özellikle kıta Avrupa'sında başlayan hareketlilik Rusya'da Ekim devrimine yol açmış ve solun bu yükseliş döneminde sol kavramı sosyalist, komünist, sosyal demokrat, anarşist, anarko-sendikalist gibi bir dizi kavramla da ifade edilmeye başlanmıştı. Ekim devriminden sonra ise çok farklı koşullarda sosyalist ülke kuruluşlarının gündeme gelmesiyle birlikte Marksist-Leninist, Troçkist, Maoist, Stalinci, Kastro ve Che takipçileri ve ve yeni sol gibi yorumları da kapsayacak şekilde oldukça zengin bir çeşitliliği ortaya çıkarmıştı. Bugün hem dünyada ve hem de ülkemizde bu çeşitliliği bütün renk ve tonlarıyla bir arada görmek mümkün hale gelmiştir. Ama şu soru sorulabilir: özellikle ülkemizde görülen bu çeşitlilik bir zenginlik belirtisi midir? Bir ülkede bu kadar fazla dernek, örgüt, hareket ve siyasi parti varsa bu tür yapıların bütününe bakarak bu görüntüyü solun zenginliği olarak değerlendirebilir miyiz? Ya da böyle bir çeşitlilik ne zaman ve hangi koşullarda sol açısından önemli bir olgu olarak değerlendirilmelidir? Hiç kuşku yok ki, kimi ülkelerde veya tarihsel dönemlerde siyaset yapma tarzındaki farklılıkların ya da siyasal programa ilişkin ayrılıkların örgütsel yapılanmalara da yansıdığı düşünüldüğünde bir ölçüde bu tür çeşitliliği doğal karşılayabilmek mümkündür; ancak, özellikle ülkemizde, varolan durumun somut pratiğe nasıl yansıdığı üzerinden bir değerlendirme yapmaya kalktığımızda solun ülkedeki durumunun ortaya çıkardığı görüntüde bir problem olduğu sonucuna varmak hiç de zor değil.

Sol ülkemizde şaşkınlık verici bir şekilde dağınıktır. Var olan dernek, örgüt, parti, hareket ve benzer oluşumların sadece adlarını alt alta dizmeye kalksak bu yazının sayfaları buna yetmez. Kuşkusuz 80 darbesi, 82 Anayasası ve 89 travmasının solun bütün örgütlerini iç zayıflık ve ideolojik kısırlık içinde yakalamış olmasının bunda büyük bir etkisi var. Ayrıca 80'lerden sonra toplumsal muhalefetin önüne çıkarılan anti-demokratik engellerin ve sol aydınların üzerindeki ölü toprağı da görmezlikten gelinmemeli... Ama ne olursa olsun onlarca yıldır süren bu etkisizliğin ve dağınıklığın akıl dışı bir yanı olduğunu da saptamamak olanaksızdır. Sonuçta farklı bir düzen amaçlayan ve siyasal iktidar mücadelesi verdiğini söyleyen bütün bu yapılanmaların büyük bir çoğunluğunun ülkede sözcüğün bütün anlamıyla ülke siyasetini etkileyecek anlamda bir siyaset yürütmediği-yürütemediği sonucuyla karşı karşıya kalınmaktadırlar. Bu örgütlerden birkaçının ülkede ulusal ölçekte örgütlenmiş ve solun kendi sınıfıyla bir ölçüde bütünleşebilmiş olsaydı bu çeşitliliği bir ölçüde de olsa bu anlamda değerlendirebilmek mümkün olabilirdi.Oysa böyle bir durum söz konusu değildir. Ülkedeki tüm siyasi parti, dernek, örgüt ve hareketlerin siyasal iktidar mücadelesi verdiğini söylemesine rağmen, bütün bu yapılanmaların ülkenin siyasal gündemini belirleme ve kitlelerle bütünleşebilme konusunda hiç bir etkinlik içinde olmadığı ortadadır. Ayrıca kitle ile birliktelik kuramayan bu dağınık yapılaşmaların solun her siyasal krizinde daha da alt bölüme ayrışması ve sorunun giderek kronik bir özelliğe bürünmesi de bir başka sorundur. Sol ne yazık ki, çok uzun zamandır içine yuvarlandığı bu fasit daireden kurtulma için hiç bir etkin irade gösterememektedir. Bu anlamda Türkiye solunun pratikte bir siyasal sınıf hareketi olarak mevcut olmadığını söylemek hiç de abartılı bir görüş olmayacaktır.

Türkiye solunun kitleyle buluşamama gibi temel bir sorunu vardır. Türkiye solu yığınlarla buluşamamaktadır. Türkiye solunun temel sorunu olan bu durum, aynı zamanda onun temel bir zaafı halindedir. Sosyalizm ülkede örgütlü bir toplumsal tabana sahip değildir. Bu kadar olağanüstü çeşitlilikte sol yapılanmaların bulunduğu bir ülkede sonuçta ulusal ölçekte bir örgütlenmenin gerçekleştirilememiş olması,bu yapılanmaların başlıbaşına bir ideolojik ve politik bir kısırlık içinde bulunduklarının da açık bir göstergesidir. Oysa Lenin'in söylediği gibi "siyaset yığınların bulunduğu yerde vardır." Kitlelerin bulunmadığı bir yerde ciddi siyaset yapıldığını iddia edebilmenin hiç bir anlamı yoktur. Dahası yararı da yoktur. Sosyalizm bu ülkede -ne yazık ki- hala, entellektüel bir gevezelik konusu olmaktan öteye gidememektedir. Siyasal iktidar mücadelesi yaptıklarını iddia edenlerin binlerle değil, milyonlarla nasıl kucaklaşabileceğinin hesabı içinde olması ve öncelikle bu sorunu nasıl aşılabileceğinin düşünülmesi ve tartışılması gereklidir.

Türkiye solu 60'lardan beri temelde aynı sorunla karşı karşıyadır. Devrim ve sosyalizm konusu, bir kısa dönem dışta tutulursa sınıfın nesnel durumu göz ardı edilerek tartışılmış ve sınıfı içine alacak örgütlenme modellerinden uzak yapılanmalar amaçlanmıştır. Yasal zorluklar solu bir ölçüde bu duruma itse de, özellikle 60'ların ikinci yarısından itibaren giderek artan toplumsal hareketliliğin içinde olmasına rağmen aydınları ve özellikle devrimci gençliğiyle birlikte yığınların toplumsal talepleri çerçevesinde örgütlenebilecek siyasal yapılar kurabilme becerisini gösterememiştir. Solun yığınlardan uzak oluşu, yığınların da sosyalizm'den uzak kalmasına yol açmıştır. Bugün görünen manzara budur. Kitleyle bütünleşemeyen bir yığın örgüt ve siyasal yapılanma; sürekli kriz durumu ve sürekli kriz durumunun doğal sonucu sürekli daha da fazla bölünme...

Türkiye solunun temel problemini "kalabalık" olamaması ve kitleyle buluşabilme noktasında yaşadığı zaaflar olarak ortaya koyduğumuzda, karşımıza çıkan problematik ise bitmez tükenmez legallik ve illegallik tartışmaları olmakta ve Türkiye solunun aşamadığı temel sorun da bu noktadan itibaren başlamaktadır. Türkiye'nin bugün geldiği noktada başta parlamento olmak üzere legal çalışma yöntemleri gündeme geldiğinde, bu durum çoğu kez parlamentarizm ve reformizm olarak nitelendirilmekte ve sol böyle bir çalışma yöntemini -nedense- küçümsemektedir. Legale çıkan komünist partilerin likidasyon ve düzene yedeklenme gibi sorunları vardır. Hatta legale çıkıp oportünistleşmeden varlığını sürdürebilmek başlı başına bir sorundur. Ancak başka bir yol da yoktur. Kitleyle birlikte olmak gibi can alıcı bir sorunla karşı karşıya isek legal çalışmanın bütün "nimet"lerinden yararlanmak vazgeçilmez bir yöntem olmalıdır. Halktan kopuk, illegalite içinde bulunan bütün örgütlerin "çalışamama" gibi bir sorunla karşı karşıya bulundukları açıktır. Halka ulaşamamanın aracı haline gelmiş illegal örgütlenmeler, bütün zorlukları göze alarak halka ulaşabilme çabasını amaç edinmiş örgütlenmelere karşı tercih edilmemesi gereken bir yol olmalıdır.

İllegalite bir zorunluluk durumudur. İllegalite halka ulaşabilmenin legal yollarının kesildiği koşulların yöntemidir. İllegalite bir amaç değildir. Bugün gelinen noktada illegalite zorunluluğunu ve meşruluğunu yitirmiştir. İllegal çalışma verimsizdir. Halk illegal çalışmaya uzaktır. Bugüne değin yaşanan bütün pratik, tüm acı sonuçlarıyla birlikte ortadadır. İllegalite ile sınıfa gidilemez. İllegalite ile yığın olunamaz. İllegalite ile kitleyi sosyalizmle bütünleştirebilmek mümkün değildir. İllegal çalışmada ısrar etmek devrimcilerin halktan koparmaktan başka bir işe de yaramamaktadır.

İşçi sınıfına nasıl gideceğiz, işçi sınıfıyla nasıl bütünleşeceğiz; sınıfın ekonomik, politik ve ideolojik mücadele alanlarını nasıl genişleteceğiz; sorulması ve çözümlenmesi gereken soru budur? Siyaset yapmak istiyorsak, yığınlarla buluşmadan bunu gerçekleştirme olanağı yoktur. Kalabalık olmadan ne siyaset yapılabiliyor, ne sınıfa ulaşabiliniyor.Zaten kalabalık olmadan sınıfın kendisi de dönüp bakmıyor. Sadece içe dönük tartışma, sadece birbirimizle yarışma, sadece entelektüel gevezelik, sadece dergi çıkarma ve kitap yazma sınıfsal mücadelede bir arpa boyu bile yol alınmasına etki etmiyor. Sosyalistlerin amacı bu değildir. Olmamalıdır. Hedefinde sınıfın kendisi olmayan ve stratejisini yığınlar üzerine kurmayan hiç bir örgüt veya partinin sosyalizmden söz etme hakkı olmamalı. Bu anlayışın sınıfsal mücadeleye hiç bir katkısı olamaz. Bu anlayışın kemikleşmesi giderek yığın olabilmenin önüne bir engel olarak çıkabilmektedir. Bu anlayış, daha kalabalık olabilmenin önünde engeldir. Oysa sosyalist mücadelenin temel koşuludur kalabalık olmak, yığınlara ulaşmak ve sınıfla buluşmak...

Bugün ortada örgütlenmiş bir işçi sınıfı olmadığı gibi, sınıfın sosyalizmle bir ilgisi de yoktur. Bu koşullarda hala illegalitede ısrar etmek hiç bir şey yapmamakta ısrar etmek anlamındadır.

Temel ilke sınıf ideolojisi kapsamında yığınlarla buluşmak ve sınıfla bütünleşmekse öncelikli olarak legal yollarda örgütlenmiş partilerde bütünleşebilmenin yolları aranmalıdır.




Bu ileti en son melnur tarafından 14.11.2013- 20:41 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.954
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 14.11.2013- 20:39


Türkiye solunun temel problemini "kalabalık" olamaması ve kitleyle buluşabilme noktasında yaşadığı zaaflar olarak ortaya koyduğumuzda, karşımıza çıkan problematik ise bitmez tükenmez legallik ve illegallik tartışmaları olmakta ve Türkiye solunun aşamadığı temel sorun da bu noktadan itibaren başlamaktadır. Türkiye'nin bugün geldiği noktada başta parlamento olmak üzere legal çalışma yöntemleri gündeme geldiğinde, bu durum çoğu kez parlamentarizm ve reformizm olarak nitelendirilmekte ve sol böyle bir çalışma yöntemini -nedense- küçümsemektedir.

Legallik illegallik konusundaki soru işaretlerinin bugün için sola hakim olduğunu söylemek pek de mümkün değil. Gelinen noktada bu sorun aşılmıştır. Siyasal devrimin önünde sonunda zor yoluyla gerçekleşeceğinin bilincinde olan her komünist özne, koşulların izin verdiği ölçüde yasal alana çıkmak durumundadır. Başka türlü kitleyle, sınıfla, emekçi halkla bütünleşebilmenin yolu da bulunmamaktadır. Sosyalist mücadeleyi etkin bir hale getirebilmek, toplumsal alanda bir güç oluşturabilmek ve kitleyle karşılıklı bir güven oluşturabilmek başka türlü de mümkün görünmemektedir.   Ne var ki, şimdi ortada başka bir "sorun" vardır.

Evet, ortada bir "sorun" vardır. Ve bu sorun, Türkiye sosyalist hareketinde zenginlikten çok dağınıklık, çok parçalılık ve toplumsal alanda etkisizlik olarak görülen ve bir anlamda sosyalist solu bir sıkışmışlık içinde bırakan koşulların üstesinden nasıl gelineceği, sınıfla, kitleyle birlikteliğin nasıl kurulacağı ve bu siyasi araçların ne olduğu, ne olması gerektiğidir...Şurası kesin, sosyalist ideolojiden hiç bir ödün vermeksizin sınıfla, kitleyle   birliktelik kurabilmiş bir sosyalist örgüt-parti ülke solunun bu çok parçalı etkisizliğine son verebilecek ve 80'li yıllardan beri ülke sol-sosyalist hareketin üzerindeki ölü toprağının kaldırılması anlamına gelecektir. Ama nasıl?

Nasıl bir siyaset?



Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Türkiye solu ne yapmalı, ne yapmamalı? melnur 3 2415 17.04.2020- 13:29
Konu Klasör Türkiye solu ne yapmalı, nasıl bir siyaset? melnur 1 3140 08.10.2019- 08:09
Konu Klasör Türkiye solu 30 yıllık rüyadan ne zaman uyanacak? – İnönü Alpat (inonualpat.net) melnur 3 9 14.11.2023- 10:07
Konu Klasör Türkiye Solu, Kürt Solu ve yolun sonu ayhan 2 4544 23.05.2015- 20:56
Konu Klasör 12 Eylül solu ve Haziran solu umut 0 3103 03.06.2015- 10:30
Etiketler   Türkiye,   Solu,   İllegalite
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS