SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 2 Sayfa:   Sayfa:   [1]   2   >   son» 
Sola doğru son çıkış           (gösterim sayısı: 11.614)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
umut
[ umut yarın ]
Yasaklı
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 12.09.2013
İleti Sayısı: 3.105
Konum: Gizli
Durum: üye uzaklaştırılmış
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Konu Yazan: umut
Konu Tarihi: 21.10.2014- 19:09


Sola doğru son çıkış
Aydemir Güler


ABD'nin havadan gönderdiği silahların kaynağı Barzani mi, Talabani mi? Herhalde bunu tartışmayacaktık, farklılıklar bunun üstünden açığa çıkmayacaktı. Solda farklılıkların emperyalizmin Kürt denklemine bir kez daha dahil olmasını olumlayıp olumsuzlamak üstünden çıkmasında şaşırtıcı bir şey yok.

Tartışma hakikiyse sonuç doğurur. Bir kez tartışıldığında hayat aynı yerde değildir artık. Emperyalizmin devreye girmesini olumlayanların oluşturduğu yelpaze “devrimci sürecin ilerlemesi”nden “pratik mecburiyet”e kadar gidiyor.

Ne biri ne diğeri hoşgörü beklesin! Emperyalizmi olumlayan, bedelini ödeyecek. Çaresi yok.

Bedel dediysem, yanlış anlamayın, kastım son derece basit: Emperyalizmi olumlamak soldan kopuş dilekçesidir.

Dilekçenin dilekçe olması için bir merciye verilmesi gerekir. Örnek olsun, Fransız Komünist Partisi Yugoslavya'nın emperyalizm tarafından parçalanmasına kayıtsız kalıp, sonunda NATO'nun Belgrad'ı bombalamasına destek ilan ettiğinde yazmış olduğu “dilekçe” herhangi bir merciye verilememişti. Çünkü Fransa'da FKP'yi emperyalizm yanlılığını ilan etti diye solun dışında tasnif edecek bir politik odak yoktu. Halen de yok!

Aklı başında marksistler bu rezaleti protesto edip eleştirdiler. Ama kökleri 19. yüzyılın büyük mücadelelerine uzanan, Nazi işgaline karşı Direniş'in bir numaralı partisini “artık sol değildir” diye damgalamak politik güce bakar ve böyle bir politik gücün olmaması da rastlantı değil, objektif durumdur. Fransa solunda anti-emperyalizmin üstünü örten bir milliyetçi damar her zaman var olmuştur. Komünist hareketin kökleri Birinci Dünya Savaşının sosyal-demokrat, emperyalizm yanlısı ihanetinin içinden de geçmiştir ve bu etkiyi özümsemiştir. Bugün de sosyal-demokratlaşan FKP'nin NATO'culuğun etrafından dolanıp hâlâ solculuk taslamasını mümkün kılan bir objektivitedir bu.

Türkiye'de emperyalizm övgücüleri için pabuç çok daha pahalı!

Yine yanlış anlaşılmasın, burada da niyetim efelenmek değil. Yalnızca “bizim objektivitemizden” söz edeceğim.

Bizim ülkemizde sol genetik yapısı itibariyle anti-emperyalisttir. Osmanlı sömürgeciliği ve cumhuriyet döneminin yayılmacılığı, Kürtlere yönelik baskıcı asimilasyon politikası ve Kıbrıs'ın işgali, Fransız emperyalizminin Fransız sosyal-demokrasisinde ve komünizminde uyandırdığı hoş tınıları yaratmamıştır. Sol Kürtlerin uğradığı zulme hep (altını çiziyorum hep) karşı çıkmıştır ve bunun tanıkları arasında Doktor Hikmet'le Şair Hikmet, Behice hanımla Deniz ve Mahir ilk ağızda sayılabilir. Mustafa Suphi, Şefik Hüsnü, İsmail Bilen için de kimse kusura bakmasın, “Kürt sorununa ilgisizlik, kemalistlik, şovenizm” falan türü ucuz suçlamalar dayanaksızdır. Solda Kıbrıs konusunda düşülen hatalar süreklilik kazanamamış, kurumsallaşamamıştır. Bu başlıkta çok ısrar edenler solculuklarını Denktaş'ın arkadaşlığıyla değiştokuş ettiler. Solculuk verdiler, kontrgerilla eskilerinin sevgisini aldılar!

Türkiye soluna emperyalizm hoşgörüsü Türk milliyetçiliği üstünden değil, sol-liberalizm ve Kürt milliyetçiliği üstünden giriş kanalı bulmuştur. Yıllarca AB demokrasisinin üstün yanlarını dinlemedik mi! Solcular elbette ilke olarak anti-emperyalistti; ama bazen emperyalizm o somut durumun somut tahlilinde (bu da Leninizm oluyor!) olumlu bir etki yaratamaz mıydı?

Yaratamaz! Yanıt bu kadar basit. Ve nasıl içki şişede durduğu gibi durmuyorsa, emperyalizmi aklamak da “somut durumun somut tahlilindeki” gibi kalmayacaktır.

2003 ilkbaharında NATO uçaklarının Irak'ı bombalayışının Newroz'a denk getirilmesi rastlantı değildi. ABD daha önceleri kendisinin desteklediği Irak Baas'ından zulüm gören Güney Kürtlerine kol kanat geriyor, düşen bombalar köşeye kıstırılmış Kürt kitlelerinde Newroz kutlaması duygusu uyandırıyordu!

Orada durmadı. Barzani ve Talabani hareketleri emperyalizmin piyonu oldu. İlkine bir devletçik, ikincisine bölünmüş Irak'ın devlet başkanlığı hediye edildi. Sadece onlar değil, Irak Komünist Partisi'ne de işgal hükümetinde kültür bakanlığı verildi. O sıra Bağdat müzesi soyulmaktaydı!

Ne iyi ki, biz Türkiye'de Türkleri, Kürtleri ve diğer herkesi kapsayan ortak bir sol tanımına sahibiz. Musa Anter, Aziz Nesin kadar aydınlanmacı; Cigerxwîn, Nâzım kadar anti-emperyalisttir. Bütün kökenlerden solculuğumuzun genlerinde yüzü burjuva modernizmini aşmaya dönük bir aydınlanmacılık, kapitalist devletçiliğin ötesinde halka uzanan bir kamuculuk, milliyetçi değil anti-emperyalist vurgulu bir yurtseverlik ve emekçi sınıf karakteri var. Bunlardan herhangi biri yokmuş gibi davranan, “boşver işçi sınıfını” diyebilen, “okullar paralı olsun” diye saçmalayan, “şu zorunlu din eğitimine karşı çıkmayalım” diye gevşeyen ve “yahu bu Amerikan yardımı da hayat kurtarıyor” diye yolunu şaşıran soldan gider.

İşçi sınıfını boşverene verilecek yanıt emekçi halkımızın dağları taşları aşan örgütlü mücadelesi olamıyor. Özelleştirmecilere alternatif olarak tıkır tıkır işleyen bir eğitim veya sağlık hizmeti gösteremiyoruz; eski Türkiye'nin meraklısı değiliz! Eski Türkiye'nin aydınlanmacılığıyla övünecek halimiz de yok...

Zaten bunlar mümkün olsaydı, solculuktan sapma gösterene sapma değil meczup denirdi. Kürt siyasi hareketlerinin emperyalizmden medet umma noktasına gelmelerini mümkün kılan elbette, emperyalizmin yarattığı çaresizlik halidir. Bu hal gerçektir, somuttur. Bu hal önemsiz görülemez.

Ama özetle Türkiye başka yere benzemez. Emperyalizmle yolunu çakıştıran solcu kalamaz.

“Ee nerden alsalardı silahı?” Bu, dünyanın bütün ezilenlerinin emperyalist ve sistem içi politikalara entegre edilmesini meşrulaştıracak olan sorudur.

Bizim sorumuz ve çağrımız açık: Çaresizliğin alternatifini aramak ve yaratmak isteyen var mı? Buyrun sosyalizm mücadelesine...

Ha denirse ki, ama sosyalizm gerçekçi değil, komünizm zaten ölmedi mi... Tartışmamız hakiki sonuçlar doğurmuş demektir.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
umut
[ umut yarın ]
Yasaklı
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 12.09.2013
İleti Sayısı: 3.105
Konum: Gizli
Durum: üye uzaklaştırılmış
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: umut
Cevap Tarihi: 21.10.2014- 19:16


Emperyalizmi görmezlikten gelmek soldan çıkmak ise Suriye saldırılarında kuyrukçu takımı çoktan soldan çıktı demektir.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
dayanışma
[ ]
Üye Silindi
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi:
İleti Sayısı: 0
Konum: Gizli
Durum: üye silinmiş
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: dayanışma
Cevap Tarihi: 21.10.2014- 22:13


İ.Seçil:

''Ah be Aydemir Güler.Kendini sende siyaset yapıyor sanıyorsun.

Bütün hedefini anti emperyalizm,e kilitlemişsin.Bu dünyada işçi sınıfı mücadelesi ne zaman anti emperyalizm üzerinden dizayn edilmiştir ve bunu hangi siyasetler hangi idolojiler ve hangi devletler dünya halklarına tek seçenek olarak dayatmıştır.

Eğer bu idoloji doğru ise yani marxist se o zaman o emperyalist ülkelerin işçilerinin devrim yapmak için hiç şansları olmamaktadır.

Anti emperyalist mücadelenin dayatılması bu dünya halklarına Sovyet devriminden sonra olmuştur .Yani manifesto yazıldıktan tam aşağı yukarı 90 yıl kadar sonra.''

Deniz Yoldaş:

''Çağımızdaki ''komünistlerin'' en büyük hastalığı burjuva ulusçuluğunu,milliyetçiliği ''Anti-emperyalizm'' olarak pazarlamaları... ''

İ.Seçil:

''Günümüzde anti emperyalizm milliyetçidir sözünün arkasındayım.
Dünyaya baktığımızda pratik bize bunu anlatıyor. Ne kadar anti emperyalist varsa milliyetçilerden oluşuyor. İşte İP işte BTP ve bunlara benzeyen bir çok siyasi yapı hep milliyetçi ve anti emperyalist.''

Che55:

''Komünist kime denir bundan bir habersin. Marksizmi Komünistlik sanıyorsun,ön adında Komünist yazanı Komünist sanıyorsun ama Komünist; Komün kurana denir,Komün içinde yaşayan,yaşamını ortaya koyana denir Komünist.''

Herhangi bir başlığa girildiğinde insanın küçük dilini yutmasına neden olan yorumlara rastlayabiliyorsunuz. Kuyrukçuluk bu forumda artık tepe noktasına ulaşmış. Kuyrukçular da hababam döktürüyorlar. İnsanın aklı şaşıyor. Bu forum sosyalist forum, bu yorumları yapanlar da sosyalist oluyor!





Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
dayanışma
[ ]
Üye Silindi
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi:
İleti Sayısı: 0
Konum: Gizli
Durum: üye silinmiş
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: dayanışma
Cevap Tarihi: 21.10.2014- 22:16


Bu yorumlar da kuyrukçuların egemen olduğu forumda kafayı yemek üzere olanların yorumları:

Sandinobaba:

''Bu forumu okurken artık dengesizleşiyorum. Anti-emperyalistler milliyetçi oluyor, milliyetçiler vatansever oluyor, Stalin işbirlikçi oluyor, işbirlikçiler kahraman oluyor, Marksist Leninist ideoloji tarumar ediliyor. Pratikten bir halt anlamıyorsanız oturun Sosyalizmin abc sinden tekrar başlayın okumaya.''

H.doludizgin:

" Bu sitenin sorumluları kim, hangi siyasetin devamıdırlar ve gercekten" neyi hedeflediklerini daha anlamıs degilim.Sosyalist desem degiller ki bir cok acılan konuda bu apacik ortada...Komünist desem degiller cünkü, komünizmi bilmeyen komünist partilerin versiyonu gibi duruyorlar... Marksist - Leninistlere nerdeyse küfür edecek kadar ahmak olanları görüyor ve yazdiklarini okuyorum...Kim bunlar? “

:)



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
denizcan
[ devrimci ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 24.12.2013
İleti Sayısı: 2.431
Konum: Trabzon
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: denizcan
Cevap Tarihi: 22.10.2014- 00:07


Aydemir Güler yazısında sosyalistlerin amacı iktidar olmak ve komünizmi kurmak deseydi, bu kuyrukçuların ne yazacaklarını tahmin edebiliyor musunuz?

Günümüzde iktidar olmak ve komünizmden söz etmek, milliyetçiliktir, burjuvazinin peşine takılmaktır:)



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
umut
[ umut yarın ]
Yasaklı
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 12.09.2013
İleti Sayısı: 3.105
Konum: Gizli
Durum: üye uzaklaştırılmış
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: umut
Cevap Tarihi: 22.10.2014- 10:24


Sözde solcuların, sosyalistlerin, komünistlerin, enternasyonalistlerin:) hali bu. Kuyrukçuluklarının nedeni de bu. Bu forumlarda iki tek atan herkes komünistçilik, enternasyonalistçilik oynamaya başlıyor. Yazılanlara bakıldığında oynatmayana helal olsun demek lazım.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
denizcan
[ devrimci ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 24.12.2013
İleti Sayısı: 2.431
Konum: Trabzon
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: denizcan
Cevap Tarihi: 22.10.2014- 20:08


Alıntı Çizelgesi: umut yazmış

Sözde solcuların, sosyalistlerin, komünistlerin, enternasyonalistlerin:) hali bu. Kuyrukçuluklarının nedeni de bu. Bu forumlarda iki tek atan herkes komünistçilik, enternasyonalistçilik oynamaya başlıyor. Yazılanlara bakıldığında oynatmayana helal olsun demek lazım.



İki tek atmaya gerek yok, solculuk adına forumda yazılanlar okunursa iki tek atmış gibi olunuyor:)



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
umut
[ umut yarın ]
Yasaklı
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 12.09.2013
İleti Sayısı: 3.105
Konum: Gizli
Durum: üye uzaklaştırılmış
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: umut
Cevap Tarihi: 22.10.2014- 20:44


Bol hakaret, birkaç soru, birkaç yanıt
Aydemir Güler


Genellikle soL portal yazarları olarak yayın düzenini söz verdiğimiz güne yazıyı yetiştiremeyerek bozarız. Bu hafta istisna oldu; bu yazıyla üst üste üçüncü gün yazmış oluyorum.

Çünkü sorular geldi.

Sorulara teşekkür, hakaretlere gülüp geçmece... Nedense Türk solunda “emperyalizme karşı mücadele de nereden çıktı” diyebilecek ölçüde bir çürüme var.

* * *

Hiç farkı yoktur! 12 Eylül faşizmi altında boy atan sivil toplumculuk, ünlü bir temsilcisinin söyleyişiyle “belirsiz yarınlar (sosyalizmi kastediyordu elbette!) için bugün feda edilemez” diyor ve pratikte Özal'ın arkasında kuyruğa giriyordu. O dönem komünist adını sırtında ağır bir yük gibi taşıdıkları sonradan anlaşılan kimileri Turgut Özal'ı gerçekten fırsat sandılar. Hem yasal alana çıkıverme, hem de komünizmi Gorbaçov usulü liberalleştirme fırsatı! Sosyalizm gündemde yoktu ki zaten...

Bu akım işçilerin Bahar Eylemlerine, Zonguldak'tan çıkıp yürüyenlerin “Çankaya'nın şişmanı işçi düşmanı” sloganına çarpmıştır.

Farkı yoktur! Kürt hareketi bunu izleyen evrede ilk kez ANAP'la beraber bir Kürt reformu yapılabileceğini düşünmeye başlamıştır. 1980'lerde sol ile Kürt ulusal kurtuluşçuluğu arasındaki mesafe, solun varlığının fiziken kuşkulu hale gelmesine bağlanabilir. Ama yenilgi yılları sosyalizmin bir seçenek olduğunun yadsınması anlamına gelmiyordu. Kürt hareketi için de böyle... “Özal'lı Kürt çözümü” fikriyle beraber durum değişmiştir. Bundan itibaren solla Kürt siyasi hareketi arasındaki mesafede, ikincinin birinciyi bir seçenek olarak görmemesi ön plana çıkmıştır. Kürt hareketi soldan en fazla tabiyet beklemiştir.

Sosyalizmin üstünü çizmek açısından farkı yoktur! Özelleştirme propagandası solda “kamu işletmeciliği hakikaten verimsizlik yaratıyor” diye yankı bulmuştu. Bunun adı sosyalist planlamanın, koskoca Sovyetler'de bile çökerken (!) bir seçenek olarak görülmemesiydi.

Bütün bu zırvalıklara ABD'nin Ortadoğu'nun diktatörlerine karşı demokrasi getirebileceği yolundaki fikirler de eşlik etti. “Yeni Dünya Düzeni”nin ilk kelimesi solun malı değil miydi zaten?

Bitmedi, arkadan AB sevdası geldi! Biraz sıkıştırsanız, elbette biliyorlardı orada da sömürünün hüküm sürdüğünü; ama Avrupa'nın kırıntısı bile geri kalmış Türkiye'den iyiydi. Ah şu askerler hizaya bir getirilseler...

Çünkü, aslında arka plan hep aynıydı: Sosyalizm gerçekçi değildi, alternatif olamazdı. Belki yeterince sivilleşirsek, ekonomimiz verimlileşirse, demokrasi gelişirse, Kürt sorunu çözülürse...

Sosyalizmin, yurttaşlık bilincinin gelişmesi, kalkınma, halkın katılımı ve halkların eşitliği için de kendine ait bir modeli olduğu unutulmuştu. Evet ya; sosyalizm, kapitalizm koşullarında ve emperyalizmin kucağında edinilebilecek yurttaşlığın, ekonomik gelişmenin, demokratik hakların toplamı değildir!

İnönü'nün, Demirel'in, Ecevit'in, Tayyip'in peşinde sürüklenilen yılları geçiyorum. Bu on yıllar boyunca Gelenek önce bir inat olarak ortaya çıktı. Sonra demokrasiyle yetinelim'cilerin hep bir ağızdan sekterlikle suçlayıp izole etmek için uğraştıkları bir parti hareketi inşa edildi. Öyle ki, anti-emperyalizmi, kamuculuğu, aydınlanmacılığı ve bunların her birinin içine sinmiş enternasyonalizmi bu ülkeden silmek herhangi bir babayiğidin harcı değildir artık.

Buraya kadarı soruların değil, iki gündür sosyal medyada yayılan düzeysiz sataşmaların yanıtıdır.

* * *

Bir soru PYD'nin Amerikan yardımı almasıyla Şam yönetiminin benzeri ilişkilerinin karşılaştırılmasına dayanıyor. Birine karşı çıkarken neden diğerinden söz etmiyordum?

Basit bir nedenle ki, Suriye Baas'ının bir gözünü emperyalizme dikmesi Türkiye'de sosyalist formasyonu doğrudan etkilemiyor. Örneğin kimse Esat'ın Obama'yla nikah tazelemesini bayram yapıp kutlamayacak. Dolayısıyla bunu yazmak aklıma gelmemiş olabilir...

Ancak Türkiye'de ve dünya solunda, emperyalist ve gerici taarruza karşı Suriye'yi savunanlar arasında Baas hakkında hayal görmeyen birileri aranırsa, soL tereddütsüz biçimde örnek gösterilebilir. Kuşkusuz Baas bir burjuva hareketidir ve herhangi bir burjuva hareketinin anti-emperyalizmi tutarlı bir ilke olarak hayata geçirme olasılığı yoktur.

* * *

İki gün önceki yazıda AKP'nin Suriye Kürt hareketini Şam'a doğru “ittirdiğini” yazmıştım. Burada kast ettiğim IŞİD ile TSK arasına sıkıştırılan PYD'nin Baas'la ittifaka girmesi veya işbirliğini daha belirgin bir tercih haline getirmesi olasılığı. AKP Suriye Kürtlerini Baas'la birleşmeye zorlamaya çalıştı. Bu yolla Kürt hareketini 'düşman Esed'in işbirlikçisi, kardeşi ilan edecek, Batıdan güç bulmasını önleyecekti, vs vs.

Bu planı bir fantezi sayıyorum. Sahada, savaş koşullarında karmaşık ilişkiler, işbirlikleri, ateşkesler, geçici çatışma durumları yaşanabilir. Bunlar olur; ama Kürt hareketinin verili yönelimi Baas'la ittifak olamaz. Kürt hareketinin pragmatizmi, ülkenin yarıdan fazlasını kaybetmiş, artık güçsüzlüğe ve kuşatılmışlığa mahkum yaşayacağı kesin bir Şam iktidarıyla ittifaka uymaz. Hele AB ve ABD başka bir ortaklık önerirken...

* * *

Bu hafta Kıbrıs'ı sadece örnek vermiştim. Aynı konuda daha önce yazdım. soL portal arşivinden bulunması mümkündür. Son olarak Temmuz sonunda yazdım diye hatırlıyorum...

Kıbrıs'ın üçte biri 1974'ten beri işgal altında. Buraya kadarı “nötr” bir dildir. Türkiye kırk yıldır, daha önce ayrı bir devletin hüküm sürdüğü bir ülkenin üçte birini silahla kontrol altında tutmaktadır. Bunun lugattaki adı işgal.

Barış Harekatı adı verilen operasyonsa nötr değil.

1950'lerde Britanya sömürgeciliğine karşı kurtuluş rüzgarına kapılan Kıbrıs 1960'lar ve '70'lerin başlarında belirgin biçimde sola kaydı. Doğu Akdeniz coğrafyasındaki stratejik konumu bile, Sovyet dostu ve sosyalizme açık bir Kıbrıs'ın dünya dengelerini yerinden oynatacağını görmeye yeter. Bu yönelimin durdurulması ve Kıbrıs'ın kadük edilmesi bir NATO planıdır. Yunan cuntası darbeye teşvik edilmiş, Türkiye'ye müdahale için yeşil ışık yakılmış (bunun için romantik Ecevit ve fetihçi Erbakan ikilisi bulunmaz bir şanstı!), yeni iç sınır utanmazca Britanya elçilik binasının bahçesine çekilmiştir.

Bu bütünlükten bakıldığında Kıbrıs'ta sorun Kıbrıslı Türk ve Rumlar arasında değil, emperyalizmle Adanın bütünü arasındadır. İşgale son verilmesini dile getirmekse, ilk önce ve en yüksek sesle Türkiye'de bizim için siyasal ve ahlaki bir görev sayılmalıdır. Aynı Kürt halkımızın uğradığı baskı, asimilasyon ve her tür adaletsizliğe önce Türkiye solunun karşı çıkması gibi... Erdoğan Ermenileri aşağıladığında bizim yerimizden fırlamamız gerekmesi gibi...

Kırk yılın sonunda Ankara Kuzey Kıbrıs'ı kumarhane/batakhane ekonomisine dönüştürmüş, mafiyöz/kontrgerilla düzeni oluşturmuş, nüfus yapısını Anadolu'dan göçle radikal biçimde değiştirmiş, Kıbrıslı Türklerin süregiden dışarı göçünü hızlandırmış bulunuyor.

soL'un parçası olduğu komünist çizgi Kıbrıs konusunda Türk milliyetçiliğinin dışında durduğu kadar, AB üyeliğini çare, AKP'yle diyaloğu bu çareye giden yol, İngiliz üslerini de pazarlık unsuru olarak gören gerici liberal yaklaşımlara da karşı çıktı.

Yurt içinde de, Kıbrıs'ta da, uluslararası sol harekette de sanıldığının ötesinde etkili olduk.

* * *

Kafalarda samimi sorular uyandırmış mıdır, bilemiyorum. Ama emperyalizmle ilişki sorgulamasında Lenin'in 1917'de Rusya'ya Almanya üstünden dönmesini ve İkinci Savaşta Stalin liderliğinin Batıyla ittifak kurmasını hatırlatanlar oldu. PYD'nin Amerikan koalisyonuna alınması ve askeri yardımla bunlar arasında bir benzerlik aramak, demagoji değilse, çok zorlama olur.

Bolşevikler Alman emperyalizmiyle beraber bir iş çevirmiş de kimse duymamış mı? Yoksa Ekim Devrimi, en başta Alman işçi sınıfına uzanan bir yoldaşlık çağrısı mıydı? “En başta”, çünkü Almanya beklenen dünya devriminin merkezi sayılmaya devam ediliyordu...

Sovyetler Birliği Büyük Anayurt Savaşını Amerikan ve İngiliz desteğiyle kazanmış da haberimiz mi olmamış? Nazizmi Kafkasya'dan Balkanlara, Berlin'e kadar süpüren Kızıl Ordu'nun Amerikalı danışmanları mı varmış? Yoksa uzun süre purolarını yakıp Hitler'in sosyalizmi yok etmesini bekleyen emperyalistler, tam da ibre Sovyetler'in ve solun lehine dönünce mi apar topar ikinci cepheyi açıp Avrupa'yı komünizmden korumaya mı soyunmuşlar?



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
ayhan
[ .... ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 05.12.2013
İleti Sayısı: 1.076
Konum: Tekirdağ
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: ayhan
Cevap Tarihi: 23.10.2014- 13:58


Kürt halkından yana olmayı kürt milliyetçiliğine teslim olmaktan geçtiğini sananların zavallıkları bu. Bunlar yakında sosyalizmi de inkar ederler. Öcalan gibi   sosyalizmi ''aşarlar''!
Kuyrukçuluğun sonu ayakçılıktır. Bu adamların söyledikleri bunun kanıtı.



Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 2 Sayfa:   Sayfa:   [1]   2   >   son» 



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Zor ama doğru olanlar… - Erkan Baş melnur 1 1812 25.08.2020- 08:50
Konu Klasör Suriye operasyonuna doğru: AKP macera arıyor melnur 5 2267 16.10.2019- 07:55
Konu Klasör Slavoj Zizek: İğrenç bir barbarlığa doğru sürükleniyoruz... melnur 0 1115 04.12.2020- 20:42
Konu Klasör Alıntı konusu ve ezbercilik, doğru bilinen yanlışlar... melnur 1 2825 13.02.2020- 09:04
Konu Klasör Sola düşen umut 0 3193 01.04.2016- 11:24
Etiketler   Sola,   doğru,   son,   çıkış
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS