SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
Devrimlerden sonra-Yavuz Alogan           (gösterim sayısı: 3.532)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
denizcan
[ devrimci ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 24.12.2013
İleti Sayısı: 2.431
Konum: Trabzon
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Konu Yazan: denizcan
Konu Tarihi: 10.11.2014- 14:00


Devrimlerden sonra-Yavuz Alogan  

İster   burjuva demokratik ister sosyalist olsun, başarıya ulaşan her devrimin zaman içinde bir ikonografisi, bir de bibliyografisi oluşur. Daha sonra gelen kuşaklar, yaşanmış olan devrimleri, o devrimlere katkıda bulunanları ve olayları anlatan teorik ya da olgusal kitapları hep bu ikisine göre seçerler.

Mesela Kemalist Devrimin ikonografisi içinde en önde hep   Atatürk ve İnönü görülür. Diğerleri, mesela Kurtuluş Savaşı’nı başlatan   altı Osmanlı paşasından dördü ya da devrimin ideologları olan, başta Şevket Süreyya Aydemir olmak üzere çeşitli kişiler, sert bir devrimci olan Mahmut Esat Bozkurt   bu ikonografide yer almazlar. Devrimin bibliyografyası da   aynı şekilde oluşur. Mesela Mustafa Kemal’in Medeni Bilgiler adlı kitabı geri planda unutulmaya terk edilir, hatta yazarı hayattayken bile sansüre uğrarken, Nutuk ya da   Falih Rıfkı’nın Çankaya’sı öne çıkar.

Bir bütün olarak devrimci marksizmin tarihi de aynı özelliği taşır.   İkonografi ve bibliyografinin en katı biçimde oluştuğu ülke elbette Sovyetler Birliği idi. Orada yıllarca sadece Lenin ve Stalin göründü.   Devrimin iktisatçısı Nikolay Buharin mesela, ya da Komintern’in Yürütme Kurulu Başkanı Grigoriy Zinovyev, hatta Ekim Devrimi’nin askeri ayaklanma bölümünü örgütleyen Antonov Ovseenko; 1905’te Petrograd Sovyeti Başkanı,   Ekim Devrimi’nin   ajitatörü, Kızıl Ordu Komiseri Troçki bu ikonografide yer almazlar. 1936’da yazılan SBKP (B) tarihini okuyan biri, devrimin burjuvaziye ve çarlığa karşı değil de her yerden fışkıran işbirlikçi hainlere, revizyonist köpeklere, oportünist alçaklara, “beyaz cüceler”e, Alman casuslarına karşı yapıldığı gibi tuhaf bir izlenime kapılır.

Ama öte yandan Troçkist ikonografide de Stalin yer almaz. Oradan bakıldığında Stalin, Troçki’nin deyimiyle renksiz bir “gri gölge”; başkalarına göre, “asyatik bir despot”, “bürokratların çarı” gibi görünür. Oysa arşivler açıldıkça   ortaya çıkan Stalin çok renkli görünmekte, hem düşünce hem de eylem   düzleminde çok farklı bir ışıkla aydınlanmaktadır. “Temmuz günleri”nde   Lenin’i nasıl kaçırıp sakladığı, Ekim döneminde Pravda’yı nasıl çıkardığı, militanlık döneminde Tiflis’te bankayı nasıl soyduğu, Rothscild rafinerisinde işçileri nasıl örgütlediği vs. resmi Sovyet bibliyografisinde bile fazla yer almaz.              

Aynı durum Çin Devrimi için de geçerlidir. Lin Piao, Mao’dan sonra ikinci adam durumundayken, hâlâ tam olarak bilinmeyen nedenlerle isyan eder, kaçarken uçağı Moğolistan’da düşer ya da düşürülür ve kendisi   ikonografiden, kitapları bibliyografiden düşer.

Sayısız örnek vermek mümkündür. 1990’larda Sovyet muhalif entelektüellerinin samizdat (yer altı yayıncılığı) geleneğinin   öncülerinden, Düşünen Sazlık adlı kitabın yazarı Boris Kagarlitskiy’nin Sovyetler Birliği’nin tarihini bilmemesi, bildiği kadarını da yanlış bilmesi,   söz gelimi Deutscher’in adını duymamış olması beni çok şaşırtmıştı, ama aslında çok doğaldı.

Peki bu gerekli mi? Bir bakıma “evet”. Daha doğrusu tarihi bir zaruret. Çünkü devrimler sonsuza dek sürmez, bir noktada mutlaka kendi kurulu düzenlerini, sistemlerini oluştururlar. Yeni yönetici kuşaklar, geçmişe baktıklarında kendi tarihlerini, hayatın ve siyasetin bütün tutarsızlıklarından ayıklayarak toparlama ihtiyacı duyarlar. Bu da ister istemez   bir dizi ikon ve   yeniden düzenlenmiş, ayıklanmış belgenin ortaya çıkmasına yol açar.

Küba’yı bir yana bırakırsak, bugünün dünyasında kendisine sosyalist diyen tek bir ülke yok. Dolayısıyla   devrimcilerin, kendilerini   geçmişin, söz gelimi Mustafa Kemal sonrasının ya da   Sovyetler Birliği’nde Brejnev döneminin, Çin’de Kültür Devrimi’nin ikonografisine ve bibliyografisine bağlı hissetmeleri için herhangi bir sebep de yok.



Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör CEPHE / Yavuz Alogan yazdı… bedrettin 1 4432 04.12.2014- 14:09
Konu Klasör Alametler ve marifetler/Yavuz Alogan melnur 0 4024 19.11.2013- 12:14
Konu Klasör Robespierre’i eleştirelim mi? - Yavuz Alogan melnur 1 2389 06.05.2021- 19:59
Konu Klasör ‘Atatürk’te birleşmek’/Yavuz Alogan melnur 0 5810 18.02.2014- 10:41
Konu Klasör Tarihin tekerleği- Yavuz Alogan umut 1 4328 12.05.2015- 22:30
Etiketler   Devrimlerden,   sonra-Yavuz,   Alogan
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS