SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
Emperyalizm çağında solculuk           (gösterim sayısı: 4.012)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
umut
[ umut yarın ]
Yasaklı
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 12.09.2013
İleti Sayısı: 3.105
Konum: Gizli
Durum: üye uzaklaştırılmış
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Konu Yazan: umut
Konu Tarihi: 27.11.2014- 13:38


Emperyalizm çağında solculuk
Kemal Okuyan


Özgürlük, barış, demokrasi, bağımsızlık…

İnsanlığın her zaman özlemi olmuş, geniş yığınları peşinden sürüklemiş kavga konusu kavramlar. Böyle olduğu için, aynı zamanda üzerine kavga verilen, kazanılmaya çalışılan, içlerini öyle ya da böyle doldurmak için derin hesaplaşmaların yaşandığı toplumsal değerler bunlar.

Geride bıraktığımız yüzyılın ilk çeyreğinde dünyamızın emperyalizm ve sosyalist devrimler çağına girdiği söylenmişti haklı olarak. Emperyalizm, kapitalizmin son aşaması ve onun karşısına dikilen sosyalizm gerçeği! Asıl saflaşma bu iki kutup arasında gerçekleşecekti.

Özgürlük, barış, demokrasi, bağımsızlık gibi kavramların emperyalizmle ne gibi işi olabilirdi ki? Tekellerin, finans kapitalin düzeni özgürlüklerin celladı değil miydi? Birbirleriyle rekabet ederken en güçlü emperyalist devletler dünyayı akıl dışı bir savaşa sürüklememişler miydi? İşlerine gelmeyen her tür “demokratik” kazanım ve kurumu bir gecede ilga eden yine aynı kapitalist sınıf olmamış mıydı? Ve birbirinin üzerine gaddarca çullanırken rakip emperyalist ittifaklar, halkları sömürgeleştirmek, köleleştirmek, bağımsızlık idealini ayaklar altına almak için her yolu denemiyorlar mıydı?

O halde gün gibi açıktı; özgürlük, barış, demokrasi, bağımsızlık ve benzer ülküler, sosyalizmin tekelindeydi.

Ama öyle olmadı. Hiçbir zaman.

Emperyalist barbarlığın en acımasız dönemlerinde bile, adı geçen kavramlar üzerinde hak iddia etti mülk sahibi sınıflar. Görüldü ki, bu kavramların her biri, farklı sınıfsal içeriklere sahip olabiliyor.

Sebep? Sanıldığı gibi yalnızca sermaye sınıfının uyanıklığından, bu kavramların milyonlarda yarattığı pozitif algıdan yararlanma isteğinden değil.

Bu kavramların her birisiyle burjuvazinin geçmişten, burjuva devrimlerinden kalan organik ilişkisi vardı, bu ilişki işçi sınıfı ağırlığını hissettirdikçe zayıfladı ama büsbütün ortadan kalkmadı. Dahası, kapitalizm, eşitsiz gelişirken ve kendi içinde bir emperyalist hiyerarşi yaratırken, bütün bu kavramları söz konusu hiyerarşiye uygun birer regülasyon aracı olarak kullanabildi.

Sonuç şudur: Özgürlüğü, barışı, demokrasiyi, bağımsızlığı savunduğunuzda otomatik olarak sosyalizm cephesinde saf tutmuş olmuyorsunuz. Daha fenası, bu savunu sizi pekala sermaye cephesine yerleştirebiliyor!

Birinci Dünya Savaşı’nda böyleydi. Emperyalist merkezler, peşlerinden sürükledikleri yoksullara özgürlük vadederken, bir başka emperyalistin zorbalığına işaret edecek kadar yüzsüzleşmişti. Savaşın bitiminde insanlık tarihinin en adaletsiz anlaşmalarından biri, Versay, barışın zaferi olarak sunulmuştu. 1917 Ekim Devrimi’nin açtığı sosyalizm yolunun engellenmesi için Almanya başta olmak üzere, batılı ülkelerde 1920’lerde alınan karşı-devrimci tedbirler hep demokrasinin savunulması içindi. Emperyalist Almanya, Fransa, İngiltere savaşa bahane olarak, tutsak ulusların bağımsızlığından dem vurmaktaydı!

Şimdi bir farkı yok.

Özgürlük, barış, demokrasi, bağımsızlıktan hareket edince otomatik olarak devrim ve sosyalizm cephesine ulaşmıyorsunuz. En samimi özgürlükçüler devrimcilerdir; barışı en çok arzulayan komünistlerdir; en hakiki demokrat solculardır türünden kestirimelerin gerçek hayatta karşılığı bulunmuyor. Bugünün Birinci Dünya Savaşı ya da hemen öncesini andıran atmosferinde sınıf karşıtlığı bir kenara konduğunda nerelere sürükleneceğinizi tahmin bile edemezsiniz. Yaşıyor, görüyoruz.

Geçenlerde Caleb Maupin imzalı bir yazıya rastladım. Bütün bu kavramlara Amerikancı bir içerik yükleyerek Esad’ı diktatör ilan eden, İran’a “demokrasi” getirmeye çalışan, Ukrayna’da faşistlerle işbirliği yapan “sol”u yerden yere vuruyordu. Haklıydı. Hem de ne biçim!

Önerdiği ise, küçük hilelerle tekelci dünyanın alternatifi olarak gösterdiği bir ittifakın, Rusya-Çin ekseninin desteklenmesiydi. Çünkü diyordu, çağımızın gerçeği budur ve de toplumsal mücadeleler gerçek kuvvetler etrafında sürdürülür!

Birinci Dünya Savaşı sırasında da bu söylenmişti. Tam da bu! İnanılmaz bir külliyat var, isteyen okur. Şu ya da bu emperyalist kampla birlikte hareket etmenin son derece cazip gerekçeleri üzerine atılmadık nutuk, yazılmamış makale bırakmamışlar.

İyi ki, aradan çıkan bir özgün hareket oyunu bozdu, emperyalist sistemin eksenini gerçekten dağıttı. Asıl kavganın emek ile sermaye arasında olduğu Ekim Devrimi’nin zorlamasıyla görüldü.

Bunları bugün söylemek, çağın gerçeklerine göz kapatmak, uluslararası alanda tırmanmakta olan gerilimde “eşit mesafe” hastalığına kapılmak, ABD emperyalizmine, NATO’ya karşı mücadeleyi ihmal etmek anlamına gelmiyor.

Uyanık ve devrimci olmak, ABD’ye kafa tutan Putin’in on milyonlarca Rus emekçinin sırtında tepinmesine yardım etmemek, Afrika’da ucuz işgücü ve hammadde kaynaklarına yerleşen Çin sermayesinin “dost” olmadığını bilmek ve sürüklendiğimiz kaosta bağımsız sınıf tavrı almanın zorunluluğunu kavramak, yeterlidir.  



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
denizcan
[ devrimci ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 24.12.2013
İleti Sayısı: 2.431
Konum: Trabzon
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: denizcan
Cevap Tarihi: 27.11.2014- 22:08


ABD karşıtlığı ve anti-emperyalizm-Mehmet Karaoğlu  

Geçtiğimiz haftalarda İstanbul’da ABD askerlerine yönelik yapılan “çuval geçirme” eylemi ABD karşıtlığı ile anti-emperyalist mücadele arasındaki ilişkiye dair bazı konuları ele alma ihtiyacı doğurdu.

ABD karşıtlığı anti-emperyalist mücadelenin bir parçası olsa da, kapladığı yer ve bağlam ülkeden ülkeye ve tarihsel kesite göre değişim gösterdi. Bunun nedeni esasen emperyalizmin dönemsel önceliklerine ve güncel siyasal açılımlarına yanıt üretme zorunluluğundan kaynaklandı.

Bugünkü duruma bakmadan önce yakın geçmişteki bazı kesitlerden örnekleri hatırlamak bu bağlamda yararlı olacaktır. Örneğin 2000’li yılların başlarında AB’ye üyelik süreci rüzgarları eserken bu emperyalist odağa karşı almak önemli bir görevdi. Bu süreçte Avrupa’da ve Türkiye’de kimi liberal “sol” çevreler ise ABD karşıtlığını o yıllardan itibaren AB yandaşlığına kılıf haline getirmeye çalıştı. Tezleri şuydu: “ABD militaristtir ve işgalcidir, AB ise buna alternatif ‘barışçıl’ bir odaktır”. ABD karşıtlığı, anti-emperyalizmin o dönemki güncel görevinin altını oymak için kullanılmaya çalışıldı.

Afganistan ve Irak işgalleriyle birlikte emperyalist sistemin koç başı olma görevi ABD ordusuna verildiğinde ise işgale karşı mücadele hayati bir başlık haline geldi. ABD karşıtlığı ve anti-emperyalizmin birbirini beslediği ve güçlendirdiği bu yıllarda, zayıflatıcı etki bu sefer milliyetçi yaklaşımlardan geldi. ABD’nin Irak işgaline yalnızca bu ülkeyi böldüğü ve Kuzey Irak’ta bölgesel bir Kürdistan’ın ortaya çıkmasına zemin hazırladığı gerekçesiyle karşı çıkan bir yaklaşım söz konusuydu. Bu yaklaşımın altında yatan, Irak halkıyla dayanışma gösterme, işgal ve sömürüye karşı tutum alma değil, Kürt halkına yönelik bir tavırdı. Dolayısıyla Türk milliyetçiliği ABD karşıtlığının anti-emperyalizme dönüşmesi karşısında bir bariyer görevi gördü.

Türk milliyetçiliğinin bu olumsuz etkisinin anti-simetriği ise Kürt milliyetçiliğinden kaynaklandı. Bu sefer tersinden Kürdistan’a zemin hazırladığı gerekçesiyle ABD işgaline karşı çıkmayan veya bunu yalnızca söylem düzeyiyle sınırlı tutan bir yaklaşım söz konusuydu. Bu süreçte Kürt milliyetçiliği “ulusal çıkarlar” adına ABD karşıtlığını zayıflatan bir etkide bulundu ve bunun doğal sonucu olarak anti-emperyalizmin Kürt emekçileri arasında yaygınlaşması zayıfladı.

Sonuç olarak anti-emperyalist mücadelenin emperyalizmin güncel siyasi saldırılarına yanıt üretebilmesi ABD karşıtlığı başlığında liberal sol, Türk milliyetçiliği ve Kürt milliyetçiliği gibi siyasi çizgilerle mücadeleyi de beraberinde getirdi.

Yakın geçmişe dair bu hatırlatmaları yaptıktan sonra bugüne bakalım. Anti-emperyalist mücadelenin bugün Ortadoğu’daki durum bağlamındaki önceliklerini ve ABD karşıtlığı ile ilişkisini ele alalım.

- ABD Irak direnişini bastıramayacağını anladığı 2000’lerin ortalarından itibaren bölgesel çatışmaları artırma politikası izliyor. Bu bilindiği gibi hem mezhepsel, hem de milliyetçi düşmanlıkların körüklenmesini içermektedir. Bu nedenle anti-emperyalist mücadele Alevi-Sünni düşmanlığı ile Kürt-Arap ve Kürt-Türk düşmanlığını besleyen her türlü yaklaşıma karşı aktif tavır almalıdır. Mezhepçiliğe ve milliyetçiliğe karşı mücadele edilmediği takdirde tek başına ABD karşıtlığının anti-emperyalizme güç katması imkansızdır.

- ABD son dönemde açıktan destek açıklamaktan çekinse de, dinci gericiliğin tarihsel olarak bölgede her zaman emperyalizme alan açan bir rol oynadığı unutulmamalıdır. Bu nedenle çeşitli gerekçelerle AKP’ye veya diğer gerici örgütlere olumlu bakan bir yaklaşım anti-emperyalizme güç katmaz, aksine ona zarar verir. Geçtiğimiz dönemde bunun iki başlık üzerinden yapıldığına tanık olduk: Filistin sorunu ve Rojava direnişi.

Filistin’de İsrail karşıtlığı üzerinden AKP’ye olumlu bakan, Rojava’da ise genel olarak Kürt düşmanlığı veya Barzani karşıtlığı üzerinden AKP’ye ve hatta IŞİD’e olumlu bakan Batı karşıtı yaklaşımlar ile karşılaştık. İlki gerici, ikincisi ise milliyetçi kesimlerde yaygınlık kazandı.

İsrail’in ve Barzani yönetiminin emperyalizmin işbirlikçileri olarak anti-emperyalist mücadelenin hedefinde durması gerektiği açık olsa da, bunları gerekçe göstererek AKP veya IŞİD’e olumlu yaklaşımların geliştirilmesi kabul edilebilir bir tutum değildir. Dinci gericiliğe karşı mücadele anti-emperyalizm için olmazsa olmazdır.

- ABD son dönemde doğrudan askeri müdahale yerine, silah yardımları, askeri eğitimler, mali yardımlar sunma vb. yöntemlerle işbirlikçileri üzerinden yol almaktadır. Bu nedenle emperyalist ülkelerle kurulan siyasi ve askeri ilişkilere dikkat çekmek giderek daha önemli hale gelmektedir. Bu kapsamda AKP ile ABD arasında yapılan ve Suriyeli muhaliflerin Türkiye’de eğitilmesini öngören “eğit-donat” anlaşmasına karşı tavır alınmalıdır. Bunun “IŞİD’le mücadele” kisvesi altında yapılması bir şey değiştirmemektedir.

- Bölgede artan dinci baskıdan bunalan kentli ve seküler kesimlere karşı emperyalist devletler kendilerini bir umut ve kurtuluş olarak göstermektedir. Burada bir dolayım olarak liberal çevreler önemli rol oynamaktadır. Bu kesimlere, dinci gericiliğin güçlenmesinde emperyalist devletlerin ve liberal hareketlerin rol oynadığı daima hatırlatılmalıdır. Gericilikle mücadelede Batılı ülkelerin bir umut olarak görülmesini engellemek için gericiliğin karşısında örgütlü bir halk mücadelesi yükseltilmelidir. Bu süreçte seküler işbirlikçilerin kendilerini alternatif olarak sunmalarına da izin verilmemelidir.

- Emperyalist devletler Ortadoğu’yu savaşlarla yıkarken yaptıkları masrafları çıkarmak için ve yatırımcıların bölgeden tatlı kârlar elde etmesi için her türlü adımın atılmasını sağlamaya çalışıyor. Basına fazla yansımasa da bölge emekçiler için gerçek bir cehennem haline getirilmiştir. Anti-emperyalist mücadelede bölgeye dayatılan emek düşmanı her türlü uygulama hedef alınmalıdır. Burada sermaye sınıfına karşı açık ve tereddütsüz bir tavır alınmalıdır.

Ancak ve ancak emperyalizmin Ortadoğu’ya yönelik bu güncel siyasi hamlelerine karşı bütünlüklü bir mücadele yürütüldüğü takdirde ABD askerlerine yönelik çuval geçirme gibi eylemlerin anti-emperyalist mücadeleye gerçekten katkı koyması mümkün hale gelir. Biz anti-emperyalist mücadelenin bu bütünlüklü ve karmaşık görevlerini yerine getirmek için geçmişte olduğu gibi bugün ileriye doğru adımlar atıyoruz ve önümüzdeki günlerde de atacağız.



Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Çağımızın Ütopik Sosyalizmi melnur 1 2543 17.03.2020- 09:11
Konu Klasör Marksizm'i aşıyoruz! melnur 2 2388 24.10.2019- 10:59
Konu Klasör Türk halkının sağcılığı ve 'Osman Ağa'... melnur 1 3389 05.05.2019- 05:25
Konu Klasör Mustafa Suphiler anıldı: TKP yeni bir Türkiye için çağırıyor melnur 0 757 30.01.2022- 03:32
Konu Klasör Ahmed Arif; devrimciydi, komünistti, aşıktı... melnur 0 2070 02.06.2019- 19:28
Etiketler   Emperyalizm,   çağında,   solculuk
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS