Bir Programa İlişkin Düzeltmeler
Metin Çulhaoğlu
2 Ocak Pazartesi günü CNN'de yayınlanan "5N 1K" programı "Yalçın Küçük dosyasını" açtı.
Programın "art niyetli" olduğunu söylemek mümkün değil. Anlaşılan, programı hazırlayanlar iyi niyetle "objektif" bir Küçük portresi çizmek istemişler. İşin içine Ergenekon'u karıştırmamaları ise bir başka olumlu puan sayılabilir.
Ne var ki, gerek anlatıcının gerekse programda konuşanlardan Serdar Turgut'un Küçük'le ilgili olarak söylediklerinde düzeltilmesi gereken birkaç nokta var.
Çok mu önemli?
Bir yanıyla gerçekten önemli. 1978 yılında, ikinci Türkiye İşçi Partisi'nde patlak veren krizin taraflarından biri, daha sonra ideolojik, siyasal ve örgütsel sürekliliğini korumuştur. Mücadelesini bugün de sürdürmektedir. Bu siyasal hattın kökeninin, 31 yıl önceki kişi eksenli bir "liderlik kavgasına" dayandırılması ciddi bir yanlıştır ve düzeltilmesi gerekir.
* * *
Ama daha önce birkaç küçük not.
Programdaki anlatıcının söylediğinin tersine, Yalçın Küçük 60'lı yıllarda Mihri Belli ve başkaları ile birlikte "milli demokratik devrim görüşünü savunan yazılar" yazmamıştır. 1960'ların ikinci yarısında Yalçın Küçük'ün özellikle Emek dergisinde yer alan yazılarının tümü MDD tezinin karşısındadır.
Yalçın Küçük aktif siyasal yaşamının hiçbir döneminde MDD'yi savunan yazıların sahibi olmamıştır.
Programda, Yalçın Küçük'ün TİP'le ipleri kopardıktan sonra "askere gittiği" söylenmiştir. Bu da, Küçük'ün sanki birinci TİP'le de sorunu olmuş gibi bir izlenim yaratmıştır. Yalçın Küçük'ün birinci TİP'le sorunu olmamıştır. Askerliğini de, pek çok kişinin bildiği gibi, birinci TİP'ten sonra, ikinci TİP'ten (Mayıs 1975) önce, 1974 "Kıbrıs harekâtı" sırasında yapmıştır.
* * *
Bu "küçük" düzeltmeler dışında, programa çıkan konuşmacılardan Serdar Turgut'un belirli bir olaya ilişkin olarak söyledikleri önemli denebilecek yanlışlar içermektedir ve düzeltilmesi gerekmektedir.
Turgut, "art niyet" taşımasa bile, tanık olduğu bir olayı ya yanlış anımsamakta ya da aradan 30 yıl geçtikten sonra kendine göre yeniden kurgulamaktadır. Turgut'a göre TİP'teki ihtilaf (1978) sırasında Yalçın Küçük Behice Boran'a karşı parti liderliğine oynamış, bir parti toplantısında belirli bir amaçla zaman kazanmak (veya bir durumu ertesi güne bırakmak) için saatler süren bir konuşma yapmıştır.
İkinci Türkiye İşçi Partisi'nde Yalçın Küçük'ü tasfiye operasyonu başladıktan sonra, Küçük geniş katılımlı bir tek parti toplantısında söz alıp konuşmuştur. O da 22 Temmuz 1978 tarihinde Ankara'da "Çağdaş Sahne" salonunda yapılan TİP Çankaya toplantısıdır.
Yalçın Küçük bu toplantıda "saatlerce" değil, yaklaşık 1 saat kadar konuşmuştur. Dahası, o toplantıda, toplantının öncesinde ve sonrasında Yalçın Küçük'ün "Behice Boran'a karşı başkanlık" gibi ne bir niyeti ne de bu yönde bir iması olmuştur. Turgut "saatler süren konuşma" derken, Küçük'ün çok daha önceleri Siyasal Bilgiler Fakültesi'ndeki öğrencilik yıllarında yaptığı ve Hıncal Uluç'un hâlâ anlattığı bir konuşmayla TİP toplantısındaki konuşmasını karıştırmış olabilir.
Çankaya toplantısında Küçük "saatlerce" olmasa bile uzun, heyecanlı ve ateşli bir konuşma yapmıştır. Konuşması bittikten sonra da yandaki bir sandalyeye astığı ceketini alarak kürsüden inmiştir. Hemen ardından yakınlarına yaptığı açıklama ise şöyledir: "Çok duygulandığımı, aşırı heyecanlanıp kendimi kaybettiğimi düşünenler varsa, ceketimi unutmadan aldığım için aslında 'sakin' ve 'bilinçli' olduğumu anlamışlardır..."
TİP'te 1978 yılında meydana gelen saflaşmada, bir tarafın genel başkanlık gibi bir iddiası olmamıştır. Genel başkanlık şöyle dursun, üst kurullar için bile özel bir mücadele verilmemiştir. Küçük'ün de dahil olduğu taraf, partiyi başka siyasal kuruluşlara yakınlaşmakla, CHP ile daha ılımlı ilişkiler aramakla ve sonuçta "sosyalist devrim" çizgisinden ödün vermekle eleştirmiştir.
İşin özü budur ve "genel başkanlık kavgası" ile hiçbir ilgisi yoktur.
* * *
Yalçın Küçük'ün Türkiye sosyalist hareketine en önemli katkısı, "Türkiye Üzerine Tezler" ve "Aydın Üzerine Tezler"in 12 Eylül sonrası genç kuşak tarafından yaygın okunduğu 80'li yıllarda, bu dönemin özellikle ikinci yarısında gerçekleşmiştir. 12 Eylül sonrasında sola yönelen yeni kuşakların ilk formasyonunda Küçük'ün bu anlamda önemli ve olumlu bir payı vardır.
5 N 1K Programında, çok şükür, Küçük'ün "Ergenekon örgütü üyeliği" konusunda herhangi bir spekülasyona yer verilmemiştir.
Küçük'ün "Ergenekon örgütü" üyesi olabileceği düşüncesi, "ben solcuyum" diyen herhangi bir kişi için tek kelimeyle ayıptır.
Olmaz ya, velev ki böyle bir ilişki çıktı. Çıkarsa, akla gelecek makul tek açıklama şu olmalıdır:
Yalçın Küçük, "Ergenekon" adında muzır ve melanet bir örgütlenme olduğunu anlamış, bu örgüt karşısında kimsenin bir şey yapamadığını görünce "bari ben girip içerden çökerteyim" demiştir...
