SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
Komünist ufuk           (gösterim sayısı: 3.988)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
denizcan
[ devrimci ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 24.12.2013
İleti Sayısı: 2.431
Konum: Trabzon
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Konu Yazan: denizcan
Konu Tarihi: 20.01.2015- 12:54


Komünist ufuk-Haluk Yurtsever  

Ufuk, düz arazide ve denizde yerle göğün birleşir gibi göründüğü yerdir. Gerçekte, böyle bir yer, böyle bir çizgi yoktur.   Bu göz yanılgısı, zamanla, insanın, geniş bir açıdan bakabilme, uzak geleceği görebilme kapasitesini, bulunulan yerle ulaşılmak istenen nokta arasındaki yön ve mesafe ilişkisini anlatan bir anlam kazandı.

Uzun yürüyüşler ufuk gerektirir.

Ufkunu yitiren yönsüz kalır. Yönü, rotası belli olmayan bir gemiye hiçbir rüzgar yardım edemez!

Evrensel toplum tasarımı, varlığını gerekçelendiren sonul hedefi olmayan hiçbir toplumsal yenileşme hareketi geleceği kuramaz!

Dünya komünist ve devrimci hareketinin yirminci yüzyıl deneyiminin başarısızlıkla sonuçlanmasının en önemli nedenlerinden biri, komünist ufkun yitirilmesidir.

Egemen bir sistem olduğundan bu yana kapitalizmin tek alternatifi komünizmdir. Komünist ufuk yokluğu, kapitalizmin ebedi bir düzen olduğu savını güçlendirmiştir. Komünistlerin, nedenleri ne olursa olsun, “demokrasi”   ya da, sistem içi reform ve “proje”lere bağlanmaları varlık nedenlerinin yadsınması anlamına gelir.

Yirminci yüzyıl deneyiminin öğrettiği şudur: Kapitalizmi bir düzen olarak temelden yadsımayan, bu sisteme karşıtlığını köktenci ve sürekli teorik- pratik eleştiriyle ete kemiğe büründüremeyen, amaçladığı yeni toplumu ve yeni insanı mücadelesinin referans noktası yapamayan bir yürüyüş komünizme doğru ilerleyemez.

Kapitalist uygarlık, parçalı akıl

Kapitalizm bugün, yalnız bir üretim ilişkisi, üretim biçimi, hatta ekonomik toplumsal formasyon olarak değil, uygarlığımıza karakterini veren egemen akıl ve kültür olarak da sınırlarına dayanmıştır. İnsanlığın maddi, teknik, düşünsel, sanatsal ve kültürel birikimi, yani “uygarlık” tehlike altındadır.

Sınıflar ve katmanlar arasındaki korkunç kaynak ve gelir uçurumu; insanı ve ekolojik sistemi bozan “daha çok kâr” amaçlı üretim ve tüketim çılgınlığı; bencil ve sığ bir hazcılığın egemen yaşam kültürü haline gelmesi; insanın, havanın, suyun, her şeyin metalaştırılması; büyük adaletsizliği büyük kitlelere kabul ettirmek için gerici ırkçı ideolojilere dönüş; bilimin köklerine ve insanlık amaçlarına yabancılaşması;   cinsler, etnisiteler, dinler, uluslar arasındaki bölünme ve çatışmaların tırmandırılması; hegemonya ve paylaşım için dünya savaşına doğru gidiş…

Bu uygarlık bunalımının en önemli, en olumsuz etkileri   “insan”, insan aklı ve insanlığın bugüne dek biriktirdikleri üzerindedir.

Sermayenin mutlak denetimi altındaki ileri “teknolojik akıl” ile büyük insanlığın “sosyal aklı”   arasındaki uçurum ürkütücü boyutlardadır. Bu ölçüde eşitsiz, haksız, bencil, hazcı ve acımasız bir dünyayı haklı ve kabul edilebilir bulan bir akıl, yalnız ahlâki açıdan değil,   tarihsel ve toplumsal açıdan da “suçlu”dur. Einstein’ın benzetmesi yerindedir: “Teknikteki tüm o göklere çıkarılan ilerlemelerimiz, hatta tümüyle uygarlık, hasta ruhlu caninin elindeki baltaya benziyor.” Barbarlık, Rosa Luxemburg’un fantezisi değil, gerçek bir tehlikedir.

Sermayenin aklı, veri aldığı birimle, o birimin “verimliğiyle”, kârlılığıyla tutarlı, parçalı bir akıldır. Parçalı aklın tutarlılığı genel toplumsal durum ve ihtiyaçlarla karşılaştığı anda yok olmaktadır.   Sermayenin ve sermaye düzeninin yol açtığı yaşamsal toplumsal sorunların üstesinden ancak evrensel ortak aklı, Marx’ın deyimiyle “general intellect”i harekete geçirme yetisine sahip başka bir akıl ve uygarlık gelebilir.

Bilim ve teknoloji alanındaki adımlar gerçekten baş döndürücü: Bilgisayar,   internet, otomasyon, robotlaşma, yapay zekâ, gen teknolojisi, nükleer füzyon…Bunların,   özellikle de iletişim ve ulaşım alanlarındaki gelişmelerin daha şimdiden insan yaşamını etkileyen çelişkili “girdi”leri var. Her şey, ama her şey, enformasyon, meta, insan baş döndürücü bir hızla hareket ediyor. Ama bu süreç, birey insan için “ zamanı” çoğaltmıyor;   tersine azaltıyor.  

Bilimsel bilgiye erişme olanaklarının hız ve oylum olarak artması evrensel olarak toplumsal bireyin gelişmesine hizmet etmiyor.   “Bilgi kirliliği” de denilen   “işlenmiş” ya da kabalaştırılmış bilgi-haber çokluğu, bu çokluk karşısındaki zaman “kıtlığı” büyük çoğunluğu yüzeysel, sığ, bilim dışı   “bilgi”ye mahkum ediyor. Doğru, bilimsel, işlevli bilgiye ise sistemin ideolojik aygıtlarının denetimindeki süzgeçler ve toplumsal bilgi üzerindeki özel mülkiyet engeli nedeniyle erişilemiyor.

Teknolojik gelişmelerin sonucu olarak, “toplumsal açıdan zorunlu emek” oranı düşüyor;   çalışma saatleri,   “işgünü” ise aynı ya da yakın oranlarda düşmüyor. Bunun yerine işsizlik, güvencesiz, geçici, iğreti, parça başı vb. çalışma genelleşiyor. İşgününü, “artık emek”i yok ederek “gerekli iş zamanına” eşitlemek,   böylece kısaltmak,   ancak kapitalist üretim biçiminin ortadan kalktığı bir toplumda, komünist toplumda gerçekleşebilir.

Komünist akıl, komünist uygarlık

Komünist toplum, komünün bireyin kişiliğini kısıtlayıp ona damgasını vurduğu bir toplum değil, tam tersine gerçek anlamda zengin bireyselliğin özgürce açılıp serpildiği, “bireyin özgür gelişiminin, herkesin özgür gelişiminin koşulu” haline geldiği bir toplumdur.

Peki komünizm, komünist toplum ve uygarlık gerçek bir alternatif   mi? Yoksa güzel ama gerçekleşmesi olanaksız bir düş, ütopya mı?

Bu soruya, 169 yıl önce Alman İdeolojisi’nde şu yanıt verilmiştir: “Bizim gözümüzde komünizm, yaratılması gereken bir durum olmadığı gibi, gerçekliğin kendisine uymak zorunda olduğu bir ideal de değildir. Biz, bugünkü düzeni ortadan kaldıran gerçek harekete komünizm diyoruz. Bu hareketin koşulları, şu anda var olan öncüllerden doğarlar.”

Ütopik sosyalistlerle Marksistler arasındaki fark, tam bu noktadadır.

Engels, 137 yıl önce, Anti-Dühring’de, ütopyacıların yeni toplumun ana hatlarını zihinlerinde oluşturmak zorunda kalmalarını, “yeni toplumun öğelerinin eski toplumda gözle görülür bir biçimde ortaya çıkmamış” olmasına bağlamıştı.

Komünizm, öğeleri eski toplumda oluşmaya, birikmeye başladığı, bu öğeler bilinçli insan eylemiyle var olan sistemin pratik eleştirisine dönüşebileceği için gerçek bir harekettir. Bu gerçeğin içinde düş ve hülya olması kaçınılmazdır. Henüz olmayan bir toplum, somut olarak değil, ancak genel ve soyut özellikleriyle tanımlanabilirdi. Marx’ın kendisi de komünizmi bu genel ve soyut çerçevede düşünmüş, ötesine geçmemiştir.

Yirmi birinci yüzyılın başında, üretim güçlerinin ve emek üretkenliğinin ulaştığı düzey bakımından yeni (komünist) toplumun maddi-teknik öğelerinin, öncüllerinin oluşmuş, hatta olgunlaşmış olduğunu söyleyebiliriz. Bu koşullarda Marx’tan daha ileriye gitmenin, komünist toplumun kimi somut biçimlerini zihinde canlandırmanın yolları da açılmıştır.

Sermaye birikimi ve kârın, kendi varoluş amacına bağlı bir içerikte üretici güçleri, teknolojiyi, bu çizgide bilimi geliştiren sürekli bir dürtü yarattığı, kapitalizmin bu açıdan dinamik bir sistem olduğu açık.

İdeolojik mücadele insan bilinci üzerinde

Aynı kapitalizm, öte yandan, binlerce yıllık uygarlık birikimlerinden süzülüp gelen “insan”ı eksilten, çürüten bir düzendir.   İnsanlığın özgürlük ve eşitlik yolunda elde ettiği tüm kazanımlar, zorlu kavgaların, fethedilmiş kalelerin ürünüdür. Magna Carta, Rönesans, Reformasyon, Aydınlanma, Fransız Devrimi, Ekim Devrimi… Uygarlık, birikimdir. Sermaye düzeni, bugün, yapısal krizini ötelemek için, bir yandan kitlesel mülksüzleştirmeye, el koyma yoluyla ilkel birikim yöntemlerine başvururken, bir yandan da büyük dönüşüm ve ileri atılışların insan üzerindeki ilerletici, devrimcileştirici etkisini, izlerini silip kazımak için bir ölüm kalım savaşı yürütüyor.  

Dünyamız, nesnel koşulları bakımından komünizme yakın, bilinçli insan eylemi açısından uzaktır.

Bu nedenle, yeni bir toplumsal düzene, komünizme yürüyüşün en önemli, en ivedi sorunu devrimci, dönüştürücü bilinçli insan eyleminin yeniden canlandırılması, toplumsal devrimin öznel etmeninin hazırlanmasıdır.

İki sistem arasındaki en büyük mücadele insan bilinci üzerinde yürütülen ideolojik mücadeledir.

Bu mücadelenin kazanılması komünist ufkun, bilinçli insan eylemi ve sınıfsal-siyasal pratik eleştiri olarak yeniden üretilmesine bağlıdır.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
bedrettin
[ ..... ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 30.08.2013
İleti Sayısı: 907
Konum: Trabzon
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: bedrettin
Cevap Tarihi: 20.01.2015- 22:22


Haluk Yurtsever'in de İleri habere kazandırılmasına çok sevindim. Sanırsam partiye katılımı da sağlanmıştır.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.993
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 20.01.2015- 22:59


Alıntı Çizelgesi: bedrettin yazmış

Haluk Yurtsever'in de İleri habere kazandırılmasına çok sevindim. Sanırsam partiye katılımı da sağlanmıştır.



Yurtsever'in partiye kazandıracaklarını söylüyorlardı. İleri'de yazmaya başlamışsa partiye de kazandırılmıştır.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
bedrettin
[ ..... ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 30.08.2013
İleti Sayısı: 907
Konum: Trabzon
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: bedrettin
Cevap Tarihi: 21.01.2015- 21:28


Alıntı Çizelgesi: melnur yazmış

Alıntı Çizelgesi: bedrettin yazmış

Haluk Yurtsever'in de İleri habere kazandırılmasına çok sevindim. Sanırsam partiye katılımı da sağlanmıştır.



Yurtsever'in partiye kazandıracaklarını söylüyorlardı. İleri'de yazmaya başlamışsa partiye de kazandırılmıştır.



Siz nasıl karşılıyorsunuz bu gelişmeleri. Katı bir demokratik merkeziyetçilikle Haluk Yurtsever ve benzerleri partiyle ilişkilerini kesmişlerdi. Ya da partiyle ilişkileri kopartıldı. Haziran sonrasında hiç bir şey eskisi gibi olmayacak derken bu sosyalist aydınların partiye kazandırılması başarı değil mi? Haluk Yurtsever pozisyonunda olan pek çok aydın var. Öncülük iddiasında bulunmak için bu kişilerin partide olması mı olmaması mı gerekli? Bu insanların parti dışında tutulmaları sosyalist mücadele açısından kayıp değil mi? Ben HTKP'nin bu siyasetini doğru buluyorum. Türkiye sosyalist hareketinin yığınlarla buluşabilmesi için önce sosyalist aydınlarla buluşması gerekiyor. Kendi aydınını kucaklayamayan bir komünist parti halkı nasıl kucaklayacak?



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
solcu
[ kemal ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 24.01.2014
İleti Sayısı: 1.709
Konum: Ankara
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: solcu
Cevap Tarihi: 21.01.2015- 21:36


Benim görüşüm olumlu yanları ve olumsuz yanları olduğudur. Bunu Haluk Yurtsever için söylemiyorum. TKP'deki beraberliğin neden bozulduğunu ve Yurtsever'in neden parti dışında kaldığını bilmiyorum. Ancak bu yönelim sadece Yurtsever için olmayacak, isteyen pek çok kişinin partiye katılmasına yol açacak. Asıl problem burada. Her önüne gelenin partiye katılması demokratik merkeziyetçi bir partinin seçiciliğinde problem yaratmayacak mı?



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.993
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 22.01.2015- 04:49


Alıntı Çizelgesi: bedrettin yazmış

Alıntı Çizelgesi: melnur yazmış

Alıntı Çizelgesi: bedrettin yazmış

Haluk Yurtsever'in de İleri habere kazandırılmasına çok sevindim. Sanırsam partiye katılımı da sağlanmıştır.



Yurtsever'in partiye kazandıracaklarını söylüyorlardı. İleri'de yazmaya başlamışsa partiye de kazandırılmıştır.



Siz nasıl karşılıyorsunuz bu gelişmeleri. Katı bir demokratik merkeziyetçilikle Haluk Yurtsever ve benzerleri partiyle ilişkilerini kesmişlerdi. Ya da partiyle ilişkileri kopartıldı. Haziran sonrasında hiç bir şey eskisi gibi olmayacak derken bu sosyalist aydınların partiye kazandırılması başarı değil mi? Haluk Yurtsever pozisyonunda olan pek çok aydın var. Öncülük iddiasında bulunmak için bu kişilerin partide olması mı olmaması mı gerekli? Bu insanların parti dışında tutulmaları sosyalist mücadele açısından kayıp değil mi? Ben HTKP'nin bu siyasetini doğru buluyorum. Türkiye sosyalist hareketinin yığınlarla buluşabilmesi için önce sosyalist aydınlarla buluşması gerekiyor. Kendi aydınını kucaklayamayan bir komünist parti halkı nasıl kucaklayacak?



''Katı demokratik merkeziyetçiliğin'' gevşek bir yapıya büründürlmesi ve Leninist parti modelinde esnekliğe gidilmesi yönünde öteden beri eleştiriler yapılıyor. Bu tartışma yeni bir tartışma değil. Leninist tipte örgütlenen partilerin kitleselleşme yönünde sorunlar yaşaması partinin bu karakterinden ötürü mü, yoksa kapitalist sistemde komünist partilerin kitleseleşmesinin çok da mümkün olamayacağı gerçeğinden mi kaynaklanıyor sorusu üzerinde durmak gerekiyor. Bu sorunun yanıtı da teorik değil daha çok pratik bir sorun gibi gözüküyor. TKP'nin HTKP ve KP olarak ikiye bölünmesi belki de bize bu sorunun yanıtını verecek. Şu anda kesin yanıt vermek zor.

Elbette sosyalist aydınların parti dışında kalması üzücü. Sosyalist solun birleşmesinin yaşamsal öneme sahip olduğunu söylerken, Yurtsever örneğinde olduğu gibi, kimi anlaşmazlıklar sonucunda sosyalist aydınların bile parti çatısı altında buluşamamaları sorun yaratıyor. Ayrıca önümüzde ÖDP örneği de var. Çok farklı renklerin ''zoraki'' bir araya gelmesi de sorunu çözmüyor; çok renklilik kulağa hoş gelse de, bir zaman sonra sürtüşmeler başlıyor ve ayrılıklar, bölünmeler kaçınılmaz hale gelebiliyor. Kapitalizm altında bu sorunu, bu sorun kaynaklı tartışmaları hep yaşayacağız gibi görünüyor.

HTKP partide daha gevşek bir yapıya geçerken bu sorunun bilincinde. HTKP yöneticileriyle konuşurken bu konunun altını sürekli çiziyorlar. Bilincinde olmak sorunun önüne geçebilmek konusunda yeterli mi onu da zamanla göreceğiz. Ama en azından bir komünist partinin böyle bir değişim içine girmesinin bir risk olduğunun farkında olduklarını da söylemeliyiz. Komünist dergisinin 2. sayısında Erkan Baş'ın yazısından da bunu çıkarsamak mümkün. TKP'nin iki ayrı parti haline gelmesinin bir iyi yönü varsa bence bu sorun-konunun açıklığa kavuşması için örnek teşkil etmeleridir. Umarım en kısa zamanda bu sorunun yanıtı alınır, bu farklılık bir şekilde çözülür ve TKP siyaset sahnesinde etkin bir biçimde yer alır.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
bedrettin
[ ..... ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 30.08.2013
İleti Sayısı: 907
Konum: Trabzon
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: bedrettin
Cevap Tarihi: 22.01.2015- 19:23


Alıntı Çizelgesi: solcu yazmış

Benim görüşüm olumlu yanları ve olumsuz yanları olduğudur. Bunu Haluk Yurtsever için söylemiyorum. TKP'deki beraberliğin neden bozulduğunu ve Yurtsever'in neden parti dışında kaldığını bilmiyorum. Ancak bu yönelim sadece Yurtsever için olmayacak, isteyen pek çok kişinin partiye katılmasına yol açacak. Asıl problem burada. Her önüne gelenin partiye katılması demokratik merkeziyetçi bir partinin seçiciliğinde problem yaratmayacak mı?



Her önüne gelenin partiye alınması diye bir şey yok. Her önüne gelen komünist bir partiye neden gelsin, geliyorsa kendini komünizme yakın buluyorlardır. Aydınlar düzeyinde ise farklı yorumlar olmasını sorun olarak görmemeliyiz. Parti disiplini ile o farklılıkların partide sorun çıkarmasının önüne geçilebilir. Sorunun büyümesi durumunda parti aklı bu sorunu çözecektir. Sn.melnur'un dediği gibi riskli bir konu ancak kitleselleşme için bu riske girmeye değer.



Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Ufuk Uras'tan, yorumsuz... umut 2 4595 13.01.2014- 18:00
Konu Klasör Yeni bir ufuk çizgisi denizcan 0 2848 06.04.2015- 19:27
Konu Klasör Ufuk Uras yerini buldu... denizcan 16 12980 08.05.2020- 09:28
Konu Klasör Komünist Manifesto Üzerine umut 1 6010 21.02.2020- 18:14
Konu Klasör TKP ve güncele sırtını dönerek sol komünist olmak! melnur 3 2765 01.11.2022- 05:36
Etiketler   Komünist,   ufuk
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS