SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 2 Sayfa:   Sayfa:   «ilk   <   1   [2] 
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.992
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 08.09.2013- 22:58


Son dönemlerde Avrupa'da, Fransa'da SP'nin dışındaki radikal sol grupların güç vermesiyle birlikte Hollande'ın seçilmesi söz konusu oldu, Yunanistan seçimlerinde ilginç gelişmeler yaşanıyor, sol radikal çevreler ciddi bir sürpriz yaparak ilk kez bu denli bir oy aldılar. Avrupa'da sola ciddi yönelimler söz konusu, bu iki ülke seçimlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

2008, 2009 krizi şunu getirdi: neo-liberalizmin inandırıcılığı kalmadı, neredeyse onlarca yıl neo-liberal dalga insanlara bir şey vadetti, ondan sonra da çöktü. Bu, kriz karşısında son derece dayanıksız bir medeniyetmiş, kapitalizm altında insanların mutluluğu koca bir yalanmış. Şimdi bir model çöküyor, o modelin savunucusu olan hareketler de çöküyor, ama alternatif ortaya çıkmıyor. Ben alternatiflerin ortaya çıkması açısından çok umutlu bir işaret göremiyorum. Geleceğe dair umutluyum ama şu anda bunun işaretlerinin ortaya çıktığını düşünmüyorum. Fransa seçimleri, neo-liberalizmin çöküşü müdür, yoksa sosyalist parti eliyle biraz daha denenmesi anlamına mı gelecek? İkinci olasılık bana daha ağırlıklı geliyor. Sol güçlendi mi? Fransız Komünist Partisi, ne yapalım artık söylemek zorundayım, sosyal demokrat bir partidir. Fransız Komünist Partisi'nin, aday çıkarmadığı ender seçimlerden biri oldu.*** Birinci turda bir aday çıkardı Fransız Komünist Partisi'nin dahil olduğu ittifak, ama bu Komünist Parti'nin genel sekreteri değildi. Oysa FKP'nin böyle bir geleneği vardı. Fransız Komünist Partisi'nin düzenli bir şekilde gerilediği bir dönemden sonra, Sol Parti adını taşıyan partinin adayı ortak aday olarak gösterildi, Fransız Komünist Partisi en önemli parçası oldu ve o ittifakın oyları da önemli bir ölçüde yükseldi. Bu ittifakın içinde, sol, Marksist, Komünist hareketler de, eğilimler de var ve bu değer taşıyor ama ortaya çıkan tablo, eninde sonunda işçi sınıfı iktidarını ve bir sosyalizm inşasını öngörmeyen bir başkan adayıydı solun adayı. İkinci turda da, neo-liberalizme yeni bir nefes kazandırmayı öngören SP adayı desteklendi.

Yunanistan'a gelirsek; Ben aynı şeyin geçerli olduğunu düşünüyorum. Orda da kriz dolayısıyla neo-liberalizmi temsil eden partiler çöküyor, şimdi ikinci tur seçimler yapılacak ve Yeni Demokrasi Partisi de belki çökecek. PASOK çöktü, YDP'de çöküşe gidiyor ama yükselen alternatif, asıl alternatif, fikri alternatif, biricik alternatif olabilecek sosyalizm ve işçi sınıfı değil. Onun yerine içeriği, ilkeleri belirsiz bir sol popülizm yükseliyor. SYRİZA'nın programı yok, SYRİZA bir tepki hareketi, YDP ve PASOK'a göre tercih edilebilir olduğunu savunanlar çıkacaktır. Neo-liberal akımları temsil eden akımların çökmesi, Yunan halkının sağlıklı bir tercihidir. Daha yerine ne konacağı konusuna gelince, SYRİZA bir devrimci alternatifi temsil etmiyor.

Türkiye'ye dönersek ve genel seçimleri konuşmaya başlarsak, seçimlerde düşük bir oy almanızın nedenleri nelerdir? Konuşulmaya başlanan yerel seçimler, hatta Cumhurbaşkanlığı seçimleri hazırlıklarınız ne düzeyde? Ve sol parti ve çevrelerle ve de Kürt hareketi ile birlikte bir seçim ittifakı, güçbirliği düşünülebilir mi?

Seçimlerde TKP'nin temsil ettiği seçenek sosyalizmdi. 2. Cumhuriyet'in alternatifi geri dönüş olamaz. 2. Cumhuriyet'e onun kimi varsayımlarını benimseyerek engel olunamaz. TKP buydu. Bu yaklaşımın seçim platformuna taşınması, doğası gereği güçtür. Seçim muhalefette sayılabilen geniş kitleler tarafından kısa yoldan çözüm umudu üstüne temellendiriliyor. Hal böyle olunca TKP'nin temsil ettiği sosyalizm seçeneği iki baskı altında kaldı. Bir tarafta CHP, diğer tarafta Kürt hareketinin bağımsız adayları. Geniş kitleler sosyalizm seçeneğinin bu ikisi tarafından da temsil edilebileceğine inanmaya meyletti.

Bu kayma yalnızca TKP'nin seçim başarısızlığına neden olmuş değil. 2011 seçimleri İkinci Cumhuriyet'in ilanıdır. Bizim seçim politikamız ise, bu ilanla eşzamanlı olarak bir direnişin de ilan edilmesini hedefliyordu. Bu direnişin adıydı 500 bin boyun eğmeyen insan sloganı. Yoksa seçim toto oyunu değildi. Yani yenilgi bizim seçim yenilgimizin ötesinde ülkemizin gericiliğe ve emperyalizme yenilişidir.

Sonrasında çabucak toparlandık ve yeni dönemin dinamiklerine odaklandık. Devam ediyoruz...

TKP'nin değiştirmeyeceği şey ilkeleridir. Düzen partileriyle işbirliğini ilkelerimiz dışlar. Sosyalist devrimci programımızı geri çekmemiz herhangi bir durumda mümkün değildir. Bunların dışında güçbirliği olasılıkları pekala gündeme girebilecektir. Zaten geride bıraktığımız aylarda Türkiye solunda milliyetçiliğe, liberalizme, AKP dönemi yapılanmasına, emperyalizme ve gericiliğe ortak bir yaklaşımda buluştuğumuz güçlerle yan yana geldik, gelmeye devam ediyoruz. Ancak bunların ötesinde somutlukları konuşmak için henüz erken.


Kadın sorunu'na gelirsek; Kadınların kurtuluş mücadelesinde feminizme bakışınız nedir? Farklı cinsel yönelimleri olanlar hakkında ne düşünüyorsunuz?

Sosyalist devrimciliğimizin kapsamına girmeyen temel bir başlık tanımıyoruz. Bazen kadınların kurtuluşu konusuna da böyle yaklaştık diye ertelemeci, indirgemeci vb sayılabiliyoruz. Bu eleştiriler artniyetli değilse, temelsiz. Kadınların kurtuluşunun önkoşullarının toplumsal üretim ilişkilerinde kurulması gerektiğini söylemek Marksist tutumun alfabesi. Bunun ötesinde, bugünün koşullarında kadınların özgürleşmesinin politik mücadeleden ve örgütlenmeden geçtiğini eklemekte yarar var. TKP daha fazla kadını örgütlü sosyalizm mücadelesine kazanacak; somut, acil hedefimiz bu. Son olarak AKP iktidarının dönüşümlerinin tutmayacağı bir toplumsal kesimi temsil ediyor kadınlar. İkinci Cumhuriyet kendi kadınını yaratmadan edemez. Dinselleşmenin bir tür kadın kimliği olduğu tezi politik olarak boştur. Yeni rejim kadını toplumsal alandan silmeyi, silemeyeceğine göre alanını daraltmayı hedefliyor. Bu mümkün değil. Kadın bugünün en önemli direniş dinamiklerinden biridir.

Farklı cinsel yönelimlerin kriminalize edilmesine karşı özgürlük... En özet haliyle konumumuz böyle özetlenebilir.

Vicdani red kavramının kapitalizmde ve sosyalizmde karşılıkları nelerdir, bu soruna partinizin bakış açısı nedir?

Barışın vicdani red yoluyla kazanılması ütopik, idealist bir düşünce olur. Böyle bir düşünce yoksa ve vicdani red yalnızca bireysel bir seçim olarak savunuluyorsa, o zaman bu tür bir tercihi sistemin absorbe etmesinde büyük zorluk yaşanmaz. Nasılsa yoksul, işsiz veya milliyetçi-militarist milyonlar sayesinde ordu sıraları boş kalmayacaktır.
İhtiyacımız olan barış mücadelesidir. Savaş üreten motorun adı ise günümüzde emperyalizm. Dolayısıyla ihtiyacımız emperyalizme karşı mücadeledir. Vicdani red tutumunun çoğu örnekte iyi niyetli, insani duyarlılıkları dışa vurduğu doğrudur. Ancak biz bir siyasi partiyiz ve bireysel çarelerle değil toplumsal çözüm yollarıyla ilgiliyiz.




Bu ileti en son melnur tarafından 08.09.2013- 23:05 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.992
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 08.09.2013- 23:08



Türban neyi örtüyor kampanyanız çok tartışıldı. Hala aynı noktada mısınız? Türban ya da başörtüsünü bir sorun olarak görüyor musunuz? Partinize üye ve yönetici olmak isterlerse hatta partinizden aday olmak isterlerse ne düşünürsünüz?

Türban neyi örtüyor sorumuzu gericiler beğenmedi, sol-liberaller beğenmedi ve elbirliğiyle demagojik bir eleştiriyi yaymaya çalıştılar. Elbette aynı noktadayız. Zira söylediğimiz türbanın bir özgürlük konusu olarak gündeme gelmediği, gerici yükselişin simgesi olarak kullanıldığıydı. Yoksa komünistler ne diye insanların giyimiyle kuşamıyla uğraşsın? Kaldı ki TKP'nin farklı giyinen üyeleri var, başını örten de var, açan da var.
Türban gericiliği örtüyor dediğimizde, yalnızca türbanla ilgilenmeyi de reddetmiş oluyorsunuz. Gerici erkek türban takmıyor, ama bizim sorunumuz gericiliğin kendisiyle...

Türkiye'de toplumsal mücadele hangi hatlardan gelişecek, TKP mücadeleye nasıl bir alan açacak?

Söyleşimizin hacmi giderek kabardı galiba. Son soruları biraz hızlı geçmeye başladık. Sadece biz yorulduğumuzdan değil. Ama kolay okunabilmesi için de bu hayırlı olacak galiba.


Biz işçi sınıfı partisiyiz. İşçi sınıfını, geniş emekçi kitleleri, bizce en stratejik ve en elverişli sektörlerden, kesitlerden, coğrafyalardan başlayarak örgütlü mücadeleye katmaya çalışıyoruz. Bu bizim ezberimiz.

Mesele bu örgütlenme uğraşının konjonktüre bağlı olarak önünün daha az veya daha çok açık olmasıdır. İddiamız 2012 itibariyle AKP'nin yükseliş eğrisinde çok ciddi sorunların ortaya çıktığı. Ne bunlar? Bir: AKP ekonomik krizin sonuçlarını yapay yöntemlerle ileri ittiriyor. Ortaya çıkan birikim yoksul ve emekçilerin yaşantısında mutlaka bir kriz dinamiği olarak kendini gösterecek. İki: Türkiye gericileşmenin sınırlarını görmeye başladı. Aleviler, kadınlar, kentli eğitimli sınıflar, ileri işçiler, öğrenci gençlik... Bir yerden sonra gericileşmeye toplumsal tepki göstermek durumundalar. Bu nesnel bir durum. Üç: AKP dış politikada tam anlamıyla kıvranıyor. Bir yıl önce Libya'ya dış müdahale başladığında "Ne işiniz var orada?" diyen Başbakan aslında şunu kast ediyordu: "Bensiz yapamazsınız!" Ankara'nın Suriye'yle savaşmak için gösterdiği gayretkeşlik budur. Emperyalizm Ortadoğu'da Türkiye'siz iş görebilecek duruma geldiğinde AKP boşa düşecektir. Ama tablo bu kadar değil ki. En basiti Türkiye enerjide Rusya ve İran'a bağımlı bir ülke. Sorunlar Erdoğan ve Davutoğlu'nun bağırıp çağırmalarıyla aşılmaz ki! Dört: Kürt sorunu. Yeni bir rejim kuruldu. Herhangi radikal bir düzenlemenin Kürt başlığında inandırıcı bir tezi olması gerekir. Kürt sorunu bir test alanıdır. AKP'li yıllarsa bu konuda fiyaskodur. Beş: Egemen güçler bloku bu yılın başlarından bu yana sarsılmaktadır. Parti ve tarikat mesafesinin giderilmesi, bana sorarsan, mümkün olmayacaktır. Liste uzar gider. Çevre, tarım, büyük kentlerde yaşam, belediyecilik, işçi sınıfına saldırılar, siyasal baskılar, patlamaya doğru koşan inşaat sektörü... İrili ufaklı kriz dinamikleri var memlekette.

Bu kriz dinamikleri emekçi sınıfların mücadeleye ve örgütlenmeye, bir önceki konjonktüre oranla daha açık hale gelmeleri demek oluyor. Bu örgütlenme kendiliğinden realize olmaz. Olsaydı partiye ihtiyaç olmazdı.

Anayasa tartışmalarına ilişkin ne düşünüyorsunuz? Sizin TKP olarak Anayasa öneriniz nedir?

Anayasa gündemine karşı direniş gündemimiz var bizim. Adamlar dinci, emperyalizm yanlısı bir düzen kurmuşlar, anayasa yapıp iyice meşrulaştırma çabasındalar. Solda, madem böyle bir gündem açıldı, biz de önerilerimizi yapalım, topluma anlatalım, propaganda yapmış oluruz diye yaklaşanlar olabiliyor... Yanlış. Saçma. Bugünkü anayasa gündemi sosyalizmi anlatmak için en bereketsiz zemindir. AKP ile demokratik bir anayasa yapılabileceğini sananları ise konuşmaya bile değmez. Aslında bunlar birkaç yıl önce yanılmış ve gerçekten böyle zannetmiş olabilirler. Artık böyle bir yanılgı söz konusu değil. Onun yerine örtülü AKP'liler var diye bakmalıyız. Anayasa tartışması Meclis komisyonunda. Göreceksiniz demokratik veya değil, bir şey çıkmayacak oradan.

http://www.haberfabrikasi.org/?p=20585




Bu ileti en son melnur tarafından 08.09.2013- 23:12 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 2 Sayfa:   Sayfa:   «ilk   <   1   [2] 



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Cumhuriyet üzerine bir söyleşi... melnur 0 142 03.11.2023- 22:55
Konu Klasör Biyolojide diyalektiği aramak: Ergi Deniz Özsoy ile söyleşi... melnur 1 2650 25.04.2020- 02:18
Konu Klasör 70’e 30/Aydemir Güler melnur 0 3631 22.11.2013- 11:20
Konu Klasör Sol şerit-Aydemir Güler melnur 0 2830 24.05.2017- 12:43
Konu Klasör Aydemir Güler ile TKP’nin 94. yaşı KP ve Sol solcu 0 3377 11.09.2014- 21:46
Etiketler   Aydemir,   Gülerle,   Söyleşi.
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS