SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 3 Sayfa:   Sayfa:   [1]   2   3   >   son» 
Yine bir seçim sıkışması...           (gösterim sayısı: 12.983)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
denizcan
[ devrimci ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 24.12.2013
İleti Sayısı: 2.431
Konum: Trabzon
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Konu Yazan: denizcan
Konu Tarihi: 10.02.2015- 10:47


Yine bir seçim sıkışması...- Erkin Özalp

Ne yazık ki, sosyalist solda, yumurta kapıya dayanmadan seçim politikaları belirleme alışkanlığı bulunmuyor. Yumurta kapıya dayandığında da, diğer siyasal öznelerin atmış oldukları adımlara ve somut ittifak önerilerine tepki üretmenin ötesine geçmek zorlaşıyor.

Örneğin, günün tartışma konularından biri, Birleşik Haziran Hareketi’nin HDP ile ittifak yapmasının doğru olup olmayacağı...

Açıkçası, bu saatten sonra, merkezî bir ittifakın yarardan çok zarar getirebileceği, solda heyecan yaratmaktan çok verimsiz iç tartışmalara yol açabileceği kaygısını taşıyorum. Çünkü HDP, doğal olarak, BHH’nin karar almasını beklemeden pek çok somut adım atıyor ve kendisi hakkındaki tartışmaların eksenini belirliyor. Bu arada, “çözüm süreci”yle ilgili belirsizliklerin de katkısıyla, seçimlere parti olarak katılmanın anlamı da sorgulanıyor, genel seçimlerden sonra HDP-AKP ilişkilerinin ne şekilde biçimlenebileceği de... Bugünden sonra, BHH ile HDP arasında kurulacak olan bir merkezî ittifak, HDP hakkındaki algıları kolay kolay değiştiremez, ama BHH’nin bağımsız kimliğine bir hayli zarar verebilir...

Başka türlü olabilir miydi?

Eğer BHH, seçimlerde hangi temel talepleri öne çıkaracağını ve hangi somut hedefler doğrultusunda ne şekilde mücadele edeceğini birkaç ay önce açıklayabilseydi, yani kendi bağımsız “seçim platformu”nu ortaya koyabilseydi, her tür ittifak görüşmesini bu seçim platformuna dayalı olarak yürütseydi ve olası bir merkezî ittifak hakkında tüm üyelerinin oylarına başvurarak karar alacağını ilan etseydi, ittifak görüşmeleri daha sağlıklı bir zeminde yürütülebilir, bu görüşmelerin sonunda kurulabilecek olan bir ittifakın diğer unsurları üzerinde gerçek etkilerde bulunulabilir ve böylece BHH’nin bağımsız kimliğinin tartışma konusu hâline gelmesinin önüne geçilebilirdi.

Peki, bundan sonra ne yapılabilir?

Kanımca, toplumdaki, bu seçimlerin Türkiye’nin kaderi üzerinde belirleyici etkilerde bulunacağı algısı önemsenmek zorunda. AKP’nin oylarının geriletilememesi ve daha kötüsü bu partinin başkanlık rejimini getirebilecek bir milletvekili çoğunluğuna ulaşması, ülkemiz için gerçekten de ciddi bir darbe olur. Bu gerçeği yok sayıp “biz kendi işimize bakıyoruz” türü şeylerin söylenmesi ya da AKP’nin oylarının geriletilmesine katkıda bulunmayacak seçim politikalarının belirlenmesi, BHH’nin inandırıcılığını ve asıl önemlisi Gezi ruhunu siyaset sahnesinde temsil etme iddiasını zayıflatır.

Buna karşın, BHH’nin, farklı bir siyaset tarzını temsil ettiğini seçimlerde somut olarak gösterme şansı var. İlkeleriyle, katılımcılığıyla, şeffaflığıyla...

Yine bence:

1. BHH, bir an önce kendi seçim platformunu ilan etmeli. Yani, zaten hayli ileri ve kapsayıcı bir metin olan kendi çağrı metninden hareketle (http://birlesikhaziranhareketi.org/cagri/), seçimlerde öne çıkaracağı temel ilke ve taleplere netlik kazandırmalı. Bu ilke ve talepler temelinde farklı güçlerle merkezî ve yerel işbirliklerine ve ittifaklara açık olduğunu ilan etmeli.

2. BHH’nin yerel meclisleri, kendi bölgelerinde bağımsız aday çıkarma olanaklarını tartışmalı. Bu kapsamda, Gezi ruhunu temsil edebilecek ve diğer partilere oy vermeyi düşünmeyecek seçmenlerden oy alarak AKP’nin oy oranını geriletebilecek adaylar çıkarma çabası gösterilmeli.

3. Özellikle, çok sayıda milletvekili çıkaran, dolayısıyla seçilmek için gerekli olan oy oranının düşük olduğu seçim bölgeleri için özel çalışmalar yürütülmeli. Son yerel seçimlerde sol güçlerin Ankara’daki büyükşehir belediye başkanlığı seçiminde gösterdiği ortak adayının çok düşük bir oy oranında kalmış olması bir ölçüt değil, çünkü söz konusu adayın kazanma olasılığı bulunmuyordu ve ona verilecek olan her oy Melih Gökçek’in işine yarayacaktı. Oysa genel seçimlerde, sandığa gitmeyi düşünmeyecek kesimleri de gözeten çalışmalarla somut kazanımlar elde etme olasılığı çok daha yüksek.

4. Yerel meclisler, CHP ve HDP dâhil olmak üzere farklı güçlerle ortak aday gösterme, BHH’nin seçim platformunu benimsediklerini ilan eden solcu adayları destekleme vb. seçenekler üzerinde durabilmeli.

Geçmiş seçim sonuçları göz önünde bulundurulduğunda, sosyalist solun seçimlerde kaybedebileceği çok fazla bir şey yok. Buna karşın, BHH’nin sonuç alıcı olabilecek seçim hedefleri belirlemesi, en kötü ihtimalle “yeni bir başlangıç” olarak değerlendirilecek, daha iyimser ama bence hayal ürünü olmayan bir ihtimalle de, Türkiye siyasetindeki genel sağa kayma eğiliminin tersine çevrilmesine katkıda bulunacaktır.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 10.988
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 10.02.2015- 11:34


BHH seçimler konusundaki kararını 13 Şubat''tan sonra açıklayacağını Alper Taş'ın açıklamalarından biliyoruz. O kararın CHP veya HDP ile bir ittifaka yönelik olacağını sanmıyorum. CHP'nin bu konudaki kararı basına yansımıştı; CHP ittifak konusuna ''size bir kaç milletvekili verelim'' şeklinde yaklaşıyor. HDP'nin yaklaşımı da bundan farklı değil.

BHH her ne kadar seçimler konusunda nasıl bir tavır sergileyeceğini açıklamamış olsa da kuruluş aşamasında açıkladığı ilkeler konusunda bir tavır sergileyeceği tahmin edilebilir. Bu ilkelere ne CHP'nin ne de HDP'nin uygunluk gösterecek bir tavır sergileyeceğini düşünmüyorum. Buna rağmen seçimler için bir ittifak söz konusu olabilecekse o ittifakın hem CHP'ye ve hem de HDP'ye parlamentoda grup kurabilecek milletvekili adayı sayısının seçilebilecek yerlerden gösterme koşulu getirilebilir. Bu koşulu kim sağlarsa o partiyle bir ittifak yapılabilir diye düşünüyorum. Burada ayrıca bir parantez de açılmalı, bu koşullarda HDP ile bir ittifak yapılırsa ve bu ittifak sonucunda bile baraj geçilmediğinde ortaya çıkacak sonucun yıkıcı sonuçları üzerinde de anlaşmak konusu masaya yatırılmalıdır.

Bütün bunlar bir yana, BHH'nin seçimler konusunda etkin bir tavır almaması da gündeme gelebilir. ''AKP'ye oy yok'' kampanyasıyla BHH kitlesi serbest bırakılabilir ve seçim kampanyası bu yönde sürdürülebilir. Seçime kadar olan zamanı da seçim sonrasına hazırlık yönünde çalışmalar yaparak geçirebilir. BHH'nin yükleneceği tavrın bu olacağını sanıyorum.

Bekleyip göreceğiz!







Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
umut
[ umut yarın ]
Yasaklı
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 12.09.2013
İleti Sayısı: 3.105
Konum: Gizli
Durum: üye uzaklaştırılmış
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: umut
Cevap Tarihi: 16.02.2015- 16:43


Başka bir sorun da var bana göre. HDP ile ittifaka girileceğine inanmıyorum. Eğer böyle bir karar alırlarsa, BHH kitlesinin buna uygun davranacağını da düşünmüyorum. BHH kitlesinin büyük çoğunlukla CHP'ye kürt hareketinden daha fazla sempati duyduğunu düşünüyorum. BHH bunun baskısıyla da böyle bir karar alamaz.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
Alisan
[ ]
Üye Silindi
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi:
İleti Sayısı: 0
Konum: Gizli
Durum: üye silinmiş
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: Alisan
Cevap Tarihi: 16.02.2015- 17:37


Keşke BHH seçimlerle alakalı bir karar alsa ve kararıda bağımsız bir siyaset izleyip seçimlere BHH ismi altında bağımsız katılacak olsa. Böylece bayağı konuşulan güçlerinide toplum görmüş olur.   Artık gücü yüzdelerlemi yoksa bindelerlemi konuşulur net bir şekilde görürüz.




Bu ileti en son Alisan tarafından 16.02.2015- 17:38 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
yura
[ .... ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 08.02.2014
İleti Sayısı: 816
Konum: Bolu
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: yura
Cevap Tarihi: 16.02.2015- 19:07


Alıntı Çizelgesi: Alisan yazmış

Keşke BHH seçimlerle alakalı bir karar alsa ve kararıda bağımsız bir siyaset izleyip seçimlere BHH ismi altında bağımsız katılacak olsa. Böylece bayağı konuşulan güçlerinide toplum görmüş olur.   Artık gücü yüzdelerlemi yoksa bindelerlemi konuşulur net bir şekilde görürüz.



türkiye sosyalistlerinin gücü bir iki sosyalist partinin seçimde aldığı oyun çok ötesinde alişan. sen bilmiyorsun ama senin partin ve hareketin bunu çok iyi biliyor. sosyalistlerin gücü ideolojilerinden geliyor. senin partin ve hareketin kendilerine katılanların bu kadar güçlü olmadıklarını bildikleri için sosyalistlere çağrı yapıyor.  



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
Alisan
[ ]
Üye Silindi
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi:
İleti Sayısı: 0
Konum: Gizli
Durum: üye silinmiş
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: Alisan
Cevap Tarihi: 16.02.2015- 20:52


Alıntı Çizelgesi: yura yazmış

Alıntı Çizelgesi: Alisan yazmış

Keşke BHH seçimlerle alakalı bir karar alsa ve kararıda bağımsız bir siyaset izleyip seçimlere BHH ismi altında bağımsız katılacak olsa. Böylece bayağı konuşulan güçlerinide toplum görmüş olur.   Artık gücü yüzdelerlemi yoksa bindelerlemi konuşulur net bir şekilde görürüz.



türkiye sosyalistlerinin gücü bir iki sosyalist partinin seçimde aldığı oyun çok ötesinde alişan. sen bilmiyorsun ama senin partin ve hareketin bunu çok iyi biliyor. sosyalistlerin gücü ideolojilerinden geliyor. senin partin ve hareketin kendilerine katılanların bu kadar güçlü olmadıklarını bildikleri için sosyalistlere çağrı yapıyor.  

Tamam ne güzel. Bende diyorumki bagimsiz bir sekilde "sosyalist" politikalari dogrultusunda siyaset yapsinlar ve secimede öyle katilsinlarki gercek güclerini görelim diyorum.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
munzur
[ .... ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 19.12.2013
İleti Sayısı: 1.075
Konum: Gizli
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: munzur
Cevap Tarihi: 16.02.2015- 21:20


Neden mısır püskülü atıyoruz?
Asaf Güven Aksel


Değişik versiyonları var fıkranın, ben aklımda kalanı tercih ettim, rivayet muhtelifse de mana bir zaten.

Uzun bir tren yolculuğu sırasında, yolcu bakmış, karşısındaki yaşlıca adam, bir koca poşetten mısır püskülleri çıkarıyor ve belirli aralıklarla, camdan dışarıya atıyor. Üç kez, beş, on... Yol boyu süreceği belli bu eylemin nedenini merak edip sormuş. “Timsahları uzak tutmak için”, yanıtını almış, “mısır püskülü onları engeller”. Doğal olarak deliye bakar gibi bakıp, “iyi de”, demiş, “burada timsah yok ki”. Yaşlı adam, çelebice gülümseyip torbayı göstermiş, elindeki püskülü atarken. “Neden yok zannediyorsunuz?”

Deli besbelli, ama, çevrede timsah görülmemesiyle bu yaptığı eylem arasında bağıntı olmadığını nasıl kanıtlarsınız ona?

Püskül atmayı kesmesini ister ve gene de timsah görülmediğini gösterirsiniz, bir. O civarda zaten timsah yaşamadığını anlatırsınız, iki. İkna olmazsa, trenin içindeyken timsahlardan zarar gelmeyeceği güveni verirsiniz suyuna gidip, üç.

* * *

Bir süredir, Haziran seçimleri nedeniyle, sol, sosyalist çevrelerde Meclis aritmetiğine dayalı hesaplar yapanları uyarıyor, HDP ağırlıklı, CHP yedekli ve sandalye kontenjanlı ittifakların ısıtılmasına karşı sosyalizmin bağımsız alternatifliğini esas almanın altını çiziyoruz. Trenden mısır püskülü atana bakarcasına bakılıyor bize. “Sosyalist hattı inşa ettiğimizden kuşkunuz mu var!”

E, var. Civarda timsah yaşıyor, hem de artan sayıda. Püskül atmayı kestiğimizde, “büyük siyasete cesaretle atılma” ya da “SYRİZA kardeşliği” üzerinden, ittifak demeçleri, yazıları daha bir kaplıyor ortalığı, sonra geri manevra yapılıyor. İki püskül arası, hop, yeniden ufaktan ısıtmalar. “Bize zarar vermez” argümanı ise, birkaç ısırık izi nedeniyle geçerli değil.

O zaman, biz püskül atmayı sürdürelim.

Hazır Murat Belge de, “CHP ile yan yana durmalı, HDP’ye de boş olmamalıyız” derken ve bunu “onun gibi adamlar”a AKP’yi geriletme formülü olarak önerir, bütün bu süreçteki uğursuz işlevini, şimdi restorasyonun misyonerliğiyle taçlandırırken...

* * *

Sadece son birkaç günde, televizyon ekranlarında ya da sosyal medyada, cehalet timsallerinin pervasızca efelenmeleri bile, sinirleri zıplatmaya yeter. “Oturun oturduğunuz yerde; kapatın çenenizi; toplanıp gelseniz kaç yazar!”

Laik bilimsel eğitim için boykota karşı çıkarken de, iç güvenlik yasa tasarısıyla resmileştirilmek istenen faşizmi savunurken de, 20 yaşında bir genç kadının vahşice tecavüze uğrayıp öldürülmesini mazur gösterirken de, bu ifadeleri kullanıyorlar, toplumun aydınlık, ilerici birikimine karşı.

Sandıkta çoğunluk elde etmiş, meşru bir iktidar olmalarını salya saçma hakkı olarak gösteriyorlar.

Bakın AKP’nin 13 yıllık iktidarı altında, hukuktan sosyal yaşama, dış ilişkilerden ekonomiye çizdiği portreden, İslamcı faşizmle yağmacı liberalizmin ülkeye çöreklenmesinden, her gün onlarca örnekle yazdığımız, karşısında mücadele ettiğimiz yeni rejimin rezilliklerinden söz etmiyorum.

Sadece bu efelenmeler bile, şu alçaklara sandıkta bir ders verme duygusunu, öfkesini kabartmaya yeter.

Hep, “biz çoğunluğuz, ne istesek yaparız” diyorlar madem, bunun karşıtının gelişmesi de doğal.

Bu iktidar değişmeli, çoğunluk olmaktan çıkmalı ve yaptıklarının hesabı sorulmalı!

AKP’yi sandıkta geriletmek için her yola başvurma hırsı, evet, sokaktaki insanın bilincinde böyle yankılanabilir. Yanlış mıdır, hayır. Son derece önemlidir bu öfke. AKP geriletilmelidir, ülke bu çeteden kurtarılmalıdır.

Ama, sokaktaki insan tepkisiyle, duyulan öfke açısandan değilse de, AKP ile oturtulan rejim arasındaki bağlantıyı kurabilenler arasında bir fark olmalıdır.

Bu, siyasal duruş ve alternatif önerme sorumluluğundan gelen bir farktır. Tepkiyle, öfkeyle sınırlanamaz. Bunu arkasına alan bir aritmetik hesabıyla yetinemez. Düzen dışıdır.

Sosyalizmden bahseden her siyasetçi, her aydın, büyük fotoğrafa bakmak zorundadır. Analiz etmelidir, hem öyle kılı kırk yararak da değil, sadece açıkça görülen kümelenmelere ve yürürlüğe girmesi beklenen projelere dikkat ederek.

Bunu yapmayı, “fareyi nasıl yakalayacağını, yakalarsa ne olacağını hesap etmekten avlanamayan kedi” manzumeleriyle siyasetsizliğe bağlama çabaları, sıradanın tepkisine oynayan öngörüsüzlükten başka anlam taşımaz.

Böylesi “entelektüel siyasetçi” saptamaları, “yürek, bilek, cesaret” tekerlemeleriyle allanıp pullansa da, sonuç itibariyle, kırk yıllık bildiğimiz sandıkta güç birleştirmeye çağrı zemini arayışıdır.

Fareyi yakala, AKP’yi gerilet, sonrasına bakarız... İnce hesaplarla işi karıştırma şimdi!

“Gerilet geç, tatava yapma” aşamasına intellect cila, sandık aşamasına ne kılıkta varacak, yaşayıp göreceğiz.

“Eylemsiz kılan ince hesap” dedikleri, siyasete sosyalizm ve sınıf perspektifiyle müdahale etmenin, kof ajitasyonla örtülmüş sıradan tutuma izin vermemenin ta kendisidir. Cahil cesaretine bin kere yeğdir.

AKP geriletilmelidir. AKP önüne barikat çekilmelidir. AKP, AKP değildir çünkü. Ne bir partidir, ne bir hükümet. Muhalefete düşürülecek bir güç de değildir. Bir projenin, bir rejim değişikliğinin adıdır. Geriletilmeli, önüne barikat çekilmeli dediğimiz, işte bu rejimdir, bu projedir. Kim eliyle yürütülecek olursa olsun.

Bugün AKP’ye karşı sandıkta güç birleştirme çağrıları, projenin Erdoğan’sız, gerektiğinde AKP’siz devamı rolüne soyunan HDP’den CHP’ye düzen partileriyle el ele verme, timsah çenesine kilitlenmeyle sonuçlanacaktır.

Daha vahimi, timsahın ağzına ülkeyi itme suçuna ortaklıktır.

AKP, bir solukta kenara itilecek bir güç olmadığını gösteriyor, çatlağıyla patlağıyla. Ve bugün, Cumhuriyet sonrası yağmacı gerici rejimin başrolündedir. Ama, bunu söyleyip durmak, hemen arkasında yeni jönlerin jeneriğe girişine fazla takılmamak anlamına gelirse, fareye bakıp cardonu ıskalayan pisicik olma riski taşır.

Biz bu projeye, özel mülkiyet ilişkisine, emperyalizme karşı, tek alternatifi, sosyalizmi inatla savunmak için, her türlü kirlenmeye teşnelere dönüp bakmadan, “yalnızlığa” razıyız.

Hatta, “bunlar da emperyalizmi her dizayna muktedir sanıyor” abartısıyla işin gölgelenmesine hiç değinmeden.

Açık konuşalım, “güçleri birleştirmek”, eğer Haziran’ın parklarına meftun olmanın siyaset sanılmasından ibaret değilse, adı konulması gereken bir önermedir.

AKP’yi geriletecek her yola tereddütsüz koyulmak, biraz somutlanmak ihtiyacında.

AKP’nin almadığı her oy, buna dahil mi? O oyları alanların Türkiye ve bölge için yeni planlarda üstlendiği role bakacak mıyız? Orasına sonra bakarız deyince, cinfikirli avcı kedi mi oluyoruz? “Gideni ve gelmekte olanı anlamak” dizesi, bazı şartlar altında pasifizme mi varır? Neymiş o gelen demek, tereddütlü laf ebeliği mi oldu şimdi?

Kendiliğinden tepkinin, öfkenin -ister Haziran gibi halk hareketi olsun, ister son seçimlerin “bas geç”i- düzeni aşan örgütlü bir alternatife kanalize edilmesi için çabalamak, ne zamandan beri “örgüt kutsayıcılığı”, “aracı amaç yapmak” gibi Leninizmin modern zamanlar yorumu adı altında, Leninizmin yadsınmasına, öncü parti fikriyatının “kitle partisi” görünümüyle berhava edilmesine malzeme oldu? Bir araya gelmek, nerede ve ne için bir araya gelindiğini unutturacak bir kendinden geçme hali midir? “Kalabalıkların cazibesi”nden bahsedeli ne kadar oldu Rosa?

Haydi, ne zamandır söylüyoruz, açık konuşalım mı?

“Sosyalist bağımsız hattın güçlendirilmesi”nden anlaşılan, masadaki ciddiyeti, pazarlık kozunu artırmak mı?

“Öyle bir şey yok işte!” Ne güzel, ama nemize lazım, biz yine püskül atmayı sürdürelim de, Haziran’a az kalmışken...



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
munzur
[ .... ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 19.12.2013
İleti Sayısı: 1.075
Konum: Gizli
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: munzur
Cevap Tarihi: 16.02.2015- 21:25


BHH'de egemen olacak düşüncenin bu olduğunu düşünüyorum. BHH bağımsız sol kimliğini korumalı. Sandalye pazarlığına da girmeden bu konuda özgün bir direnç noktası oluşturmalıdır.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
denizcan
[ devrimci ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 24.12.2013
İleti Sayısı: 2.431
Konum: Trabzon
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: denizcan
Cevap Tarihi: 18.02.2015- 10:01


Seçim ve sonraki devrim...- Ahmet Cemal  

29 Ekim 1923 tarihinde kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihindeki en önemli genel seçim, 7 Haziran 2015 günü gerçekleşecek. Çünkü bu seçim, yeni bir dört yıllık dönemde ülkeyi kimlerin yöneteceğinin belirlenmesinin çok ötesinde, Türkiye Cumhuriyeti’nin ayakta kalıp kalmayacağının oylanması niteliğini taşıyacak.

2002’den bu yana bu ülkede olup bitenler – ve hâlâ da olmakta olanlar -, Türkiye’de demokrasinin ve Cumhuriyet’in temellerini oluşturan bütün erdemlerin ve değerlerin daha önce eşi görülmedik bir kapsamda yıkılmasına yol açtı. Her şeyden önce Türkiye, demokrasinin olmazsa olmaz koşulu olan laiklik karakterini yitirdi. Yine aynı dönemde ülke bir hukuk devleti olmaktan bütünüyle çıkıp, başta anayasa olmak üzere, bütün yasal düzenlemelerin ya hiç uygulanmadığı, ya da iktidardakilerin keyiflerine göre uygulandığı bir ülkeye dönüştü. Bunun için tek bir örnek vermek yeter. Kaynaklara göre Türkiye Cumhuriyeti’nin üniversitelerinde şu anda yetmişin üzerinde hukuk fakültesi var. Bu durumda ülkeyi kasıp kavuran hukuksuzluk karşısında bu fakültelerin hepsinin sessiz kalmayı sürdürmesi bile, modern dünyada bir hukuk devleti olabilme – ya da daha doğrusu, olamama! – bağlamında Türkiye Cumhuriyeti’nin ne kadar utanılacak bir duruma düşürüldüğünün en belirgin göstergesidir.

İnsan hayatının ve insanlık onurunun artık her gün hiçe sayılması, ülkenin olağan ve kalıcı gündem maddelerinden biri olup çıktı. Öte yandan eğitimde eleştirel düşüncenin nasıl daha çok yaygınlaştırılacağının bağımsız bir bilim dalının konusunu oluşturduğu bir dünyada resmi eğitimin bütünüyle inanç temeline dayandırılması, eğitim konusunda Türkiye Cumhuriyeti’nde sondan ikinciliği kazandırdı.

2013’ten bu yana ülkeyi sarsmakta olan ve yine gündemden hiç eksilmeyen, tarihte eşi görülmemiş kapsamdaki yolsuzluklar ise toplumun ahlak temellerini bütünüyle yıktı.

Bu durumda 7 Haziran tarihinde yapılacak seçimleri yalnızca dört yılda bir yapılan olağan genel seçimlerden biri saymak, ancak bilinçli bir gaflet ürünü olabilir. Çünkü önümüzdeki seçim, aynı zamanda bir devrim niteliğini taşıması ve varolan düzeni bir bütün olarak değiştirmesi zorunlu bir genel seçimdir. Yukarıdaki satırlarda çok özet niteliğinde yansıtmaya çalıştığım düzenin böyle sürüp gidebilmesi, eğer Türkiye Cumhuriyeti’nin ayakta kalması içtenlikle isteniyorsa, olanaksızdır. Bu gerçek göz önünde tutulduğunda, 7 Haziran seçiminin bu düzenin demokratik yoldan bütünüyle değişmesini sağlayabilecek son şans olduğunun da iyi bilinmesi gerekmektedir.

Düzenin bütünüyle değişmesi üzerinde ısrarla durdum, çünkü bugün içinde yaşadığımız, artık o parça parça onarımlarla yeniden insanca bir işleyişe kavuşturulamayacak bir düzendir.

Yukarıda sözünü ettiğim anlamda, bir devrim niteliğindeki bir genel seçimin başarılabilmesi, bu ülkenin Cumhuriyet olarak geleceğini güvence altına almaya tek başına yetmeyecektir. Bunun için seçimden sonra da pek çok düzeltme girişiminin devrimci bir kararlılıkla yürürlüğe konulması kaçınılmaz olacaktır.



Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 3 Sayfa:   Sayfa:   [1]   2   3   >   son» 



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Şeyh Sait Tartışması: Tarihsel gerçek ve sol... melnur 4 296 27.12.2023- 10:40
Konu Klasör Erkan Baş: Asrın dayanışmasını örgütledik, şimdi asrın hesaplaşması geliyor! melnur 0 390 20.03.2023- 10:08
Konu Klasör İslamcılar yine kazanabilir mi? melnur 0 748 01.08.2022- 03:25
Konu Klasör Sn.VEDA yine döktürmüş! melnur 36 17195 07.02.2018- 15:36
Konu Klasör Çarşı yine sahnede: melnur 2 4481 23.08.2013- 13:24
Etiketler   Yine,   bir,   seçim,   sıkışması.
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS