SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
Seçimlerde nasıl bir sol birlik           (gösterim sayısı: 3.391)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
umut
[ umut yarın ]
Yasaklı
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 12.09.2013
İleti Sayısı: 3.105
Konum: Gizli
Durum: üye uzaklaştırılmış
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Konu Yazan: umut
Konu Tarihi: 21.02.2015- 00:07


BHH’nin henüz nokta konmuş bir yol haritası yok

Komünist Parti Merkez Komite Üyesi Kemal Okuyan seçimlere yönelik sorularımızı yanıtladı. Okuyan, tek ilkesi AKP karşıtlığı olan bir konumlanışın doğru olmayacağını belirtirken, bileşeni oldukları Birleşik Haziran Hareketinin seçimlere dair henüz bir rota belirlemediğini ifade etti.

Resim Ekleme

Faruk AYYILDIZ

Komünist Parti Merkez Komite Üyesi Kemal Okuyan, tek ilkesi AKP karşıtlığı olan bir konumlanışın doğru olmayacağını belirtirken, bileşeni oldukları Birleşik Haziran Hareketinin (BHH) seçimlere dair henüz bir rota belirlemediğini ifade etti. Çeşitli çevrelerce yapılan “geniş bir ortak cephe” çağrılarını da değerlendiren Okuyan, “Daha geniş bir birliktelik BHH içinde yeni bir değerlendirme anlamına gelir” diye konuştu.
Kemal Okuyan, seçimlere yönelik sorularımızı yanıtladı.

İlk olarak Türkiye nasıl bir ortamda seçimlere gidiyor?

Türkiye, seçimlerin tamamen önemsizleşmesi, hatta imkansız hale gelmesi gibi uç noktalara bile varabilecek kaotik bir süreçte. İşin gerçeği yalnızca Türkiye değil, tüm bölge ve hatta dünya oldukça belirsiz bir döneme girdi. Ülkemiz açısından baktığımızda, AKP hükümeti normal gözükmeyen, bir “delirme” tavrı içinde hareket ediyor. Bu tavrın bir nedeni AKP’nin kendisi ise diğeri de söz konusu kaotik ortam. Bizim gördüğümüzü bazı açılardan AKP de görüyor. Kavgaya hazırlanıyor ve aslında her gün her saat kavga ediyor.

AKP KARŞITLIĞI TEK İLKE OLAMAZ

Demokrasi güçlerinin seçimlere dair tutunacağı tavır da tartışılmaya başlandı. Birleşik Haziran Hareketi seçimler için bir yol haritası belirledi mi?
Birleşik Haziran Hareketi bir seçim platformu değil. Seçimler elbette önemli ve BHH, seçimlere ilişkin bir değerlendirme yapacak ve belli bir yaklaşım geliştirecek. Ancak şu anda BHH’nin nokta konmuş bir yol haritası yok. Bu yol haritasının BHH’nin ilkelerine, kuruluş amacına uygun olacağını söyleyebiliriz. Bir oluşum, seçimlere özgü bir hareket tarzı geliştiremez; neyse mücadele hedef ve ilkeleri, ona uygun hareket eder.

AKP’nin önümüzdeki seçimlerden güçlü çıkması halinde otoriterleşmenin daha da artacağı yorumları yapılıyor. Bu otoriterleşmeye karşı birleşik muhalefet vurgusu da yapılıyor. Birleşik bir muhalefet hareketini mümkün görüyor musunuz?
Tek ilkesi “AKP karşıtı olmak” diye bir konumlanış olamaz. Bu on yıl önce gerçekçi olabilirdi, çünkü AKP’nin arkasında emperyalist ülkeler, Türkiye sermayesi bir blok halinde kararlı bir biçimde duruyordu. Şimdi ise AKP’nin uluslararası durumunda belirsizlik var. Bazı şeyler, zamanında anlamlıdır. Bugün AKP ile mücadele kadar, emperyalist planlara karşı mücadele de önemlidir.

BHH’NİN KENDİSİ ZATEN BİRLEŞİK BİR HAREKET

Kürt hareketinden Alevi, sol, sosyalist güçlere birlikte hareket etme çağrıları geldi. Emek Partisinin de ortak cephe çağrısı vardı. Siz bu çağrıları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ortak hareket etme kültürü elbette önemlidir. Ancak neden ortak hareket edildiği de   önemlidir. Emperyalizme, gericiliğe karşı amasız-fakatsız bir konumlanış gerekiyor. Bu anlamda çağrıların içeriği, doğrultusu önemli. Dün AKP iktidarı etkili karşı devrimci müdahaleler yaparken, böyle çağrılar yapılmıyordu. Geç olsun, güç olmasın diyebiliriz; öte yandan her gün çözüm sürecinin önemli bir noktaya geldiği açıklamaları haber oluyor. Bütün bu çağrıların içinin nasıl doldurulduğu da önemli.

Birleşik Haziran Hareketi tarif edilen ‘ortak cephe’ içerisinde yer alır mı?

Birleşik Haziran Hareketinin kendisi zaten birleşik bir hareket. Bu hareket daha geniş bir birlikteliğin içine girmek için değil, kendi belirlediği hedefler doğrultusunda toplumsal bir hareket yaratmak için kuruldu. Dolayısıyla “daha geniş bir birliktelik” hem BHH içinde hem de BHH’deki örgütlü-örgütsüz çevre ve kişiler açısından yeni bir değerlendirme anlamına gelir. Kimse bu noktada BHH adına konuşamaz. Ancak ben kendi bulunduğum siyasi parti adına, emperyalizm ve gericilik konusunda sağlam ve kalıcı bir tutum alan, sınıfsal bakmak konusunda eli korkak olmayan her birlikteliğe sıcak bakacağımızı söyleyebilirim.

Evrensel




Bu ileti en son umut tarafından 21.02.2015- 00:34 tarihinde, toplamda 2 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
umut
[ umut yarın ]
Yasaklı
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 12.09.2013
İleti Sayısı: 3.105
Konum: Gizli
Durum: üye uzaklaştırılmış
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: umut
Cevap Tarihi: 21.02.2015- 00:17


En temel hedefimiz AKP’nin yenilmesi

Halkın Türkiye Komünist Partisi (HTKP) Merkez Komite Üyesi Erkan Baş ile yaklaşan genel seçimleri ve demokrasi güçlerinin seçime dair izleyeceği çizgiyi konuştuk. Birleşik Haziran Hareketi olarak somut kararlarını gelecek hafta belirleyeceklerini söyleyen Baş, “BHH, en başa AKP’nin yenilmesi ve karşı devrimin durdurulması hedefini yazacaktır” dedi.

Resim Ekleme

Faruk AYYILDIZ

Halkın Türkiye Komünist Partisi (HTKP) Merkez Komite Üyesi Erkan Baş ile yaklaşan genel seçimleri ve demokrasi güçlerinin seçime dair izleyeceği çizgiyi konuştuk. Birleşik Haziran Hareketi olarak somut kararlarını gelecek hafta belirleyeceklerini söyleyen Baş, “BHH, en başa AKP’nin yenilmesi ve karşı devrimin durdurulması hedefini yazacaktır” dedi.

2015 genel seçimlerine gidilen ortamı nasıl değerlendiriyorsunuz?
AKP, emperyalizmin ve Türkiye sermaye sınıfının hayallerini hayata geçirmiş, karşı   devrimci bir partidir. Türkiye’de sermayenin dilediği gibi hüküm süreceği, emekçilerin tüm ekonomik ve sosyal haklarının budandığı bir düzenin, bir piyasa faşizminin yaratılması, ancak yobazlığın iktidarıyla mümkündü. AKP eliyle bu gerçekleşiyor.

Bu iktidarın sürdürülebilmesi için daha yoğun bir gericiliğe, sömürü koşullarının artırılmasına, toplumun zor aygıtıyla daha fazla baskı altına alınmasına, bölgedeki şiddetin tırmandırılmasına ihtiyaç vardır.
Türkiye gibi, sınıfsal mücadele geleneğinin, yurtsever ve aydınlanmacı birikimin olduğu bir ülkenin AKP’nin karşı devrimine kolaylıkla boyun eğmesi, bu sürecin iktidar açısından sorunsuz atlatılması beklenemezdi, öyle de oldu. TEKEL direnişinden bu yana ve en ciddi örneğini Gezi’de gördüğümüz haliyle Türkiye’de emekçiler ve ilerici halkımız bu karanlık gidişe direnmekte, boyun eğmemektedir.

İşte Türkiye 2015 seçimlerine giderken, karşımızda böyle bir tablo bulunuyor: Bir yanda, varlığını sürdürebilmek için daha da saldırganlaşmaktan başka bir şansı olmayan sermaye iktidarı, diğer yanda, boyun eğmediğini gösteren ancak derlenmesi, örgütlenmesi ve hedefe yöneltilmesi gereken bir direniş…
AKP yapmakta, kurmakta zorlanan, esasında yıkıcı bir parti. Geride bıraktığımız 13 yılda gördüğümüz buydu. Bugün bu parti kendisi açısından, taşları yerli yerine oturtacağı, karşı devrimine kurumsal bir kimlik kazandıracağı yeni bir açılım peşinde.  

2015 seçimleri de bu süreçte   önemli bir uğrak noktası olacaktır. Başında karşı devrimci bir iktidar olan İkinci Cumhuriyet, seçimlerin ardından başkanlık ve anayasa tartışmalarıyla, kendi iktidarını kalıcılaştıracak bir politik hamle yapmak istiyor.

Halkın Türkiye Komünist Partisi olarak biz, 2015 seçimlerini bu eksende değerlendiriyor, AKP’nin cüretkar heveslerini boşa çıkarmanın bir adımı olarak önemsiyoruz.

Çok önemsediğimiz Birleşik Haziran Hareketi, AKP’nin karşı devrimini durdurmak ve Türkiye’de, emekçilerin cumhuriyetinin temellerini atmak için atılmış adımlardır.

Birleşik Haziran Hareketi seçimlerde nasıl bir yol izleyecek?

BHH seçim odaklı kurulmuş bir yapı değil. Türkiye emekçi halkının 2013 Haziranında ortaya çıkan o muazzam itirazına güvenen, ondan öğrenmek isteyen, onu örgütlü bir güce dönüştürmek isteyen bir hareketiz. Sosyalist özneleri de kapsayan ancak, Türkiye’nin dört bir yanında direnmekte olan, AKP Türkiyesi’ne itiraz eden kesimlerin ortak mücadele cephesi olması amacıyla kurulmuştur. Siyasetin dört yılda bir sandığa gitmek anlamına gelmediğini, sokakta, fabrikada, mahallede, okulda mücadelenin önemini kavramış olanların hareketiyiz. Haziran açısından öncelik budur.

Öte yandan, seçimler Türkiye’de siyasi ve toplumsal mücadeleler bakımından elbette önemsenmesi gereken bir olgudur. Direniş, öyle ya da böyle kendisini sandıkta da göstermelidir. Birleşik Haziran Hareketi’nin geçen ay Ankara’da 150’nin üstünde meclisi temsil eden 1500 civarı delegeyle toplanan Türkiye Meclisinde de, seçimlerde birlikte hareket etmenin, ortak bir tutum belirlemenin önemli olduğunun altı çizilmiştir.

Haziran’ın seçimlere ilişkin kararı henüz netleşmiş değil. Bu hafta sonu Haziran yürütmesi, hem Haziran’ın kuruluşuna öncülük eden Vişnelik toplantılarının bileşenleri, hem de Türkiye’nin önemli bir aydın birikimiyle bir araya gelerek, seçimlere ilişkin yol haritasının ayrıntıları üzerine fikir alışverişinde bulunacak. Bu toplantı ve yerel meclislerde yapılacak değerlendirmelerin ardından seçimlere ilişkin somut bir tutum belirlenecek.

Ancak şunu söyleyebilirim, Birleşik Haziran Hareketi somut kararını belirlerken en başa, AKP’nin yenilmesi ve karşı devrimin durdurulması hedefini yazacaktır.

AKP iktidarının 2015 seçimlerinden güçlü çıkması halinde baskı ve otoriterleşmenin daha da artacağı yorumları var ve birleşik muhalefet ihtiyacına vurgu yapılıyor. Önümüzdeki dönem böylesi bir birleşik muhalefet mümkün mü?

2015 seçimlerinden sonrası için mesele yalnızca baskı ve otoriterleşmenin artırılması değil. Bu bir araç. Asıl amaca bakmak gerekiyor. Asıl amaç, “Yeni Türkiye” safsatasının hukuki, kurumsal temellerinin atılması, başkanlık ve “yeni anayasa” ile yapının örülmesi, toplumun her alanındaki gericileşmenin dizginlerinden boşalması… Bunun için daha fazla baskıya, daha fazla otoriterleşmeye muhtaçlar. Pedala basmadıklarında düşeceklerini biliyorlar. İşte tam da böylesi bir hedefi gördüğümüz için ve buna karşı halkın gücüne güvendiğimiz için Birleşik Haziran Hareketinin bir parçasıyız ve çağrımız açık: Gericiliğe, sömürüye ve emperyalizme karşı olan güçler bir araya gelmeli. Türkiye’nin geleceğinde AKP’yi görmeyen, planlarını AKP üzerine inşa etmeyen tüm güçler bir araya gelmeli, bunun yolları üzerine düşünmeli, çaba sarf etmeli.

Bu konuda bir noktaya daha değinmek isterim. Bu bir araya geliş ya da ortak mücadele yalnız muhalefet misyonuna da sıkıştırılmamalı. Türkiye’nin geleceği tartışılırken, Türkiye ve dünya kapitalizmi ağır bir krizin içinden geçerken, bizler iktidar hedefiyle, emekçilerin Türkiyesi’nin kurulacağı iddiasını somutlayan bir güç olarak ortaya çıkmalıyız.

‘KÜRT HAREKETİNİN KENDİNE SORMASI GEREKİYOR...’

Kürt hareketinin, Alevi, sol, sosyalist güçler ile Kürtlerin birlikte hareket etmesi çağrısını biliyorsunuz. Emek Partisi de 7. Kongresinde bu yönde bir çağrıda bulundu. Siz ne diyorsunuz?

Öyle bir dönemdeyiz ki, herkes bir testten geçiyor. Yıllardır, AKP gericiliğiyle ilgili çok sözler söyledik. AKP’ye bel bağlanmaması gerektiğini, orada aydınlık bir geleceğin olmadığını, o yolun yol olmadığını söyledik. Şimdi Kürt hareketi dahil olmak üzere, bir dizi öznenin kendine şu soruyu sorması gerekiyor. AKP ile ortak bir gelecek mi arzuluyoruz, yoksa, kardeşliğin ve barışın tesisi için iktidar partisini yıkmamız mı gerekiyor? Kız ve erkek çocuklarını bir arada görmeye tahammül edemeyen yobaz sapkınlığa, laikliği bir bütün olarak ortadan kaldıran girişimlere tahammül edecek miyiz, etmeyecek miyiz? AKP’nin anayasa ve başkanlık hamlelerine net bir karşı çıkışı örgütleyecek miyiz, yoksa “Bunlardan ne kazanırız” hesaplarına mı girişeceğiz? Sorun bizce bu kadar basittir.

Bir şey daha ekleyelim… Aynı sorular, kendilerine Kemalist, ulusalcı vs. diyen kesimler için de geçerlidir. Bu kesimler de kimi örneklerde gördüğümüz gibi, özellikle Kürt meselesinde AKP lehine yeni bir “yetmez ama evet” pozisyonunu üretmiştir. Bu kesimler de AKP’nin düşmanlık üreten politikalarına onay verip vermeyecekleri üzerine düşünmeli, kardeşlik projesini nasıl üretebileceğimiz üzerine kafa yormalıdır.  

Birleşik Haziran Hareketi tüm demokrasi güçlerini kapsayan tarifiyle böyle bir birliktelik içerisinde yer alır mı?
Haziran henüz kurullarında seçim kararını olgunlaştırmamıştır. Bu nedenle, söyleyebileceklerim yalnız yukarıdaki genel ilkeleri hatırlatmak şeklinde olabilir. Bunun dışında bir söz söylemek Haziran’ın kendi iç hukukunu göz ardı etmek anlamına gelir ve bunu tercih etmeyiz. Gelecek hafta itibariyle daha somut tartışabileceğimizi düşünüyorum.

Evrensel




Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
umut
[ umut yarın ]
Yasaklı
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 12.09.2013
İleti Sayısı: 3.105
Konum: Gizli
Durum: üye uzaklaştırılmış
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: umut
Cevap Tarihi: 21.02.2015- 00:28


CHP, Kürtler ve sosyalistler blok oluşturmalı

ÖDP Eş Genel Başkanı Alper Taş, seçimlere yönelik hedeflerini bir bileşeni oldukları Birleşik Haziran Hareketi ile birlikte değerlendireceklerini vurguluyor.

Resim Ekleme
Fatih POLAT

ÖDP Eş Genel Başkanı Alper Taş, seçimlere yönelik hedeflerini bir bileşeni oldukları Birleşik Haziran Hareketi ile birlikte değerlendireceklerini vurguluyor. Taş, ÖDP olarak öncelikli hedeflerini açıklarken, CHP, Kürtler ve sosyalistlerin birlikte oluşturacakları bir blokun, “İslami faşizm tehlikesi” ile baş edebilecek bir seçenek olacağını söylüyor.

AKP FETRET DÖNEMİNİ YAŞIYOR

Türkiye size göre nasıl bir ortamda seçime gidiyor?
Bu ortamı özellikle AKP rejimi açısından ele almakta fayda var. Çünkü 13 yıla yaklaşan bir AKP devleti ile karşı karşıyayız. Bir proje olarak doğdu, bir proje olduğu da zaten gün geçtikçe çeşitli itiraflarla da ortaya çıkıyor. AKP kurucularının da dile getirdiği üzere, iç ve dış dinamiklerin çakışmasıyla ortaya çıkan bir projenin çözülme sürecinde olduğunu, daha doğrusu bir fetret dönemine girdiğini söyleyebiliriz. Artık AKP’yi vareden, bu projeyi “anlamlı kılan” konjonktür değişti. İç ve dış dinamikler açısından değişti. İç dinamikler açısından özellikle 2013 haziran isyanında AKP’ye karşı ortaya çıkan, halkın aşağıdan direnişi, AKP’nin yukarıdan geliştirdiği faşizan politikalara karşı dur deyişinin, AKP rejiminin sonunun başlangıcı olduğunu düşünüyoruz. Ve oradan bu yana AKP’nin bir çatırdama dönemi içine girdiğini düşünüyoruz. İç dinamikler açısından haziran isyanı AKP’ye büyük bir çizik attı, büyük bir tokat attı. AKP hâlâ o yediği tokadın etkisinden kurtulamadı.

Bir de uluslararası alanı daraldı AKP’nin. Emperyalizmin bölgeye dönük bir projesi olarak oluşmuş olan bir örgütlenmeydi AKP. Ve esas amacı bölgede Amerikancı olmayan İslam’a karşı Amerikancı bir İslam’ı geliştirmek ve pazarın önünü açmaktı. AKP, ‘ılımlı İslam’ı geliştirmek, bu çerçevede de Şii İslam’a karşı Sünni İslam’ı arkasına alan bölge siyasetinin önemli bir aktörü olarak kuruldu. Burada AKP kraldan çok kralcı da oldu ve bu yürüttüğü politikalarda da başarısız oldu. Şimdi bölgede dengeler değişti. ABD de artık bölgede sadece Sünniler üzerine dayalı bir bölge siyasetinden vazgeçip, Şii İslam ile de diyalog arayan bir sürecin önünü açtı. İran ile yakınlaşmalar vb... Bu manada dönem değiştiği için AKP çıplak olarak ortada kaldı.

Bakma iki seçimi kazandı. Ama insanlar AKP’ye kerhen oy verdiler. AKP rejimi çözülüyor fakat AKP rejiminin yerine ne konulacağı sorunu var. Her iki seçimde de gördük ki, sokakta gelişen muhalefet sandıkta güçlü bir alternatif oluşturamadığı için AKP bu seçimleri de kazanabildi.

Peki bu tabloyu değiştirmeye yönelik olarak BHH ile HDK içindeki güçlerin ortak bir seçim platformu oluşabilir mi?
BHH’nin ilk yürütme toplantısı dün gerçekleştirildi (8 Ocak 2015). Ve gerçekten seçim için değerlendirdiğimiz bir hareket değil BHH. Biz esasen BHH’yi, bu AKP devlet oldu, yarın seçimi kaybetse bile hükümet olmaktan düşse bile, iktidar olmaktan düşmeyecek bir zihniyete sahip, o yüzden bu İslami faşizme karşı sokak sokak mücadele etmek için halkın bir öz savunma örgütü olarak tartıştık. Bu çerçevede ortaya koyduk. Buradan bakarken BHH’nin sokakta eş değer hareketinin de HDK olduğunu tespit ettik. Çünkü HDK ile BHH birleşik muhalefet zeminleri olarak, Türkiye’nin temel meselelerinde anlaştıkları noktalarda ortak bir hatta, daha birleşik mücadele süreci örgütleyebilirler. Ve zaman içerisinde daha da geniş bir birleşik mücadele zemini yaratmaya BHH içindeki yapılar kapalı değil. Ama bu seçime geldiğinde, seçimin birtakım daraltıcı, bir takım sıkıntılı noktaları oluyor. Birincisi, BHH içinde CHP milletvekilleri var, sosyal demokrat yurttaşlarımız var. Bunun ötesinde değişik siyasi partiler, yapılar var. Bu yapı ile beraber bir tartışma yapacağız ve bir seçim siyaseti oluşturmaya çalışacağız. Bu seçim siyasetinin ne olabileceğine ilişkin şimdi bir şey söyleyemiyorum. Bu rahatlıkta değilim. Ama şunu söylemek lazım; BHH, AKP’nin geriletilerek onun yerine eşitlikçi, özgürlükçü bir cumhuriyetin ve Türkiye’nin inşa edilmesi konusunda gerekli hassasiyeti gözeten bir seçim siyasetini ortaya koyacaktır. Buna inanıyorum.

BHH dışındaki güçlerin de, örneğin Hükümet ile müzakere yürüten HDP’nin de, ya da EMEP’in de Hükümete yönelik net eleştirileri var. BHH’nin AKP’ye karşı oluşturmak istediği platform buraya açık mı? Bir de, Kürt hareketinin ÖDP’ye çağrısının BHH içindeki bazı kesimleri rahatsız ettiğini görüyoruz...
E tabi kulislerde böyle şeyler var. Çeşitli yazılar da yazıldı. BHH kuruldu ve onun önemli bir parçası olan ÖDP’ye Duran Kalkan’dan gelen bu teklif BHH’yi bölme hamlesi olarak ele alındı. Ama ben o fikirde değilim. Söyledim de, Duran Kalkan’ın çağrısının samimi ve içten olduğunu düşünüyorum. Duran Kalkan ve Kürt siyasetinin çağrısı bize yeni de değil. Şöyle demek haksızlık olur; durduk yerde daha önce hiç olmamış bir şeyi bize öneriyorlar filan değil. Bunu daha önceki süreçlerde de söylediler. BHH kuruldu ve bizi ayrıştırmak, bizde bir kafa karışıklığı yaratmak için Kürt hareketi bunu planlı bir siyaset olarak önerdi diye asla söyleyemem. Böyle olduğuna da inanmıyorum.

Bizim BHH’deki kaygı şuydu; ÖDP BHH’nin dışında HDP ile iş yapıp, kendi yolunu kendisi çizip bizi ortada mı bırakacak? Ben meclis toplantısında söyledim, ÖDP seçim siyasetini BHH ile beraber belirleyecek. Yani BHH’nin bütünlüklü olarak seçimden kırılmadan çıkması bizim için önemlidir. Seçim önemsiz değildir ama hayat seçimden de ibaret değildir. Çünkü bize seçim sonrası İslami faşizme karşı örgütlenebileceğimiz bir mücadele zemini lazımdır. Bu zemini korumak önemlidir.

BHH, HDK’Yİ DOST GÖRÜYOR


Yani seçimde ortaklık olmasa da, ortak mücadele ederiz, diyorsunuz. Ama bu söylediklerinizden seçime dair net bir şey çıkmıyor belirlenmediği için...
Seçime ilişkin olarak HDP, HDK zemini ile ne yapacağımıza ilişkin net bir belirleme yok ama AKP’nin politikalarına karşı sokak muhalefeti geliştirme konusunda HDK ile ortak mücadele zeminleri geliştirebilme konusunda var. Örneğin Kobane olayları patladığında BHH diye bir şey olsaydı, bir bütün olarak BHH ve HDK diye ortak zeminler geliştirebilirdi. Bu zeminlere karşı BHH kapalı değil. HDK’yi dost bir zemin olarak görüyor. Sorular yok mu, eleştiriler yok mu, kaygılar yok mu, bunu da açıklıkla söyleyelim. Kürt hareketinin AKP ile yürüttüğü, adı müzakere olmasa bile sürecin kendisinden, “Bu Kürtler AKP ile anlaşacaklar ve bizim de razı olmayacağımız bir takım sonuçlarla karşımıza gelecekler, o yüzden Kürt hareketine kendimizi bağlayan ve onun vesayeti altına girebileceğimiz tutumlardan uzak duralım. Sürprizlerle karşılaşmamak açısından bu hassasiyeti koruyalım” diyen önemli bir topluluk da var. Bu kaygı, zaman zaman Kürt siyasi hareketinin sözcüleri tarafından dile getirilmiş şeylere dair. Örneğin Kürtler ile Türkler yan yana gelsin ve Ortadoğu’da belirleyici bir güç olsunlar gibi bölgesel güç olma hesaplarına dayalı laflar söylendi. İkinci bir nokta olarak da, başkanlık sistemine razı olunabilir mi? Ki bu konuda Selahattin Demirtaş ve değişik çevrelerce çok sert bir biçimde ‘Buna asla razı gelmeyeceğiz’ açıklamaları yapıldı. Bir de, Türk-İslam sentezine paralel bir Kürt-İslam sentezi de Kürt bölgelerinde gelişebilir mi noktasında bir takım kaygılar var. Elbette ki, sosyalist hareket Kürt ulusal hareketi ile bir dayanışma içerisinde olur, olmalıdır, ama özgünlüğü ile olur. Bütün paradigmasını Kürt ulusal hareketinin mücadele hedefine hapsedemez. Onun öncelikleri vardır. Mesela biz AKP’ye karşı mücadele konusunda rahatız. Çünkü onunla bir müzakere yürütmüyoruz. O bir müzakere yürütüyor. O müzakere yürüttüğü için AKP ile mücadele yürütmüyor diye bir şey de söylemiyoruz. Bu da haksızlık olur. Ancak bu konularda Kürt hareketine karşı kaygıları, kuşkuları ifade etmek de son derece önemli.

‘BÖYLE BİR İTTİFAK AKP’Yİ YENER’

Peki bunlar seçim birliği tartışması için engel mi?

Ben bunun zorluklarının olduğunun farkındayım sadece. Her iki kesimin dayandığı dinamiklerin farklılıklarına baktığımızda bir sıkıntı olduğu gözüküyor. Ama BHH’yi de CHP’ye yamanacak diye düşünmek de doğru değil. Ben açık söyleyeyim ÖDP tabanının cumhurbaşkanlığı seçiminde büyük çoğunluğun Selahattin Demirtaş’a oy verdiğini düşünüyorum. Ekmeleddin’e oy verdiğini düşünmüyorum. Resmi bir karar olmasa bile. Geçtiğimiz yerel seçimlerde HDP’nin anlamlı olarak sonuç alabileceği yerlerde HDP adaylarına oy verdiklerini düşünüyorum. Bazı yerlerde de CHP adaylarına da oy vermişlerdir. Zaten üç tane ilçede de CHP ile ittifak yaptık. Bunu da açıkladık zaten. Yani CHP ile bir ittifak siyasetimiz olsa bunu saklamayız. Bunu gizlemeyiz. Gizlemek de doğru değil, siyaset açık yapılır. 30 Mart seçimlerinde CHP’ye önerdik, 10 Ağustos seçimlerinde de CHP’ye önerdik, açıkça ittifak siyaseti önerdik CHP’ye. Ama CHP’nin ÖDP ile ittifak yapma siyaseti olmaz. Sadece şunu talep eder, birkaç kişiyi belirli yerlerden gösterelim. Mesele gelinen aşamada şöyle bir mesele. Artık İslami faşizm tehlikesi var. Bunu CHP’ye söylememiz lazım. CHP ya çok köklü bir hamle yapacak, radikal bir hamle yapacak, cumhuriyeti kuran bir parti olarak bu cumhuriyetin yenildiğini görecek ve yeni bir cumhuriyet kuracaksa, bu cumhuriyeti Kürtlerle beraber ve bütün ezilenlerle beraber kuracak bu İslami faşizm tehlikesi karşısında. Şimdi CHP bunu yaparsa, bu Kürtlerin, AKP ile pazarlık sürecine girmesini, onların niyetine hapsolmasını da bir seçenek olmaktan çıkarır, Kürtlerle, sosyalistlerle, kendi soluyla yeni bir cumhuriyet programı etrafından yeni bir mutabakat arayışı içerisine girer ve tarihsel manada bir blok oluşturur. Böyle bir ittifak oluşabilirse AKP’yi seçimlerde yener.

‘ÖNCELİKLİ GÖREVİMİZ CHP’YE BÖYLE BİR İTTİFAKIN ÖNEMİNİ ANLATMAK’

Önerdiğiniz CHP, Kürt hareketi ve sosyalistlerin ittifakının sağlanabilmesi ihtimalini görüyor musunuz?

Ben ÖDP olarak öncelikli görevimizin bu olduğunu söylüyorum, BHH olarak söylemiyorum. ÖDP Eş Genel Başkanı olarak söylüyorum. Öncelikli görevimiz CHP’ye ve tabanına bunu anlatmak olduğunu düşünüyoruz. Çok kritik bir aşamadayız. CHP bu rolü oynamazsa, böyle bir tarihi ittifak kurmazsa seçimlerden sonra CHP diye bir parti olmayacak. Mesele CHP’nin olup olmaması değil, mesele Türkiye’de önemli bir zemin kaybedilmiş olacak ve AKP’nin seçimlerde başkanlık rejimini tesis edebileceği bir zemin oluşturabilecek. Zaten fiili bir başkanlık rejimi var.

Şöyle bir şey de olur, bazen seçimlerdeki sonuca iki türden bakarsınız. Birincisi sandıksal bazda ve siyasi bazda öyle bir seçim taktiği izlersiniz ki, hem sandık bazında hem de siyasi bazda yenilirsiniz. Fakat bazen öyle olur ki, sandık bazında yenilseniz bile siyaseten kazanmışsınızdır. Şimdi doğal olarak diyelim ki sandık bazında CHP, Kürtleri, sosyalistleri de yanına alarak, bir tarihsel blok oluşturdu ve bu blok seçimlerde yeterli oyu alamadı. Fakat bu blok emin olun ki, siyaseten kazanmış bir blok olur ve Türkiye’nin geleceğini kazanmış oluruz böyle bir blokla. Şimdi bizim açımızdan esas olan sosyal demokratlardan, Kürt hareketine ve sosyalistlere, bütün emekçi ve ezilen dinamiklere seslenebilen ve onları içeren geniş bir tarihsel blokun, tarihsel ittifakın, yeni bir programatik zeminde arayışı içerisinde olmaktır. Bunun için CHP ile görüşmektir, tabanı ile görüşmektir, bunun için basınç yapmaktır. Bu yolu denememiz lazım, zamanınız var. Bu yol gerçekleşmiyorsa elbette seçimlerde ne yapacağımıza ilişkin bir kararın da çok da uzatmadan verilmesi gerekiyor. Ama ÖDP olarak seçim konusunda öncelikli adım atmamız gereken noktanın bütün demokrasi güçleriyle birlikte bu olduğunu, bu tarihsel sorumluluğu CHP kadrosuna anlatmak olduğu düşüncesindeyiz. Ben HDP’nin de seçime kendi kimliği ile girmesini doğru buluyorum. Bunun sonu yok, bu baraj kalkacak ise böyle hamlelerle kalkacak. HDP’nin barajı aşmasını da istiyorum.  

AKP DEVLETİNİN MAĞDURLARI YAN YANA GELMELİ

KCK Yürütme Konseyi Üyesi Duran Kalkan’ın ÖDP’ye doğrudan çağrısı oldu. Emek Partisi de HDP’yi kapsayan, ama onu aşan bir cephenin örgütlenmesi çağrısı yaptı. Ne diyorsunuz bu çağrılara?  

Bu çağrıları elbette bizim değerlendirmemiz, tartışmamız lazım. Bizim açımızdan şöyle bir durum da ortaya çıktı tabii. Artık Birleşik Haziran Hareketi diye yeni bir mücadele zemini geliştiriyoruz. Doğal olarak seçim siyasetini BHH ile beraber belirleme durumumuz söz konusu. Bu tartışmaları gündemimize alıp BHH’nin seçim tutumunu belirlemeye çalışacağız.

Ama ÖDP Eş Genel Başkanı olarak, gerçekten bütün açıklığıyla şunu söyleyebilirim. Bugünün Türkiye’sinde AKP devletine karşı, bu devletten zarar gören, bu devletin mağduru olan en geniş sol, emekçi, demokratik güçleri yan yana getirecek bir seçim siyasetine ihtiyaç var.

Az önce de AKP’ye karşı güçlü bir seçenek olmadığı için, sandıktan kerhen destek alarak çıktığını söyledim. Şimdi bu konuda CHP’nin solculuğunu tartışırız. Ayrı bir tartışma konusu.

HDP radikal demokrasi diye ifade ediyor kendisini, ideolojik olarak tartışırız. Hem Emek Partisinin, hem ÖDP’nin sosyalizm hattında bir ideolojik zemini var. Buradaki mevzu ideolojiler farklılığı değil.
Bunlar olacak zaten. İslami faşizm tehlikesinin ortaya çıktığı bu koşullarda, sosyalistlerden Kürt hareketine, sosyal demokratlardan radikal demokratlara geniş yelpazede bir seçim ittifakının sağlanamaması halinde AKP’nin 2015 haziranında seçim “başarısı” yeniden ortaya çıkacaktır.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
umut
[ umut yarın ]
Yasaklı
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 12.09.2013
İleti Sayısı: 3.105
Konum: Gizli
Durum: üye uzaklaştırılmış
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: umut
Cevap Tarihi: 21.02.2015- 00:31


Aslolan mücadele içindeki güçlerin birliği

Seçimleri konuştuğumuz Emek Partisi Genel Başkanı Selma Gürkan, 'Yaşadığımız sorunların üstesinden gelmenin yolu sorunları yaşayanların bir araya gelmesinden geçiyor. İşçi sınıfı, emek hareketi, Kürt hareketi, inanç hareketleri, çevre hareketi vb. mücadele içerisinde olan güçlerin mücadele birlikteliğidir esas olan' dedi. Birlikteliğin tek yanının siyasi partiler olmadığını söyleyen Gürkan, yüzde 10 seçim barajını ise halkın gücünün yıkacağını belirtti.


Resim Ekleme

Tuba GÜNGÖR

Haziran seçimleri yaklaşırken Emek Partisi Genel Başkanı Selma Gürkan’la Türkiye’nin nasıl bir ortamda seçime gittiğini, bu ortamın seçimlere nasıl yansıyacağını, mücadele platformlarının bir çatı altında toplanıp, toplanamayacağını konuştuk. Yaşananlara bakınca yarının Türkiye’sinin özetinin, ‘Gözle, izle, yok et ve katlet’ politikası olduğunu söyleyen Gürkan, bunlara karşı birliktelik sağlanması gerektiğini belirtiyor. Mücadelenin sadece sandıkla sınırlı kalmaması gerektiğine vurgu yapan Gürkan, esas olanın mücadele içerisindeki güçlerin birlikteliği olduğuna dikkat çekiyor.

GÖZLE, İZLE, YOK ET VE KATLET

Türkiye sizce nasıl bir ortamda 2015 genel seçimlerine gidiyor?

Anayasal hakkını kullanarak sendika üyesi olan, zam talep eden, çalışma koşullarının iyileştirilmesini isteyen işçilerin kapı önüne konulduğu, iş cinayetlerinde günde ortalama 5-6 işçinin yaşamını yitirdiği, kadın cinayetlerinin adeta sıradan adli vaka haline geldiği, halkın alım gücünün gittikçe düştüğü bir ortamda seçimlere gidiyoruz. Sadece ekonomi ve çalışma yaşamında değil demok-rasi, hak ve özgürlük alanında da durum fena. Gündemde olan güvenlik paketi içeriğine bakarsak yarının Türkiyesi’nin özeti, gözle, izle, yok et ve katlet politikasıdır. Bir taraftan çözüm süreci devam ederken Cizre’de 12-14 yaşındaki çocuklar dahil gençlerin acımasızca katledilmesine tanık oluyoruz. Katledilişinin 8. yılında andığımız Hrant Dink cinayetinin şüphelilerden Emniyet Amiri Ercan Demir’in bu günlerde önce Cizre’ye emniyet amiri olarak atandığını, ardından yakalama kararı çıkarıldığını ve tutuklandığını hatırlamak gerek. Basın ifade ve düşünce özgürlüğünün hali ortada. Çıkarılan genelgelerle gençler, üniversite öğrencisi gençlerin kaldıkları yurtlar, gittikleri kütüphaneler, okudukları okullar, yaşadıkları semtler denetim altında olacak. AKP iktidarı en önemli uygulamalarından birini de kadınlar üzerinde sürdürmekte. En son sağlık bakanının kariyer üzerine yürüttüğü tartışmalar, nüfus ve aile projeleri vb. vb. AKP iktidarının hedefinde hep kadınlar oldu ve olmaya devam ediyor. Kentlerin birer rant alanına dönüştürülmesi, enerji için çevre, doğa, tarım alanları vb. tüm yaşam alanlarının tahrip edilmesi. Dış ilişkilerde itibarı beş paralık olmuş bir Türkiye. Kısaca, çalışma hayatında, ekonomide, dış politikada, demokrasi, hak ve özgürlüklerde, cinsiyet eşitliğinde, kısaca nereye baksak kapkara bir Türkiye fotoğrafı görüyoruz.
Türkiye fotoğrafı karanlık da diğer ülkelerin durumu parlak mı dersek öyle olmadığını söyleyebiliriz. Dünya ölçeğinde bir ekonomik durgunluk söz konusu ve iktisatçılar etkileri derin olacak ekonomik kriz olasılığını daha sık dillendirmeye başladılar. Bakın burjuva kapitalist sistemin işi o kadar kolay değil artık. İşçi sınıfı, emekçiler, kadınlar dünya ölçeğinde neoliberal politikalara, baskılara grevlerle, isyanlarla, sokak direnişleriyle cevap veriyor. Ortadoğu ve K. Afrika başta olmak üzere gericiliklere ve diktatörlüklere karşı halklar özgürlük ve demokrasi arayışını sürdürüyor. Aynı zamanda burjuva demokrasisinin beşiği diyebileceğimiz ülkeler dahil güvenlikçi politikalarla hak ve özgürlüklerin de kısıtlandığı bir süreç. Dolayısı ile Türkiye’de ve dünyada iktidarların sömürü, baskı ve saldırı politikaları sürerken işçi sınıfı, emekçiler ve ezilen tüm halk kesimleri bir mücadele içerisinde. İşte böylesi bir atmosferde seçimlere gidiyoruz.

SİYASET SANDIKTAN ÖTE BİR ŞEY

Peki bu tablo seçimlere nasıl yansır ya da yansır mı?

Bunu sadece seçimlerle de sınırlı düşünmemek gerekiyor. Sonuçta karşı karşıya kaldığımız sorunlar aynı zamanda bu sorunları yaşayan toplumsal kesimlerin mücadelesini de içinde barındırmakta. Son aylara bakalım, Ülker, Bedaş, Sütaş, Nestle, ICF, Maltepe Hastanesi işçileri yeni yıla direnişte girdi, Namet işçileri direnişe geçti, Birleşik Metal İş üyesi işçiler MESS dayatmalarına karşı grev kararı aldı ve sözleşmeyi imzalayan Türk Metal ve Çelik İş üyesi işçilerin gözü kulağı bu grevde olacak. Karadeniz, Çanakkale, Yırca köylüleri örneğindeki gibi HES’lere, RES’lere, taş ocaklarına, maden arama gerekçesi ile doğanın, çevrenin tahrip edilmesine karşı köylülerin verdiği mücadele ve direnişler. Aleviler eşit yurttaşlık için sokakta. Kürt halkının mücadelesi çözüm masasını kurdurdu. Siyaset sandıktan öte bir şey çünkü. Hatırlarsak peş peşe gelen ‘99 ve 2001 krizinin sonuçları seçimlere yansımış ve düzen partileri arasında hükümetin el değiştirmesinden öte gidememiştir. Bu gelişmelerin halkın siyasal tercihlerinde kuşkusuz etkisi olabilir. Ama bir mücadeleye yaslanmayan tercihin çözüm olmadığı açık. Bu açıdan biz işçi sınıfının, emekçi halk kitlelerinin, demokrasi isteyenlerin, eşitlik ve barış isteyenlerin, hak ve özgürlük talep edenlerin kendi talepleri için mücadele içerisinde olmasını önemsiyoruz.

BİRLİKTELİĞİN TEK YANI PARTİLER DEĞİL

Partiniz, 7. Kongresinin sonunda, demok-rasi güçlerinin birleşik cephesi ihtiyacına dikkat çekti. Bunun EMEP’in seçimlere yönelik yaklaşımının da temelini oluşturduğunu biliyoruz. Bu açıdan ne gibi adımlar atmayı düşünüyorsunuz?

Kuşkusuz yaşadığımız sorunların üstesinden gelmenin yolu sorunları yaşayanların bir araya gelmesinden geçiyor. İşçi sınıfı, emek hareketi, Kürt hareketi, inanç hareketleri, çevre hareketi vb. mücadele içerisinde olan güçlerin mücadele birlikteliğidir esas olan. Gençlik hareketinin, üniversitelerin, sanat ve kültür alanının karşı karşıya kaldığı sorunları düşündüğümüzde bu kesimlerin de bu mücadele birlikteliği, mücadele ortaklığı içerisinde olması gerekir. Dolayısıyla ihtiyacımız olan böyle geniş toplumsal kesimlerin bir araya geldiği ortak mücadele cephesidir. Bu cephenin oluşmasının lokomotifi mücadele dinamiklerinin örgütleri olacaktır. Biz de emek ve meslek örgütleriyle, siyasi partilerle, çeşitli inanç örgütleriyle, kadın örgütleri ve platformlarıyla, tek tek yazarlarla, akademisyenlerle, sanatçılarla bu birliğin gerekliliğini ve nasıl oluşturulacağını tartışmak istiyoruz. Görüşme trafiğimiz sürüyor.  

SİYASİ PARTİLERLE GÖRÜŞMELERİMİZ OLDU

Kürt siyasi hareketinden de HDP, EMEP ve ÖDP başta olmak üzere, demokratik güçlerin en geniş birliğini sağlamak gerektiğine ilişkin vurgular ve çağrılar oldu. Bu çağrıları siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
Tabii ki esas olan mücadele birlikteliği dedik ama sonuçta önümüzdeki dönemde bir seçim var. Haliyle birlik ve ittifak tartışmaları seçim gündemini de kapsıyor. Bu çağrılar elbette önemli. HDP ile bir görüşmemiz oldu. Ayrıca bu ittifak ve mücadele cephesi fikrini tartışmak üzere Özgürlük ve Dayanışma Partisi, Halkın Türkiye Komünist Partisi, Komünist Parti, Halkevleri, ABF, PSAKD, AKD, TMMOB, KESK ve üye sendikalarından BES, Sosyal-İş gibi sendika ve konfederasyonlarla, partilerle, kurumlarla ve DKÖ ile görüşmelerimiz oldu ve bu görüşmelerimiz devam edecek. Yani bu birlikteliğin bir yanı partiler, siyasi kurumlar olurken, diğer yanı meslek örgütleri, inanç örgütleri, emek örgütleri, demokratik kitle örgütleri ve şahsiyetler olacaktır.

ÖDP’nin de dahil olduğu Birleşik Haziran Hareketini oluşturan güçler ile partinizin de içinde olduğu HDK’yi oluşturan güçlerin toplamını kapsayacak bir birliği mümkün görüyor musunuz?
Bu birliktelik sağlanabilir. Haziran direnişi ve ardından gelen Lice eylemleri, Soma katliamına tepki eylemleri, Kobanê dayanışma eylemleri. Farklı toplumsal kesimleri bir araya getiren önemli deneyimlere örneklerden bir kaçı. Emek platformları, savaş karşıtı platformlar, çatı partisi tartışmaları, seçim blokları ve kuskusuz Halkların Demokratik Kongresi. Ortak mücadele platformları olarak önemli bir deneyim biriktirdik. Türkiye’nin temel demokrasi problemlerini alt alta koyduğumuzda işçi sınıfı, Kürt hareketi, inanç hareketleri, çevre hareketi ve kadın hareketinin bir arada ve ortak mücadelesini zorunlu kılmaktadır. Bu açıdan BHH de ortak bir mücadele adresi açısından önemli bir oluşum ve diğer ortak mücadele platformlarıyla buluşmasını gerekli görüyoruz. Bu tarihsel bir sorumluluktur aynı zamanda. Dolayısıyla Emek Partisi olarak bizim ortak mücadele çağrımız aynı zamanda BHH’ye yapılmış bir çağrıdır.

CHP DE BU DÖNEME DAİR TAKTİKLERİNİ GÖZDEN GEÇİRMELİ

EMEP’in seçimlere yönelik birlik arayışı içinde CHP de var mı?

Bu çağrı CHP’yi dışlayan bir çağrı değildir. Sonuçta şunu biliyoruz ki demokrasi ihtiyacı sadece sosyalistler için, sadece Kürtler, sadece Aleviler ya da sadece işçiler ve emekçiler için geçerli değil. Bu anlamıyla CHP’yi ve oy veren sosyal demokrat kesimi de kapsamaktadır bu çağrı. Fakat CHP’nin hem yerel seçimlerde hem de cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki taktiği çağrının karşılık bulma ihtimalinin olmadığını gösteriyor. Halkın beklentileri ve sorunları var ve sorunların çözümü için bir siyasal birikimi oluşturmak üzere tabii ki herkese görev düşmektedir. CHP’nin de bu döneme dair taktiklerini gözden geçirmesi ve Türkiye’nin demokrasi ihtiyacına cevap verecek bir platformu onun da tartışması, düşünmesi, konuşması gerektiğini düşünüyoruz.

BARAJI HALKIN GÜCÜ YIKACAK

Seçim sonrasının nasıl bir tablo ortaya çıkarabileceğine dair öngörüleriniz var mı?

HDP’nin parti olarak seçime gireceğini ilan etmesiyle yüzde 10 seçim barajı çeşitli kesimlerde endişe ve tereddütler oluşturdu. Ancak, halkın, emekçilerin, demokrasi güçlerinin parlamentoda siyaset yapmasının önüne engel olarak konulan bu barajın yıkılması gerekiyor. Bu barajı yıkacak olan da yine halkın gücü olacaktır. Şayet halk güçleri, demokrasi güçlerinin birliği sağlanabilirse bu baraj yıkılır ve barajların siyasi rantını yiyenler bu barajın altında kalır. Sandık bu, ola ki barajın aşılamaması durumunda ise meşruluğu kalmayan barajın olanaklarıyla hak etmediği bir temsiliyetle seçimden çıkanların, mesela AKP’nin siyasette meşruluğu kalmayacaktır. Yüzde 10 seçim barajı açık ki, büyük bir oy hırsızlığıdır. Halkımız bu hırsızlığa göz yummayacaktır.

Peki bu yaşananlar sandığa yansıyacak mı sizce?
Mücadelenin parlamento ayağını küçümsemiyoruz ancak sandığın hangi koşullarda kurulduğu da bellidir. Seçim barajları, haksız rekabet, propaganda koşullarının eşitsizliği, hazine yardımları, iktidar partisi olarak AKP’nin iktidarın tüm olanaklarını, valilikleri, kaymakamlıkları, emniyeti, basın ve medyayı tepe tepe kullanması gibi. Sandıktan çıkan sonuç ne olursa olsun, sömürü düzenine karşı, iktidarın baskılarına, saldırılarına karşı demokrasi mücadelesi ve hak ve özgürlükler mücadelesi, ortak mücadele arayışı hep sürecektir.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
umut
[ umut yarın ]
Yasaklı
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 12.09.2013
İleti Sayısı: 3.105
Konum: Gizli
Durum: üye uzaklaştırılmış
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: umut
Cevap Tarihi: 21.02.2015- 00:34


‘Sandığı değil sokağı önemsiyoruz’

Halkevleri Genel Başkanı Oya Ersoy ile seçimleri konuştuk. Halkevleri’nin neden Birleşik Haziran Hareketi içerisinde yer almadığını da anlatan Ersoy, önceliklerinin sandık değil sokak olduğunu ifade etti.

Resim Ekleme

Faruk AYYILDIZ

Halkevleri Genel Başkanı Oya Ersoy ile seçimleri konuştuk. Halkevleri’nin neden Birleşik Haziran Hareketi içerisinde yer almadığını da anlatan Ersoy, önceliklerinin sandık değil sokak olduğunu ifade etti.

Halkevleri, Türkiye’nin nasıl bir ortamda seçime gittiğini düşünüyor?

Sermaye çıkarları doğrultusunda kentleri, doğayı ve emeği neoliberal stratejiyle yağmaya tabi tutan; bunun siyasal karşılığı olarak gerici, faşist bir rejimi kurumsallaştıran ve Ortadoğu’da emperyalizmin yeniden sömürgeleştirme savaşına aktif taşeronluk hevesinden vazgeçmeyen bir AKP iktidarı var. Bahsedilen siyasetlerin tamamında ciddi krizlerle karşı karşıya kalan iktidar, toplumun tüm kesimlerinin geleceğini tehdit eden bir kriz yönetimi siyaseti izliyor.

Dış politikadaki iflas herkesin malumu; ekonomide büyüme masalları yerini durgunluğa, işsizlik artışına bırakıyor; “çözüm süreci” oyalaması artık çatışma gerçeğinin üstünü örtmede işe yaramıyor.
İşte bu koşullar Erdoğan’ı ve avanesini kimi zaman akıl dışı argümanlarla İslamcı, Osmanlıcı, mezhepçi bir propaganda eşliğinde faşizme sarılmaya zorluyor.

İktidarları ellerinden gittiklerinde her şeyin tepetaklak olacağının en çok onlar farkında. Bir yanda “Yeni Türkiye” hayalleri var, diğer yanda halka karşı işlenmiş suçlarla dolu bir sicil, savaş suçları, yolsuzluk, hırsızlık ve katliam dosyaları onları bekliyor.

Öte yandan Haziran isyanında kanıtlandığı üzere, halkın direnme eğilimleri oldukça güçlenmiş ve halkı siyasetin öznesi kılan bir başka siyaset yapma yolu olarak sokak kendisini ispat etmiştir. AKP iktidarının yenilgiyi tattığı sokak, iktidarın krizini gerici bir krizden devrimci bir krize dönüştürebilecek temel müdahale kanalıdır.

SİYASİ ÖNCELİĞİMİZ SANDIK DEĞİL

Halkevleri olarak seçimlere dair bir rota belirlediniz mi?

Biz, seçim sürecinde AKP’nin yağma, talan ve sömürü siyasetini, kadın düşmanı politikalarını, gerici politikalarını tersine çevirmek hedefiyle hareket edilmesi gerektiğine inanıyoruz. Bu aynı zamanda seçim sonrası oluşacak tabloda sokağın güçlendirilmesi açısından önemlidir.   Halkevleri olarak siyasi önceliğimiz hiçbir zaman sandık eksenli politikalar olmamıştır. Seçim dönemlerini ve bu dönemlerde çıkan olanakları halkın hakları mücadelesinin geliştirilmesi ve büyütülmesi önceliğiyle değerlendiririz. Seçimler, halkta sandık yoluyla sorunlarının çözülebileceği beklentisini arttırıyor. Bu seçimde de benzer bir duygu hakim olacak; bizim en temel yaklaşımımız temsil siyasetinin yetersizliğinin ve halkı edilgenleştirmesinin önüne geçebileceğini düşündüğümüz hak mücadelelerini ve halkın doğrudan eylemini seçenek olarak gündemde tutmaktır.
Sandık tavrımıza dair yetkili kurullarımızda değerlendirdikten sonra karar vereceğiz.

‘BİRLİKTELİĞE HAZİRAN DEYİNCE ÖNCÜ OLUNMUYOR’

Halkevleri’nin Birleşik Haziran Hareketi içerisinde olmaması da tartışılıyor,   Halkevleri neden BHH içerisinde değil?

Halkevleri olarak solun birliğini, birlikte mücadelesini çok önemsediğimizi söylemeye bile gerek yok aslında. Sadece yakın tarihe bakarak bile Halkevlerinin bu konuda aldığı inisiyatifler görülebilir; 2010 referandumunda EMEP, ÖDP, TKP ile 2013 ilkbaharında “Kürt sorununda toplumsal ve demokratik çözüm” başlığında batıdaki toplumsal muhalefet güçleriyle bir araya gelişimizde, 2009 ve 2014 yerel seçimlerinde ortak adaylar çıkartılmasında… Bu birkaç örnekten de görülebileceği gibi bizler açısından solun birlikteliği halkın ortak çıkarlarını sağlamayı hedefliyorsa değerlidir. Solcuları basitçe bir araya getirmek, yan yana oturtmak halkın dertlerini çözmek için yeterli olmuyor. Devrimcilerin halkın çıkarından başka bir çıkarı olmamalıdır.

Bununla birlikte sol birlikler gerek oluşumunda, gerek bileşiminde gerekse de hedeflerinde bazı hassasiyetleri, bazı temel etik prensipleri barındırmak zorundadır. Türkiye sol tarihi birleşmelerden çok parçalanmaların, ayrışmaların tarihidir, aynı zamanda.

Özgürlük ve Dayanışma Partisinin “Türkiye’de genel siyasal süreç ve muhalefet” üzerine tartışmak üzere solun çeşitli kesimlerinden kişiler ve aydınların çağrılı olduğu toplantıya katıldık ve bizim için önemli olan mücadele anlayışını, tarzını ve etik prensipleri dile getirdik. Neoliberalizme karşı halkın hak mücadelelerini örgütlemeyi temel hat olarak önümüze koymamız gerektiğini ancak bu şekilde isyanla olumlu bir etkileşim içine girebileceğini, asıl birliğin bu dönemin mücadele dinamiklerini birleştirecek devrimci politik çizginin sokakta üretilmesi yoluyla sağlanacağını söyledik. Ayrıca halk hareketlerinin önüne hedef olarak sandığın konulmasını asla doğru bulmuyoruz. Kurulan birlikteliğin adına ‘Haziran’ eklenerek isyanın temsilcisi olunamıyor ne yazık ki.

Bizler sosyalistlerin gerçek birliğinin (masa başından ziyade) mücadele içinde gerçekleşeceğine inanan bir tarihsel mirastan geliyoruz. O tarihsel miras; “Devrimcilerin birliği devrimci eylemin birliğinden geçer” diyor. Bu nedenle mücadele içinde birliğe, birlikte mücadeleye evet diyoruz.

SEÇİMLERİN SONRASINI KAPSAYAN MÜCADELE PROGRAMI


HDP, BHH, CHP ve diğer güçleri de kapsayacak bir ittifak cephesi çağrıları da var. Siz bu çağrılara dair neler düşünüyorsunuz? Siz bunu mümkün görüyor musunuz? Ek olarak CHP olmasa dahi HDP - BHH ittifakı da tartışılan konular arasında. Siz ne düşünüyorsunuz?
Kurulacak şey gerçekte bir demokrasi cephesi olacaksa yani demokratik bir mücadele programı olacaksa, olumsuz bakmamız mümkün değil. Ancak sanırım bu formülasyonlardan kasıt seçimlere ortak listelerle girilmesi ki böylesi bir cephe ile bir seçim ittifakı kategorik olarak farklı. Bahsi geçen aktörlerin siyasi yapıları ve programları alternatif bir iktidar mücadelesi verilmesini olanaksız kılıyor. Ancak buna rağmen parlamentoda AKP’yi sayısal olarak geriletme amacıyla oluşturulabilecek bir zemin mevcut. Kabul etmek gerekir ki yüzde 10 barajının sürmesi bu ittifak projelerini tetikleyen en önemli etken.

CHP’nin neoliberalizm ve sağa açılma konularında durumu en hafif deyimle “iç açıcı değil”. Ayrıca solu seçimlerde çeşitli kombinasyonlarla bir araya getiren kısa vadeli hamlelerin AKP’yi yenilgiye uğratması mümkün görünmüyor. Yine bir seçim atlatacağız ve sonuçlar iktidar değişimi getirmeyecek. AKP’nin görece sandıkta geriletilmesi gibi sonuçları olabilir. Yapılması gerekenin solun seçimlerin sonrasını kapsayan bir mücadele programını da ortak gündem yapmasıdır. Çünkü seçimlerden hemen sonra kentlerin, doğanın ve emeğin yağmasında AKP atak yapacak ve bizim buna karşı halkın direnme olanaklarını yaratmamız/güçlendirmemiz gerekiyor.



Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Seçimlerde solcular ne yapmalı? melnur 5 3776 24.03.2019- 03:22
Konu Klasör Biz bu hale nasıl geldik, nasıl kurtulacağız? melnur 3 2574 18.01.2020- 09:43
Konu Klasör Bu nasıl bir zihin yapısı, nasıl bir ruh halidir böyle... melnur 1 2473 13.05.2020- 13:17
Konu Klasör Solda birlik mi? toplumcu 2 6239 24.02.2014- 15:22
Konu Klasör Birlik Üzerine melnur 10 9706 03.02.2018- 10:42
Etiketler   Seçimlerde,   nasıl,   bir,   sol,   birlik
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS